Dokuzuncu Bölüm

723 111 1
                                    

Bir hafta sonra...



(Mete Soykan)

"Baba arabayı alacak zamanı buldun"

Kendi kendime söylenip kapının yanındaki vestiyerde asılı olan şemsiyeyi aldım. Dün Ecem aptalı hışımızı  çıkarmıştı. Kapıyı açıp evden çıktım. Aptal diyorum çünkü ne kadar iyi davransamda ona, ondan nefret ediyordum. Kısmen.

Babamın odasındaki arabaların anahtarlarını asılı olduğu dolabı kilitlemişti. Ee haklı ben olsam bende kilitlerdim. Bu aralar yaptığım hız yüzünden gelmeyen ceza kalmamıştı. