56. BÖLÜM

22.8K 1K 93
                                    

Bölümü ekleyip maçı izlemeye kaçıyorum arkadaşlar... Bu akşam yorumlara dönemeyebilirim. Kusuruma bakmayın. Yarın hepsini cevaplamaya çalışırım. Keyifli okumalar...

Aven Baruh, akşam saatlerinde İstanbul’a gelmiş ve onun için hazırlanan daireye yerleşmişti. Seda’nın büyük bir dikkatle kurduğu tertibat sayesinde otel odasında olduğu sırada dakika dakika izleniyor ve dinleniyordu. Geldiğinin ertesi günü şirkette Oktay’la görüşmelere başlamış, Kerem daha önce söylediği gibi toplantıların hiçbirine katılmamıştı. 

Adam ilk 24 saatte kimseyle şüpheli bir görüşme yapmamış, adamlarıyla yaptığı bir iki telefon görüşmesi dışında hiç kimseyle irtibata da geçmemişti. Aven Baruh’un İstanbul’da 3 gün kalması planlanmıştı. Şu ana kadar da planda aksayan bir şey yoktu.

Zeynep, Derya’dan Melek Soylu konusunda haber beklerken tümüyle Aven Baruh’a odaklanmış ve büyük bir tedirginlikle her gelişmeyi takip ediyordu. Adamın dönmesinden bir gün önceki akşam yemeği için de ayarlama yapılmıştı. Her şey yolunda giderse Kerem, adamla ilk kez o akşam tanışacaktı. Yemekte Oktay ve Efsun’un da olacağını bilmek Zeynep’i biraz rahatlatsa da gerginliğini bir türlü atamıyordu üzerinden.

İkinci günün akşamı, Zeynep eve oldukça geç geldiği hâlde Kerem’in henüz gelmediğini Muhif’ten öğrendi. Kerem öğlen saatlerinde onu aramış ve Ankara’ya gideceğini söylemişti. Evlendikten sonra yurt dışı gezilerini belirgin ölçüde azaltsa da ara ara günübirlik Ankara seyahatleri oluyordu.

Zeynep, eve geldikten sonra ilk iş Harun’u aramış ve durumu sormuştu. 

“Yok, bir gelişme. Saat 18.00 gibi Oktay’la toplantısı bitmiş ve şirketten ayrılmış. Henüz otele gelmedi. “

“Anlaşıldı. Adam otele gelince bana haber ver olur mu?”

“Tamam, kıvırcık işine bak, sen!”

Karnı pek aç olmadığından mutfakta Muhif’in yaptığı çorbadan içiyordu. Muhif’e “Sende gelişme var mı?”

“Olağanüstü bir şey yok. Oktay’ın yanından ayrılmış, adamlar takipte. Yemeği dışarıda yiyecek herhalde çünkü gündüz Boğaz’daki bir balık restoranına yer ayırtıldı.”

“Yalnız mı?”

“Hayır, dört kişilik ayırtıldı. Yanından hiç ayırmadığı bir adamı var, biri o herhalde diğer ikisinin kimliği şu an için bilinmiyor. Eğer bağlantılarıyla irtibata geçecekse büyük ihtimalle bu yemek onunla ilgili. Restoranda tedbir alındı. Haber bekliyorum.”

“Kerem ne zaman gelir, biliyor musun?”

“On, on beş dakika önce havalandı uçağı. Gelir birazdan. Sen biraz rahatlasana artık!”

“Elimde değil Sadık ya! Bir şeyler ters gidecek diye ödüm kopuyor.”

“Yahu ben seni tanıdığımda sen deli cesaretli bir kadındın. Buraya tek tabanca gelip bizim oğlana kafa tuttun. Ne ara böyle hanım evladı oldun anlamadım ki?”

“Korkum kendim için değil! Kerem’e bir şey olursa…”

“Olmayacak! Bizim oğlan seni bırakıp bir yerlere gitmez. Bak, ben sana bir şey diyeyim mi? Ölürken bile seni bırakmaz o! Ölürseniz birlikte ölürsünüz. Haaa, ben nalları dikeyim ondan sonra ne bok yiyecekseniz yiyin. Benden evvel ölmeye de kalkmayın!”

Onun alışılmadık sakinleştirme yöntemi işe yaramış ve Zeynep gülümsemişti. Bir kadeh şarap alıp

“Ben jakuziye gidiyorum. Kerem gelirse haber verirsin!”

ARAFTA İKİ KİŞİWhere stories live. Discover now