Cüneyt'in suratından bozulduğu belli oluyordu ama kısa sürede topladı kendini.

"İzin vermezsin? Şarkı söylemek için senden izin mi alması gerekiyor? Sahibi misin onun?"

Resmen 'Gel beni döv," diyordu. Batu'yu bırakın, benim bile ağzının ortasına çakasım gelmişti ama Batu sakindi, hatta çok fazla sakindi. Ya da öyle bir izlenim bırakmaya çalışıyordu.

Batu partidekilere dönerek tiksintiyle "Beni kendiyle karıştırdı galiba," dedi ve devam etti. "Nişanlımın sesinin çok güzel olduğunu biliyorum ve bu yüzden o sesin bana özel kalmasını istiyorum. Sevdiklerimi de sevdiklerime ait olan şeyleri de başkalarıyla paylaşmayı pek sevmem. Melis benim sevgilim olduğuna ve sesi de Melis'e ait olduğuna göre... Uzatmıyorum, anladınız siz," deyip göz kırptığında salonu kıkırdama sesleri doldurdu. Cüneyt'in suratı ise sinirden olsa gerek kızarmıştı.

"Arkadaşlar siz çalmaya devam edin," diyerek mikrofonu grubun solistine uzattı ve Cüneyt'e sert bir bakış atıp yanımıza geldi. Beraber eski yerimize geçtiğimizde elini tutup "Kötü bir şey yapacaksın diye çok korktum," diye mırıldandım.

"Seni üzecek bir şey yapmam prenses," diyerek gözlerimin içine baktığında gülümsedim. Daha sonra elini bırakmadan etrafa bakındım. Cüneyt ortalarda görünmüyordu. Onun kim olduğunu hala öğrenememiştim. Batu'ya o günden sonra kaç kere Cüneyt'in kim olduğunu sorarsam sorayım beni sürekli geçiştirmişti ama Cüneyt belası bir türlü peşimizi bırakmamıştı.

İlk başlarda gergin olsam da partinin kaldığı yerden devam etmesi ve Cüneyt'in tekrar gelmemesi keyfimi yerine getirmişti.

İlerleyen dakikalarda Batu bize içecek bir şeyler alıp geldi. Tam elindeki bardaklardan birini bana uzatıyordu ki bir anda eli kaydı ve bardaktaki meyve suyunun birazı üzerime döküldü. Hızla ayağa fırlayıp elbisemi tuttum, batmıştı. Sinirle Batu'ya döndüğümde her suç işlediğinde yaptığı gibi masum bakışlarla bana baktığını gördüm ve ister istemez yumuşadım. "Özür dilerim, peçete getireyim mi?" dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Lavaboya gitsem iyi olacak."

"Bende geleyim mi?" deyince "Saçmalama Batu," dedim. "Sen otur, ben hemen gelirim," dedikten sonra lavaboya doğru ilerledim. Lavaboya girdikten sonra aynadan kendime baktım. Allah'tan elbise siyahtı da leke fazla belli olmuyordu.

Peçe almak için duvardaki makineye doğru ilerledim. Bu sırada arkamdaki kapının açılıp kapanmasıyla lavaboya birinin daha girdiğini anladım ama dönüp bakmadım. Peçeteyi kopardıktan sonra suya tutmak için musluğa ilerlediğim anda aynadan gördüğüm kişiyle hızla arkama döndüm.

Şaşkınlıkla "Ne işin var senin burada?" diye sordum.

"Merak etme, çok da meraklı değilim kızlar tuvaletine girmeye. Sadece sana söylemem gereken birkaç şey var," deyip karşımdaki duvara yaslandı.

"Bana söylemen gereken ne olabilir Cüneyt? Ayrıca seni dinlemek istemiyorum," dedim. Yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyordum.

"Beni tanıyor musun?" diye sordu beni takmayarak.

"Ne?"

"Benim kim olduğumu biliyor musun?"

"Kim olduğunun umurumda olduğunu mu sanıyorsun?" diye sordum alayla.

"Bak sen," diyerek güldü. "Seni anlıyorum ama beni umursamamakla hayatının hatasını yapıyorsun. Zira ben Yeliz'in sevgilisiyim," dediğinde kalakaldım. Ne yani Yeliz'in eski sevgilisi miydi? Bu gerçek kafamı daha da karıştırırken daha fazla onun yanında durmak istemediğim için "Anlattığın şeyler beni ilgilendirmiyor. Dolayısıyla da dinlemek istemiyorum," diyerek lavabodan çıkmak için bir adım attım ama söylediği şeyle yeniden duraksadım.

İKİ YARALI |Tamamlandı|Where stories live. Discover now