21. BÖLÜM

38.1K 1.3K 148
                                    

Kanepede başlayan öpüşmeleri nasıl olduğunu bile anlamadan yerde şöminenin önünde sevişmeye dönmüştü. İlk kez, sevişmelerinde tutkunun yerini birbirlerine duydukları ihtiyaç ve şefkat almıştı. Sanki her ikisi de diğerinin yıllardır aç kaldığı şefkati ona vermeye çalışır gibi dokunuyor ve öpüyordu.

Zeynep, sanki yaralarını sarar gibi dokunuyordu Kerem’e. Yüzünün her yerine binlerce minik öpücük bırakarak geçmişin kirini temizler gibiydi. 

Kerem, Zeynep’i alırken sadece vücuduyla değil, tüm varlığıyla onunla bütünleşiyordu. Son noktaya geldiklerinde ikisinin de dudaklarından aynı anda koptu, çığlık ve Kerem, ter içinde Zeynep’in üstüne yığıldı. Güçlükle nefes alıp veriyorlar ama ikisi de diğerine sımsıkı yapışmış ayrılmaya korkar gibi kıpırdamadan yatıyorlardı. Kerem, Zeynep’in gözlerinin içine bakarak “Seni seviyorum! Seni gerçekten seviyorum!” dedi. Bu şekilde sözcüklere döküldüğünde bir kez daha irkiltti Zeynep’i bu sözler ama gözlerini kaçırmadı ve sadece “Alışmaya çalışıyorum.” demekle yetindi. Doğrusu da buydu. İlk kez birinin sevgisini geri çevirmiyor ve gerçekten buna alışmaya çalışıyordu. Kerem, onun alnına bir öpücük kondurdu. Sonra kendini onun üstünden yana kaydırıp ayağa kalktı. Zeynep’i kucağına aldı ve “Gel!” dedi sadece. 

Büyük bir yatak odasına girdiler odanın üç etrafı baştan aşağı camdı. İçerideki çok loş aydınlatma dışarıda yağan karı muhteşem bir güzelliğe büründürüyordu. Odanın ortasındaki yatağa hafifçe bıraktı onu, Kerem. Sonra yanına uzanıp onu göğsüne çekti. Bir süre ikisi de hiç konuşmadan yağan karı izlediler. Kerem, yatakta oturur durumda uzanmış ve Zeynep’in başını göğsüne çekmişti, sessizce onun bukleleriyle oynuyordu. Zeynep, başını pencereden çevirmeden “Kerem!” dedi.

“Efendim mi mujer!”

“Ben… ben… Senin nasıl hissettiğini anlıyorum.”

“Anladığını biliyorum.”

“Nasıl diye sorma ama ben kimsen olmadığı için çok korkmanın ne olduğunu biliyorum.”

“Ben sana bir şey söyleyeyim mi?”

“Söyle!”

“Senin “kimsen” var Zeynep! Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın seni bir başına bırakmayacağım, biliyorsun değil mi?”

“ Kerem, bak ben konuşabilen biri değilim…”

“ Biliyorum! Üstelik kafan karışık!”

“Sen nerden biliyorsun?”

“Benimki de karışık! Bugün yanımda durmanı beklemiyordum mesela.”

“Biliyorum!”

“Niye yanımda durdun Zeynep?”

“Sen, sen… bir şekilde bana iyi geliyorsun. Ben düşünüp durdum, gerçekten düşündüm. Ama ben senin gibi değilim. Olup bitenlerde kendimi de öyle pat diye çözemiyorum. Beni sevdiğini söylüyorsun, buna inandığını da biliyorum. Ama ben öyle değilim işte! Ne hissediyorum, anlayamıyorum. Yine de sen, bana iyi geliyorsun. Tek bildiğim bu! Bunu kaybetmek istemedim.”

“Bu; kariyerine, çevrene belki hayatına zarar verebilir ama bunu biliyorsun!”

“Biliyorum ama yine de şu an bunu kaybetmeyi göze alamadım. Düşünmek de istemiyorum. Yani ne hissediyorum, ne oluyor bunu çözmeye de kalkışmıyorum. Şu an burada olmak istediğim için yanında durmayı seçtim.”

Kerem, sessiz kalınca Zeynep şüpheyle sordu. 

“Kızdın mı?”

“Hayır! Niye kızayım ki? Ben sana söylemiştim Zeynep! Beni sevmeni, bunu söylemeni beklemiyorum. Sadece benim sevgime inan ve bunu kabullen. Bununla yaşamaya alış!”

ARAFTA İKİ KİŞİWhere stories live. Discover now