21.BÖLÜM(***İZİN VEREMEM***)

4.6K 243 10
                                    

İzin veremem,

Gözümdeki yaş, içimdeki acı olsan da,

Başka bir gözün sen gibi bakmasına,

Gözümden yüreğime akmasına,

İzin veremem,

Sen aşkına ihanet etsen de,

Ben,        

Ben yapamam,

Sana, aşkımıza, kendime ihanet edemem,

İzin veremem acı sevdam…

 

(İngiltere)

“Biliyor musun? Şu kahveye duyduğum minnettarlık her geçen gün biraz daha artıyor.”Alex, yüzüne sevimli bir gülümse takınmış, elinde tuttuğu kahve fincanını Beren’ e uzatıyordu.

“Hımmm, neden acaba?” Beren, sorduğu sorunun cevabını bile beklemeden kendisine uzatılan fincanı aldı. “Teşekkür ederim.” Yüzüne minik bir tebessüm yerleştirmişti.

“Seni görebilmenin tek yolu bu, daha doğrusu seninle vakit geçirebilmek için şu kahveye muhtacım, resmen kahveye bağımlı bir hale geldim.” Sesindeki kırgınlığı gizlemek için konuşmalarını şakaya vurmaya çalışsa da pek becerikli olduğu söylenemezdi.

“Alex, lütfen!” diye konuştuğunda sesindeki kızgınlık yüzüne mutsuzluk olarak yerleşmişti.

“Tamam, tamam, kapatıyorum gereksiz yere açtığım çenemi.” Yüzüne muzipçe bir gülümseme yerleştirirken teslim olur gibi ellerini havaya kaldırmıştı.

“Şu toplantı, akşam saat kaçta olacaktı?” Beren konuyu değiştirmek için aklına gelen ilk soruyu yöneltmiş konuyu geçiştirdiğini anlamaması için huzursuz bir şekilde Alex’ e gözlerine dikmişti.

“Bilmiyorum, yeni patronun geliş saatine göre bilgilendirilecekmişiz. Offf ya nerden çıktı bu bir türlü anlamıyorum. Ortada hiçbir şey yokken bir anda patronumuz değişti. Hem de Türkiye’den, üstüne üstlük bu işlerle hiç alakası olamayan biri, şimdiye kadar adını bile duymadım.” Alex’ in keyfi bu konu açıldıkça kaçıyor, kısa sürede bu kadar hızlı olan değişime anlam veremiyordu.

“Biz Türklerin işine akıl sır ermez.” Diye konuşurken amacı keyfi kaçan arkadaşının moralini yerine getirmekti. Alex’ i ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da kendi kafası da karışıktı. Şirketlerinin mali durumu çok iyiydi ve alanında isim yapmış bir firmaydı. Şimdi hiçbir şey yokken birden şirketin başka bir firmaya devredilmesi görülmüş şey değildi. Aklındaki düşüncelerden sıyrılıp öfke patlaması yaşamak üzere olan arkadaşını sakinleştirmeye karar verdi.

“Sakin ol biraz, ortada bizi ilgilendiren bir durum yok. Eski patronları ne kadar görüyorduk ki bu yenisini görelim. Biz işimize bakalım takma bu kadar .” Beren, sakinliğini koruyarak hiçbir sorun çıkmayacağının teminatını verircesine arkadaşına gülümsemesinin yanında göz kırptı. Beren’ in kendisine karşı olan sıcak tavrı Alex’ i hem mutlu etti hem de yumuşamasını sağladı. “Haklısın aslında, ben sadece bilmiyorum. Sebebini bilmediğim bir huzursuzluk var içimde.” İç sıkıntısını gidermek için Beren’ in gözlerine bakıyor orada huzuru bulmaya çalışıyor, yüreğine ulaşmaya çalışıyordu. Ne zamanki yüreğine gözleriyle dokunmaya çalışsa Beren bunu anında fark edip uzaklaşıyor yüreğine yabancı bir elin değmesine izin vermiyordu. Kendisi gibi yüreği de duvarlarla çevriliydi kalbine girebilmeyi bırak dokunmak bile imkânsızdı.

“Boş bir kuruntuyla içinde huzursuzluk çıkarıyorsun.” Diye konuşurken yine gözleri ve yüreğiyle kaçmaya hazırlanıyordu.” Neyse, haydi akşamki toplantıya kadar bitirmem gereken bir sürü işim var benim.” Beren bir an önce kendisini kötü hissetmesine sebep olan yüreğindeki acı dolu gizli mahzene ulaşmaya çalışan bakışlardan kaçmaya çalışıyordu. Fark edilmemesi için de muzipliğe vuruyor küçük tebessümleri suratına yerleştirmek için kendini zorluyordu.

