36. BÖLÜM

28.2K 1.2K 123
                                    

Bu bölüm, bana balayı mekânı konusunda muhteşem fikri veren Sevgili Deniz'e gidiyor. Çok beklettim biliyorum canım. Umarım bağışlarsın veeeee umarım beğenirsin:)))))) Sevgiler...

Uçakları El Prat hava alanına indiğinde Zeynep, İstanbul’un puslu havası yerine insanın içini aydınlatan bir güneşle karşılaştı. Balayı için Kerem’in tercihi İspanya, olmuştu. Zeynep, o güne dek görmediği, bilmediği yerleri yine o güne dek alışmadığı bir lüksle yaşamanın tuhaflığını hissediyordu. Kerem Sayer’le evli olmak demek, normal insanlar gibi hava alanlarında karmaşaya girmeden, sıra beklemeden özel uçağına atlayıp canının istediği yere canının istediği zaman gitmek demekti. Lüks onu ilgilendirmese de bu rahatlıktan şikâyetçi olduğu da yoktu, doğrusu.

İspanya’da nereye gidecekleri konusunda bir fikri yoktu. “Ya bir otelin kral dairesi ya da yine bilmediğim bir yerlerde bilmediğim bir eve gidilecek!” diye düşündü. Kerem’in ekonomik gücü ve yaşam tarzıyla ilgili sorularından tedirgin olduğunu bildiği için sormamayı tercih etti. Barcelona hava alanından onları alan bir araç, şehri terk edip kent dışında bir yere doğru hızla ilerlerken Zeynep, Kerem’in avcundaki elinin verdiği huzurla pencereden dışarıyı izliyordu. Kerem “Nereye gidiyoruz diye sormayacak mısın?”

“Söylesen de bilmediğime göre sormanın faydası yok. Gidince görürüm. Yalnız burada da evim var dersen, haaa bak o biraz fazla gelir bünyeme!”

“Hayır, bildiğim kadarıyla İspanya’da henüz evimiz yok! Eğer beğenirsen…”

“Aman, kalsın! İnsan neden habire ev satın alıp durur ki? Yılda bir kez bile gitmediğin bir sürü evinin olmasının mantığı ne?”

“Ait olma ve sahip olma dürtüsü hayatım!”

“O da nerden çıktı?”

“Çocukluk travması diyelim. Annemle yaşadığım yer yuva olamayınca, bildiğim tek yuva sıcaklığı bir yatılı okul olunca yaşadığım yerin bana ait olması ve bir yuvaya sahip olma dürtüsü beni yönetiyor, diyelim!”

Zeynep’in geçmişi konuşulduktan sonra Kerem de kendi geçmişinden daha rahat söz eder olmuştu. Hatta şimdi olduğu gibi Kerem kendi geçmişiyle dalga geçmeye dahi başlamıştı. Aynı engeli taşıyan insanların birbirlerinin durumuyla alay etmesi gibi farklı ve özeldi yaşadıkları. Başkalarının yanında asla konu edilmeyecek ama kendi başlarınayken hakkında espri bile yapılacak kadar özel…

“Kadınların ayakkabı tutkusu gibi bir şey benimki de işte! Güzel ev gördüm mü dayanamıyorum!”

“Aman ikisi de uzak dursun benden. Ne çula çaputa ne de eve arabaya verecek param var benim, neyse ki!”

Cümlesi ağzından çıkar çıkmaz refleks olarak Kerem’in yüzüne baktı. Kaşları birden çatılmış ve ciddileşmişti genç adam. “Zeynep…”

“Öfff! Kerem! Ne olur ya! Benim param, senin paran… geyiklerine başlama yine!”

“Bu geyik filan değil, bak bunu…”

“Hayır efendim, konuşmayacağız. Tamam, birlikte yaşıyoruz. Hatta evlendik, seninle yaşamanın getirdiği kolaylıklara ve rahatlığa itiraz etmiyorum ama ben kendi maaşımla mutluyum ve daha fazlasını istemiyorum.”

“Bunu sonra konuşuruz.”

“Sonra da konuşmayacağız! Benim adıma bir şeyler almanı, bana parayla destek olmanı filan kesinlikle istemiyorum, bak kötü kapışırız!”

“Zeynep, ben para için yaşayan bir adam değilim!”

“Bunu biliyorum hem de çok iyi biliyorum kapayabilir miyiz bu konuyu?”

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin