48. BÖLÜM

25.2K 1K 151
                                    

Harun, kızı Çatalca yakınlarında bir küçük köy evine getirmişti. Sabaha karşı vardıkları evin etrafında başka hiçbir yerleşim yeri görünmüyordu. Kerem’den aldığı özel bir telefonla ilk iş, telefona çıkan Muhif’e geldiklerini haber vermek oldu. Daha yola çıkmadan kızın telefonunun ve kendi telefonunun sim kartlarını çıkarıp kırmıştı. Dünyayla daha doğrusu Muhif’le tek bağlantısı Kerem’in verdiği ve kesinlikle izlenemez olduğunu söylediği bu telefondu. Kızı evin tek oturma alanı olan salondaki kanepeye kelepçeledikten sonra evdeki kombiyi çalıştırdı. Bütün bu süre içinde kız ağzını açıp tek söz etmemişti.

Harun, evin arka tarafındaki tek yatak odasını inceledi. Odada bir tek yatak vardı. Dolaptan bulduğu yastık ve yorganla yatağı hazırlayıp kıza “Hadi, gel!” dedikten sonra onu odaya götürdü. Yatağı gösterip “Sen burada yatacaksın!” dedi, kısaca. Kız etrafa bakınıp “Sen?” diye sorunca Harun ters ters “İşine bak!” dedi. 

Yatağa kıvrılan kızın, kolunu yatak başına kelepçeledikten sonra dolapta bulduğu battaniyelerle kendisine de yere yatak yaptı. Kız, yola çıktıklarından beri tek söz etmemiş, Harun da onunla konuşmaya çalışmamıştı. Kerem’in evinde kızın söylediklerinden onun bu işe para için giriştiğini öğrenmiş, teknik konularda üstün bilgisinin de farkına varmıştı ama yanında küçük bir kız kadar ürkmüş ve sessiz görünen bu kadında görünenin altında bir şeyler olduğunun da farkındaydı. 

Kızın nefesinin düzene girmesinden onun uyuduğunu anladı, gözlerini kapatıp uykuya geçti. Sabah, kızın kendisine seslenmesiyle açtı gözlerini. “Ne var?” anlamında kıza bakınca “Tuvalete gitmem gerek!” dedi, kız.

Harun kalkıp banyoyu sıkıca kontrol etti ve kızın elindeki kelepçeyi çıkarıp “Kapıyı aralık bırak!” tembihinden sonra salona yürüdü. Salonun yan tarafındaki açık mutfağı gözden geçirdi. Muhif, evde ihtiyaçları olan her şeyi bulacaklarını söylemişti ve haklıydı. Evin basitliğine karşın mutfakta derin dondurucudan mikro dalgaya kadar her türlü elektronik eşya mevcuttu. Kız banyodayken ilk iş, ocağa çayı koydu. Derin dondurucuda bulduğu ekmeği, mikro dalgada ısıtarak kahvaltı hazırlamaya girişti.

Kız, banyodan çıkıp mutfağa geldiğinde cebinden kelepçeyi çıkarınca Seda ilk kez “Kelepçelemesen olmaz mı?” dedi, zayıf bir ses tonuyla.

“Oradan bakınca çok mu salak görünüyorum?”

“Kaçmam için deli olmam lazım!”

“O niye?”

“Peşinde olduğunuz adamlar, beni yaşatmaz. Benim için tek çıkar yol, burada sessizce beklemek!”

“Peki, bizim seni öldürmeyeceğimizi ne biliyorsun?”

“Öldürecek olsanız dün gece hâllederdiniz.”

“Belki işimiz bitince seni ortadan kaldıracağız?”

“Sanmam ama öyle bile olsa bu kumarı oynamak zorundayım, kaçtığım anda kesin öldürüleceğim zaten!”

Harun, kıza çaktırmadan cebindeki araba anahtarını yokladı. Silahı da üstündeydi. Bu durumda kızı serbest bırakması büyük risk değildi. Üstelik yüreğinin bir yanı kıza inanıyordu. Bir süre çırptığı yumurtalarla ilgilendikten sonra “Geç içeri, otur!” dedi, sadece. Kız, ona aldırış etmeyerek dolaptan bulduğu tabak, bardakla masayı hazırlamaya başladı.

Çay, hazır olduğunda kahvaltıya oturdular. Yine hiç konuşmadan yemeklerini yediler. Yemeğin bitiminde Harun dolaptan kendine temiz bir bardak alırken kıza bardağı gösterip “İster misin?” diye sordu. “Olur.” dedi, Seda. Ona da yeni bir bardağa çay koyup yeniden oturdu masaya.

ARAFTA İKİ KİŞİWhere stories live. Discover now