Birinci Bölüm

2K 40 4
                                    

Kırmızı halının üstünde, gümüş Dior elbisemle kameralara süzülüyordum. Her şey istediğim gibiydi, bütün flaşlar üzerimdeydi. Güzelliğimde tek bir eksik yoktu! Hayranlarıma doğru ince topuklularımın üzerinde yürüyordum. Elbette Louboutin'lerdi. 'Eylül!' herkes adımı tezahürat ediyordu.

Sahte gülüşümü onlara gönderirken Dior'un kuyruğuna bastım ve yere yapıştım. Lanet olsun! Güzel bir erkek eli, bana uzandı ve tutundum. Yukarı baktığımda mavi gözleri beni dikkatle süzüyordu ama artık kırmızı halının üzerinde değildim.

Vogue'un ofisinde, lanet olası yerdeydim!

New York güneşi göz kapaklarıma çarparken yerimden sıçrayarak uyandım. Rüyam bir kabustan farksızdı. Bugün sonunda okuduğum okulun meyvesini görecek, Vogue için arkadaşlarımın torpiliyle iş görüşmesine gidecektim.

Çocukluğunda Şeytan Prada Giyer'i on defa izlemiş, derginin bütün sayıları koleksiyon yapmış bir kız olarak içim içime sığmıyordu.

Hayallerimi bölen iğrenç, bira kokusuyla olduğum yerden doğruldum. 'Olduğun Yerde Sızma' partilerinden birinin sabahını yaşıyordum. Yerde sızan insanların arasından stillettolarımı buldum ve ayağıma geçirdim, bulmam gereken bir şey daha vardı. Ev arkadaşım Ashley...

Kabarık siyah eteğimi düzelterek  evin merdivenlerinden yukarı doğru güçlükle tırmandım, gerçekten açtım ve yetişmem gereken bir iş görüşmem vardı. Bir başkasının evinde uyanmanın en kötü tarafından biri de kimi, nerede aradığını bilememekti.

Duvardaki büyük kristal saat 8:40 gösteriyordu. İş görüşmeme tam anlamıyla yarım saat vardı ve Ashley'i bulamıyordum. En güzel olmasını dilediğim, belki de küçüklüğümden beri beklediğim günün koca bir boktan farkı yoktu. Geniş holde biraz ilerledikten sonra partinin izlerini taşıyan ve ayağıma takılan balona bir tekme fırlatıp ilerlemeye devam ettim. Leş gibi koktuğuma emindim, bu halde beni Vogue'un şirketinde hademeliğe bile kabul etmezlerdi ki. Zaten görüşmeyi de kendi başarımla değil yakın arkadaşım Selena'nın torpiliyle kazanmıştım.

Liseyi Türkiye de bitirdikten sonra yabancı uyruklu babamın yanına, aynı zamanda üniversiteyi burada okumak için New York'a taşınmıştım. İşleri gereği okulum bittikten sonra ülkeye geri dönse de burada daha rahat, özgür olduğumu farkedince ayaklarımın üzerinde durabilmek için onunla birlikte dönmedim. Ashley, Selena ve ben çok yakın arkadaşlardık, okulda tanışmış olsak da hayatlarımız çok farklıydı. Selena gerçekten zengindi ve Grammy ödüllü bir şarkıcıydı. Ashley ve ben birbirimize biraz daha çok benziyorduk, aynı evi paylaşıyorduk, aynı partilere birlikte gidiyorduk, ikisi de kesinlikle ikinci bir ailemdi.

Evin büyük banyosuna girdiğimde düşüncelerime biraz ara verip aynadan kendime baktım, gerçekten bitkin görünüyordum. Aynada ki bu şey hoşuma gitmediği için çantamdan rimelimi, kapatıcımı ve pudra rengi rujumu çıkartıp yüzümü renklendirdim. Kirlenmiş uzun saçlarımı da iyice yapıştırarak tepeden topladım. Tanrım, lütfen bana oraya yetişebilme ve gerçekten güzel görünebilme gücü ver. Aynadaki mavi gözlü kızın fena görünmediğine inandığımda banyodan çıktım, arkadaşımı bulmaya hazırdım!

Beni kapıyı açtığımda eşikte uyku mahmuru, dağınık saçlı bir adam karşıladı. Tanrı aşkına!

"Sanırım seni rahatsız ediyorum?"Kıkırdayarak banyoyu işaret etti, kendini ne sanıyordu? Kapıya koyduğu kolunun altından geçerek ondan uzaklaşmaya çalıştım. "Merak ediyorsan, çıkış aşağı katta." Müthiş İngiliz aksanıyla tavlamaya çalıştığından emindim.

"Öğrendiğin iyi olmuş" diye tersledim, duvardaki saat dokuzu gösteriyordu. Çoktan bu adamla çene çalarak vakit kaybetmiştim bile!

"Elbette, ev benim olduğu için pek sorun olmuyor." Gülümsemesi bütün suratına yayıldı. Daha fazla rezil olamazdım, ileri gitseydi onu yanlışlıkla kendi evinden kovacaktım. Şu andan itibaren bu kadar içmemeye ve başkasının evinde uyanmamaya yemin ediyorum, ayaklarım havada da değil!

EylülWhere stories live. Discover now