Kolej Savaşçıları [Tamamlandı...

By Renkli_Bukalemun_

26.4K 3.3K 269

Hayatta bu kadar salak bir grup tanımışmıydınız? O halde tanışma zamanı! 🙈🙉🙊 Amac sadece salaklardan kurt... More

Tanıtım
İkinci Bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm.
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Korkusuzlara
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dozuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
💕Teşekkürler💕

Yirmi İkinci Bölüm

522 98 3
By Renkli_Bukalemun_


Tamam, senden özür diledi sende kabul ettin.

Kitaplığın arkasından çıkıp Mete'nin oturduğu masaya gidip kitaplarımı sertçe masaya koydum.

Şurda fizik sınavına neredeyse bir buçuk hafta vardı ve ben hiçbir şey bilmiyordum.

Beni gördüğüne şok olmuş gibi "hayırdır?" dedi. Fizik testini gösterip "benim domuzlarımın bir an önce uçmayı öğrenmeleri lazım." kaşlarını çatıp "ama bu gün o domuzlar..." Mete'nin konuşmasını iğrenç bir kız sesi bölünce kafamı kaldırdım. "aaa Ecem, sende mi bizimle çalışacaksın?"

Şok içerisinde Mete'ye baktım. Su, kitaplarını masaya bırakıp şımarık şımarık hareketlerde bulundu. "Ya, ne güzel olur şimdi." hala salak gibi sırıtınca dayanamayıp kitaplarımı bıraktığım gibi kuçakladım. "aslında bakarsan benim domuzlarım kendi başlarında uçabilir."

Masadan kalkınca Mete'nin en azından bir dur demesini bekledim ama... Saderce bir beklenti işte.

Kütüphanenin kapısından çıkacağım zaman yanımda küçük beyaz bir Ecem çıktı.

"Kiminle konuşursa konuşsun bu seni ilgilendirmez Ecem."

Diğer yanımda ise kırmızı bir Ecem çıktı.

"ne demek bizi ilgilendirmez. Tabiki ilgilendirir. O senin grubunda ve senin kuralların geçerli."

Beyaz Ecem, "sen sus! Bak onlar gelip geçici. Zaten kurallara uymayacakları o kapıdan ilk girdikleri günden belliydi."

Kırmızı ise "asıl sen sus! Senin grubundalarsa kurallara uymak zorundalar. Şimdi oraya geri dön ve hadlerini bildir."

Beyaz olan "kapa çeneni!" kırmızı olan "sen kapa çeneni!"

Bir anda beynimin içindeki seslere "ikinizde kapayın çenenizi!" diye bağırdım.

"Ecem, iyimisin ?"

Biricik'in sesi kulaklarımı doldurduğunda hayal ortamımdan çıkıp gerçek yaşama baktım.

Ben buraya ne ara geldim?

Kızlar yataklarından kalkıp yanıma geldiler. Yatakhaneye nasıl gelmiştim?

Elimdeki kitapları Derya'nın yatağına fırlatıp kendimi banyoya attım. Kapıyı arkamdan kilitleyip aynaya bakmaya başladım.

Kafayı yiyeceğim ya! Ya ben o kızı yanında gezdirme diyorum. Hala elindeki tasmayı bırakmıyor. Sinirimi lavaboya kusup elimi yüzümü yıkadım.

Benim domuzların uçmaya ihtiyacı vardı ve uçurmalıydımda. Saçımı tepede bağlayıp banyodan çıktım.

Çok merak ediyorum. Acaba insan gibi oturup iki kelime konuşamayacakmıydık. Her zaman kavga ediyorduk.

Yatağın üzerine fırlattığım kitaplarımı kucağıma alıp sırt çantama koydum. Birkaçını da elime aldım. "Ben kütüphaneye çalışmaya gidiyorum. Ne zaman gelirim bilmiyorum. Görüşürüz"

Kızların ağzından tek kelime bile çıkmadan ben odadan çıktım.

Saat neredeyse 9 olmuştu ve bizim bu saate yurttan çıkmamız yasaktı.

Merdivenlerden hızla inerken gözlerimin önü karardı. Ve ardından büyük bir patırtı koptu.

Merdivenlerden düştüğümü gözlerimi açarak anladım. Ama nedense sert bir yere çarpmamıştım. Biraz kımıldamaya başladığımda neden sert bir yere düşmediğimi anca o zaman anlayabildim.

