Üçüncü Bölüm

Start from the beginning
                                    

Saçlarımı tutamadan klozete eğildim. İçimde ne varsa boşaltmıştım. Hoşlandığım adamın beni böyle görmesinden daha kötü ne olabilirdi?

Birini kusarken gördüğümde bende çıkaracak gibi oluyordum. Ama o başımda durmuş, önüme gelen saçları tutuyor, omzumu okşuyordu. Yine de başka tarafa baktığını hissedebiliyordum.

"Sakin ol." Dedi beni yatıştırmaya çalışarak. Gerçek anlamda kötüydüm. Bugün tükettiğim ne varsa çıkarmıştım. Her şey bittiğinde ağzımı peçeteyle silip klozete fırlattım. Beni belimden tutarak kibarca kaldırdı. Kibarlık, ona çok yakışsa da ukala haline alışkındım.

"Başına bela oldum değil mi?" Destekleyen kollarına tutunuyordum. Lavabodan çıkabilmiştik.

Yatağa oturduk "Hayır, gecemi güzelleştirdin." Nazikçe yatağa ittirdi. Ona doğru dönüp kıvrıldım. Elimi tutuyordu.

"Saat üç buçuk, uyusan iyi olacak." Sabah gideceğim bir işim vardı ve gerçekten kötüydüm. Aynı zamanda giyecek hiçbir şeyim yoktu.

"Sabaha giyecek bir şeyim yok." Aslında bu kendime bir yakarıştı ama sesli düşünmüştüm. Bu halde bile olsam bir çözüm üretmeliydim. Böyle gidemezdim, üstelik üzerimde Mert'in hediyesi varken. Onu sabah dergide görmemeyi diliyordum. Çözüm arayan gözlerle etrafa bakındı.

"Biraz erken kalkarız ve giyinmen için seni evine bırakırım." Omuz silkti. Tavırlarının değişkenliği beni büyülüyordu. Daha hesabımı bile ödemeyen, elimdeki boya kutusunu çekiştiren umursamaz adam beni erken kalkıp evime götürmekten bahsediyordu.

"Tanrım," dedim güzel gözlerine bakarak "Çok değişkensin." Kaşlarını söylememem gereken bir şeyi söylemişim gibi çattı. Anlındaki o çatık 'v'yi öpmek istesemde bunun uygun olmayacağını adım gibi biliyordum.

"Sadece sarhoşsun." Yataktan kalktı. Onu sinirlendirmiş miydim?

Arkasını döndü ve üzerindeki tişörtü çıkartıp koltuğun üzerine fırlattı. Kaslı, güzel bir vücudu vardı. Pantolonu kalçasından düşecek gibiydi. Sonra yanıma döndü.

"Kay biraz." Yanıma yatacaktı, kalp atışlarım hızlandı. Daha önce kimseyle uyumamıştım. Hep bir kaç günlük ilişkilerim oluyordu ve sonunda birimizden biri aramadığında bitiyordu.

Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Yorganın içine girip ona biraz yer açtım ve yanıma kıvrılmasını izledim. Bana doğru döndüğünde suratlarımız ilk kez bu kadar birbirine yakındı. Keskin ve güzel kokusu içime işliyordu. Uzanıp baş ucu lambasını kapattı. Oda kararsa da camdan gelen şehrin ışıkları güzel yüzünü aydınlatıyordu.

Göz kapakları aşağı düştü, suratına dokunmalı mıydım? Sanmıyordum. Tepkisi ne olurdu bilemiyordum, onun hakkında en ufak bir yoruma dahi tahammülü yoktu. Beni evine kendi evimi tarif edemeyecek kadar sarhoş olduğum için getirmişti, sarhoş ve kötü olduğum için yardım etmişti, saat geç olduğundan da birlikte bu büyük yatakta uyuyorduk. Başka bir anlam çıkarmayacaktım, hepsi bu kadardı. Muhtemelen sabah olduğunda yine beni bir yemeğin ortasında bırakıp gidecek ya da dergide oradan oraya koşturmama seyirci kalacaktı.

Ama dans ederken söylediği sözcükler hafızama süzüldü.

"Ben senin için buradayım." Kulağıma fısıldadığı sözcüklerle gözlerimi kapattım ve onu tekrar hissettim.

"Tanrım, sen gerçek misin?"

Tatlı uykumdan sırtımdaki öpücüklerle uyandım. Kirpiklerimin arasından etrafa bakınıyordum, kollarını etrafıma sarmıştı ve kaşık pozisyonunda yatıyorduk. Ne zaman bu hale gelmiştik? Uykumda çok kıpırdandığımı biliyordum. Onu rahatsız ediyor olmalıydım, içeriside çok sıcaktı. Sırtımı serinleten tek şey çıplak göğsüydü.

EylülWhere stories live. Discover now