“Mesaj alınmıştır. Postalanma vaktim geldi. Pulumu da alıp gideyim ben.” Beren’ in elindeki boşalmış fincanı alarak yürümeye başladı. Beren’ e sırtını dönmüş fincanları havaya kaldırarak yüksek sesle söyledikleri ise uzun zamandan sonra ilk defa Beren’ in gerçek anlamda gülmesini sağladı.

“Beren Hanım bu defa ki kahveyi iadeli taahhütlü geri isterim haberin olsun.” Dediğinde konuşmasına kahkahaları eşlik ediyordu.

“Ah Alex, ne zaman vazgeçeceksin?” diye gülerek kafasını sağa sola sallıyordu.

***

Saat akşama doğru hızla yol alırken beklenen haber sonunda gelmişti. Meşhur yeni patronları gelmiş ve ayağının tozuyla da her departmandan seçtiği isimlerle hemen toplantı istemişti. Bu şanslı çalışanlar arasında tabi ki Alex ve Beren de vardı. Toplantı o kadar gereksiz ve saçma sapan konuşmalarla devam ediyordu ki bu adamın ilk cümlesinden bu işten hiç anlamadığı açık bir şekilde anlaşılıyordu. Ünlü patronları Mert AZDER saatlerdir kendinin bile anlam veremediği bir şekilde resmen saçmalıyordu. Bilip bilmeyende bu adamı zorla buraya getirdiklerini düşünürdü. Bu adam bu sektörden değildi ve konuşmalarından net bir şekilde anlaşılıyordu. Beren ve Alex yaşanan komediye gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. “İşimiz var bu yeni patronla” diye iç geçirirken birden Alex’ in kendisine bir şeyler mırıldandığını duydu. Farkında bile olmadan “Ne dedin?” diye kısık sesle sorduğunda birden patronun sert bakışları ikisine yöneldi. Bakışların kendilerine yöneldiğini hisseden iki arkadaş sanki derste suç işlemiş ve yakalanmış iki öğrenci gibi hissettiler kendilerini.

“Benim konuşmamdan daha önemli bir konunuz var galiba Beren Hanım,” diyerek kısık gözlerle, gayet yüksek ve sert bir şekilde konuştu.

 Beren, “Allah kahretsin ilk günden patron bana taktı,” diye iç geçirirken ismini söylediği için neye uğradığını şaşırmış bir haldeyken, Alex hemen imdadına yetişerek durumu toparlamıştı. “Mert Bey, sizin ne kadar vizyon sahibi bir insan olduğunuzdan bahsediyorduk,” dediği anda Alex’ in yüzünde meydan okuyan ve istediğini elde etmiş kurnaz bir bakış vardı. Ben hayretle gözlerimi yerinden fırlarcasına açmış Alex’ e bakarken, Mert Bey kıpkırmızı olmuş suratıyla hiddetle gözlerini bana dikmişti. “Lanet olsun, bu adam o kadar da aptal olamaz. İlk günden göze batmadık resmen göz çıkardık.” Diye iç geçirirken yapabileceğim tek şeyi yaptım. Olacakları görmek için sadece derin bir nefes aldım, o an önümde bir bardak soğuk su olsa herhalde işimin üzerine nefessiz kafama diker ve içerdim. Döner sandalyeye döne döne beni yerin dibine indirsin diye kendimi bırakıp, istemsizce gözlerimi kapattım. “Az sonra hiçbir şeyden anlamayan bu patron bozuntusu beni işten kovacak nasılsa,” diye düşüncelere çoktan dalmıştım.

“Toplantı bitmiştir.” Tehditkâr çıkan o sesi duyduğum anda gözlerim birden açıldı. “Aman Allah’ım kovulmamıştım,” diye aklımdan geçirdiğim düşüncelerle farkında bile olmadan o sevinçle Alex’ in koluna dokunmuştum. Bu dokunuş Alex’ in yüzünde kocaman bir gülümsemeye sebep olurken, Mert Bey’ in suratında anlam veremediğim bir öfke görmüştüm. Bakışlarından birden tırsıp elimi çektim. Oradan bir an önce kaçıp kurtulmak istiyordum. Kendimi toplantıda değil de resmen tehdit altında adeta her hareketim takip ediliyor gibi hissetmiştim. Bugün bu kadar gerilim yeter de artar diyen Beren, koşar adım toplantı salonundan kendini dışarıya atmıştı.

Kafasında ise kocaman bir soru işareti olan MERT AZDER’ di.

Kimdi bu adam?

NOT: Umarım bölümü beğenirsiniz :)Olumlu ve Olumsuz YORUMLARINIZI Merakla Bekliyor Olacağım :) KEYİFLİ OKUMALAR :)

Umudum AŞK# YENİDEN YAYINDA#Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon