SON ADIM(FİNAL part. 1)

101K 3.3K 650
                                    

FİNAL Part-1

Dizlerim uyuşmuş, yerle kavuşmayı arzuluyordu. Beynimde bir sinek vızıldıyordu sanki. Kulaklarım çınlıyor, Enes'in sözlerini zar zor duyuyordum.

"Üstelik bu evlilik, kumar masasında kazanılmış bir zafer değil. Annemle babam da dâhil herkesin evlenmem için aradığı gelin adayının, şirkete yatırım yapabilecek kadar güçlü bir ailenin kızı olması gerekiyordu. Sonunda Derya'da karar kıldılar. Kendisi zaten arkadaşımdı. Benimle evlenmeye de dünden razıydı. Ne diyorsun Zeynep? Beni onun kucağına mı iteceksin?

Kalbim orta yerinden ikiye ayrılmış gibiydi. Söyledikleri vızıltıların arasından kalbime kadar ulaşmıştı. Gözlerimin doluşunu bu mesafeden görmesi imkânsız olmalıydı. Kararlılığımın çevresine bir kat daha inanç duvarı ördüm. Beynimden akan kelimelerin dudaklarımdan firar etmesine izin verdim.

"Mutluluklar dilerim." Beynimden kopup da dudaklarımdan dökülen sözlerle kalbim feryat ederken, Enes rahat tavırlarıyla karşımda duruyordu. Yüreğimden aşağıya doğru yayılan sancı karnıma ulaşınca durakladı, yerini sevmiş olacak ki oraya yerleşti. Caddeden geçen bir taksiyi görünce hızla elimi salladım. Uzaklaşmalıydım. Kararımdan dönmeden buradan uzaklaşmalıydım. Bensiz daha iyi olacağından emindim. Onsuz ben eski ben olmayacaktım. Yine de onun iyi olduğunu bilmek, beni mutlu etmeye yetecekti.

Taksiye kendimi atıp ellerimle gözyaşlarımı sildim. Aklıma dolmaya başlayan düşünceleri bir türlü kovamıyordum. Enes evlenecekti. Bense ondan uzaklaşıyordum. Gururumu kurtarmak için yapıyordum belki de bunları. Bir değil tam iki kez gururumu ayaklar altına sermiştim. İnsanlar üstünden geçtikçe benimde canım acıyordu. Şimdi ellerimdeydi ve üçüncü kez yere sermeye niyetim yoktu. Taksi hareket etmeyince gözlerimi kaldırıp taksi şoförüne baktım.

"Neden gitmiyoruz?" Adam dikiz aynasından bana garip garip baktı. "Gideceğin yeri söylemedin daha." Derin bir nefes aldım. Nereye gideceğimi ben de bilmiyordum. Aklımda sadece iki adres vardı. Birisi eski evimiz, diğeri ise bu şirket.

Yiğitlerin evinin adresini bile bilmiyordum. Eski evimiz aklıma gelince kanım donmuştu. Apar topar götürüldüğüm ev kim bilir ne haldeydi? Onu görmek yeni bir depremle sarsılmama sebep olacaktı. Ama her şey bitmişti. Artık o depremden fazla hasar almazdım. Şoföre aklıma çiviyle kazıdığım o adresi söyledim. Bu koca İstanbul'daki anılarımın başkentini görmeyi istiyordum.

Taksi ücretini ödeyip indim. Bahçenin önünde durmuştu. Bahçe duvarları hala gri betondu. Değiştirmemişlerdi. Bahçe kapısından girmeden önce yandaki duvarda asılı duran sokak numarasında ellerimi gezdirdim. Her şeyin aynı olması, sanki geçmişte gezintiye çıkmış bir ruh gibi hissettiriyordu. Bahçe kapısını gıcırtıyla açtım. İlkbaharın gelmesiyle bahçedeki ağaçların çoğu çiçek açmıştı. Bazıları sert rüzgâra dayanamayıp kendilerini yere bırakmışlardı. Paltoma iyice sarınıp, cesaretimi toplayarak bahçemize adım attım.

Her şey sanki biz kokuyordu. Yürüdüğümüz bu yol bile adımlarımızın kokusunu taşıyordu. Anlamsız yumrular yine boğazıma oturmuştu. Ayaklarım sanki inat ediyor, geri geri gidiyordu. Kendimi zorlayarak kapıya ulaştım. Kapının hiçbir yeri değişmemişti. Odaların penceresinin üzerinde beyaz, düz perdeler vardı. Bu görüntü terk edilmiş bir ev izlenimi verse de birilerinin burada yaşadığına inanıyordum.

Elimi yavaşça zile götürdüm. Raziye Teyze'nin tekrar bana kapıyı açmasını umdum içimden. O sımsıcak gözleriyle beni karşılamasını... Enes'in içeri girdiğimde oturduğu koltuktan arkasını dönüp bakmasını istedim. Masada sessizce yediğimiz yemekleri yemeliydik belki de yeniden. İçim burkuluyordu. Kapı açılmayınca bir kez daha bastım. Ardından bir kez daha... Sessizlikten başka bir yanıt alamadım. Sessizlik gözlerimi yaşa boğdu.

BELAGATWhere stories live. Discover now