Final - Aşk ve Nefret

86 10 3
                                    

"Minel" Ralf kapı aralığından başını uzatmış Minel'e sesleniyordu. "Gösteri başlamak üzere, hazır mısın?"

Genç kızın yüzünde karmakarışık bir ifade vardı. Minel ne hissedeceğini bilmiyordu. Korkmalı mıydı, üzülmeli miydi?.. Ne yapmalıydı? Kaçmalı mı, yoksa durup yüzleşmeli miydi? Belki de bilmezlikten gelmeliydi? Aklı allak bullaktı.

"Minel sen iyi misin?" Ralf'ın ona yaklaştığını fark ettiğinde yüzüne düşen birkaç tutam saçı geri iteledi. Ardından sımsıkı tuttuğu fotoğrafı elbisesinin iç cebine sıkıştırdı.

"İyiyim." diye cevap verdi sesi hiç titrememişti. Kendini inandırmak istercesine içinden de "iyiyim" diye fısıldadı. Aslında berbattı ve bu her hâlinden okunuyordu.

"Emin misin?" Ralf kuşkulu bir şekilde yeniden sorguladı.

Genç kız başından savmak için "Hı hı" diye başını salladı.

"Peki öyle diyorsan..." Ralf elbette ki Minel'e inanmamıştı. "Sahne hazır, istersen çıkalım."

"Tamam." Minel çekmeceyi kapattı ve Ralf'a doğru döndü.

Ralf kolunu uzatarak "istersen koluma girebilirsin." diye teklif etse de Minel nazikçe teklifini reddetti. Birlikte odadan çıktılar.

Koridorda yürürken yanlarına Rasha'nın partneri, diğer cambaz kız geldi. O da hiç iyi gözükmüyordu. "Rasha'yı gördünüz mü?" diye nefes nefese sordu.

"Hayır." diye cevapladı Ralf.

"Ben de görmedim." dedi Minel gözlerini kaçırarak.

"Bir sorun mu var?" Ralf, cambaz kıza derdini sorsa da, cambaz kız onu dinlemeden koşarak yanlarından uzaklaştı. "Bugün herkesin neyi var?" diye Ralf kendi kendine hayıflandı.

Sahnenin yanındaki bekleme yerine geldiklerinde Sihirbaz da oradaydı. Ralf "Herkes hazırsa büyük gösteriyi başlatıyorum." dedi ve yanlarından ayrılıp sahneye çıktı.

Minel ve Sihirbaz sanki gizli bir anlaşma imzalamışlar gibi hiçbir şey konuşmadan dosdoğru birbirlerine baktılar. Ve yine o ifade... Sihirbaz'ın yüzünde arada bir belirip kaybolan o esrarengiz ifade... Şimdi hiç kaybolmuyordu. Doğrudan genç kızın gözlerinin içine bakıyordu. Minel bu sefer o ifadeyi okumaya çalıştı. Hayaller, hatıralar, hepsi rafa kalkmıştı. Sanki iki yabancı birbirine bakıyordu.

Ralf ikisinin de ismini gösteri için anons ettiğinde, biraz olsun o donuk bakışlardan uzaklaşmıştı ikisi de. Sihirbaz, Minel'e doğru birkaç adım attı. Centilmence genç kıza doğru elini uzattı. Genç kız bir süre o ele tereddütle baktı. Minel'in içi çok rahatsızdı. Üst üste gelen tesadüf olaylar genç kızı müthiş bir kuşku içinde bırakmıştı. Sahi... Sihirbaz ne kadar yabancıydı?

Minel, Sihirbaz'ın elini tuttu. Sahne merdivenlerinden birlikte çıktılar. Bugün de seyirciler bir hayli kalabalıktı. Sahne ışıkları tıpkı ilk günkü gibi Minel'in gözlerini kamaştırıyordu.

Planladıkları üzere Minel özel tasarlanmış tahta sandalyeye oturdu. Sandalye o kadar rahatsızdı ki, Minel kendini idam sandalyesine oturmuş gibi hissetti. Sanki birazdan bütün hücrelerinden elektrik akımı geçecekmiş gibiydi. Daha önceden elbette bu sandalyeye, gösteriye hazırlanmak için oturmuştu ama bu sefer çok farklı hissediyordu.

Sihirbaz, sandalyenin üzerindeki zincirleri birer birer genç kızın bedenine dolamaya başladı. Kollarını, bacaklarını, belini zincileri sandalyeye sabitledi ve çözülmemesi için hepsini kilitledi. Her adımını ölümcül bir yavaşlıkta yapıyordu. Nefesi genç kızın saç tellerini uçuşturuyordu. Minel yutkundu. Bu yakınlık onu rahatsız etmişti. Sihirbaz son olarak cebinden bir fülar çıkarttı. Minel bu füların anlamını bilmiyordu. Daha önceki hazırlıklarında hiç kullanmamışlardı. Sihirbaz, genç kızın arkasına geçip fülarla genç kızın ağzını sararak bağladı. Minel bu son adıma bir anlam veremedi ama içindeki huzursuzluğu gittikçe büyütmüştü.

