*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı

2.1K 84 3
                                    

🎼 Simge - Prens & Prenses 🎵

Hayatımızın belki de yarısından çoğunu yanılgılarımız oluştururdu. Bazen umutlarımız solar, bazen hayal kırıklığına uğrar, bazense üzülürdük.

İnandığımız şeyler vardı. İyi veya kötü, doğru ya da yanlış... İnanıyorduk işte. İnanmak zorundaydık, yoksa yaşayamazdık.

Acaba öyle miydi?

On sekiz yaşımdaydım. Kimine göre daha çocuktum. Kimine göreyse büyük acılarla karşılaşabilecek kadar büyük.

Bana göre neydim peki? Büyük müydüm, yoksa küçük mü? Kimliğimde yazan yaş, ruhumun yaşı mıydı? Yaşadıklarım beni daha da mı büyütmüştü, yoksa çocuk mu kalmıştım?

Bu sorulara cevap vermek zordu. Çünkü bizzat sorular zordu.

Birkaç ay kadar öncesinde kendimi dünyadaki en yaşlı, en mutsuz kişi gibi hissediyordum. Böyle hissetmek elimde değildi. Başkalarını düşünmüyordum. Bencilceydi belki ama böyleydi. Kandırılmış ve hayal kırıklığına uğramıştım. Sevmiş ve karşılığını misli misli almıştım.

Ama sevgiyle değil, bizzat acıyla.

O zamanlar dünyadaki bütün sıkıntıları ben sırtlamışım gibi hissediyordum. Sanki herkes mutluydu da bir ben acı çekiyordum. Sanki herkes gülüyordu da bir ben üzülüyordum.

Ne kadar saçma düşüncelere sahip olduğumu yeni yeni anlıyordum.

Aslında hayır. Ne kadar saçma düşündüğümü onunla tanıştığımda anlamıştım.

Batu'yla...

Kalbimin diğer yarısıyla.

O kaybetmişti sevdiğini. Ama bu kayıp ciddi bir anlamda kayıptı.

Yine de zor da olsa ayakta duruyordu. Yaşadığını hissetmese de nefes alıyordu ve bu zordu. İnanın bana bu her şeyden daha zordu.

Gerçek sevgiyi görmüştüm gözlerinde; gerçek ilgiyi, gerçek şefkati ve belki de gerçek düşünceyi.

İnsan nefes almayan birini böyle güzel, böyle temiz sevebilir miydi?

O seviyordu ve ben bunu bizzat gözlerimle görmüş, kalbimle hissetmiştim.

Batu Uygur, şu hayatta gerçek sevgiyi hak eden o nadir kişilerden sadece bir tanesiydi ve daha da güzeli, o temiz kalbi beni de içine almıştı.

Böyle güzel sevilmek herkese nasip olmazdı.

Ve ben bunun için her gün yüce Yaradan'a defalarca kez şükrediyordum. Çünkü o bunu hak ediyordu.

Yanağımı biraz daha bastırırken yastığıma, dudaklarımda küçük bir tebessüm oluştu. Uyanır uyanmaz gördüğüm ilk yüz onundu. Yastığımın yanındaki yastığın sonuna koymuştu o sevilesi çehresini. Yüz üstü yattığı için yüzünün yarısını görmüyordum ama bu benim için hiç problem değildi. Görebildiğim kadarı bile öylesine güzeldi ki, aksini düşünmek mümkün bile değildi.

Belimdeki koluna kaydı bakışlarım. Gevşekçe sarmalamıştı beni. Diğer kolu ise başını koyduğu yastığın altındaydı.

Muhtemelen gece yine kabus görüp kendini burada bulmuştu. Evet, bu ilk kez olmuyordu. Onu, yani Defne'yi kaybettiğinden beri sık sık kabus gördüğünü biliyordum ki bunu görme fırsatım bile olmuştu. Ne gördüğünü ne kadar ısrar etsem de söylemiyordu ama ben az çok tahmin edebiliyordum. Belki onu kaybettiği günü görüyordu. Belki de canına kıymak için çıktığı o uçurumu.

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin