Bölüm 11 - Değer

39 11 0
                                    

Seçimlerin en zoru, kötü seçim yapıldığında yaşanan hayal kırıklığı idi. Sonu bilinmeyen yollar büyük kayıplara yol açardı. Hele ki sonu bilinmeyen yollar, hiç tanınmayan birisiyle yürünüyorsa her zaman gardın alınması; her olumsuzluğa, her an hazır olunması gerekirdi.

Minel içinde tarifi olmayan bir güvensizlik yaşıyordu. Oturduğu rahatsız bankta başını kaldırmış, gökyüzünü izlerken içinde fırtınalar kopuyordu. Bir gün, bir yerde hayatının böylesine çıkmaza gireceğini tahmin edememişti. Her insanın hayatında problemleri, olumsuzlukları, hatalı seçimleri olurdu. Önemli olan onları aşabilmekti. Minel bunu yapamıyordu. Hayatı hiçbir zaman onun elinde olmamıştı ki, şimdi de olsun. Teslimiyet duygusu onu korkutuyordu. Sonunu bilmediği bir hayata adım atmak onu korkutuyordu. Yol arkadaşı onu korkutuyordu. Üstelik bunların hiçbirini o seçmemişti. Seçmeye zorlanmıştı.

Minel bütün düşüncelerden bir an olsun sıyrılmak ve ifadesizce gökyüzünü izlemek istedi. Yalancı kış güneşi, pamukları andıran bulutlar, arada bir görüş alanına giren kuşlar ve kar soğuğu... Hani derler ya hava kar topluyor, diye. İşte öyle bir hava vardı. Minel'in içi de kıştı. Hiç bahar gelmeyecek bir kış... Hiç çiçek açmayacaktı artık, hiç yeşermeyecekti umutları, her köşesi hayal kırıklığıydı.

"Buna mecburum, buna mecburum, buna mecburum..." Kurumuş dudaklarının arasından kendi kendine fısıldadı. Kendini ikna etmeye çalışıyordu belli ki. Hâlâ kabullenememişti bu durumu. Zaten her şey çok da yeniydi.

Yanında oluşan hareketlilikle genç kız bir an olsun irkilse de gözlerini gökyüzünden ayırmadı. Bakışları korkutucu derecede ifadesizdi. "Görevliyi bulamadım. Biraz daha bekleyelim." Petro nefesini yorgunlukla dışarı bıraktı. Sıcak nefesi soğuk havaya karışıp buhar oldu. Minel'in içini yaktı. "Sen meraklanma ben birazdan hallederim."

Genç kızın zerre umrunda değildi.

Petro uzanıp, genç kızın sıcak elini tuttu. Petro'nun elleri buz gibiydi, ama Minel elini çekmedi. "Sana söz veriyorum, her şey hayallerimizdeki gibi çok güzel olacak." Hayal mi? Minel onunla hiç hayal kurmamıştı ki. Petro yine aklının içinde yazıp çizmişti. Minel'e de al yaşa, diyordu. "Önce ülkenin en uzak kasabasına gider, bir süre unutulana kadar orada yaşarız. Baktık olmuyor, ülke dışına bile çıkarız. Ben bir ev tutarım, istediğin gibi içini döşersin sen..." Petro kendi hayallerini sıralıyordu, ardı ardına. Minel'e hayal kurmak bile yasaktı artık. "Belki çocuklarımız olur. Belki değil kesin olur..."

Genç kız derin, çok derin bir nefes aldı. Göğsü acıyla titredi. "Mecburum, mecburum, mecburum..." içinden fısıldamaya devam etti.

"Her gün çiçekler toplarım sana..." Petro duraksadı. Hayıflanarak "ahh, dur. Sen koparılmış çiçek sevmezsin. Hep 'en güzel çiçek, kökleri toprakta olan çiçek' derdin. Haklısın, evimizin bahçesi kocaman olacak ve sen istediğin çiçeği yetiştireceksin." dedi. Adam bir an bile olsun susmuyordu. Kendi hayallerini sanki Minel'e dayatmaya çalışıyordu. "Tamam alışman zor olacak, ailenden uzak kalmış olacaksın, ama elbette onlar da seni anlayacak ve hak verecekler."

