Uzatmalar

By heyoscar

48.3K 3.1K 8.1K

"Uzatmalara oynuyormuş gibi hissediyorum. Öyle boş, öyle amaçsız. Sadece çabalıyorum." "Uzatmalarda da maçı k... More

+1
+2
+3
+4
+5
+6
+7
+8
+9
+10
+11
+12
+13
+14
+15
+17
+18
+19
+20
+21
+22
+23
+24
+25
+26
+27
+28
+29
+30
+31
+32
+33
+34
+35
Final

+16

993 71 245
By heyoscar

Medya birtanecik Pablocuğum

Masumiyet. Saner'i en iyi anlatan kelime buydu. Geri kalanların hepsini bastıran, kimi zaman onu zor durumlara düşürecek özelliği, karakterinin yapı taşı, masumiyet.

Yanımda oturmuş gösterdiğim fotoğrafa bakarken düşündüğüm şeylerle yüzüme bir tebessüm yerleşmiş, onu izliyordum. "Sosyal medya hesabı açmam gerekecek mi?" diye gülerek kafasını kaldırınca yakalanmanın utancıyla bakışlarımı kaçırdım.

"Hala nasıl olmadığına şaşırıyorum. Takımdaki herkes takip eder, fenomen olabilirsin."

"Biliyorum. Buraya ilk geldiğimde hayallerimden biriydi açıkçası." Kendi kendine kıkırdadı, her defasında gülüşüyle kasılı bedenimi nasıl gevşettiğini bilmeden. "Ama her geçen gün senin sosyal medyadan, aldığın mesajlar, gönderilen fotoğraflar, aklıma gelmeyen daha birçok nedenden dolayı nefret ettiğini görüyorum. Açmak için bir sebep görmüyorum o yüzden."

Yüzüne daha rahat bakabilmek için elimi çeneme yasladım farkında bile olmadan. Beni gerçekten iyi takip ediyordu. Sebebini bilmiyordum ancak öğrenmek istediğimden de emin değildim. "Doğru bir karar," dedim sessizliğin uzamaması için.

Ufacık gülümseyip telefonumu geri uzattı. "Ben kahvaltı hazırlayayım. İstediğin bir şey var mı?"

Sen, demek için açılan ağzımı şaşkınlıkla kapattım. Benden habersiz işler yapmaya kalkıştığı için beynime kısaca söverek "Yok," dedim.

Elimdeki telefona döndüm tekrar. Çattığı kaşlarının tamamladığı ciddi ifadesiyle maçı izlerken ne kadar da güzel çıkmıştı. Yapılan yorumların da neredeyse hepsi bana katılıyordu. Kalanlarıysa kim olduğunu, neden saha içinde oyuncularla konuştuğunu, özellikle bana sarılma sebebini merak edenlerden oluşuyordu.

Beni ilgilendiren her ne kadar fazla güzel görünse ve viral olsa da bu fotoğraf değildi. Takımın hesabına yükledikleri, ikimizi içeren fotoğraftı. Ben kameraya poz verirken Saner, Jose'yle konuşuyordu. Dikkatimi çeken tek nokta Saner'in eliydi. Jose'yle muhabbet içerisindeyken kayıtsızca belime bağladığım formayı tutuyordu. Belki amacı düşündüğüm şey değildi, sadece beni gözden kaybetmemek için refleks olarak tutmuştu. Ya da ortama yabancı olduğu için tanıdık tek kişiye tutunmak istemişti. Birden çok sebep bulabilirdim ama hepsi birbirinden masum, samimi geliyordu.

Kulağıma kapı zilinin sesi değince telefonumu bıraktım, Saner'e "Ben bakıyorum," diye seslenip.

"Günaydın!"

"Hala aksanın var."

"Senin için Türkçe öğrenmeye çalışmama, gün doğar doğmaz onca yol gelmeme ve beni gördüğüne sevinmiyorsun, buna mı takılıyorsun gerçekten? Nankörsün." Küstah bir bakış atıp yanımdan geçti.

"Sana da günaydın," diye Türkçe bir şekilde karşılık verdiğimde anında yumuşayıp güldü.

"Neyse. Saner'e söyle hiç kahvaltı hazırlamasın. Bugün benimlesin."

"Neden?"

Absürt bir soru sormuşum gibi anlamazca baktı. "Bugün yemek var. Unuttun mu?"

Zorlama bir gülüş kapladı suratımı. Unutmuştum tabii. "Hayır, unutmadım."

"Takvimine de mi eklemedin? Aklın nerede senin?"

Saner'e doğru yönelen bakışlarımı son anda tekrar Pablo'da topladım. "Yemek akşam ama."

"Yani? Akşamında görüşeceğimiz günü beraber geçirmeyelim mi?"

"Öyle demedim de..."

"Oyun bozan olma ve benimle gel."

Elindeki havluyla mutfaktan bizi izleyen Saner'e döndüm yenilgiyle. "Ben Pablo'yla gidiyorum. Akşam bağış yemeğimiz var, geç gelirim."

Pablo'yla ilk tanıştığımız sıralar aç, kimsesiz, evsiz insanlara bağış yaptığını okumuştum. Pablo da doğrulamıştı. Ben de dahil olup yardım etmek istediğimi söylediğimde suratında oluşan mutluluğu hala unutamıyordum. Sonrasında bununla da kalmayıp birçok şirketle anlaşarak, paraların nereye gittiğinden ihtiyaç sahiplerine neler verildiğine kadar yaptıkları her şeyi de bizzat takip ederek, yemekleri biz vermeye başlamıştık. Saner de bunlardan haberdar olduğu için soru sormadı, kısaca kafa salladı. "İyi eğlenceler."

Kapının önünde araba arayan gözlerim aradığını bulamayınca Pablo'ya döndü. Sırıtarak baş parmağıyla arkasını gösteriyordu. Motor sevmezdim ki ben. "Herkes görür."

"Birincisi kask takacağız. İkincisi zaten herkes arkamızdan konuşuyor, motora binince yeni bir şey olmayacak yani." Kaşlarını onay beklercesine kaldırıp kask uzattı.

Düzenli bakım yaptırdığını bildiğim, az önce bir tanesinden çıkmış gibi parlak duran beyaz motoruna dokundu elim. "Sadece motorun çok güzel olduğu için kabul ediyorum."

"Evet, evet," dedi dalga geçer bir ifadeyle.

Kaskımı takıp motora bindiğim an aklıma gelen soruyla omzunu dürtüm. "Bu motordan çok az üretildi, değil mi?"

Kafasını tam çevirmeden cevapladı. "Evet."

"Ve sen sosyal medyada motorunu paylaşıyorsun?"

Sonunun nereye varacağını anlamış gibi kaskın içinden boğukça güldü. "O zaman insanlara konuşacak malzeme verelim." Ağzımı açmama izin vermeden motorun tanıdık sesi ilişti kulağıma. Tek yapabildiğim Pablo'nun beline sarılmak olmuştu. Akşam bunun haberlerini okuyacağımı nedense kestirebiliyordum.

"Gerçekten tekneye mi bineceğiz?"

İçinde onlarca partiye katıldığım, bir tane kendime almayı düşündüğüm ancak kullanmayacağımı bildiğim için kiralamakla yetindiğim, üstümüzde yükseldiği hissine kapıldığım görkemli teknesinin merdiveninde durup bana döndü. "Akşam çok işimiz var, öncesinde biraz rahatlayalım dedim."

"İyi demişsin," diye kendi kendime mırıldanıp peşi sıra tırmandım. Doğruca dümene geçince kaşlarımı olanca gücümle çattım. "Nereye gidiyorsun?" diye korkuyla koşuşturdum arkasından. Korkuyordum çünkü bana tekne sürmek istediğini birkaç defa söylemişti, o anın şu an olmasını istemiyordum zira akşam gitmemiz gereken bir yemek vardı.

"Kaptan benim," dedi kafasına kaptan şapkasını geçirip şirince gülümseyerek.

"Şirinliğin ölmemizi engellemeyecek," diye telaş içinde söylendim.

"Yavaş konuş, Türkçem o kadar iyi değil."

"Bizi öldürmemeye çalış, başka bir şey istemiyorum."

"Haksızlık ediyorsun." Cevap vermeyip arkasında durmaya devam ettim. İstemsizce omzuna giden elimi çekmedim, Pablo kısaca bana döndüğünde de bakışlarımı önümüzde uzanan sudan çevirmedim.

"Bu kadar korkma. Uzun zamandır eğitim alıyorum ben. Ehliyet bile aldım."

"Umarım iyisindir," dememle teknenin hareket etmesi ve Pablo'nun omzundaki elimi sıkmam bir oldu.

"Omzum bana lazım." Tuttuğum nefesimi bırakıp teknenin ön kısmına ilerledim. En uca ilerleyip arada suratıma sıçrayan su ve soğuk havanın karşısında gözlerimi kapadım. "İntihar edecek bir şey yok bence."

Yanıma gelip dirseklerini tırabzana dayadı. "Daha ilk sürüşünde oto pilot mu kullanıyorsun?" Açıkçası rahatlamıştım, oto pilota, dikkati çabucak dağılan Pablo'dan daha çok güveniyordum.

"Ufak bir hilenin kimseye zararı olmaz."

Kısa süreliğine telefonunun ekranını açınca üsteki tek kişiden gelen bildirimler çarptı gözüme. "Yeni birisi mi var?"

