1. BÖLÜM

89.9K 1.7K 281
                                    

Bu bölüm, öykünün kapağındaki unutlumaz desteği için sevgili MERVE'ye gidiyor. Tekrar çok teşekkür ederim, canım!

Zeynep, ısrarla çalan cep telefonunun sesiyle gözlerini araladı. Başı, kazan gibiydi ve akşamdan kalmalığın sersemliği onu hâlâ terk etmemişti. Telefonu eline alıp arayanı görünce aniden doğruldu yatakta.

“Günaydın amirim!”

“Saat 11.00 oldu. Ne günaydını be?”

“İzindeyim amirim! Hatırlamazsınız belki diye açıklama yapayım. ‘zorunlu izin’deyim. Hani iki gün önce siz beni ofisten itekleyerek çıkarmıştınız ya!”

“Kes sululuğu. Kaldır kıçını, çabuk merkeze gel! Çok önemli bir konu var!”

“Amirim, psikolojik incelemem sona ermedi ama…”

“Başlatma lan incelemenden! Derhal diyorum!”

“Emredersiniz, efendim!”

Zeynep, yataktan ok gibi fırlayıp kendini duşa attı. Erol Başkomiser’ in onu geri çağırmasına neden olacak kadar önemli ne olabileceğini düşündü. Suyu, ılıktan soğuğa çevirip bedenine iğne gibi batan damlaların onu ayıltmasını bekledi. 

Gözlerini her kapadığında yaşadığı o sahne yine canlandı gözünün önünde:

Küçük kızı sıkıca yakalayıp gırtlağına bıçağını dayamış o herif… Zeynep’in silahından çıkan tek kurşun… Herifin alnından sıçrayan kanların küçük kıza bulaşması… Çığlıklar atarak bağıran ve ağlayan çocuk… Koşarak onu kollarına alması “Geçti, geçti canım! Hepsi geçti. Bak kurtuldun, iyisin! Tamam, canım…” diye bilinçsizce sayıklamaları…

Olayın ardından kendisine soruşturma açılmıştı. Emre rağmen destek beklemeden müdahale ettiği için… “Çocuk elindeydi, ulan! Gırtlağında bıçak… Ne yapaydım yani, bir sigara yakıp adamın kızı öldürmesini mi izleseydim.” 

Yakın arkadaşı ve emniyetin resmî psikologlarından biri olan Melike’ye bunu söylediğinde aldığı cevap:

“ Çocuk olmasaydı, hele kız çocuğu olmasaydı yine bir rehinenin hayatını ve kendininkini de hiçe sayıp aynı şeyi yapar mıydın?” olmuştu.

“Çok biliyor, o! Her şeyi çok biliyor! Herkes, her şeyi çok biliyor!”

Duştan çıkıp alelacele hazırlandı. Kahve içecek zamanı yoktu. Yol üstünde bir yere uğrayıp almak zorundaydı. En azından bir fincan kahve içmeden Erol Başkomiser’ in karşısına çıkacak kadar aklını peynir ekmekle yememişti. Arabaya biner binmez ilk sigarasını yaktı. Bu kadar acil çağrılacak ne yaptığını düşündü. Soruşturması tamamlanmış olamazdı. Düşünüp durmanın da bir faydası yoktu. Önüne çıkan ilk yerden zehir gibi bir kahve alıp trafiğin izin verdiği ölçüde hızlıca merkeze vardı. 

Yukarı çıktığında onu ilk fark eden Esra oldu. Hayretle gözlerini açarak “Komiserim?” deyince Zeynep, eliyle “boş ver” işareti yaptı. O sırada odasında çıkan Erol Başkomiser onu fark edince “Hah, geldin mi? Geç odama” deyip merkezin çaycısı Osman’a “İki kahve getir bize.” diye seslendi. 

Zeynep’in ardından odaya girip kapıyı kapadı. Zeynep, onun yerine geçip oturmasını bekledikten sonra masanın önündeki koltukların birine oturdu. Başkomiserin konuşmasını beklemeye başladı.

“ Zeynep, yeni bir vaka var. Ortalığı hiç bulandırmadan sen sonuçlandıracaksın.”

“Amirim, soruşturmam bitmedi. Zorunlu izindeyim, ben.”

ARAFTA İKİ KİŞİWhere stories live. Discover now