Bölüm 5 - Karo Üçlü

102 49 6
                                    

Karşılıklı duran iki uzun direğe gerilmiş iplerin üzerinde, kimi zaman kuğu gibi süzülen, kimi zaman da çok tehlikeli hareketler yapan iki cambaz; Minel'in yüreğini hoplatmıştı. Bütün bir deneme gösterisini eli ağzında izlemişti. Bütün bunları hiç korku duymadan, büyük bir soğukkanlılıkla nasıl yaptıklarını düşündü. Muhteşem ve çok ürkütücü bir şeydi bu. Cambaz kızlar ellerindeki uzun çubuklarla ip üzerinde birbirlerine yaklaşıp selamlaştı. Birbirlerinden uzaklaşıp hayallerindeki izleyicileri selamladı. Halbuki onları tek izleyen Minel'di. Cambaz kızlardan biri, bir diğerinin sırtına çıktığında, Minel'in gözleri fal taşı gibi hayretle açıldı. Minel bir ara kendini tutamayıp "vaov" diye bağırdı. Tepki veren tek kişi olduğu için utanıp oturduğu koltuğa sindi. Cambaz kızlar tırmandıkları direkten aşağı inip kulislerine döndüler. Mükemmel bir gösteriydi. Cambaz kızlar da çok güzeldi. Giydikleri pembe balerin elbiseleri, beyaz çorapları, pembe pointleri ile mükemmel gözüküyorlardı.

"Sihirbaz Karl sizi bekliyor." Görevlinin Minel'i çağırmasıyla şimdi onların sırası olduğunu anladı. Sahneye ilizyon malzemeleri taşınırken, Sihirbaz da sahneye geldi. Minel artık Sihirbaz heyecanını yenmeyi başarmış sayılırdı. En azından kalp krizi geçiyormuş gibi davranmıyordu. Bu ikinci alıştırma gösterisiydi. Kısa zamanda çok yol kat etmişti. Çabuk kavramıştı, bütün numaraları. İlizyon numaralarının ardındaki sırları öğrendikçe çok şaşırıyordu. Sirk dünyası onu hem çok eğlendirmiş, hem çok güldürmüş, hem de çok heyecanlandırmıştı, tehlikeli gösteriler karşısında da nutku tutulmuştu.

"Minel hazırsan başlayalım." Sihirbaz'ın sesini duymasıyla yüreği hop etse de, artık az da olsa duygularını kontrol etmeyi başarabiliyordu. Minel için bunlar çok yabancı duygulardı. Daha önce birisine aşık olmak şöyle dursun, herhangi bir etkilenme bile yaşamamıştı. Sihirbaz onun için başkaydı. Bambaşka...

***

2 saatlik bir çalışmanın ardından Minel artık daha çok şey biliyordu ve oldukça da yorgundu. "Artık heyecanını yendiğini görüyorum Minel, bu harika." dedi Sihirbaz. Minel utangaç bir şekilde gülümsedi. "Bugünlük yeterli. Yarın ilk gösterine çıkmadan önce kısaca üstünden geçeriz. Sonrası ilizyonun gücü..."

"Her şey için teşekkürler efendim. Sayenizde çok şey öğrendim. Kim bilir, belki bir gün ben de sizin gibi bir sihirbaz olurum." Minel kendini Sihirbaz'a kanıtladıkça, başardığını gösterdikçe kendini iyi hissetmişti. Başlangıçta tereddütleri vardı, ama hepsi birer birer yok oluyordu. Minel genç yaşına rağmen birçok işte çalışmıştı, bu iş onu en çok mutlu eden olmuştu.

Sihirbaz şuh bir kahkaha attı. Minel bu sefer gerçekten utandı. Yanlış bir şey söylediğini düşündü. Belki de kendini Sihirbaz'a denk görerek hattini aşmıştı. Ahh keşke yer yarılsa da içine girsem, diye geçirdi içinden Minel. Sihirbaz neden böyle bir tepki vermişti. Hiç kibirli bir adama da benzemiyordu oysaki.

"Belki, belki..." dudağını ısırıp gülümsemesine son verdi. "Kim bilir? Belki benden bile iyi olursun." Minel'in içine bir nebze de olsa su serpilmişti. Yanlış anlaşılmamıştı, en azından. "Hayat sana izin verdiği kadar varsın Minel. Hayatın tadını çıkar." Son cümlesini Minel'e yaklaşarak söylemişti. Sihirbaz'ın ses tonu Minel'i rahatsız etmişti, nedense. Sihirbaz, Minel'e doğru uzanıp kulağının yanındaki saçları hafifçe yukarı kaldırdı. Genç kız ürperdi. Sihirbaz'ın ona çok yakın olmasından mıydı, yoksa son sözünde ne anlatmak istediğini anlamadığından mıydı? Ne demekti şimdi bu? Sihirbaz elini geri çektiğinde ise parmaklarının arasında bir iskambil kartı vardı. Minel gözlerini kırpıştırarak, Sihirbaz'ın elinde birden beliren -saçlarının arasından çıkardığı- karta baktı. "Karo Üçlüsü" İskambil kartını Minel'e uzattı.
Sihirbaz, beklenmedik ilizyon numaraları yapmayı ve şaşırtmayı seviyordu.

