Bölüm 12 - Fare Kapanı

39 11 0
                                    

Gece yarısı, boş sokak ve ölümün ayak sesleri... Hava soğuk, yerler kar; sokağın köşelerinde asılı, cılız ışıklı gaz lambaları...

Ve o...

Onu gören kediler sağ sola kaçışıyordu. Köpekler yerlerinde durmuş gökyüzüne doğru uluyordu. Sanki kasabayı bir felaket bekliyordu. Bu da ölümün ayak sesleriydi. Onu sokak hayvanlarından başka kimse tanımıyordu. Hatta bazen o, kendini bile tanımıyordu.

Issız sokakta ağır ağır ilerledi. Ne yavaştı ne de hızlı... Kendinden emin, başı dik, gözleri karaydı. Aklında, yüreğinde tek bir şey vardı. Tek bir şeyi arzuluyordu. Tek bir amacı vardı. Emin adımlarla hedefine doğru yaklaşıyordu. Bu gece, birisi için son geceydi.

Bir sokak bitti, bir başkası geldi. Kasaba bir labirent gibiydi. Kimi sokaklar çıkmazdı. Kimi sokaklar ise karanlıktan ibaretti. O kör karanlıkta bile avını bulurdu. O avcı mıydı? Hayır. O yalnızca fareleri avlardı. Büyük fareleri...

Sonunda hedefine ulaşacağı son sokağa girmişti. Duraksadı. İfadesiz yüzünde belli belirsiz yarım bir gülümseme peydahlandı. İçindeki ateş harlandı da harlandı. İhtiyacı olan da buydu. İçindeki ateş onu kamçılıyordu. Peki ne ateşiydi bu? İntikam mı? Zevk mi? Ne istiyordu? Oyun mu? Oyun oynayacağı kesindi. Tek eğlenen ise yine o olacaktı. Bu onu heveslendirmeye yetiyordu. Oyunları severdi. Özellikle de ölümcül olanları... Ve biraz da tehlikeli olanları...

Etrafına bakındı. Kimse yoktu. Yeniden ifadesiz bir yüze bürünüp tam karşısında olan hedefe doğru hızla ilerledi. Artık kaybedecek bir dakikası bile yoktu. Sabırsızlanıyordu. Hedefi tam karşısındaki kulübenin içindeydi. Tabii ki de o kulübenin içerisinde olmasını, o sağlamıştı. Her şeyden habersiz bekliyordu, sonunu. Ne acı... Biri bu gece maymun iştahının başına açacaklarından habersiz ölümünü bekliyordu. Ve de alacaktı.

Kulübenin etrafında tam bir tur attı. Kırık camından içeri baktı. Tam hesapladığı gibi olmuştu. Her şeyden habersiz, ölümünü bekliyordu. Hatta ölümünü beklediğinin bile farkında değildi. Kapının önünde durdu ve kilidi taktı. İçerideki adam bir hareketlilik olduğunu fark ettiğinde yerinden kalkıp camdan dışarı baktı. Gördüğü sadece bir karaltı olmuştu. Sonra kapıya gitti ve açmaya çalıştı. Kapıyı zorladı, salladı, vurdu, kırmaya çalıştı ama sanki tahta kapı bir anda demir kapıya dönmüştü. "Hey açın kapıyı!" diye bağırdı. Onu tek bir kişi duyabilirdi. O da, ona yardım edecek son kişi bile olamazdı. "Hey sana diyorum, aç kapıyı!"

Kurbanını görmek için cama yaklaştı. Doğrudan onu görebiliyordu. Çok geçmedi ki kurbanı da onu gördü, o da cama yaklaştı. "Boşa uğraşma o kapı açılmayacak."

"Ne saçmalıyorsun sen? Aç kapıyı!" Adam öfkeden köpürüyordu.

Kurbanına baktı, gözlerini bir an bile olsun hiç ayırmadan. Korkmasını, öfkelenmesini, her şeyini anbean izlemek istiyordu. İçinde öyle bir nefret vardı ki...

Nefret ateşi körükledi, içindeki ateş gözlerinden okunuyordu. Sonra durdu. Kendisi böylesine bir ateşin içindeyken neden o da yanmasın ki?

Cebinden küçük bir kutu çıkardı. Kibrit kutusu... İçinden bir kibrit çıkardı, kutunun dış yüzeyine hızlıca bastırarak ileriye doğru çekti. Çubuk saniyeler içinde alev aldı. "Hayır... Hayır... Hayır..." İçerideki adam başını sağ sola sallayarak birkaç saniye kabullenemedi, olacakları. Aklı başına geldiğinde de bütün gücüyle kapıyı kırmaya çalıştı. Can korkusu sarmıştı artık, bedenini büsbütün.

Kibriti, daha fazla beklemeden tahta kulübeye doğru attı. Kulübe saniyeler içinde alev aldı.  Birkaç adım geri çekilip, gözlerinin önünde yanan alev topunu seyretti. İçerideki adam çığlık çığlığa, avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Önce yardım istemek için bağırmıştı, istediği yarıdmın hiçbir zaman gelmeyeceğini anladığında, en son acıyan canı için bağırdı. Can çekişiyordu.

"Yangın var! Yangın var!" Kasabalılar yangın çıktığını fark ettiğinde artık gitmesi gerektiğini biliyordu. Bir köşeye kaçıp karanlığa sığındı. Kasabalılar yangını söndürmek için su dolu kovalarla koşarak gelmeye başlamıştı. Herkeste endişeli bakışlar, "acaba bizim evlerimize sıçrar mı" korkusu vardı.

Artık fark edilmeden gitme vakti gelmişti. Hem zaten içerideki adamın sesi de kesilmişti. Kulübenin yarısı yanmaktan yok olmuştu. İçerideki adamın artık dışarıya tek parça çıkması imkansızdı. Muhtemelen külleri bile bulunmayacaktı.

Zavallı adam...

Zavallı Petro...

Perili Sirk: Genç Kız ve Gizemli Sihirbaz - TAMAMLANDI Where stories live. Discover now