BÖLÜM / 13

4.1K 231 29
                                    

"Ben Egemen'i de alıp hemen geliyorum. Siz inin," dedikten sonra hızla Egemen'in sınıfına doğru ilerledim. Sınıfa girdiğimde Egemen'in, sırasında oturmuş ders çalıştığını gördüm. Gülümseyerek yanına gittikten sonra yanına oturup "Selam," dedim. Egemen kafasını kaldırıp bana baktı ve güldü.

"Selam. Hayırdır, sen benim sınıfımın yolunu bilir miydin?" diye sordu imayla. Kaşlarımı çattım. "Ama biz üç kişiyiz. Sen burada teksin. Senin gelmen gerekiyor!"

"Sanırım bu yeterli bir sebep değil," deyip sırıttı. Gözlerimi devirdim.

"Kim dedi sana avukat ol diye? Sayısal seçip yanımıza gelecektin işte!"

"Ha," dedi önündeki kitabı kapatarak. "Sizinle aynı sınıfta olacağım diye hayalimdeki meslekten vazgeçeyim yani, öyle mi?"

"Şöyle bir düşündüm de, yok yok, eşeklik bende. Burada sana laf anlatmaya çalışıyorum sonra yanlış şeyler söylüyorum. Neyse, niye gelmiştim ben buraya?" diye sordum.

"Nerden bilebilirim Melis?" dedi gülerek. Ona yandan bir bakış atıp düşündüm.

"Hah, hatırladım. Hadi kalk bahçeye iniyoruz. Mertler basket maçı yapacaklar. Onları izleyeceğiz," deyip ayağa kalktım ve elimi uzattım.

"Mertler derken? Kimle yapacaklar?" diye sordu elimi tutup ayağa kalkarken.

"Mert, Selim ve bizim sınıftan birkaç kişi daha. Karşı takım da Batuların sınıfı."

"Nerden çıkmış bu maç?" diye sordu kapıya doğru ilerlerken. Peşinden gidip "Bilmem," diyerek omuz silktim. Bahar'la sınıfta otururken birden Selim gelmiş ve bizi bahçeye çağırmıştı.

Egemen'le birlikte okuldan çıkıp arka bahçedeki sahaya gittik. Sahanın yanındaki banklardan birinde oturan Bahar'ı görünce ona doğru ilerledik. Egemen Bahar'ın yanına oturunca bende onun yanına oturdum.

"Güzellik, tut şunları!"

Birden ne olduğunu anlayamadan üzerime doğru gelen hırkayı ve su şişesini refleksle tuttum. Şaşkınlıkla elimdekilere bakarken "Reflekslerin hala kuvvetli," diyen Mert'e kötü kötü baktım. Eğer tutmasaydım muhtemelen şişeyi kafama yiyecektim.

"Deli mi ne?" dedim hırkayı kucağıma koyarken.

"Soruyor musun birde?" diyerek güldü Bahar.

"Maç için iddiaya girmişler mi?" diye sordu Egemen.

"Evet," dedi Bahar. "Yemeğine mi ne girmişler."

Bahar'la Egemen dinlemediğim bir sohbete girerken gözlerim sahada geziniyordu, daha doğrusu Batu'nun üzerinde. Geçen akşamki yemekte farklı bir yönüyle karşılaşmıştım. Fazla belli etmese de ailesine bağlıydı. Babasıyla sohbetleri olsun, annesine laf yetiştirmeleri olsun, Deniz'e takılmaları olsun daha samimiydi. Okuldaki halinden çok daha iyiydi evde. Ailesiyle birlikte olmak ona da iyi geliyor olmalıydı, tıpkı bende olduğu gibi. Kutay, İzmir'e döneli daha az ziyarete geliyordu zihnimi. Yani gündüzleri. Zira geceleri ondan başka düşündüğüm bir şey yoktu. Gündüzleri okul, annemler, arkadaşlarım ve en önemlisi dersler fazlasıyla meşgul ediyordu beni ki bu gerçekten iyi bir şeydi benim için. Onu ne kadar az düşünürsem unutma ihtimalim o kadar fazlaydı.

Elimdeki telefonun titremesiyle kendime gelerek telefona baktım. Mesaj gelmişti. Hem de... Hödük Prens mi? Allah aşkına bu da kimdi? Ben böyle birini kaydetmemiştim ki telefona. Ayrıca kimseye böyle de seslenmiyordum. Merakım giderek artarken mesajı açtım.

'Dalıp gittin yine. En azından maç bitene kadar düşünmek yok. Sana çok iyi basketbol oynadığımı söylemiş miydim?'

Mesajı hayretle birkaç kere daha okuyup kafamı kaldırdım ve Batu'yla göz göze geldim. Elindeki telefonu sallayıp hafifçe güldükten sonra telefonunu kendi arkadaşlarından birine verip maç yapacağı diğer kişilerin yanına gitti.

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin