~1~

105K 3.5K 3.6K
                                    

Hayat vaktimizi boşa harcayamayacağımız kadar kısaydı. Bu yüzden üzülmek ya da birine öfkelenmek hayatımızdan bir sene alıyordu. Alışkanlıklar, bağlılıklar tamamen hayatın bize oynadığı bir aşk oyunuydu ya da ben öyle sanıyordum. Bunları bir başkasına anlatıyordum fakat kendim asla uygulayamıyordum. Çünkü canımdan çok sevdiğim üç senemi verdiğim adam beni aldatmıştı ve ona nefret bile duymak istemezken içimi kemiren o kırgınlığın birikintisi toplanarak ona karşı kinimi artırıyordu.

"Sima beni bir kez dinler misin lütfen!"

Hala bir şeyler anlatmaya çalışması beni delirtiyordu. Başıma geçmiş nefes almadan konuşmaya devam ederken onu umursamadığımı belli ederek okulda yapılacak dans yarışması için provama devam ettim.

"Sima!"

Hemen önümde dans hareketlerimi kontrol eden hocam yanımda bir şeyler anlatmaya çalışan Uzay'dan rahatsız olsa da bunu belli etmemeye çalışıyordu. Ta ki Uzay sesini yükseltene kadar....

"Pekala Sima sen arkadaşınla konuş istersen daha sonra devam ederiz."

Dans hocamın karşısında beni bu derece utandırması sinirlerimi daha da artırmıştı. Hoca çıkar çıkmaz sinirle soluyarak saçlarımı geriye attım. Gözlerimin içine yalvarırcasına bakması onu masum gösteriyormuş gibi düşünüyordu.

"Artık gerçekten yeter Sima. Ben bıktım anlıyor musun? Senin bu umursamaz tavırlarından da senden de bıktım!"

Aynadan yansımasına bakmayı bırakıp ona döndüm. Artık yüzünü görmek istemeyecek kadar tiksiniyordum.

"Bıktın mı?" dedim alay edercesine.

Bütün okulu kendine hayran eden saçlarını parmaklarıyla geriye atıp sıkıntıyla nefes verdi.

"Evet bıktım. Bir kez bile beni dinlemiyorsun, ne dersem tersini yapıyorsun. Amacın ne senin anlamıyorum. Umursamayınca havalı olduğunu falan mı sanıyorsun?"

"Benim hiçbir amacım yok Uzay. Yani en azından senin gibi bir amacım yok."

Öfkemi kontrol etmek o kadar zorlaşıyordu ki hırsla gidip müziği kapattım. Sinirden gözlerim dolmuştu. İhanetin beni düşürdüğü bu halden nefret ediyordum. Daha fazla dayanamayıp derin bir nefes alarak tek hamlede içimdeki her şeyi kelimelere döktüm.

"Bitti! Her şey bitti Uzay anlıyor musun? Ben...."

Az önce her şeyi söylemek için araladığım dudaklarımı birbirine bastırarak yeniden susmayı tercih ettim. Neye uğradığını şaşıran Uzay'ın yüz ifadesini görmeye daha fazla dayanamayıp yerdeki çantamı aldığım gibi odadan çıktım. Gözlerim ağlamak için benimle direnirken asla pes etmeden o boğazımdaki düğümü yutmaya çalıştım.

"Sima!"

Arkamdan bağırarak geliyordu. Hala yüzsüz gibi peşimdeydi giyinme odasına girip kapıyı kapatmak için elimi uzattığımda aynı sertlikle kapıyı tuttu. Umursamamaya çalışarak arkamı dönüp dolabıma doğru ilerledim.

"Ne demek bitti Sima! Ortada hiç bir şey yokken bitirmek ne demek?"

Elime aldığım kıyafeti bir hırsla üstüne fırlatarak gücümün yettiği kadar bağırmaya başladım.

"Ortada hiç bir şey yok mu! Sen ciddi misin! Hala gözlerimin içine bakarak yalan söylemeye devam ediyorsun!"

Üstüne attığım kıyafeti tek hamlede duvara fırlatıp bana doğru hızlı adımlarla yaklaştı. Aramızda milim bile oynamazken yüzüme çarpan nefesinden ne kadar sinirlendiğini görebiliyordum.

KARANLIK SIRLAR (KİTAP OLDU!)Where stories live. Discover now