16. Bölüm~ Nefesine ve Varlığına

119K 3.1K 258
                                    

16. Bölüm

Ufak tavşan, terk ettiği dağına yavaş yavaş, başka niyetlerle geri dönmüş. Dağ onu yine umursamamış. Dağ başka sevdaların derdindeymiş. Tavşan dağın üzerinde sesini çıkartmadan, kalbini bıraktığını kendine hatırlata hatırla yaşayıp giderken, minik göğsünün yeniden heyecanla atmaya başladığı hissetmiş. Anlamış ki kalbi hala yerli yerinde. Fakat garip bir şey olmuş. Tavşanı fark etmiş en sonunda. Dağ, tavşanın kalp gümbürtüsünü duyup ona kulak vermiş. Üşümesin diye ona sıcaklığını göstermiş. Yine de aralarındaki uyumsuzluğu söylemeden duramıyormuş. Dağ, dağmış, tavşan da tavşan...

Güzel sözlerinin ardından bana öğretmenim olduğunu hatırlatması canımı acıtmıştı. Önümde duran çikolatalardan bitter olanını ağzıma attım. Kalbimde fırtınalar kopmasına rağmen soğuk davranıyordum. "İlk adım derken neyi kastetmiştin?"Ağzımda eriyen bitter çikolatanın tadı ile dilim bayram ediyordu. Bu kadar açık sözlü biri değildim ben aslında. Sadece gaza geldiğimde ya da duygularımı saklamam gerektiğinde böyle birden değişiveriyordum. "Bunları sonra konuşsak?" Önerisi karşısında tepkisiz kaldım. Kendimi suçluyu sorgulayan bir polismiş gibi hissediyordum. Belki de bu soğukluk o histen kaynaklanıyordu.

"Peki," dedim ve buz gibi olmuş kahveme doğru elimi uzattım. Tam bu sırada Enes'in telefonu çaldı. Bu sefer uzaklaşmak yerine yanımda açtı telefonunu. Elime aldığım kahveden bir yudum aldım. Aslında sandığım kadarda soğumamıştı. "Efendim," dedikten sonra boğazını temizledi. "Ne? Ben mi hazırlayacağım?" Şaşırarak sordu.

"Tamam,"dedi az önceki şaşkınlığının yerini sakinlik alırken. Telefonu kapatıp cebine koydu. Kahvesini eline alıp bir yudum aldıktan sonra yüzünü ekşitmişti. Çok iyi bir haber almışa benzemiyordu.

"Çikolatanı alabilir miyim?" yere diktiğim bakışlarımı ona doğru çevirdim. "Ne?"dedim kaşlarımı çatarak. "Ben bitter sevmiyorum." Çocuksu haliyle içimde oluşan soğukluğu ısıtmaya başlamıştı. "Sana bitteri vereyim sen de bana sütlüyü ver." Bu sefer kendimi tutamayıp hafifçe gülümsedim. Bu gülümseyişimi gördüğünden emindim. "Alabilirsin," diyerek sütlü çikolatayı ona uzattım. O da bana bitter çikolatayı uzatmıştı. Çocuksu bir heyecan ile ağzına götürdüğü çikolatayı iki çiğnemeden sonra yuttu. Her gün yeni bir Enes ile tanışıyordum.

Kahvemi bitirip altlığına yerleştirdim. O ise yarıda bırakıp bir kenara koydu. Neden içmediğini kestiremiyordum. Soğuk oluşundan mı acı oluşundan mı? Kafamda oluşan bu gereksiz soruları elimin tersi ile bir kenara ittim. Bize kahveleri veren kırmızı önlüklü kadın yanımıza gelmişti. İkimiz de gözlerimizi yerden ayırıp kadına baktık. Kadın Enes'in yanına oturunca Enes belini dikleştirdi.

"Ters çevir bakalım şimdi o fincanı?" Gayet samimi bir ses tonu söylediğinden ister istemez dediğini yapmıştım. Bu yaşıma kadar hiç fal baktırmamıştım. Bu benim için bir ilk olacaktı ve bu konuda heyecanlıydım. Elimden fincanı alıp iki üç kez döndürdü. Hafifçe Enes'e doğru baktım. Enes kafasını eğmiş, dudaklarıyla oynuyordu. Kadın ise hala fincanı döndürüyordu. Bir süre sonra yavaşça önüne bıraktı ve bize bakmaya başladı.

"Yeni evlisiniz değil mi?" Sorduğu soru karşısında gözlerim kocaman oldu. Enes'e baktığımda onun da aynı tepkiyi verdiğini gördüm. İkimizde kadına cevap vermeyince kadın boğazını temizledi. "Yoksa nişanlı mısınız?" Enes'ten bir cevap vermesini bekliyordum. Fakat oda sessizliğini koruyordu. "O zaman ya abi kardeş ya da kuzensiniz,"dedi. Sorularına cevap vermediğimiz halde kadın hala samimiyetinden ödün vermemişti. "Söylesenize çocuğum," dedi gülerek.

"Yeni evliyiz,"dedi Enes mırıltılı bir şekilde. Bunu duymanın sevinciyle hareketlenen karnımdaki balıklar hafif bir dalga oluşturup suları karnıma çarptırdı. Evleneli iki hafta olmasına rağmen bana aylar geçmiş gibi geliyordu.

BELAGATWhere stories live. Discover now