BÖLÜM / 37

3.7K 201 61
                                    

& 3 YIL SONRA &

Kızlardan ayrıldıktan sonra fakültenin çıkışına yöneldim. Koridorda ilerlerken köşeyi dönmemle birine çarptım. Tam düşmek üzereyken, ellerim refleksle çarptığım kişinin kollarına dolandı ve çarptığım kişi tarafından tutuldum. Kafamı kaldırıp çarptığım kişiye baktığımda bir çift yeşil gözle karşılaştım. Kendimi hızla geri çekerken "Ah, affedersin," dedim mahcupça.

Gülerek "Önemli değil, senin gibi güzel bir kızla günün her saati çarpışabilirim," dediğinde kaşlarımı çattım ve bir şey demeden yanından ayrılmak için adım attığımda hızla önüme geçti.

"Hey, hey, hey, sadece şakaydı. Bu arada ben Cüneyt," diyerek elini uzattı ama tek yaptığım şey eline boş boş bakmak oldu. Havadaki elini yumruk yaptıktan sonra "Şaka yapayım derken şakayı başka şeye çevirdim sanırım," diye mırıldandı.

"Öyle oldu," dedim sertçe ve devam ettim. "Şimdi müsaadenle acelem var."

Çocuğun yanından hızla geçtikten sonra çıkışa yöneldim. Batu'yu fazlasıyla bekletmiştim ve çok kızacaktı.

Fakültenin kapısına gelince Batu'yu gördüm. İstemsiz bir tebessüm dudaklarıma yerleşirken yanına doğru ilerledim. Arkası bana dönük olduğu için geldiğimi görmemişti. Yanına vardığımda beni fark etmemesinden yararlanarak beline sarıldım.

"Bu, 'geç kaldığım için özür dilerim' demenin bir başka yolu olsa gerek," dediğinde güldüm. Arkasına dönüp kollarını bana dolarken "Özrünüzü maalesef kabul etmek zorundayım prenses hazretleri," dedi dudaklarını büzerek. Her ne kadar o şapşal yüzünü öpmek istesem de kendime hâkim oldum ve kaşlarımı kaldırdım.

"Zorundasın maalesef?"

"Maalesef zorundayım, çünkü sana küsersem senden uzak durmam gerekir ve ben nişanlımdan uzak durmaya dayanamıyorum," dediğinde gülerek çenesini öptüm.

"Hadi gidelim," dedikten sonra her zamanki gibi ellerimizi kenetledi ve eve doğru yol aldık.

Batu'yla yaklaşık 4 senemiz İstanbul'da geçmişti. Şimdi üniversite sondaydık ve birkaç hafta sonra mezun olacaktık. Daha sonra da İzmir'e dönecektik.

Batu'yla bu senenin başında nişanlanmıştık. 3 sene önce, Kutay'ın geldiği günden birkaç hafta sonra ilişkimizi herkese açıklamıştık. Sandığımın aksine buna kimse şaşırmamıştı. Ama benim en çok şaşırdığım şey dedemlerin aramızdaki ilişkiyi bizden önce anlamaları olmuştu. Hatta ve hatta şuan onların sayesinde nişanlıydık. Aslında anneanneme ve hatta Batu'ya kalsa şuana kadar çoktan evlenmiştik. Ama ben okul bitmeden evlenmek istemediğimi söyleyince ikisi de anlayış göstermek zorunda kalmışlardı. Yine de Batu sayesinde İzmir'e döndükten birkaç hafta -ya da en fazla bir ay- sonra muhtemelen evlenmiş olacaktık.

Aklıma nişanlandığımız gün gelince yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.

# Nişan Günü #

"Melis! Neredeyse gelecekler! Sen hala burada ne yapıyorsun?"

Bahar hızla odama dalınca gözlerimi aynadan ayırıp ona baktım. Heyecandan titrerken "Ya Kızıl'ım başka bir şey mi giyseydim?" diye sordum. Aslında elbisemi bugüne özel almıştım ama şimdi emin olamıyordum.

"Saçmalama lütfen," dedi gözlerini devirerek. "Fıstık gibi oldun işte, daha ne istiyorsun?"

"Ya, bilmiyorum," dedim tekrar aynaya dönüp bilmem kaçıncı kez kendimi baştan aşağı süzerken.

Siyah kısa elbisem ince belimi ortaya çıkartmıştı. Kloş eteği çok hoş duruyordu. Boyun detayı ise en sevdiğim yeriydi. Saçlarımı salmak yerine sade bir topuz yapmış ve yüzümün iki yanından küçük bukleler bırakmıştım. Ayağımdaki siyah topluluklarla güzel olduğumun farkındaydım ama yine de bir türlü emin olamıyordum.

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin