31. bölüm~Arsız Zeynep

95.5K 3.3K 459
                                    

31. Bölüm

Eski Kocam... Kalbime hükmeden kibar öğretmen... Yaramaz bir çocukmuş gibi kalbimi kırıp daha sonra yeniden onaran adam. Ona inanmamı söyledikten sonra çekip giden eski kocam... Sözleri maskemi yüzümden canice çekerken afallamıştım. Böyle demesiyle kalbimin yaraları kanamaya başlamış ve sardığım sargı bezinden dışarıya çıkmıştı. Hiçbir şey demek istemiyordum. Eğer ağzımı açarsam içimde ki nefret parçalarını da kusmuş olurdum. Bu beni rahatlatsa da nefretimin altında ezilmiş sevgiyi dışarıya çıkartacaktı. Her iki durumunda herhangi bir yararı yoktu artık gözümde. Enes beni çoktan unutmuştu. Nefretimi kussam da sevgimi göstersem de artık bana olan bağını keskin sözleriyle kesip bir kenara atmıştı. Doğru söylüyordu o artık Eski kocamdı.

Arkamı döndüm. Gitmeliydim. Bakışlarından uzaklaşmalıydım. Boynumdan aşağıya kayan terler duygu patlamamın yaklaştığının belirtisiydi. Adım atmak üzeriyken Yiğit bileğimi tutmuştu. Kafamı Enes'e bakmamaya özen göstererek Yiğit'e çevirdim. Yiğit ise pür dikkat Enes'e bakıyordu. "Kendi ağzınla söyledin eski diye." Suçlulukla dudaklarımı dişledim. An itibariyle fark ettiğim intikam saçmalığından Yiğit'te sıyrılmalıydı. Yiğit'e bir şey dememe fırsat tanımayan yine Enes olmuştu.

"Eski kocasının yanında çalışmasına göz yumman garibime gitti sadece..." Bunları derken oluşan yüz ifadesini deli gibi merak etsem de bakamadım. Yiğit'in bileğimi tutan elinden kurtulmuş bu sefer bileğini ben tutmuştum. Hemen gitmeliydik buradan ama söyleyemiyordum. Söylememe fırsat tanımıyorlardı. "Geri kafalı bir insan değilimdir." diyerek cevap verdi Yiğit.

"Bilemem artık neyse sevgilini bekletme bak gitmek istiyor..."sesi kulağımdan içeri girip kalbime zehir gibi akıyordu. Benimle alay ediyordu şimdi de. "Gel Mine," dedikten sonra bir kapı sesi duyuldu. Yiğit'i son bir güçle odaya doğru çekiştirdim. Gücümün son tanesini ise odamın kapısını kapatırken harcamıştım. İşte yine aynısı oluyordu. Her zaman güçsüz olan ben oluyordum. Yine aptalca şeyler yapan ben oluyordum. Enes'ten neden intikam almak istiyordum ki?

İşte aklımdan geçen bu ani soru ile kapının arkasına doğru çöktüm. Gözümün önünden kaçırdığım cevap buğulu gözlerimin önünde durdu. İntikamımı; onu kıskandırarak, yanında olup ona uzak davranarak almak istemiştim. Tüm bunlar sadece bir şeyi destekliyordu ben hala Enes'in beni seveceğine inanıyordum. Senelerin silgi görevi görüp kalbinden beni sileceğini hiç düşünmemiştim. Ben Enes'e gerçekten inanmıştım!

Gözlerim biraz daha buğulanmaya başlamıştı. Oturduğum soğuk betona bu sefer ellerimi dayamıştım. Yanıma çöken Yiğit ise bir şey demeden beni izliyordu. Bir hıçkırık koptu boğazımdan. Aslında her gün ondan intikam almak isterken biraz daha inanmıştım. Beni terk edişine değil beni son öpüşündeki sözlerine odaklanmıştım. Londra'da yaşadığım her an gözlerimin önünden geçmeye başlamıştı. Telefonumdaki fotoğrafı bile silmemiştim. Doğru düzgün nefret edebilseydim onu da silmiş olurdum.

"Vazgeçtim Yiğit,"dedim sonunda hıçkırmak dışında bir ses çıkartabilmiştim. "İntikam almak istemiyorum,"dedim ve ellerimin tersi ile gözlerimi sildim. Bundan sonra ne yapacaktım hiçbir fikrim olmasa da oyun bitmişti. Yeniden saçmaladığım bir şey adına pişman olmayacaktım. "Zeynep ama..."dediği sırada boş bakışlarla dikiliyordum. "Hayır, Yiğit, ben yapamayacağım,"dedim ağlamama rağmen keskin çıkan ses tonumla. Gözlerimde ki buğu yavaş yavaş kaybolurken Yiğit'in şaşkın yüzü ortaya çıkmıştı.

"Sen nasıl istersen ama şunu bil ki az önce seni kıskandı." Enes beni hiç kıskanmazdı. Kocam olduğu zaman bile kıskanmıyordu ki. "Enes beni kıskanmaz Yiğit. Vazgeçtim bitti." Hızla masama geçtim ve ağlayan tarafımı bir örtüyle örttüm. Beni düşüncelerimden arındıracak bir şeye ihtiyacım vardı. Bunlarda masamda duran dosyalar oluyordu. Yiğit'in bir şey demesine izin vermeden masada dağınık halde duran ve benimle tamamen alakasız eski dosyaları toparlamaya başladım. Bir ara gözlerimi kaldırıp Yiğit'e baktım. Kalıplı kapısıyla yere yapıştırılmış gibi dik duruyordu. Siyah kaşlarının altından bana bakıyordu. "Zeynep saçmalıyorsun." Derin bir nefes aldım ve elimde toparladığım dosyaları masaya vurarak düzelttim. "Hayır, saçmalıyordum ama şu an gayet mantıklı davranıyorum." Ellerini cebinden çıkartıp "Tamam bir şey demeyeceğim artık," dedi ve eski gibi görünen küçük koltuğa oturdu. Oturmasıyla havaya bir toz bulutu yükselmişti. Bu odanın uzun süredir kullanılmadığı belliydi.

BELAGATWhere stories live. Discover now