30. Bölüm~Enes Bey

90.4K 3.2K 654
                                    

30. Bölüm

4 sene sonra...

Kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Enes poğaçasını yerken beni görünce oldukça şaşırmıştı Bir süre yüzüme baktıktan sonra ismimi zorlukla söyledi." Zeynep..." İçimde histerik bir gülümseme oluşurken bozuntuya vermeden konuştum.

"Merhaba Enes Bey... Burada çalışmaya yeni başladım ve asistanınızın yanında çalışacağımı söylediler." Masadan çıkıp bana doğru ilerledi. "Zeynep ne diyorsun sen?" Aramızı bölüp geçen yılların ardından ilk konuşmamızı yapıyorduk.

"Ne diyormuşum ki?"

"Ne arıyorsun burada?"

"İşe başladım dedim." Kaşlarını çattı.

"Yoksa benden intikam almak için mi geldin?"

Hiçbir şey demeden yüzüne baktım. Ardından elimde tuttuğum dosyayı uzattım. "Bunları imzalamanız gerekiyormuş. Dosyaları elimden alıp yüzüme baktı ve gülümsedi. "Yalan söyleme sırası sende anlaşılan."

"Sizi anlayamıyorum Enes Bey," dedim sakince hâlbuki çok iyi anlıyordum. Yiğit'in tüm tavsiyelerine uyabilmiştim.

Duygusuzluğunu koru.

Resmi konuş.

Yüzüğü görmesini sağla.

Odanın kapısından içeri girerken bu üç maddeyi kendimce tekrarladım. Yine de kapıdan içeriye girdiğim an içimde yeni bir savaş patlak vermişti. Nefretim içimde iktidarını sürdürürken bir sevgi tanesi isyan başlattı. Tabi ki nefretim bu isyanın hakkından geldi. Tırnaklarımı avuç içime batırdım ve yüzüne o duygusuzluk maskem ile baktım.

Kendimi, beni sorgulayan yüzünü incelerken buldum. Hala aynıydı Enes. Beyaz tenin pürüzsüzlüğü yerli yerindeydi. Yalnızca saçlarının kenarlarını kısalmıştı. Böylelikle yüzü biraz daha ince gözüküyordu. İçimde katlettiğim hayvanlardan hiçbiri yoktu artık. Yüzünü incelerken yalnızca kalbimde kabuk bağlayan birkaç yaranın kabuğunu sökmüştü.

Şimdi ise alaycı bir şekilde gülüyordu bana. Evcilik oyunu diye basitleştirdiği geçmişimin başkahramanı ile karşı karşıya gelmek bir hayli zorken bir de gülümsüyordu. Sanki hiçbir şey olmamış ve beni öylece bırakmamış gibi. Onu anlamadığımı söylerken yüzüme sabitlediğim duygusuzluk maskem düşmek üzereydi. Kendimi toparlamayı başarabilmiştim en sonunda.

"Yüzük diyorum... Çıkartmamışsın." Hedefime ulaştığımda içten içe gülümsemiştim. Benden aldığı dosyayı masaya koyduktan sonra ellerini ceplerine soktu. Bu kadar rahat olması, gerçekten beni umursamadığını gösteriyordu. Kalbimdeki yaralarından üzerinden bir kabuk daha kalkmasına rağmen ona gülümsedim ve parmağımdaki yüzüğe baktım.

"Ah bu mu? Sevgilim ile aramızda bir şey." Yüzümü kaldırdım ve yüzüne baktım. "Sizi ilgilendireceğini sanmıyorum." Kendimden emin çıkan sesim gülümsemesini yüzünden söküp almıştı. Bir hedefe daha ulaşmıştım. Yutkunduktan sonra yüzüme dik dik baktı. Tek kaşını kaldırdıktan sonra "Bu sana verdiğim yüzük ama..."

"Yanılıyorsunuz bence." Kendimden bu kadar emin konuşmam onu yavaş yavaş şaşırtmaya devam ediyordu. "İçinde adım yazdığına eminim." Kendini savunmak için aradığı bu cümleyi tereddütle söylemişti. Parmağımdan yüzüğü çıkartıp ona doğru uzattım, yüzüğü elimden aldı. İçine baktığında yüzünde görmeyi beklediğim hayal kırıklığını görememiştim. Aksine tüm şaşkınlığını toparlayarak gülümsemişti. Şimdi ise şaşırma sırası bendeydi ama belli etmiyordum.

BELAGATWhere stories live. Discover now