Sihirbaz sandalyeden uzaklaşıp seyircilere doğru yürüdü. Minel de doğrudan Sihirbaz'ı seyrediyordu. İşte asıl gösteri şimdi başlamıştı.

"Baylar, Bayanlar ve çocuklar." diyerek söze girdi Sihirbaz. "Bu gösteri, benim bu kasabada yapmış olacağım son gösteridir." Seyircilerden olumsuz bir şekilde "aaa" sesi duyuldu. "Gitmeden önce sizlere çok sevdiğim bir dostumun bana anlattığı efsaneyi sizlere de anlatmak isterim." Minel'e  göz ucuyla kısa bir bakış atıp şovuna devam etti. "Efsaneye göre uzak bir diyarda birbirene düşman iki peri yaşarmış. Biri aşk perisi, diğeri nefret perisi... Efsane bu ya, bir gün intikam perisinin düzenlediği bir davete, aşk ve nefret perisi de davet edilmiş. İkisi de davete katılmış, biri bir köşede, diğeri diğer köşede oturmuş, davete katılan diğer perilerin eğlencesini izliyorlarmış. Bunu gören intikam perisi hemen yerinden kalkıp önce nefret perisinin yanına gitmiş, ondan aşk perisini dansa kaldırmasını istemiş. Nefret perisi önce itiraz etmiş, lakin intikam perisinin ısrarına dayanamamış. Çünkü intikam tatlı dilli bir yılanın esiriymiş. İntikam perisi bu sefer de aşk perisinin yanına gitmiş,  ona nefret perisiyle dans etmesi gerektiğini söylemiş. Aşk perisi kesinlikle bunu kabul etmek istememiş ama intikam perisi onu da kandırmanın yolunu bulmuş. Ona, nefretin tuzak kurduğunu, eğer onunla dans etmezse tuzağının ne olduğunu asla bilemeyeceklerini söylemiş. Aşk perisi hiddetlenmiş. Zaten aşk da biraz nefret demekmiş. Aşkın kanına girmek hiç zor olmamış ve aşk perisi de bu dansı kabul etmiş. İntikam perisi, aşk perisine küçük bir sır vermiş, "Sakın gözlerinin içine bakma." demiş. Aşk perisi bunu kabul etmiş. Sonun da nefret ve aşk perisi pistin ortasında buluşmuş. Nefret kibirliymiş, aşk ise kızgın... Adımlar birbirlerine yaklaşmış, eller havada buluşmuş. Muazzam bir dans gösterisi sunmuşlar izleyenlere. Kimse böylesine tutkulu bir dans gösterisi izlememiş o güne kadar. Dans bittiğinde, nefretin kollarındayken aşk, intikama verdiği sözü unutmuş. Nefretin gözlerinin içine bakmış. O anda şimşekler çakmış, fırtına kopmuş, depremler meydana gelmiş. İntikamın söylemediği bir şey varmış." Sihirbaz cebinden çıkardığı kırmızı örtüyle birkaç adımda Minel'e yaklaştı. Artık genç kızın ardındaydı. Minel olacakları hissetmiş gibiydi ama bir yerde de kabullenmişti. Üstelik neyi kabullendiğini bile bilmiyordu. Yalnızca gösterinin sonlanmasını istiyordu. Sihirbaz, kırmızı örtüyle Minel ve seyircilerin önünü bir paravan gibi kapattı ve sözlerini şu şekilde sonlandırdı: "Aşk ve nefret buluşursa; aşk, suya düşer ve ateşi söner; nefret, göğe yükselir ve havada kaybolur, herkesin ciğerine bir tutam hapsolur." Sihirbaz sandalyenin dönmesini sağlayan mekanizmaya basmadan önce, genç kıza doğru eğildi ve kulağına son sözlerini fısıldadı. "Hoşçakal aşk perisi, seni tanımak güzeldi."

Genç kız, mekanizmanın hareketlenmesiyle sahnenin altına girdi. Orada onu hiç beklemediği bir şey karşıladı. Mekanizmanın tam altında cam bir fanus ağzına kadar su ile doluydu. Minel ise o fanusun tam içine, ciğerlerinde hiç nefes yokken hapsolmuştu.

Minel dehşet içerisindeydi. Daha önce hiç böyle bir şeyi ne hissettmişti ne de yaşamıştı. Ciğerleri biraz nefes için feryat ediyordu ama kimse onun yardımına koşmuyordu. Hayin bir tuzağın içine düşmüştü ve üstelik bu tuzak onu hiç beklemediği bir yerden, canevinden vurmuştu. Çığlıklar suya karıştıkça sessizleşti. Artık her zerresi sessizdi.

Aşk suya düştü, nefret göğe yükseldi. Biri sonsuza kadar karanlığa gömüldü, diğeri hava oldu, su oldu, toprak oldu ama tek bir şey olamadı: Ateş. Çünkü ateş, aşkla beraber zaten yanmıştı, şimdi ise suda söndü.

Perili Sirk: Genç Kız ve Gizemli Sihirbaz - TAMAMLANDI Where stories live. Discover now