"Arda?!"

Hızla üzerinden kalktım. "İyi misin?"

Sızlanarak yerden kalkmaya çalıştı. Ben ise telaşla özür dilemeye başladım. "Arda, yemin ederim seni görmedim. Neren acıyor? Nasıl hissediyorsun? Kırık olabilir..." beni susturup "iyiyim Ecem panik yapma." ama nedense gözleri öyle söylemiyordu. "Hayır, iyi değilsin. Baksana acıdan kıvranıyorsun"

Beni dinlemeyip yere dökülen kitaplarımı toplamaya başladı.

"Arda, dur lütfen." telaşla kolundan tutup onu durdurdum. Arda birkaç saniye öyle anlamsızca yüzüme bakıp sonra gülmeye başladı. "Ya Arda çok korktum bir şey oldu diye"

Korkulu gözlerle ona bakmaya başladım. "Niye üçarcasına koşuyordun?" Ah! Tabi ya uçarcasına.

"Çünkü domuzlarıma uçmayı öğretmeliyim."

Anlamamış gibi yüzüme baktı. "Uzun hikaye" deyip yerdeki kitaplarımı aldım. "demek domuzlar. Meraklandım şimdi."

Kitaplarımı kucaklayıp ayağa kalktım. "Nereye bu saate?" çantamıda yerden alıp "fizik çalışmak için okulun yakınındaki Kütüphaneye gidiceğim."

"Yalnız bu saate orası pek sağlam olmuyor. Bende seninle geleyim mi?"

Harika! Sonra ben yakalanırsam seninde başın yansın.

"gerek yok. Ben zaten orda muhtemelen sabahlayacağım." merdivenlere yönelmiştimki arkamdan geldiğini gördüm. "Bak gerçekten gelmemi istersen..." başımı kaldırıp hayır dercesine salladım. "Benimde çalışmam lazım. Sınavlar yaklaştı."

Hayır desemde geleceğini bildiğim için hiçbir şey demedim.

Yaklaşık yarım saat sonra kütüphanedeydik. Yolda gelirken Arda'ya şu domuz saçmalığına bahsettim.

"Boşver, sende başka öğretmen bulursun. Hem sen neden ondan istedinki? O kendini beğenmişin teki."

Arda'ya şaşkınlıkla baktım. Gerçi Mete'de Arda için aynı şeyleri söylüyordu. Anlaşılan ikisi hiç anlaşamıyor.

Bu olayı daha fazla kurcalamadan kütüphanenin en arkalarından gözlerden uzak bir masa seçip oturdum. " Haklısın. Ben niye ondan istediysem." kafama tükürmeye başladım. Kitaplarımı masaya koyup çantamdan diğer kalan eşyaları çıkardım. "Tamam, benim domuzların uçmaya hazır." Arda yanıma oturup kalemi eline aldı.

(Mete Soykan...)

"İstersen okulun yanındaki kütüphaneye gidelim."

Salak kız! Koridorda ikisinin çarpışmasını görünce ağzımdan ilk olarak salk kız cümlesi çıktı. Birde beraber kütüphaneye gideceklerdi.

Tek bırakırım şimdi bunları... Hayır yani anlamıyorum. Bu çocuktaki karanlığı görmüyor mu?  "Hazırsan çıkalım?" Su başıyla onaylayınca okuldaki görevlilere gözükmeden okuldan çıktık.

Başına geleceklerden habersiz bir şekilde onun peşinden nasıl gider?

İnat!

Su ile kütüphaneye varınca onları görebileceğim bir yere geçtim.

Bide bana diyordu, o kızdan uzak dur diye. Asıl kendisine baksın ağzına düşecek resmen.

Su karşı masaya bakıp "AA Ecem ile Arda da burada" elindeki kitapları bırakıp "Bi merhaba dicem" masadan koşup onların yanına gitti. Su gidince bende bir sandalye çekip oturdum. Çok geçmeden Su tekrar yanıma geldi. "Tamam, kaldığımız yerden devam edelim. Şu soruda kalmıştık."

Kitabı önüme uzatıp soruyla ilgilenmeye başladı. Ben ise Ecem'in masasına ölümcül bakışlar fırlatıyordum.

Off! Banane ya! Zaten belasını bulduğunda ağlayacak bir omuza ihtiyaç duyacaktır. Başına geleceklerden Bi haber soru çözüyorlardı.

