Uzatmalar

By heyoscar

47.7K 3.1K 8.1K

"Uzatmalara oynuyormuş gibi hissediyorum. Öyle boş, öyle amaçsız. Sadece çabalıyorum." "Uzatmalarda da maçı k... More

+1
+2
+3
+4
+5
+6
+8
+9
+10
+11
+12
+13
+14
+15
+16
+17
+18
+19
+20
+21
+22
+23
+24
+25
+26
+27
+28
+29
+30
+31
+32
+33
+34
+35
Final

+7

1.4K 95 269
By heyoscar

Feza sakal bırakırsa ne olur isimli görsel medyada sizlerle

"Mumu üfle!"

"Önce dilek tut!"

"Acele edin. Pasta yemek istiyorum."

"Bekle! Fotoğraf çekmeliyiz!" İnsanlar olabildiğince yanıma yaklaştılar. Beşinciden sonrasını sayamadığım kadar el omuzlarımdaydı şimdi. "Gülümseyin!" Kameraya bakıp gülümsedim.

Birkaç kişi karşımda ellerinde telefonlarıyla diz çöktü. Anlaşılan takımdakilerin ve sevgililerin sosyal medyaları benimle dolu olacaktı bugün. "Dilek tut," diye uyardılar yeniden.

Derin bir nefes çektim içime. Kafamı kaldırıp etrafı izledim kısa bir süre. Pamir kucağındaki bebeği ve ona yaslanmış Christine ile gülümseyerek bana bakıyordu. Biraz ilerilerinde Pablo duruyordu. Oturduğu yerden sahte gözyaşlarını siliyordu. Babaannemin vefatının üzerinden bir ay geçmişti ve bu süre zarfında benimle o kadar ilgilenmişti ki istemsizce yakın arkadaş olmuştuk. Halimden memnundum, bebeğiyle ilgilenmesi gereken Pamir dışında yakın bir arkadaşım olması güzeldi.

"Bıçak! Bıçağı unuttuk. Birisi bıçak getirebilir mi?" İstek üzerine ayaklanan Saner'e takıldı bakışlarım. Teklifimi reddedip hemen başlamıştı işine. Dikkatinin dağılmasını istediğini söylemişti. İşinde fazla iyiydi, babaannemin neden onda bu kadar ısrar ettiğini her geçen gün daha iyi anlıyordum. İhtiyacım olan şeyleri ben daha ağzımı açmadan anlıyordu. Elinin lezzetiyse tüm yeteneklerini gölgede bırakır nitelikteydi. Her yemekte yeniden sekiz yaşındaydım sanki. Yemek yapmayı babaannemden öğrendiğinden tarifler hala ilk günkü benliğini koruyordu.

Yeniden pastama döndüm. Mutluluğumun devam etmesini istiyordum sadece. Tek dileğim buydu.

Herkes daha fazla fotoğraf ve video çekmek için dağılırken omzuma bir kolun dolandığını hissettim. "Beğendin mi partini?"

"Fena değil," dedim dudağımı bükerek.

Kaşlarını çattı ama gülümsemekten alıkoyamıyordu kendisini. Oyuncu bir küslük takındı. "O kadar çabalamıştım ama. Hiç değilse bir öpücük koparırım diye düşünmüştüm."

Ağzım açılırken omzumu silkerek kolundan kurtuldum. "Sessiz ol. Yanlış anlayacaklar."

İnatla gülümsemeye devam ediyordu. "Neyi yanlış anlayacaklar? Tamamıyla masum, arkadaşlıktan öte olmayan, yanaktan, ufak bir öpücüğü mü?" Saner'in uzattığı tabağı tebessüm ederek alıp tekrar Pablo'ya döndüm. "Ayrıca buradakilerin sana birisini ayarlamaya çalışmasına bizzat şahit oldum."

Gözlerimi devirdim, neden hala yerde oturduğumu anlamayıp ayaklanırken. "Gözlerinin önünde flört etmek olmaz ama." Pamir'in yanına yönelirken peşimden geldi.

