Sonunda deneme kabinlerine gidip beğendiğim birkaç elbiseyi denedim. Aralarından en çok siyah elbise hoşuma gitmişti. Giyip Batu'ya gösterdiğimde o da onaylayınca almaya karar verdim. Zaten bu halde çok da dolaşmaya gerek yoktu.

Üzerimi değiştirip kabinden çıktıktan sonra Batu elbisenin parasını ödedi ve alışveriş merkezinden ayrılıp eve doğru yol aldık.

ღ ღ ღ

"Melis!"

Gözlerimi aynadan ayırarak odama dalan Batu'ya baktım.

"Efendim?"

Batu'nun gözleri üzerimde takılı kalırken "Muhteşem görünüyorsun," dedi. Gülümseyerek teşekkür ettim. Odaya neden daldığını merak ederek yüzüne bakıyordum ama o hala beni izlemekle meşguldü. Konuşmayacağını anlayınca gülümseyerek "Bir şey mi diyecektin?" diye sordum.

"Ha, şey, geç kalıyoruz diyecektim."

Kafamı sallayarak onu onayladıktan sonra yatağımın üzerindeki çantamı alıp "Gidebiliriz," dedim. Batu'yla dedemlere veda ettikten ve bizi beklememelerini söyledikten sonra evden ayrıldık. Bahçe kapısının önündeki dedemin arabasına bindikten sonra da yola çıktık.

ღ ღ ღ

Parti rutin bir şekilde devam ediyordu. Selin bizim bölümden bir çocukla dans ederken, Sezen de sevgilisiyle dans ediyordu. Bizse diğer kızlarla oturmuş konuşuyorduk ve tabii Batu da hemen yanımda oturuyordu.

Okulun müzik grubunun çaldığı şarkı bir anda durunca herkesin gözü ister istemez sahneye döndü. Bende herkes gibi sahneye baktığımda gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Çünkü elinde mikrofonu tutan Cüneyt, gözlerini Batu'ya dikmişti. Batu'nun vücudunun gerildiğini fark edince onu sakinleştirmek istercesine elimi elinin üzerine koydum ve başparmağımla elinin üstünü okşamaya başladım.

Cüneyt gözlerini üzerimizden ayırdıktan sonra diğer masalara döndü.

"Selam millet, ben Cüneyt. Belki tanırsınız, mimarlık fakültesindeki Batu Uygur'un eski bir tanıdığıyım."

Tanıyanların gözleri bize döndü.

"Ayrıca tanıyanlar bilirler ki Batu, Melis adında mavi gözlü bir güzelle nişanlı. Üstelik duyduğuma göre de Melis'in sesi epey güzelmiş."

Kızlar kafaları karışmış bir şekilde bana bakıyorlardı. Batu elimi acıtacak kadar çok sıkıyordu. Ben ise şokla Cüneyt'i dinliyordum.

"Demem o ki, acaba Melis buraya gelip bize bir şarkı söyler mi? İzin verir misin, Uygur? Nişanlın, kulaklarımızın pasını silebilir mi?"

Ne yapmaya çalışıyordu bu? Biraz daha konuşmaya devam ederse Batu ortalığı yıkacak ve Cüneyt'in enkaza dönmesine neden olacaktı.

Batu birden hızla ayağa kalkınca korkuyla ben de fırladım.

"Batu, ne olur sakin ol. Benim için," diye mırıldandığımda gözleri beni buldu. Elini yanağıma koyup "Korkma prenses, bir şey yapmayacağım," dedikten sonra Cüneyt'in yanına yani sahneye doğru ilerlemeye başladı.

Cüneyt alayla "Aa, yanlış anladın galiba Uygur. Seni değil, Melis'i çağırmıştım ben," dediğinde yavaş yavaş bende sinirlenmeye başladım. İyi bir dayağa ihtiyacı vardı ama bu ihtiyaç burada, herkesin içinde giderilmemeliydi.

Batu, Cüneyt'in yanına çıkıp elinden mikrofonu aldı. Yüzünde bir sırıtış vardı, alaycı bir sırıtış.

"Kimi çağırdığını gayet iyi anladım ama buna izin vermem," dedi Cüneyt'e dönüp.

İKİ YARALI |Tamamlandı|Where stories live. Discover now