(Derin Aksoy...)

Dolabımda birkaç bozuk ampulü çıkartıp masanın üstüne koyduk. "Bende dört tane var." Pelin de elindekileri getirip masaya koydu. Elimizde on iki tane ampul vardı. "Tamam, üçer üçer alın. Otuz dakikanız var. Üç, iki, bir."

Hemen üç ampulü alıp Yatağımın üstüne çıktım. Elimde siyah, yeşil, pembe ve beyaz boyalar vardı.

Arada bir kızlarla canımız sıkıldığında ampulleri boyayıp içeriklerine mum koyup odamızı renklerdirirdik. Hepimiz farklı desenlerde bir şeyler yapıp boyacaktık. Telefonumu açıp ilham gelmesi için farklı resimlere bakmaya başladım.

İlk bir tane kedi çizip etrafını farklı renklere boyamaya başladım. Böyle eğlenceli işlerde tabikide hile olmalıydı. Çaktırmadan Pelin'in ampulün baktım. Saçma sapan desenlerde boyamıştı. Biricik'e baktığımda ise ampulü maviye boyayıp üzerine sarı boya ile yıldızlar çizmişti. Kimseden kopya çekemeyince elimdeki boyalarla baktım. Belki ebru gibi bir şey yapabilirdim.

İkinci ampulümüde karışık renklere boyayıp kuruması için cam kenarına koydum. Belki hoş olmamıştı ama benimki hoş değilse onlarınkide olmayacaktı. Pelin'in elindeki çiçerkli ampulü çalıp Yatağımın üsttün çıktım. Ampul daha kurumadığı için bütün boya elimize bulaşmıştı. Elimden hemen ampulü fırlatım. Pelin ise kriz geçirecekmiş gibi üstüme atıldı. "Senin saçını başını yolarım. Bir kez olsun hile yapma ya."

Diğerleri ise bize bakıp kahkaha atıyortlardı. "Özürdilerim. Al benim bu ampulümü zaten boyamayacağım.

Diğer ampulümü ona verip üstümden attım. Yatağıma çıkıp kuruyan ampullerimin içine küçük mumlar yerleştirdim. "Keşke Ecem'de olsaydı."

Derya'ya bakıp "aslında olmasın. Kız ders çalışıyor, biz? Salak saçma şeylerle uğraşıyoruz." mumlu ampulümü odamızdaki en büyük kitaplığın kenarına koyup yaktım. "Hadiyin kuruduysa koyun."

Hepimiz mumlarımızı koyup kitaplığın önünde fotoğraf çektik. "Pelin bunları Efevye at, o da albüme koysun."

(Ecem Seven...)

"Ama ya! Doğru olması lazım."

Sinirlenip kalemi masaya fırlattım. Kalem gazabıma uğrayıp sertçe yere düştü. "Tamam sakin ol şampiyon. Yapacaksın."

Arda kalemi yerden alıp bana tekrar uzattı. "Ben kahve alıp geleyim." kalemi umutsuzca onun elinden aldım. Sandalyesini ses çıkarmamak için yavaşça itti. Arkasından birkaç saniye baktıktan sonra dirseğimi masaya yaslayıp yanağımı avuç içime aldım, ardından derin bir of çektim. Bazen kitabı kafama vurup aklıma girmesi için çabalamak istiyordum.

Kalemi elimde çevirtip kitabın üstüne bıraktım. Canım Arda gelmeden başlamak istemiyordu çünkü on sorunun dokuzuncu yanlış yapıyordum ve o olmadan berlkide o on sorunun on birini yanlış yapardım. Ardanın gittiği taraftan başımı çevirince Mete ile göz göze geldik.

Allahım ne olur bir an önce kurtar beni.

Gölerimi kaçırıp kitaba tekrar baktım. Kalemi yine elime alıp çevirmeye başladım. "Geldim" Ardanın sesini duyunca başımı masadan kaldırıp elindeki iki kahveden bittin aldım. "Teşekkürler" deyip gülümsedim. Kahveyi masaya koyunca yüzümde daha fazla bir gülümseme belirdi. "En sevdiğimden" dedim. Arda da bardağını masaya koyup "biliyorum" dedi.

Ne demek biliyorum?

"Nerden biliyorsun?" diye sordum. "Her gün kantinden alıyorsun. Yanlış anlama seni izlemiyorum. Sadece her gün kantyinde olduğum için görüyorum."

Oh içim rahatladı. Bende psikopat mı acaba diye düşünmüştüm (!)

Bardağımdan yudumlar alıp Arda'yı dinlemeye başladım. Ne zamandır burdayım? Hiçbir fikrim dahi yoktu. Zihnimdeki tek düşünce bu sınavdan en az doksan beş almamdı.

👻👻👻

Bu ne ya! Kapatın şu perdeyi.

Gözüme güneş ışığı vurmaya devam edince yerimde biraz kıvranıp içimden küfürler saydım.

Hala kapatmıyorlar!

Biraz daha kımıldamaya çalışınca...

Bam!

Bedenimin soğuk zemine buluşmasıyla hızla bilincim açtım. Şaşkınca etarafıma baktığımda kütüphanede olduğumu anladım.

Dün birkaç saat daha çalıştıktan sonra Arda'ya gitmesini söylemiştim. Biraz zor olsada onu göndermeyi başarmış ve sabaha kadar çalışmıştım. Yerde birkaç dadika daha durup kendime gelmeye çalıştım. Üzerimde gri bana oldukça büyük olan bir çeket vardı.

Omuzlarımdan çeketi alıp düştüğüm sandalyenin üzerine koydum. Kimin olabilirdi?

Çeketin ceplerine baktım ama bir şey yoktu. Geriye tek çare kalıyordu. Çeketin alıp koklamaya başladım. Koku biraz tanıdık gelsede kimin olduğunu anlayamamıştım. Sandalyenin üzerine tekrar atıp masanın üzerine yayılmış olan kitapları toplayıp telefonumu arka cebime attım.

Çeketi elime alıp kütüphane görevlisine doğru ilerledim. Elimdeki birkaç kitabı gösterip almak istediğimi söyledim. Kadın kitapların çıkışını yaparken elimdeki çekete baktım.

Arda'nın olamazdı çünkü üzerine böyle bir çeket yoktu. Kadına çaktırmadan birkaç kez daha kokladım.

Mete?

Hayır, onun üstündede böyle bir çeket yoktu. Su... Ha! O ölse yine vermez. Etrafıma kaçamak bir göz atıp akşam o saatlerde olan biri var mı diye baktım. Kadın kitapları uzatıp "başka bir şey?" diye sorunca biraz şüphe etsemde "hayır teşekkürler" dedim.

Elimdeki çeketle beraber kütüphanenin kapısını açtım. Aklım çekette takılı kaldığı için bir adama çarpmıştı. "Afedersiniz" deyip hemen geçiştirdim. Adam bana bakıp "önemli değil" dedi.

Yüzüne birkaç saniye bakınca kim olduğunu çıkarmıştım. Adamda benim yüzüme bakıp tanıyınca gülümsedi. Omzuma elini koyup "daha iyisin ya?"

Hemde nasıl.

"Teşekkürler, iyim. Siz nasılsınız?" tekrar gülümseyip "bende iyiyim. O gün aceleyle gitmişsin. Ben kahvaltı edersin diye düşündüm?"

Bu samimiyet... Nereden?

" Arkadaşlarım bekliyordu da ondan. Ama yine teşekkür ederim."

Yüzüme bir gülümseme yerleştirip adamın yanından ayrılmaya başladım. Arkamdan "bence seni üzen arkadaşlarını hayatından çıkarmalısın. Benden bir tavsiye." Arkama dönüp yine gülümseyip hafif eyilerek selam verdim. "Çeketide giyin. Hava soğuk." anlam veremesemde teşekkür edip okulun yolunu tutmaya başladım. Muhtemelen çeket bizimkilerden birinindir.

Kulaklığımı almadığım için bütün yol kendime ve bütün bunlara sebep olan o güne küfür saydırarak okulun önüne gelmiştim ama tabi kader benimde burada tek bırakmamıştı. Okulun hemen bir kolonuna saklanıp babamın... Pardon -alçağın- arabasının gitmesini bekledim.

Umarım başka bir evrende hayatım daha güzeldir.

Kitaplarda ya da dizilerde genellikle zengin olanların hayatları çok mükemmelmiş gibi gösterilir. Sonra - özellikle erkek olanları - sürekli bir kız peşine düşerler ve hayatlarını mahfederler. İşte tam olarak kafayı yediğim noktada budur. Çünkü... Gerizekalı, paran var! Özgürsün! Çık gez ya!

Aşk her şey değildir! İlaç... Hiç değil.

Hayattaki tek derdimiz aşk mış gibi gösterilmesine nefret ediyorum! Keşke benimde tek derdim aşk olsaydı da en azından onun için üzülseydim.

Çantamda telefonumun çığlık atarçasına çalınca düşüncelerim bir an yok olup çantamdan telefonumu çıkartıp açtım.

"Nerdesin? Okula geldim yoksun." telefonumu kulağımdan uzaklaştırıp bir küfür savurdum.

"Provadaydım."

"yine boş boş işlerle uğraşıyorsun. Sınavların yaklaşıyor ona göre."

Tek kelime etmeden telefon kapanmıştı.

Tefonumu çantama atıp okulun kapısından girip direk olarak yatakhanelere çıktım.

Dersin başlamasına on dakika vardı ve benim elimi çabuk tutmam gerekirdi. Hızla ayakkabılarımı çıkartıp odanın herhangi bir yerine fırlattıktan sonra kendimi hızla banyoya atıp hafif bir makyaj yapıp okul formamı giyip şapka koleksiyonum'dan -her zamankinden farklı olarak - pembe bir şapka takıp çantamıda alıp çıktım. İlk ders -tabiki -  fizikti ve bu son dersimizdi. Sınavdan önce.

Koridora hızla inip bizim sınıfa doğru  giderken bizim kaldırma kuvveti sınıfa benden önce girdi. İçimden küfür etmemek için kendimi zorla tutarken  kapının önüne gelip derin derin nefesler almaya başladım. Kapıyı iki kez tıklayıp içeri girdim. "Geç kaldığım için Özürdilerim. Girebilir miyim?"

Somurta somurta evet dedi ve yerime geçtim. Kitaplarımı sıranın üst üne koyup Peline "günaydın" dedim.

Pelin yanında biraz mızmızlansada O da sonunda günaydın dedi. "Evet, bu sizinle sınavdan önceki son dersimiz. Sınav 3 ve 4'üncü üniteden oluşmakta. Elinizden geldiği kadar çok çalışın. Sakın kalmayın, yoksa sorumluluktan asla geçemezsiniz çünkü ben hazırlıyorum."

Harika!

"Pekala, defterinizi açın. Bu işliyeceğimiz konu sınavda yok."

Hoca tahtaya yazı yazmaya başlayınca Pelin bana dönüp haber sunuculuğunu yaptı. "Herkese yepyeni günden merhaba. Umarım pazartesi gününüz harika geçiyordur. Bu gün gündemde matematik ve biyıloji hocalarının yanyana görüldüğü ifşası çıktı. Tabi elimizde kanıtlar yok ama en kısa zamanda bulucaz. Bir diğer konu Fizik hocası. Eğer öğrencilere nasıl işkence edeceğinizi bilmiyorsanız kesinlikle ona sormalısınız. "

Sıranın altından ayağına basıp susmasını istedim. "Duyacak şimdi..."

Duymuştu da.

"Konu hakkında bu kadar tartışmaya ihtiyacınız yok. Ecem bize bu konu hakkında  üstün bilgini göster."

Bu sefer hazırlıklı gelmiştim.

Tahtaya çıkıp beni küçük düşüreceğini sandığı sorunun köklerini okuyup öğrendiğim formülleri uygulamaya başladım. Tabi gönül isterdi ki o dizilerde yada reklamlarda gördüğümüz gibi sorunun cevabı bütün tahtayı doldursun ama öyle olmamıştı. Eşittir işareti koyup tahta kalemini hocaya uzattım. "sizin bilginiz kadar olmasada..." tahtayı gösterip "Benim bildiklerim bu kadar" dedim.

Kalemi elimden alıp "çık dışarı" 

Harika!

Continue Reading

You'll Also Like

543K 20K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
217 92 8
Okullarının başına yıkılması ile kendileri bambaşka yerlerde bulan bir grup gencin hikayesi... !Kesinlikle Hayal ürünüdür! ...
25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
14.2K 791 9
Bu benim yazdığı ilk fantastik hikayem umarım beğenirsiniz. ????????????? Dolunay gece uykuya daldıktan sonra bir rüya görür rüyasında 4 tane kadın d...