Bölüm 9 - Güven

55 17 1
                                    

Karanlık çökmüş, gün bitmiş, yine her zamanki soğuk akşamlardan biriydi. Minel'in ailesi, o gün üvey annesinin yakın bir akrabasının taziyesine gitmişti. Minel tüm gün işte olduğu için aralarına katılamamıştı. Akşam vakti fena bir kar tipisi bastırınca taziye evinden geri dönemediler. Minel karanlığa kalmadan evine geri dönebilmişti. Onun içinde yorucu bir gün olmuştu. Evinde tekti. Minel uzun zamandır evinde hiç tek kalmamıştı. Ailesini merak etmiş olsa da, kar tipisi yüzünden gelemediklerini tahmin ediyordu. Yemeğini bitirdi, sobayı yaktı ve köşesine çekildi. Yapmaktan en mutlu olduğu şey, sobadaki ateş çıtırtısının sesini dinleyerek, uzandığı yerde mum ışığında kitap okumaktı. Pencere camına değen küçük kar tenelerinin seslerini dinlemek de ona huzur veren bir başka bir şeydi.

Minel kitabının en heyecanlı kısmına, kapısının çalınma sesiyle ara vermek zorunda kaldı. Genç kızın kaşları çatılırken kimin gelebileceğini tahmin etmeye çalıştı. Bu kar, kış, kıyamette ailesinden başka kim gelebilirdi? Üstelik ailesinin, gittikleri o uzak yerden kolay kolay geri gelemeyeceklerinden emindi. Yardıma ihtiyacı olan bir komşu muydu?

Üzerine örttüğü battaniyesini kıvırıp uzandığı yerden kalktı. Kitabının arasına yerini kaybetmemek için bir ayraç koyup, kitabı divanın üzerine bıraktı. Kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu. Hatta şiddeti gittikçe artıyordu. Tıpkı o geceki gibi...

Artık karlar usul usul yağmıyordu. Dışarıda kar fırtınası çıkmıştı. Soğuk rüzgarlar esiyor, estikçe Minel'in ruhunu korkutuyordu. Genç kız yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kapının ardında ne olduğunu bilmiyordu ve yalnız olduğu için de korkuyordu. "Kimsin?" dedi Minel çatallaşmış bir sesle. Ses tonundan bile korktuğu belli oluyordu. Kapıdaki kişiden herhangi bir ses gelmedi. Alıcaklı gibi kapıyı çalmaya devam etti. "Bana kim olduğunu söyle." Minel'in sesi bu sefer daha kesin çıkmıştı. Genç kız dış kapının arkasındaydı. Tehlike ise diğer tarafta... Açmalı mıydı? Yoksa gider miydi?

Minel açmamaya karar verdi. Kapının ardından her kim varsa, yapabileceği tek şey gitmek olacaktı. Yani öyle umdu, diledi, ama öyle olmadı. Kapının ardındaki tehlike duraksadı. Belki de gitti. Çünkü artık hiç ses gelmiyordu. Minel derin bir nefes koydu ortaya. Ses gelmediğine göre, vazgeçip gitmişti. Ne olur ne olmaz diye, kapının arkasına bir dolap çekeceği sırada büyük bir gürültü koptu. Evin camı büyük bir şangırtı ile tuzla buz olup aşağı indi. Evin içi cam kırıklarıyla doluydu artık. Minel olup biteni iri iri olmuş gözleriyle korku içinde izliyordu. Camı olmayan pencerenin ardında yüzü siyah bir bezle sarılmış, simsiyah giyinimli bir adam duruyordu. Sadece soğuktan kan çanağına dönmüş gözleri gözüken bu adam, doğrudan genç kıza bakıyordu.

Minel çığlık atmak istedi, ama atamadı. Kaçmak istedi, ama kaçamadı. Ne dilini buldu konuşacak ne bacağını hareket ettirebildi kaçacak... Öylece arkasındaki duvara sinmiş, heybetli adama bakıyordu. Başının, omzunun üstü karlarla kaplıydı. Nefesinden çıkan duman, genç kızın korku dolu yüreğini yakıyordu.

Adam bir bacağını, camları yeni kırılmış pencere duvarından içeriye attı, daha sonra da diğer bacağını duvarın üstünden geçirdi. Artık büsbütün evin içindeydi. Bir an bile genç kızın yüzünden ayırmadığı bakışlarıyla yavaş yavaş genç kıza doğru yürüdü. Bir elinden çekiç vardı diğer elinde tabanca... Minel gayrı ihtiyari sindiği duvara sırtını sürerek kapıya doğru ilerledi. İçindeki yaşama iç güdüsü onu geç olsada kontrol etmeye başlamıştı, ama hiç şansı yok gibiydi.

Minel kapıya doğru gittiğini sanırken aslında biraz önce uzandığı divana doğru giderken buldu kendini. Onu ayakta tutan gücünün son kırıntısı da biterken, duyduğu son şey bir el ateş sesiydi. Bedeni divana düştü. Başının sol tarafı hissizdi. Sonrası karanlık...

Perili Sirk: Genç Kız ve Gizemli Sihirbaz - TAMAMLANDI Where stories live. Discover now