"Flört mü ediyoruz?" dedi gülerek. Kafamı eğdim pişmanlıkla. Benimle uğraşması için zorluyordum resmen. "Flört ediyor olsak bile neden etmeyelim? İnsanlar sevgilileriyle burada ve dakika başı öpüşüyorlar."

Haklı olmasının bozuntusuyla söylediklerini cevaplamamayı seçerek Mete'yi almak için izin istedim Pamir'den. "Doğum günü çocuğuna hediye olarak bebeğimi veriyorum. Hepiniz şahitsiniz, hediyemi aldım," dedi Pablo ve Christine'e hitaben.

"Evde de böyle mi?" dedim Christine'e, Mete'ye tutması için parmağımı uzatarak.

"Daha kötü," dedi bıkkınlıkla. Pamir şaşkınlıkla ona bakınca güldü bu sefer. "Seni böyle sevdim ama," dedi şirince, yakasından tutup yanağından öpmeden önce.

"Hediye istemedim ama Mete'ye hayır diyemem," dedim kucağımdaki minik bedeni sıkmamak için kendimi tutarken.

Pablo Mete'yi güldürmek için suratını şekilden şekle girdirince Mete'den çok ben güldüm. Omzuma vurdu hafifçe. "Gülme."

"Gülmemiz için yapıyorsun sanıyordum."

"Senin gülmen için değil. Senin gülmeni isteseydim emin ol bununla yetinmezdim."

Kaşlarımı çatarak ama gülmeye çalışarak baktım. "Hala sevişmemiz gerektiğini mi düşünüyorsun?"

Kafasını bir tarafa yatırdı. Kıstığı gözlerle kısa bir süre düşünür gibi arkama baktı. "Düşünmüyor değilim. Ama ondan dolayı söylemedim."

İnanmadığımı büktüğüm dudaklarımla belli ederek kafa salladım. Pablo yeniden ağzını açacağı sırada Pamir gülerek telefonunu uzattı. "Oflaz seni paylaşmış."

"Ve hala aranızda bir şey olmadığını iddia ediyorsun," diye mırıldandığını duydum Pablo'nun. Mete'yi tutması için ona uzattım ama omzumun üstünden eğilip baktığım şeye eşlik etmeyi de unutmadı.

Sıkıntıyla iç çekip paylaştığı şeye baktım.

Antrenman esnasında birlikte çekildiğimiz bir fotoğrafı, yanına da attığı gol sonrası sevincini koyduğu bir gönderiydi.

Doğum günün kutlu olsun @ fezaselman . Bu gol senin içindi.

"Bu ne şimdi?" diye kendi kendime sordum, inanamayarak. Pamir'e telefonunu uzatıp kendi telefonumu aldım elime. Gönderinin altına kısa bir teşekkür notu bırakıp rehberde Oflaz'ın numarasına tıkladım. Pablo'nun hala omzumun üzerinden izlemekte olduğunu görünce onaylamayan bakışlarla uzaklaştım yanlarından.

Telefon üçüncü çalışında açıldı. "Doğum günü çocuğu," dedi neşeyle.

"Gönderin için teşekkür ederim, gerçekten ama bir hikaye yeterli olurdu."

Onunkine karşın sesim daha düz çıktığı için neşesi biraz uzaklaşmıştı. "Sana doğum gününü sorduğum günden beri doğum gününe maç denk gelmesini umuyordum. Yani yaklaşık sekiz aydır. Yeni bir plan değil." Bir süre ses çıkarmadan yeri izledim. Amacını anlamıyordum. Tabii ki attığı golü doğum günü olan bir arkadaşına adaması normal, hatta çok hoş bir hareketti. Ama biz sıradan arkadaşlar değildik ki. Hoş, ne azı ne fazlası, sadece arkadaş diyen de bendim gerçi. "Feza sen benim için gerçekten değerli bir arkadaşsın. O yüzden sadece o gün duracak bir hikaye atmak istemedim." Pamir'in de doğum gününü gönderi atarak kutlamıştı. Bunda büyütülecek bir şey var mıydı, emin değildim aslında.

"Teşekkür ederim tekrar," dedim iyice sakinleştiğimden emin olunca. Anın heyecanıyla gereksiz çıkışmıştım, sonradan farkına varıyordum.

"Yüz yüze kutlayamadığım için üzgünüm ama doğum günün kutlu olsun. Gerçekten tanıdığım için çok mutlu olduğum bir insansın."

Yüzüme bir gülümseme otururken eğdiğim başımı kaldırdığımda Mete'yle oynayan Pablo takıldı gözüme. Kucağında hızlı ama kısa hareketlerle oradan oraya sallıyordu. Kaldırdığı kaşlarıyla Mete'ye bir şeyler söylüyor, söylediği şeye bir cevap alıyormuş gibi memnuniyetle gülüyordu sonra. Christine'e bir şey söyleyeceği sırada göz göze geldik. Gülümsemesi büyüdü benden karşılık alınca.

"Sen de benim için öylesin. Üzülme bu arada. Maçın olduğunu biliyorum. Golünü izleyemediğim için ben üzgünüm asıl."

Karşı taraftan bir kıkırtı geldi. "Eh, fazladan bir amacım olunca gol atmak daha kolay oluyor."

"Flört etme," diye sesimi ikaz edercesine yükselttim ama oyuncu tavrımı da bırakmadım. Evet ayrılmış olabilirdik ama o kadar flörtöz bir insandı ki karşısındaki çok itici bulmadığı sürece istemsizce eşlik ediyordu ona.

"Tamam, tamam etmiyorum," dedi mutluluğu azalmadan. "Mete nasıl?" Birbirimizin hayatına dair sorular sormayı yakın bir zamanda bırakmıştık. Ne o benim yaşadıklarımı merak edip bana yetişmeye çalışıyordu ne de ben bir şeyler öğrenmek için bir çaba gösteriyordum. Önemli olaylar olursa bunu zaten Pamir aracılığıyla er ya da geç öğreniyorduk. Artık ne zaman konuşsak kısa bir selamlaşma ve hal hatır sorma faslından sonra konu Mete'ye geliyor, sonra kapanıyordu.

"İyi. Partilerle arası iyi."

"Desene Pamir'e çekmemiş," dediğinde kahkahamı bastırma gereği duymadım.

"Pamir duymasın."

"Hak vermeyeceğini sanmıyorum. Christine her zaman daha iyi olmuştur bu konuda."

Doğru söylüyordu aslında. Pamir partilere katılsa da bunu çok istediği için değil, formalite icabı yapardı genellikle. Ona göre içinde Christine olmayan partinin tadı çıkmazdı, bu yüzden partilere gerek duymazdı. "Evet, öyle."

"Peçete alabilir miyim?"

Salonun bir ucundan yükselen sese hızla yönelen Saner'in yorgunluğunu görünce konuşmayı bitirmeye karar verdim. "Ben partiye dönsem iyi olacak."

"İyi eğlenceler."

"Teşekkür ederim." Telefonu cebime koymaya çalışırken Saner'e yönledim. Bardağını ona uzatmış birisine istediği şarabı doldurup geri verdim. "İyi misin?"

Büyümüş şaşkın gözleriyle baktı. Hala ona yardım etmeme, etmek istememe anlam veremiyordu. "İyiyim, iyiyim. Sen eğlenmene bak."

"Bu benim partim, dolayısıyla dağınıklıkla ilgilenmek benim de sorumluluğum," dedim gülümseyip kısaca sırtına vurarak. Kafasını eğip yüzünde bir saniyeliğine yakaladığım tebessümü sakladı ellerini arkasında birleştirirken. Fazla gülümseyen birisi değildi. Bu yüzden onu gülümsetmeyi seviyordum. Ayrıca yakışıyordu. "Rahatsız eden birileri yok, değil mi?"