"Anlamadım efendim." dedi Minel, aklı karışmıştı ve ses tonu da bunu hayli belli etmişti.

"İlizyon zor zanaattir, demek istedim." sesindeki tını daha normaldi. "Seyircinin nabzını tutmak, onların beklentisini karşılamak, beğenmediklerinde bunu olgunlukla karşılamak, hepsi profesyonellik ister, ama en zoru bir şeyleri yok ettiğin de geri getirmek." gülümsedi. "Seyirci geri getirmediğin her şey için seni suçlar. Bütün bunları kaldırabilecek misin Minel?"

"Neyse ki siz kaybettiğiniz her şeyi geri getirebilecek kadar iyi bir Sihirbaz'sınız ve ben de sizin çırağınızım." Minel köşeye bıraktığı pelerinini alıp üzerine geçirdi. "Yarın görüşmek üzere efendim. Geç olmadan gitmeliyim. İzninizle..."

***

Hava çoktan kararmış, kasabaya dönen yollar ıssızlaşmıştı. Minel soğuk kış akşamında pek de kalın sayılmayan pelerinine sarılmış, hızlı adımlarla patika yolda yürüyordu. Korku vardı, ama bu korku geçtiği yolların tekinsizliğinden değil, geç kaldığı  için üvey annesinin ona vereceği cezalardan kaynaklanıyordu. Hatta belki de bir daha panayıra gitmesinebile izin vermeyecekti. Ama Minel kararlıydı, ne pahasına olursa olsun bu üç haftayı sirkte, Sihirbaz'ın yanında geçirecekti. Öyle büyük hayalleri yoktu, olamazdı da. Sadece biraz da olsa duygularıyla hareket etmek istiyordu.

Rüzgar esti. Minel, düşen pelerin şapkasını hızlıca yeniden başına geçirdi ve daha çok pelerinin içine sokuldu. Az kalmıştı kasabasına. Garip uğultular duydu. Daha çok hızlandı. Ağaçların arasından gülüşme sesleri geldiğinde ürktü. Hiç hoşuna gitmemişti bu durum. Kimseyle uğraşacak durumda değildi. Kasabasının sokaklarına girdiğinde kendini daha güvende hissetti, ama eğer bir tehlike varsa bu henüz geçmiş sayılmazdı. İlk defa karanlıkta evine dönmüyordu, ama içinde garip hisler vardı. Sanki bir şeyler yolunda gitmeyecekti. Hani bir an çok mutlu olur, çok güzel anılar edinir, hep böyle gidecek sanılır da bir anda her şey tepetaklak olur ya... İşte tam da böyle bir his vardı içinde. Her şey mahvolacaktı. Minel, kendine kızdı. Onun da iyi şeyler yaşamaya hakkı vardı. Böyle düşünüp kötüyü çağırmamalıydı.

Evinin sokağına geldiğinde derin bir nefes aldı. Sonunda evine gelebilmişti. Evin bahçe kapısını aralayıp yavaşça kapattığı esnada soğuk bir el genç kızın arkasından dolanıp ağzını kapattı. Genç kız çığlık atmak istedi, ama bu hiç mümkün değildi. Fal taşı gibi açılmış, korkulu gözlerle eli ağzından çekmek için direndi. Diğer el belinden dolanıp karnının üstüne konmuştu. Minel sanki bir ahtapot tarafından sarılmıştı. Genç kız korkulu gözlerle etrafına bakınıyor, kurtulmak için çırpınıyordu, ama nafile...

"Sessiz ol Minel. Benim."

Minel, duyduğu bu tanıdık sesle hareket etmeyi kesti. Bir ahtapot misali onu saran koca eller üzerinden çekildi ve nihayet özgürlüğüne kavuştu. Arkasına dönüp, tanıdık sesin sahibine baktığında şaşkınlığı daha çok arttı. Hiç beklemediği, hatta çoktan varlığını unuttuğu birisiyle karşılaştı.

"Petro" diye şaşkınlıkla fısıldadı Minel.

"Evet, nişanlın..."

Perili Sirk: Genç Kız ve Gizemli Sihirbaz - TAMAMLANDI Where stories live. Discover now