SON ADIM (FİNAL part.2)~

116K 3.6K 732
                                    

FİNAL Part-2

Yaşamak, ömrünün sonuna yaklaşmış bir insan için daha kıymetlidir. Zaman kumbarasındaki yıllarını müsrifçe harcamış, elinde kalan birkaç yılın değerini yeni anlamıştır. Kalanları değerlendirmek ister, ama nasıl? Ölüm ona adım attıkça daha da güçsüzleşir bedeni. Yaşı kaç olursa olsun ölmeden ölümün esiri olmuştur. Gözlerini her kapattığında bir daha açamayacağından korkar. Gözlerini her açtığında ise ölüme birkaç adım daha yaklaştığından yakınır. Kalan yıllarını güzelce harcamak yerine, korkunun eline teslim eder. Açgözlü korku kalan yılları cömertçe harcar.

Elimden alınmak istenen yılları, korkuya kaptırmak istemiyordum. Enes'i kaybetmek, benim için ölümün acı tadı olacaktı. İkimizde zamanı müsrifçe harcamıştık. Bana bağlandığında ona inanmamıştım. Dört yıl benden ayrılmıştı. Önümde ellerini açmış, geri kalan yıllarımızı bizden almak için bekleyen korkuyu ayaklarımla çiğnedim. Cesur bir kızın karşısına çıkmak için fazla cüretkârdı. Gözyaşlarıma ya da kalp atışlarıma kulak vermeye bile harcayacak zamanım yoktu.

Elimden günlükleri bırakıp hızla odadan çıktım. Yetişemeyeceğimi fısıldayan endişeler beyin kapımı tıklattı. Fakat içeride kimse olmadığından kapıyı açan olmadı. Belki de evde yok numarası yaptılar, bilinmez. Merdivenleri indiğimde arkamdan gelen Yiğit bileğimi sıkıca kavrayıp beni kendine çevirdi. Aceleci gözlerimle ona bakarken onun bakışları umulmadık derecede ürkütücüydü.

"Ne yapıyorsun sen?" Gözlerinde taşıdığı öfke sanki vücudumu sarmıştı. Yine de acele etmem gerekiyordu. Bana elini tutmamı söylemişti. Ama ben onu başkasının eline teslim etmiştim. Enes'i mutsuzluğa itmiştim. Hayır, pişman olmak için çok erkendi. Belki de hala imzaları atmamışlardı. Bileğimi kurtarmaya çalıştım. Ama sıkıca tutup aceleciliğime kamçılar indiriyordu. "Bırak beni lütfen," dedim yalvarırcasına. Beni duymuyormuş gibi bileğimi daha da fazla sıktı.

"Seni bu kadar fazla sevmişse neden o zaman başkasıyla evlenmeyi kabul etti? Sana bu mantıksız gelmiyor mu?" Gözlerinden taşan öfke artık beni korkutmaya başlamıştı. Dediklerini düşündüm biran. Hayır, Enes'in geçerli bir sebebi olmalıydı. Belki de benim yüzümdendi. Durdum ve düşüncelerimi geriye doğru savuşturdum. Enes'le kalan yıllarımızı korkuyla pişmanlığın midesine teslim etmemem gerektiğini anımsadım. Her saniye benim için israftı. Belki de şu an eline kalemi almış, imza atmak üzereydi. Derin bir nefesi kesik kesik dışarıya verdim.

"Belki dedesi yine vasiyeti ile tehdit etmiştir,"dedim. Kolumu bir kez daha kurtarmaya çalıştıysam da faydasızdı. "Saçmalıyorsun Zeynep!" Yiğit'i ilk defa bu denli sinirli görüyordum. Sert bir görüntüsü olsa da normalde o kadar tatlı, o kadar içtendi ki bu öfkeyi ona yakıştıramıyordum. "Hep sen bir şeylerden vazgeçtin. Hep sen ona doğru koştun. Şimdi sıra onda," dedi, cümlelerinin arasında duraksayarak.

Yiğit bir bakıma haklı olsa da kararlılığımdan bir türlü vazgeçemiyordum. Derya'nın onun dudaklarının tadına bakmasını istemiyordum. Beyaz gelinlikle Enes'in karşısına çıkmasını hiç mi hiç istemiyorum. Bileğimi biraz gevşetince hızla çektim. "Her ne olursa olsun şimdi bunu yapmazsam bir ömür boyu pişmanlıkla yaşayacağım," dedim tüm kararlılığımı ses tonuma yansıtarak. Gözlerini devirip ellerini eskitilmiş kotunun ceplerine attı. "Pekâlâ," dedi. Sözlerini sindirmeyi koşarken deneyecektim.

Bahçe kapısından dışarıya çıktım. Aklıma dank eden bir gerçekle donup kaldım. Ben koşarak oraya nasıl yetişecektim? Beni Yiğit'in götürmesi gerekti. Arkamı dönerek Sanem ve Yiğit'in arkamdan gelip gelmediğine baktım. Yiğit ellerini cebinden çıkartmamış, kaşlarını kaldırarak yanıma doğru geliyordu.

BELAGATOnde as histórias ganham vida. Descobre agora