Bir keresinde takımdan birkaç kişi evime misafirliğe gelmişti. Kız arkadaşları da beraberlerinde gelmişlerdi. Bana bakışlarından anladığım kadarıyla sebebi sevgililerine ilgi duyup duymadığıma kendi gözleriyle bakmaktı. Oysa ki içlerinden bir tanesi benim birisinden hoşlanmam suçmuş gibi gelip beni gözetlemesine rağmen sevgilisinin yanında başka birisine asılmıştı. Başka birisinden kastım Saner'di. Evet, ciddi anlamda hoş, tazrı çok güzel, havalı bir insandı, kesinlikle bir hizmetçi görüntüsü yoktu, evime gelip onu gören çoğu kişinin sorduğu ilk soru da "Sevgilinle mi yaşıyorsun?" oluyordu ama bu benim evimde, erkek arkadaşının yanında birisine asılmanın yanlışlığını örtmeye yetmiyordu.

"Hayır, yok."

"Emin misin? İspiyonlamak sayılmaz bu, ondan çekiniyorsan," deyip ifadesini anlamaya çalıştım ama başını iki yana sallamakla yetindi. "Peki o zaman." Birileri seslenene ya da Saner gitmek için hareketlenene kadar farkında olmadan onu izledim. Etrafımda güzel insan çoktu ama onun kadar masum görünen ve öyle olanı yoktu. Her sabah uyandığımda onu masayı hazırlarken veya çoktan hazırlamış, elinde kahve bardağıyla beni beklerken bulmaya alışıyordum artık. Bana hizmet etmesi garip geliyordu ancak Saner konuya öyle bakmamamı, onu sadece bana yardım eden bir arkadaş olarak görmemi istemiş, az da olsa rahatlatan bir bakış açısı sunmuştu. "Bak, bir ev paylaşıyoruz. Ev arkadaşı gibi. Sen evin sahibisin, ben de yemekten ve temizlikten sorumluyum," demişti.

Yalan söyleyemeyecektim, hayatıma girdiğinden beri her şey çok daha güzel hale gelmişti. Öncesinde düzenli çağırdığım temizlik şirketi vardı, istediğim zaman dışarıdan yemek söylüyordum, kıyafetlerimin çoğu kuru temizlemeye gidiyordu lakin bu faaliyetlerde samimiyet, hayat eksikti. Evim eskiden de boş olmuyordu, Pamir gelip gidiyor, o zamanlar çok tanışık olmadığım Pablo da ara sıra beraberinde geliyordu ancak şimdi evimde devamlı kalan bir insan vardı. Neredeyse her şeyi birlikte yapıyorduk. Ev arkadaşı gibi, demişti Saner ama bu tanım bana eksik gelmeye başlamıştı.

"Feza! Bir saniyeliğine gelir misin?"

Martin'e biraz beklemesini işaret edip tekrar Saner'e baktım. "Yardıma ihtiyacın olursa seslenmen yeter. Ciddiyim bu konuda." Elimi dinlendirdiğim omzunu hafifçe sıkıp uzaklaştım yanından.

x

"Ciddi soruyorum, partiyi beğendin mi?"

"Ciddi cevap veriyorum, beğendim," dedim gülerek. Kaçıncı defa sorduğunu unutmuştum. "Neden bu kadar endişelisin ki?"

Koltukta yanıma yerleşti. Önünde birleştirdiği ellerine baktı. "Çünkü ilk defa birisi için parti veriyorum."

"Hiç parti vermedin mi?" dedim inanamayarak kaşlarımı kaldırırken.

"Kendim için, elbette. Ama başkası adına ilk defa. O yüzden biraz gerginim."

Elimi dizine koyup kafamı salladım. "Parti güzeldi. Beğendim. Parti sevmeyen bir insan olarak bunu söylemem kayda değer bence."

"Bir dakika, parti vererek kötü mü yaptım?"

"Hayır, hayır," dedim eğlenceyle başımı arkaya atıp. "Bugün benim doğum günüm. Sen yapmakta ısrar etmeseydin ben düzenleyecektim partiyi. Yılda bir parti vermeyi seviyorum."

Biraz sessizce etrafı izledikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi yerinden kalktı. "Hediyemi vermedim!"

"Parti verdin ya zaten," diye arkasından bağırsam da umursamadan salondan çıkıp elinde paketlenmiş bir tabloyla geri döndü. Suratındaki gergin gülümsemesiyle bana uzattı hediyesini. "Teşekkür ederim," dedim parmaklarım hediyeyi saran paketi açarken.

Omzuma hafifçe vurup tırnaklarını dişlemeye başladı. "Önce hediyene bak."

Mavi paketi dikkatle bantlandıkları yerden açtım. Arada dönüp Pablo'ya baktığımda zorlukla sırıtıp tekrar önüme döndürüyordu. Onun için hediye almanın ve beğendirmenin bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum.

Eski takımımın, içinde benim de bulunduğum, fotoğrafını çerçeveli görünce özlemle alt dudağımı dişledim. Sezon başında tüm takım antrenman sahasının ortasına dizilip fotoğraf çekilmiştik, her takımın yaptığı gibi. Ortalarda bir yerde suratımı gördüm. Ağzımdan bir kıkırtı kaçtı. Üzerinden iki sene geçmişti ama ne kadar küçük görünüyordum.

Fotoğrafı incelemeye devam ettim. Gerçekten büyük bir çerçeveydi dolayısıyla oyuncuların tek tek imza atması hatta bazılarının bir şeyler yazması için yeterli alan vardı. 'Ünleniyorsun, bizi unutma,' yazısının üstünde gezdirdim parmağımı. Vefasız davranıyor olabilirdim ama unutmamın imkanı yoktu.

"Ayrılığının ani olduğunu ve doğru düzgün veda edemediğini söylemiştin."

"Ne zaman?" dedim öyle bir an hiçbir şekilde kafamda canlanmazken. Omuz silkti sadece. Aklımda bile kalmayacak derecede önemsemeden söylediğim bir cümleyi unutmayıp böyle bir hediye için uğraşması... "Pablo..." Ne diyeceğimi bilemeyince bir şey demeyip sarılmaya karar verdim. "Çok teşekkür ederim. Bunun benim için anlamını tahmin bile edemezsin."

"Mutluysan mutluyum."

Geri çekildiğimde söylediği cümleyle hareketsiz kalıp minnetle onu izledim. "Çok iyi bir arkadaşsın."

"Çalışıyorum."

Hediyeyle bakışmayı bırakıp tekrar ona döndüm. "Tekrar sevişme olayında ciddi misin?" Pablo'ya karşı hala bir şey hissetmiyordum. Arkadaştan öte değildi. Ama, özellikle son zamanlarda, fazla çekiciydi. Sebebini bilmiyordum. Belki yakınlığımız, bana karşı gösterdiği duyar hoşuma gidiyordu. Belki Oflaz'dan sonra kimseyle, bilinçli bir şekilde, birlikte olmadığım içindi. Belki de Pablo'nun da merak ettiği gibi yaşadığımız şeyi ayık kafayla yaşasak nasıl olurdu, onu öğrenmek istiyordum. Lakin yanımdayken, konuşurken, umursamazca bana sarılırken, özellikle baş başayken tek istediğim kendime çekip öpmek oluyordu.

Kaşları çatıldı ama yakışıklı suratı kasılmadan gülümsemeye devam ediyordu. "Ciddi olmadığım bir şeyde neden bu kadar ısrar edeyim ki? Biliyorum bu konuda sürekli şaka yapıyorum, bu yüzden ciddiye almıyor olabilirsin. Sevgili olalım diye tutturmuyorum bu arada, sadece tekrar, farkında olarak denemek istiyorum. Yani yanlış anlama, istemiyor olabilirsin ve kesinlikle seni zorlayamam. Hatta istemiyorsan bundan sonra bu konuda hiçbir şey, bir espri dahi yapmayacağım, söz."

Kararlı bir ifadeyle kafasını sallayıp bana bakınca uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yaptım. Öptüm.

Birazcık Pablo serpiyorum şuraya çünkü aşık olmuş olabilirim







Continue Reading

You'll Also Like

241K 15.1K 28
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
275K 16.5K 29
"Çirkin!" "Evlat olsa sevilmez..." "Yüzüne bakamıyorum." "Şunun tipe bak, şeytan çarpmış!" "Sidikli seni." "Aptal!" "Bu çirkinlik doğuştan mı?" "...
376K 24.4K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
231K 14.7K 45
Peki beni neden sevmedin? Ben seni çok sevdim.