25.Bölüm~Bağlanmak

131K 3.5K 691
                                    

25. Bölüm

Dönme dolap kabinlerini en üst noktaya getirdiğinde, kısa bir süre de olsa kabini havada asılı bırakıyordu. Bu da insanları daha bir heyecanlandırıyordu. Sıra bize geldiğinde dudakları dudağımdan çekilmişti. Hem de korkusunun daha fazla artacağı bir zamanda. Ne yapacağımı bilmiyordum. Onun sakinleştirmek için bir şeyler yapmalıydım.

Önünde duran koruma demirini öylesine sıkı tutuyordu ki ellerindeki kan çekilmiş gibiydi. Kabin havada asılı durduğunda bir kayık kadar olmasa da hafifçe salınıyordu. Bacağıma değen kemikli dizi titremeye başlamıştı. Hiçbir şey düşünmeden kollarımı beline doladım. Hızlanan kalp atışlarını hissetmemle canım acımıştı. Onu böyle görmeye hiç alışık değildim. Mine'nin onu kurtardığı gibi kurtaramazdım belki, ama yanında olduğumu hissettiremez miydim? Kafamı omzuna koydum. Burnuma değen terli teni beni tiksindirmiyordu. Dönme dolabın en üstünde olduğumuz için rüzgâr daha sert esiyordu. Bu sert rüzgâra rağmen bu denli terlemesi içimde ki birkaç bağı daha kopartmıştı.

"Enes..."Belimde hissettiğim elleri her ne yapıyorsam ona devam etmemi söylüyordu." Hayranlarına böyle gözükmen çok yanlış değil mi?" Kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Kollarımı hala belinden ayırmamıştım. Kaşları çatılmıştı.

Dudaklarını birbirine bastırıp hafifçe gülümsemişti. Gözleri ise hala korkuya ev sahipliği yaptığı için bu gülümsemeye katılamamıştı. Cevap vermeyince konuyu değiştirmeye karar verdim.

"Peki ya öğretmenim, sözlü notum niye o kadar düşük?" Yeni yeni keşfettiğim cesaretimi cüretkâr bir şekilde kullanıyordum. "Derslere odaklanmıyordun..."diyerek yanıtladı. "Nedenini biliyor musunuz?" Onunla sınıftaymışçasına konuşarak sadece öğretmen ve öğrenciymişiz havasını vermeye çalışıyordum.

"Bilmiyorum." Benimle konuşmaya başlamasını, korkusunun yavaş yavaş geçiyor olmasına bağladım. "Çünkü sizi seviyorum." İlk güne gönderme yaptığımın belli olması için tek kaşımı kaldırdım. Bunu anlamış olacak ki gülümsemesi biraz daha büyüdü. "Zeynep bana duyduğun sevgi algıladığın türden değil."

Göndermemi anladığını belli eden cümleyi söylemişti.

O güne dair anılar canlanmaya başlayınca onları acımasızca öldürdüm. "Fakat öğretmenim çok çekici, yapabileceğim bir şey yok." Buradan inip eve gittiğimizde kullandığım bu cümle yüzünden bir hayli utanacaktım. Fakat şimdi bunun sırası değildi. Yarım ağız gülümserken dönme dolap hareket edip bizi aşağıya doğru indirmeye başlamıştı. Utanç, cesaretimi yenip vücuduma hâkim olmaya başlayınca kafamı tekrar omzuna koydum.

"Âşık olacağın kadar çekici miyim?" Kalp atışlarım hızlanmıştı. Sağ tarafımı dolduran kalp atışlarımı duyduğuna emindim. Yine de kafamda kurduğum ve havalı olduğunu düşündüğüm cümleyi söyleyebilmiştim. "Hayran olunacak kadar..."

Ona hala hayran olduğuma inanmıyordum aslında. Belki başlarda öyle olsa bile şu an hislerim bambaşkaydı. Bu hisler aşk olamayacak kadar değerliydi. Vereceği cevaptan endişe etmeyi bırakıp kollarımı biraz daha sıktım. "Zeynep..." dedi. Söylediğim sözcüklere karşılık vermeyip başka bir şeyden bahsedeceğine kalıbımı basabilirdim.

"Efendim." diyerek ondan ayrıldım. Bu sırada dönme dolap ikinci turuna başlamıştı. Yavaşça yukarı çıkıyorduk.. "Sakın hayran kulübümden istifa etme." Kaşlarım hafifçe çatılmıştı. "Nasıl yani?"

Önce gözlerini kaçırdı. Yüksekliği fark edince korkusu eski yerini yavaş yavaş almaya başlamıştı. Ellerimle ellerini tuttuğumda dikkatini tekrar çekebilmiştim. Tuttuğum iki elini de kucağıma aldım. Diyeceklerini düşünmek yerine kollarının arasına girip biraz olsun ısınmayı düşünürken bulmuştum kendimi. Sonra ise kendime kızmıştım şu an önemli olan oydu. Bu koca aletten ben değil o korkuyordu.

BELAGATWhere stories live. Discover now