17. Bölüm~Sanırım

107K 3.3K 354
                                    

17. Bölüm

Onunla birlikte çok az bir süre geçirmemize rağmen onu şimdiden özlemeye başlamıştım. Abimin şu durumunda onu özlediğim için kendimden utanıyordum. Gerçekten ona fazlasıyla alışmıştım. Gel gitli tavırlarını bile özlemiştim şimdiden. Ben düşüncelerle boğuşurken annem abimin odasından çıktı. Heyecanım olsa bile korkum azaldı. Annem iyi olduğunu müjdeledi.

İçeriye girdiğimde abim bir yatakta uzanıyordu. Sağ göğsünün üstü ve sağ omuzu sargıdaydı. Abim babam ve anneme kim tarafından vurulduğunu söylememiş, fakat gelen polislere her şeyi anlatmıştı. Burnuma kötü kokular geliyordu. Bunun Enes'in dedesi ile ilgili bir mevzu olduğu düşünüyordum. Abim ve Yaşar Bey arasında ne geçtiğini bilmesem bile evliliğimizin, ikisinin arasında olan bir şeyler yüzünden gerçekleştiğini anlamıştım.

Abimin aynı benim gibi koyu kahverengi gözleri vardı. Gözlerini dikip bir müddet yüzüme baktı. Ardından kafasını yan tarafa doğru çevirdi. Yanına gidip elini tuttum. "Ağrıyor mu yaraların?" dedim. Bir yaralıya sorulacak en mantıksız soru ağzımdan dökülüvermişti.

Abim "Özür dilerim,"dedi sorumu cevapsız bırakarak. Bana hiçbir şey söylemeden sadece özür dileyip duruyordu. Bu benim merakımı daha da körüklüyor, beynime birçok soru yüklüyordu.

"Özür dileme abi." Çatlayan sesim kulaklarımı tırmaladı. Gözlerini benden kaçırdıktan soğuk bir sesle konuşmaya başladı. "Neler olduğunu sana söylersem bana abi diyecek misin merak ediyorum." Elimi elinden çektim ve "Önce bir söylesen neler olduğunu. O zaman abi deyip demeyeceğime karar verebilirim."

Yaptığı şeyin ne kadar kötü olabileceğini bilmiyordum. Buna rağmen hala ona abi diyeceğimden emindim.

Küçükken köpekten korktuğumda arkasına saklandığım kalkanım. Top oynadıktan sonra çamura bulanmış ayakları ile eve gelen masum abimdi hala gözümde.

"Şimdi söyleyemem Zeynep." Ses tonundaki düzlük, anlatacağı şeyi sıradan bir şeymiş gibi gösteriyordu.

Elini usulca bıraktıktan sonra dışarıya çıktım. Koltuklara oturmuş babam ve annemin yanına gittim. Babamın üzerine çöken yorgunluk ve üzüntü şişmiş gözlerinden okunuyordu. Annemse dokunsan ağlayacaktı. Yanlarına gidip oturdum.

Hiç kimse konuşmuyordu. Kafamı hafifçe geriye attım. Listemdeki bir sorudan daha kurtulmanın sırası gelmişti. "Neden bana yalan söyledin baba?" Bir süre gelecek cevabı bekledim. Cevap vermeyeceğini düşünüp devam edecekken konuşmaya başladı. "Daha çok üzülebilirdin."

Verdiği cevap listemdeki bir soruyu silmek yerine birkaç soru daha bıraktı. Neler olduğunu deli gibi merak ediyordum. Yine de soramıyordum. Bu şeyin abimin zararına olduğunu biliyordum. Daha fazlasını öğrenirsem eğer benim ve abimin canı yanacaktı. Bu su götürmez bir gerçekti.

Elimi cebime atıp telefonumu çıkarttım. Kapanmıştı. Açma tuşuna basıp telefonumu açtım. Tanıdığım melodik bir sesin ardından Enes'le kumsalda çekildiğimiz fotoğraf karşıma çıktı.

İki arama vardı Enes'ten. Bencil tarafım usulca gülümsedi. Beni özlediğini sanmıyordum. Fakat araması benim için bir parça olsun endişelendiğini gösteriyordu değil mi? Annemlerin yanından kalkıp biraz uzaklaştım. Arama tuşuna bastıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm. İki çalıştan sonra telefon açıldı.

"Alo." Sesindeki canlılık hala uyumadığını söylüyordu. "Aramışsın,"dedim sessizce. "Neden telefonun kapalıydı?" Sesi gerçekten hiddetliydi. Kaşlarım çatıldı. "Aradığında otobüsteydim sanırım. Sonra da telefon kapanmış."

BELAGATWhere stories live. Discover now