Minel gözlerini sımsıkı yumdu. Farkında olmadan birer damla göz yaşı süzüldü. Petro bunu fark ettiğinde hemen silmek için uzandı, ama Minel mekanik bir hareketle başını çevirdi. O adamın, genç kıza dokunmaya hakkı yoktu. Hiçbir zaman da olmayacaktı. Minel kendine en büyük sözleri vermişti. İlk fırsatta ondan da kaçacaktı. Belki yine uzun bir süre ailesini göremeyecekti ama en azından Petro'dan da kaçmış olacaktı. Ona istediğini hiçbir zaman vermeyecekti.

"Anlıyorum, senin için de çok zor. Ama alışmaktan başka çaren maalesef ki yok. Artık benimlesin, buna alış." Biraz önceki o ılımlı, hayalperest adam gitti, yerine küstah bir adam gelmişti. Minel başını Petro'ya doğru çevirip dik dik baktı. Minel kolay kolay kimsenin önünde başını eğecek bir kadın değildi. Onunla gitmeye bir şekilde mecbur kalmıştı ama bir ömür onun yanında kalmaya değil... Zamanı geldiğinde Petro da bunu öğrenecekti. "Ben görevliyi aramaya gidiyorum, trenin kalkış saati gelmek üzere. Beni burada bekle Minel'im" Genç kızın elini yavaşça bıraktı ve görevliyi aramak üzere tren istasyonunun kapalı alanına girip gözden kayboldu.

Minel elinin tersiyle gözlerinden süzülen birkaç damla yaşın, ardında bıraktığı ıslaklığı aldı. Tahta bavulundan mendilini almak için eğildiğinde, Minel'in elinin hemen yanında duran, kalın, bez çantaya çarptı. İçi bir hayli dolu gözüküyordu. Petro'nundu bu bez çanta. Önceden içinde Petro'ya ait birkaç eşya var zannediyordu ama çantanın içindekiler her neyse oldukça sertti. Çünkü Minel'in elini acıtmıştı. Genç kız kaşlarını çatarak, çantanın dışını inceledi. Buradan bakınca içinde ne olduğu hiç anlaşılmıyordu. İçini merak etti ama Petro'ya da bakarken görünmek istemiyordu. Başını kaldırıp etrafını kolaçan etti. Pek fazla kimse yoktu. Diğer yolcular istasyonun kapalı alanın da oturuyordu, çoğunlukla. Minel çantayı kaldırıp yanına koydu. Çanta fazla ağırdı. Minel'in dikkatini daha çok çekti. Neydi bu çantanın sırrı, içinde ne vardı, hepsini birazdan görecekti. Son kez istasyon kapısına doğru baktı. Gelen giden yoktu. Çantanın ağız kısmına sarılmış, düğümlenmiş kalın bir ip vardı. Küçük bir uğraşmayla düğümü çözdü. Ve içinden çıkanlar Minel'in gözlerinin fal taşı gibi açılmasına neden olmuştu. Önce içinden çıkan parıltı Minel'in gözlerini kamaştırdı, sonra da bu parıltıların sahibinin çokluğu onu şok etmişti.

Çantanın içi parıl parıl parlayan altınlarla doluydu.

Minel kısa bir süre donakaldıktan sonra beyninde çakan şimşeklerle yeniden düşünmeye başlamıştı, nihayet. Bu altınlar, basit bir bahçıvanın sahip olamayacağı kadar değerli ve çoktu. Aklının ortasında bir şimşek daha çaktı ve bütün taşlar o zaman yerine oturdu. Zihni geçmişe bir yolculuk yaptı. Kasabadaki ilk karşılaşmalarında, Petro'nun ona söyledikleri geldi aklına.

"Sen benim için 100 som altından daha değerlisin."

Minel'in yerinin bulunması karşılığında ödül olarak verilecek olan 100 som altın...

Petro'nun "Sen benim için 100 som altından daha değerlisin" dediği 100 som altın...

Bir bahçıvan ancak bu şekilde, bu kadar fazla altına sahip olabilirdi.

Kalleşçe sevdiği kızı satacak kadar, hain, aşık, bir bahçıvan...

Alçak bir aşık...

Perili Sirk: Genç Kız ve Gizemli Sihirbaz - TAMAMLANDI Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora