32. Bölüm~Onsuzluk

102K 2.9K 290
                                    

32. Bölüm

Kendimi geriye çektim ve bu sayede kollarında kurtuldum. Sırtımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım. Bana sarıldığında oluşan duyguları bir kenara sürükledim ve kaslarıma kadar yapışan eski Zeynep'i sandığına zorlada olsa gönderdim. Söylediklerine karşın bir cevap bekleyen gözlerine odaklandım. Bu kadar kolay olacağını düşünmüş olamazdı değil mi? Geçmişimiz kötü sonuçlansa da güzel şeyler yaşamamış değildik. Yine de güzel anıların üzerine yapışmış çıkmak bilmeyen bazı lekeler vardı.

"Enes..."dedim ve elimin tersiyle gözlerimde kalan son gözyaşlarını sildim. "Ben de seni özledim ama..." Ah sildiğim gözyaşları neden geri geliyordu. Ne kadar görgüsüz varlıklardı bunlar. Kovuyorsun kovuyorsun geri geliyorlar. "Ama ne Zeynep?"dedi Enes. Gözlerime bakan gözlerinde ki duyguyu tam olarak anlayamıyordum. Koyu kahverengi gözlerin eskisinden daha da koyu bakıyordu. Bir ışık bile yansımıyordu. Belki bir ressam şu an olduğu gibi resmini çizse ışık adına tek bir beyazlık koymazdı gözlerine.

"Ama Enes, ben sana yeniden bağlanamam. " Donup kalmıştı. Buna rağmen sözlerime devam ettim. "Yeniden sana bağlanmaktan ve o bağı zorla koparmaktan korkuyorum. İntikam alacaktım seni beni bıraktığın gibi bırakacaktım. Beni yakaladığın an beni unuttuğunu sanmıştım ve bu işten vazgeçmiştim. Şimdi ise bir sarılışınla kalbim deli gibi atıyor. İntikam alsam bile seni bırakamam ben Enes bu yüzden o bağ kopmuşken bir daha bağlamamak. Üzgünüm, yarın iş yerinden ayrılacağım."

Uzun konuşmam sırasında gözlerini bir kez bile gözlerimden ayırmamıştı. Konuşma sırası onda olmasına rağmen hala susuyordu. Belki de söylediklerimi sindirmeye çalışıyor ve doğru kelimeleri arıyordu. Aynı şekilde bende ona bakıyordum. İkinci adımı atmayacaktım. Ben tüm adımlarımı ailemin karşında o utanç verici şeyleri söylerken kullanmıştım. Ona karşı atacak hiçbir adımım yoktu.

Ellerini aniden uzatıp yüzümü elleriyle kavradı. Şaşırmama izin vermeden o özlediğim dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Hayır, bu kadar yumuşak olması insana günah işletme isteği uyandırıyordu. Özlemim kalbimde toplanıp baskı uygulanırken ellerim mantığımı dinleyip onu ittirmeye çalıştı. Onun dudakları ise sert bir şekilde dudaklarımın üzerinde geziniyordu. Karşılık vermek ve dudaklarının tadına bakmak istesem de yapmadım. Kollarımla onu ittirmeye çalıştım ama bu çok zordu. Hızlı nefes alışverişleri kulaklarımı doldururken en sonunda benden ayrılmıştı.

Anlamını bilmediğim duygularla bana bakan gözleri şimdi hırsla doluydu. Artık koyu kahverengi gözlerinden bir eser göremiyordum. Siyah bir örtü kaplamıştı o kahveliği. Benden iyice uzaklaşıp oda arkasına yaslandı. Kolunu alnına koydu. Uyuşmuş gibi hissettiğim dudaklarımı kıpırdatmaya korkuyordum. Sanki hala üzerindeydi dudakları.

Aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. Hala gözlerinde ki siyah örtü kalkmamıştı. "Peki, yapabilecek misin? Bensiz yaşadığın dört yıl boyunca nefretime tutunduğun halde ayakta kalırken benden bir ömür boyu uzak kalabilecek misin?" Kendime bile sormaya korktuğum korkunç kelimeler dudaklarının arsından süzülmüştü. Boğazıma dizilen yumruların hepsi onsuz olamayacağıma inansa bile hala yaşayabileceğime inanan tarafım ayaktaydı.

"Dört yıl nefretine tuttuğumun yanı sıra hayaline de tutundum. Yine de hala yaşıyorum değil mi? Hasta değilim, hatta gayet sağlıklıyım. Neden yaşamayayım ki?" Söylediğim her kelimeye kalbim inanmıyordu. Kanayan yaralarını gözüme sokarcasına gösterişini izletti bana canımı yakarak. Enes'in ağzından dökülecek olan sözleri kendine bir ilaç olarak görüyordu. Hala Enes'in bırakmayacağına inanıyordu. Ah be Kalbim. İstediğin her şeyin olmayacağını daha beş yaşında o pahalı şekerim yere düşünce öğrenmiştin. Geri dönüşü yoktu artık. O tatlı ve güzel şeker yere düşüp toza bulanmıştı bir kere.

BELAGATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin