12.BÖLÜM

4.3K 233 3
                                    

NOT: Müzikle okumak size iyi gelecek ...

İyi okumalar :)

****

Saatlerdir arabanın içinde sakinleşmeye çalışıyordu. Kendini dışarıya çıkardı ve nefes almaya çalıştı. Şehir dışında uçurumun kenarına gelmişti. Gördüklerinden sonra arabanın gazına öyle bir basmıştı ki buraya nasıl geldiğinin farkında bile değildi. Başını iki elinin arasına almış gücü yettiğince sıkıyordu. Gördüğü tüm kareler gözünün önünden akıp giderken aklının görüntüleri sorgulamaya başladığını fark etmemişti bile. Kendini arabadan dışarıya söküp alırken nefes almaya çalışıyordu. Bu nasıl olurdu? Sevdiğim kadın, aşık olduğum evleneceğim kadın, benim gitmemi fırsat bilip ona mı koşmuştu? Bana hep yalan mı söyledi? İçinde onu kemirmeye başlayan şüphe öyle bitiriyordu ki canı çok yanıyordu. Hangi sözü, hangi bakışı gerçekti? Bana olan aşkı, sevgisi de mi yalandı? Umut, aklını da yüreğini de darma duman eden düşünceleri toparlamaya ve mantıklı düşünmeye çalışıyordu. Düşüncelerini bölen ise telefonundan gelen sesten başkası değildi. Bu ses sevdiğim dediği, deli gibi kıskandığı, bir saat önceye kadar onun için deli oluyorum dediği kadından gelen mesajın sesiydi. Telefonu eline aldığında KADINIM yazıyordu. Beren’ e kadınım diye seslenmeyi çok seviyordu. Umut’un ona ait olduğu gibi, Beren de her şeyiyle ona aitti, ya da ben öyle sandım diye iç geçirdi. Gözünden yaşları silerken açmak istemese de merakına daha fazla direnemedi ve mesajı açtı.

“Özledim, gel artık.”mesajı gören Umut’ un yüreği paramparça olurken duyguları birbirine girdi. Ayakları kendini daha fazla taşıyamaz olduğu sırada Umut, elindeki telefonu yere öyle sert bir şekilde fırlattı ki telefon paramparça oldu.

“Yalancı” diye haykırdı. “Sen aşktan, özlemekten ne anlarsın. Hepiniz aynısınız. Aşağılık kadın benden ne istedin, ne istedin benden?” diyerek hıçkıra hıçkıra ağlarken daha fazla dayanamayan ayakları isyan eder gibi gücünü kesti ve Umut arabanın tekerleğinin yanına düştü. Umut, çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kaybettiği aşkı, sevdası için, belki de ilk defa uğruna dünyaların yanında kendini bile feda edebileceği sevdiği kadın için ağlıyordu. Anlamıyordu, aklı almıyordu ama gördüklerinin başka hiçbir açıklaması olamazdı. “Beren, o beni aldattı.” Diyordu. Beyni sürekli bunu tekrarlarken yüreği aklına müdahale edemez olmuştu. Aklı gördüğü dışında her şeye kapatmıştı kendini. Canı yanmıştı ve can yakacaktı. “Beren’i asla affetmiycem, onun canını öyle bir yakacağım ki benimle karşılaşıp tanıştığı için bin pişman olacak,” diye iç geçirirken farkında olmadan yumruk yapıp sıktığı elin parmaklarına kan oturmuştu. Bir hırsla bindiği arabasıyla içinde kin, gözünde hırs Foça’ya doğru son süratle yol aldı.

***

Vakit geceye yöneldiğinde Ferhat Bey, yavaş yavaş restaurantın toplanmasına yardım ediyordu. Beren, masa başında boş boş hala elindeki telefona bakıyordu.

“Saat kaç oldu? İnsan bir arar , sorar. En azından attığım mesaja bir cevap verir. Al işte şimdi de ulaşılmıyor. Offff” diye yüreğini burkan düşünceler içinde boğulurken bir ses yerinden irkilmesine neden oldu.

“Beren abla” diye Ahmet seslenmişti. Ahmet, Umut’un Foça’ya geldiği zamanlarda kaldığı pansiyonun sahibinin torunuydu.

“Ahmet, hoş geldin. Hayırdır bu saatte.” Meraklı gözlerle çocuğu süzüyordu.

“Abla, bunu Umut abi gönderdi.” Diyerek elindeki mektubu kıza doğru uzattı. Beren şaşkınlıktan ne olduğunu anlayamadı. Bir çocuğa bir de kendine doğru uzattığı mektuba bakıyordu. Nasıl yani Umut mu gelmişti? Diye aklından hızlı bir şekilde düşünürken sesi tedirgin bir şekilde çocuğa yöneldi. “Umut, Umut abin mi geldi?” diyerek çocuğun elindeki mektubu içi titreyerek sebebini bilmediği bir korkuyla aldı.

“Evet, abla bunu verdi, sana vermemi söyledi sonra da gitti.” Derken çocuk, öyle sıradan bir şey söyler gibi konuştu ki kızın yüreği sızlamaya, canı yanmaya başlamıştı.  Çocuğun son kelimesi “GİTTİ” kızın beynine tek tek, harf harf harf çakılıyordu. Beren’ in nefes alıp vermesi düzensizleşti gözleri dolmaya başlarken elinde tuttuğu mektup ise elinden yüreğine doğru alev alev yanmaya başladı. Ayakta olsaydı eğer yere yığılıp kalırdı. Umut gelmiş, onu bile görmeden bir mektup bırakıp gitmiş miydi? Kafası o kadar ağırlaştı ki, düşünemiyordu. Korkuyordu Beren, tek kelimeyle hissettiği korkuydu. İliklerine kadar hissettiği şey Umut’u kaybetmiş olma korkusuydu. Umut’u kaybetmek demek , bunu, bunu düşünmek aklına bile getirmek istemiyordu. Aklındaki düşüncelerden kendini söküp alırken karşısında kendisine bakan çocuğu fark etti. Kendini toparlamaya çalışırken zoraki bir gülümseme göstermeye çalışıyordu.

“Tamam, Ahmet, teşekkür ederim” derken sesi titriyordu.

“Hadi görüşürüz abla” diyerek koşar adım restauranttan çıkmıştı. Geride ise elinde mektubu yüreğinde ise tarifi imkânsız ağır bir yük olan Beren kalmıştı.

Umudum AŞK# YENİDEN YAYINDA#Where stories live. Discover now