Omzumdan tutulup nazikçe sarsılınca kafamı sallayarak Batu'ya döndüm.

"Sana diyorum, ne yapmamız gerekiyor?"

"Gebelik testi. Gebelik testi yapmamız gerekiyor."

"O zaman ben eczaneye gidiyorum," deyip gitmeye kalktığında kolundan tutup onu durdurdum.

"Dur, bu saatte nöbetçi eczane bulmakla uğraşma. Ben yarın yaparım," dediğimde kaşlarını çattı.

"Hayır, yarına kadar bekleyemem. En fazla yarım saat sonra buradayım," deyip koşar adımlarla banyodan çıktı. Saniyeler sonra dış kapının kapanma sesini duyduğumda hala ayakta dikildiğimi fark edip klozete doğru ilerledim ve kapağını kapatıp üzerine oturdum.

Gerçekten hamile miydim? Daha 22 yaşındaydım. Evleneli neredeyse üç ay olacaktı. Anne olmak için erken miydi? Ya Batu'ya ne demeliydi? Sevinmiş miydi? Heyecanlandığını belli etmişti. Peki ya heyecanlanması bebek istediği anlamına mı geliyordu?

Bu düşüncelerle ne kadar zamanın geçtiğini bilmediğim bir süre zarfından sonra dış kapının sesini duyunca kendime geldim. Sadece birkaç saniye içinde banyodan içeri nefes nefese kalmış Batu ve elindeki bir poşet dolusu gebelik testi girdi. Kaşlarımı kaldırarak şaşkınca poşete baktığımda açıklama yaptı.

"Eczacıya testin kesin olup olmadığını sordum. Yüksek ihtimalle doğru olduğunu ama bazen yanlışlık çıkabildiğini söyleyince de on tane aldım. Hepsini yaparsan emin oluruz diye düşündüm," dediğinde ağzım bir karış açıldı.

"Dalga mı geçiyorsun?" diye sorduğumda gayet ciddi bir şekilde "Hayır," dedi.

"Batu o kadar testi nasıl yapayım? Saçmalama lütfen."

"Ama-"

"Aması yok Batu. Telaştan beynin çalışmayı bıraktı galiba. Sadece bir tane yapacağım."

"Yedi?"

"Batu!"

"Beş?"

"Pazarlık mı yapıyoruz Batu?" diye sordum inanamayarak.

"Peki ya üç?" dediğinde ofladım.

"Tamam, tamam. İki tane yap ama bu son. Buna da itiraz etme," dediğinde gözlerimi devirdim ve elindeki poşeti aldım.

"Sırf daha fazla saçmalama diye iki tane yapacağım," dediğimde heyecanla kafasını salladı.

Bu çocukça istekleri, şapşal fikirleri heyecandandı biliyordum ve onu çok şapşal gösteriyordu ama aynı zamanda fazlasıyla tatlıydı. Heyecan, umut ya da sevinç, artık ne hissediyorsa düşünmesini engelliyor olmalıydı. Eğer şuan bu kadar stresli olmasaydım saçmalıklarına kahkahayla güler ve yüzünde öpülmedik yer bırakmazdım. Ayrıca şu hallerinden sonra Batu'nun bir bebek istediğinden emin olmuştum.

Batu bana bakmaya devam ederken "Çıkar mısın artık?" diye sordum. Sorumdan sonra kafasını sallayıp aceleyle çıktı banyodan. Testleri yaptıktan sonra musluğun üzerine koydum ve klozete oturup gözlerimi testlere diktim. Talimatta okuduğuma göre iki tane çizgi olursa hamileydim. Testlere bakmaya devam ederken kapının tıklatılmasıyla Batu'yu unuttuğumu hatırladım ve "Gelebilirsin," diye seslendim. Batu hızla içeri girdikten sonra önümde dikildi ve hızla "Ne oldu? Hamile misin?" diye sordu. Testleri işaret edip "Daha belli olmadı," dedim. Gözlerini testlere dikerek "Ne olmasını bekliyoruz?" diye sordu.

"Eğer hamile değilsem tek çizgi oluşacak."

"Ya hamileysen?"

"İki çizgi," derken yaptığım ilk testte kırmızı bir çizgi belirmeye başladı. Onun ardından ikincisinde de aynı çizgiden oluştu. Çizgiler tamamen belirginleştiklerinde yerimde kıpırdandım. Etraftaki tek ses alıp verdiğimiz nefeslerdi. Heyecanla ve bariz bir ümitle testlere bakarken çift çizgi olmasını ne kadar çok istediğimi fark ettim.

Kısa ama bana yıllar gibi gelen zamanın ardından olmayan çizgi moralimin bozulmasına neden oldu. Tam ikinci çizginin oluşmasından ümidimi kesmiştim ki ilk testte beliren kırmızılıkla nefesimi tuttum. Çok geçmeden iki testte de oluşan ikinci çizgiler gözlerimin dolmasına neden oldu.

Batu'ya döndüğümde kıpırdamadan testlere baktığını gördüm. Ayağa kalkıp yanına gittim ve titreyen elimi omzuna koyup "Batu," diye seslendim. Kafasını yavaşça bana çevirdiğinde sağ yanağından akan yaşı gördüm. Bu sefer sonunu uzatarak "Batu," dediğimde elinin tersiyle yanağını sildi ve "Melis," dedi şaşkınca. "Hamilesin."

"Hamileyim," diyerek kafamı salladım.

"Melis... Sen... Sen hamilesin," dedi hala inanamıyormuş gibi. Daha sonra sadece birkaç saniye içinde birden belimden tuttuğu gibi beni kucağına aldı ve etrafında dönerek kahkahalarla "Baba oluyorum!" diye haykırdı. Deli gibi bağırıyor ve gülüyordu. Bense ilk birkaç saniye mal gibi kalmış, daha sonra gülmeye başlamıştım.

Uzun bir süre bağırıp döndükten sonra beni yere indirdi ve yüzümü ellerinin arasına aldı. "Teşekkür ederim," diye fısıldadıktan sonra alnımı öptü. Daha sonra tekrar teşekkür etti ve yanaklarımı öptü. Bu kısır döngü devam ederken yüzümün her tarafını onlarca kez öptü ve teşekkür etti.

Batu'yla benim kahkahalarımın alınıp bir balona koyulduğu ve bu balonun bir bebek tarafından şişirildiği canlandı gözümün önünde. Küçük bebek balonu patlayana kadar şişirdi ve balon sonunda dayanamayarak büyük bir gürültüyle patladı. Balondan etrafa saçılan kahkahalar evin her tarafına dağılırken balonu patlatan bebek evi gülücükleriyle dolduruyordu.

Kafamı sallayarak kendime geldim. Anne oluyordum. İçimde yalnız Batu'yla bana ait bir can vardı. İkimize ait bir bebek... Bu ne muhteşem bir histi böyle?

En büyük korkum Batu'nun bebek istememesiydi ama görünüşe göre benden daha çok istiyordu. Mutluluktan başka bir şey hissedemiyordum. Batu'nun gözlerindeki muazzam parıltılar, onun da benden bir farkı olmadığını gösteriyordu.

Allah'ım, ben gerçekten hamileydim ve buna hala inanamıyordum!

İKİ YARALI |Tamamlandı|Where stories live. Discover now