Telefonunu kilitleyip önemsiz der gibi havada salladı. "Arkadaşım konuş diyor ama tercihim ünlülerden yana." Kolay kolay kimseye güvenmiyor oluşunu anlıyordum, eşcinsel bir futbolcuydu. Yönelimini açıklamış oluşu basına sızacak tüm tehlikelerin önüne geçmiyordu. Telefonu numarası, konuşmaları, birisiyle arasında bir şey olursa ilişkileri, fotoğraflar, her türlü şeyi hala bir risk meselesiydi. Ünlülerin birisine güvenmesi tamamen risk meselesiydi.

Zaten onunkine temas etmekte olan kolumu hafifçe iterek dürttüm. "Tercih ettiğin bir ünlü var mı?" Omzunun üzerinden bana bakmayı bırakıp gülümseyerek önünde uzanan açıklığı izlemeye koyuldu. "Cevap vermeyecek misin?"

Kaşlarını kaldırarak "Akşam bağış yapacak ünlüler," dedi sesindeki bariz alayla. "Saner'le nasıl gidiyor?"

"Saner mi?"

"Ona karşı bir şey hissetmediğini söyleme."

Neden söylemek istemediğimi bilmiyordum. Sevişmeye devam edebilmek için miydi? En son ne zaman sevişmiştik onu bile hatırlamıyordum. Belki de Saner'le aramızda bir şey olmama, hiç değilse yakın zamanda, ihtimali olduğu içindi. Lakin karşımda yeşil, merakla kısılmış gözleriyle, kıvrık, uzun kirpikleriyle, uzamaya başlamış saçlarıyla, tüm güzelliğiyle benden cevap beklerken dudaklarım benden bağımsız hareket etti. "Sevmiyorum, ondan bahsediyorsan. Aşık değilim."

Kısaca yüzümü inceledikten sonra tekrar kaptan koltuğuna ilerledi, arkasında bakakalan beni bırakıp. "Bence yeterince ilerledik," der demez tişörtünü bir çırpıda çıkardı. Teknenin kenarına yaklaşıp bana baktı. "Geliyor musun?"

Enerjisinden bıkmış bir göğüs geçirip tişörtümü yerle buluşturdum. Kafasını bir yere çarpmasından ya da suya yanlış bir iniş yapmasından korktuğum, iki takla içeren meşhur atlayışını sergiledi. Sudan kafasını çıkarıp beklenti içinde bana bakınca onun iniş yaptığı yerden biraz daha uzağa atladım. Yüksekliğin karnımda oluşturduğu heyecanın etkisiyle su içerisinde beklemek istedim. Bu yüzden kısaca soluklanıp tekrar daldım. Güneş ışınlarının suyun üstünde kırılışını izledim, gözlerimin yanmasını, beni üste çıkarmak için uğraşan tuzlu suyu, nefes almamı isteyen ciğerlerimi umursamadan.

Pablo beklemekten sıkılmış gibi suya dalıp karşıma geçti. Dalgalı, kıvırcık bile sayılabilecek saçları yavaş hareketlerle salınıyor, kıstığı gözleriyle çok sevimli duruyordu. Gülersem su yutacağımı bildiğim için gülümsemekle yetindim. Suratına bir tebessüm yayıldı, aramızdaki kısa mesafeyi elini belime koyup bedenimi kendine çekerek kapattı. Bunu bekliyormuş gibi ellerimin birisini boynuna yasladım. Aklıma Saner geldikçe çekilmek istiyordum ancak Pablo'nun cazibesi fazlasıyla ağır basıyordu.

Öpmek için eğilince şerefsizin teki olduğumun bilincinde olarak yine de engel olacak bir harekette bulunmayarak kendimi ona bıraktım.

Bu bölümü ben değil Pablo'ya olan libidom yazdı

Arkadaşlar şuna bakar mısınız ya bakın bakın

Continue Reading

You'll Also Like

377 77 6
Atlantis Prensi ve bir deniz erkeği olan I Kim Taehyung, neşe ve müzik dolu hayatını yaşamaya devam ederken, Okyanusun sularında, derinliklere süzüle...
130K 11.5K 66
Yıl 2050 İnsanlığa yön verecek deneylerin her geçen gün daha da artması sonucu başarısız olarak tanımlanan deneyler imha edilmeye başlanmıştır. Magn...
646 65 10
"Bazen yürüyüşe çıkıyorum geceleri. Talihsiz caddelerde şans kovalıyorum bir sokak kedisi gibi. Biri görür de belki nasıl olduğumu sorar diye umutlan...
403K 27.2K 103
"Kendimi buradan daha iyi hissettiğim bir yer yok ki." durdu ve düzeltti "Kendimi yalnız hissetmediğim tek yer burası." 《Serinin ikinci kitabı》 •'Yar...