18.BÖLÜM (***BEN SENDEN GİDEMEDİM***)

4.4K 246 3
                                    

“Kaçabilirim, unutabilirim sandım,

 Hesaba katmadığım, katamadığım,

 Yüreğimi de alıp gittim ben,

 Yüreğimle birlikte aşkımı, özlemimi de alıp gittim,

 Aslında gitmedim,

 Deli gibi istesem de,

 Ben senden gidemedim…”

  

1 Ay sonra

  Beren, dalgın dalgın önündeki dosyaları inceliyor adeta projeler arasında boğuluyordu. İngiltere’ye dönüşünün ardından tam 1 ay geçmişti. Dile kolay gelen ama onun için çok ağır ve zorlu geçen bir ay olmuştu. Geldiği anda yalnızlığı ile baş başa kalmıştı. Eski arkadaşlarından kimseyi yanına yaklaştırmıyor, yalnızlığını ve geride bıraktıklarının acısını çekiyordu. Unutmaya çalışıyor, aklına kazınmış geçmişini söküp atmak istedikçe canı yanıyor, unutamıyordu. Kimi zaman hala aşık olduğu için kendine kızıyor, bağırıyor çağırıyor; kimi zaman kaybettiği bebeği için ağlama nöbetleri, titremeler sinir krizleri geçiriyor; kimi zaman da iliklerine kadar gurbet özlemini deli gibi hissediyor adeta içi çektiği acıyla kasıp kavruluyordu. Dayanmak hiç kolay değildi ve artık dayanamıyordu. Sancılı geçen 1 ayın sonunda herkesten ve her şeyden kendini soyutladı. Arkadaşları başlarda arayıp sorsalar da her defasında ret cevabını aldıkları için bir bir onlarda Beren’in etrafından uzaklaştılar. İş yerinde ise herkesle mesafeliydi. Kimse ile yakın ilişki, arkadaşlık kurmak istemiyordu çünkü kimseye güvenmiyor daha doğrusu güvenemiyordu.  İşe başladığından bu yana kendini deli gibi işine verdi. Bu kendini adayış iş hayatında takdir toplasa da Beren’ in bununla pek de ilgilendiği söylenemezdi. Onun için önemli olan tek şey kafasının sürekli bir şeylerle meşgul olmasıydı yoksa her boş kaldığında onun için çok acılı bir süreç başlıyordu.  Yeni bir başlangıç yapmak için döndüğü İngiltere’de içinde kopan fırtınaları bir türlü dindirememiş üstüne üstlük uzakta olmak daha fazla canını yakmaya başlamıştı. “Buraya gelirken hiç böyle hayal etmemiştim,” diye iç geçirirken kendini bilinmez boşluklara sürükleye sürükleye götürmeye çalışan düşüncelerin elinden kurtularak kendine geldi.

   Önündeki dosyalara gömülmüş incelemeler yaparken masasının üzerine bir fincan kahvenin konulması irkilmesine neden oldu. Deve kuşunun kafasını topraktan çıkarıp gün ışığına bakması gibi kafasını kaldırarak baktığında yüzünde sıcacık bir tebessüm belirdi. Bu Alex’ten başkası değildi. Annesi İngiliz, babası Türk olan bu genç adam, iş yerinde kıza en yakın olan insandı. Beren ise işe başladığından bu yana Alex’in sıkı takibi altındaydı. Beren her ne kadar uzak durmaya çalışsa da herkesin yemeğe çıktığı bir öğlen vaktinde internette dolaşan Beren, Umut ile ilgili bir haber görmüş, nefes alamaz duruma gelmiş ve ağlama nöbetinin de baş gösterdiği sırada kriz eşiğindeyken yardımına Alex yetişmişti. Krizi atlatabilmesi için yardımından ötürü ona minnettar olmuş ve bu yüzden o günden sonra iş yerindeki diğer insanlardan farklı davranmaya başladı. Bir önünde duran kahveye bir de adamın sıcacık gülümsemesine baktı.

“Belki içmek istersin diye düşündüm, çok kaptırıyorsun kendini,” derken hemen yanındaki sandalyeye oturdu. Alex, babası sayesinde Türkçeyi o kadar güzel konuşuyordu ki şaşırmamak elde değildi. Beren kendini yalnız hissetmesin diye onun yanında sürekli Türkçe konuşuyor ve arkadaşlığını,yanında olduğunu sürekli hissettirmeye çalışıyordu.

“Teşekkür ederim Alex,” dedikten sonra kahvesinden bir yudum aldı.

“Beren, bu akşam bir şeyler yapalım mı? Yemek falan yeriz sen de bu arada biraz nefes alma molası vermiş olursun. Ne dersin?” derken muzipçe bir gülüş atıp, göz kırpmıştı. Her ne kadar reddedilme endişesi yüreğini kasıp kavursa da bunu ona hissettiremezdi. Bu güne kadar Alex’ ten gelen her teklif kız tarafından bir bahane ile savuşturularak bertaraf edilmişti.

“Alex, biliyorsun bu son aldığımız iş büyük bir proje. Gerekli incelemeleri yapmam ve çizimleri yetiştirmem gerekiyor. Bu yüzden teklifin için teşekkür ederim.” Derken onu kırmamak için üstün bir çaba sarf ediyordu.

“Buldum,o zaman ben sana geleyim, hem yardım ederim.” Diye konuşurken icat yapıp yeni bir şey bulmuş küçük bir çocuğun sevinciyle gözlerinin içi parlamıştı. Yaptığı son bir çırpınış, son bir hamleden başka bir şey değildi.

“Maalesef Alex, yalnız çalışmak bana daha iyi geliyor. Sana daha önce de söylemiştim,” derken, Alex’ in yaktığı son umut ışığı da kız tarafından söndürülmüştü.

“Anladım, ama ne zaman fikrini değiştirirsen ben buradayım. Unutma, zaman konusunda açık çek veriyorum sana ve her an senden haber bekliyor olacağım,” derken göz kırparak ayağa kalktı. Kızın omzuna yanında olduğunu hissettirecek bir dokunuş yaparak, “Unutma, zaman konusunda açık çek” diyerek odasına doğru yöneldi.

    Beren, genç adamın arkasından bakarken yine unutmaya çalıştığı ama bir türlü unutamadığı her şeye rağmen ömrünün tek aşkı olan adamı hatırladı. “Hatırlamak mı? Aklımdan çıktığı tek bir an mı var?” diye kızgın bir şekilde kendine söyleniyordu. O anlarda Türkiye’de olanlardan habersiz acı dolu bakışlarını genç adamdan alarak, önündeki dosyalara kendini tekrar bırakmıştı.

Umudum AŞK# YENİDEN YAYINDA#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin