3. BÖLÜM: "ŞEYTAN'IN SIRRI"

Start from the beginning
                                    

Koridorun sonuna geldiğimizde Oğuzhan kırmızı saten perdeyi tek eliyle yana doğru sıyırdı. Karşımdaki manzarayla nefesimi tutarken göz bebeklerimin irileştiğini hissetmiştim. Poker masalarına benzeyen masalarda insanlar etrafına toplanmışlardı.

"Kazandım!"

Birden bağıran kadınla irkildiğimde küçük bir alkış tufanı koptu. Tuttuğum nefesi yavaşça burnumdan bırakırken Oğuzhan, beni bir yere doğru yönlendirmeye devam etti. Kırmızı kapının önünde durduğumuzda kapıyı açtı ve içeriye girmemi bekledi. İçeriye girdiğimde siyah, büyük bir masa ve yine aynı renkte deri bir koltuk vardı.

Deri koltuğa doğru ilerlediğimde kapıyı kapatıp masaya doğru ilerledi. Tekerlekli sandalyeyi kendine doğru çekip oturdu ve masaya doğru yaklaştırdı. Ellerini masanın üzerinde birbirine kenetleyip kehribarlarını bana kilitledi. Soğuk bakışlarından mavilerimi çekip odada gezdirdim. Mekânın içine göre bu oda biraz daha sıcaktı ve karşımdaki duvarın içine gömülmüş bir içki dolabı vardı.

Harelerimi yeniden Oğuzhan'a çevirdiğimde gözlerinin hâlâ bende olduğunu fark ettim. Odanın kapısı tıklandığı anda gözlerini gözlerimden koparttı ve kapıya baktı. Biçimli kaşlarının ortası çukurlaştığında derin bir nefes aldı.

"Gel."

Odanın kapısı açıldığında dışarıda gördüğüm iri yarı olan adam içeriye girdi. Bakışları hiç bana değmeden çaprazımda oturan adama kilitlendi.

"Oyun hazır."

Bakışlarım Oğuzhan'a çevrildiğinde kafasını yavaşça aşağıya eğip kaldırdı. Adam odadan çıktığında bakışları beni buldu. Omuzlarının yükselip alçaldığını gördüğümde arkasına yaslandı ve dudaklarını araladı fakat konuşmadı. Dudaklarının arasından aldığı nefesi burnundan verirken dudaklarını kapattı.

Sandalyeyi geriye doğru ittirip ayağa kalktı ve yanıma doğru ilerledi. Önümdeki sehpaya eğilip çekmecesini açtı ve elini içine soktu. Elini geri çıkarttığında avucunda iki adet zar vardı. Zarlardan biri mavi diğeri ise kırmızıydı. Avucundaki zarları bana doğru uzattığında kendi elime aldım. Sağ elimde kırmızı sol elimde ise mavi olanı tutuyordum. Şaşkın harelerimi gözlerine diktiğimde ellerini cebine soktu ve derin bir nefes aldı.

"Andromeda, zarlarla oynanan bir oyundur. Sağ elinde tuttuğun kırmızı zar ceza zarı, mavi ise görev zarıdır. Eğer oyun oynayacaksan masana görevli bir garson gönderilir ve zarlar ona teslim edilir. Garsonun sana verdiği kâğıda istediğin bir miktar yazılır ve oyun açılır. Garson masaya zarları attıktan sonra oyun artık başlar. İki zar masada durduktan sonra sayılara bakılır. Mavi zar, kırmızı zardan daha düşük bir sayı gelirse oyun sonlanır ve ceza kırmızı zara yani karşı rakibe uygulanır."

Derin bir nefes daha aldı.

"Ceza kesilen oyuncu oyundan atılır ve diğer bir tura kadar oyuna dahil edilmez."

Kaşlarımın git gide alnımın ortasında birleştiğini fark ettiğimde Oğuzhan cümlesine devam etti.

"Benim bugün senden istediğim yalnız bir şey var Eflal. Kırmızı zarı ne olursa olsun kullanmaman. Bizim çocuklar oynarken iki kere kırmızı zar ile karşı taraftan ceza aldı. Senden istediğim ceza almadan oyunu sonlandırmak."

İçimden bir gülme isteği gelirken dudaklarımı aralamak zorunda kalmıştım.

"Sen neden oynamıyorsun?"

Ciddi suratını bozmadan durduğunda yüzümdeki gülümseme dondu ve eriyen bir buz gibi kayboldu.

"Ben bir oyun kurucusuyum. Yalnızca canım istediğim zaman oynarım ve unutma ki Eflal, uyuşturucu satıcısı uyuşturucu kullanmaz."

ANDROMEDAWhere stories live. Discover now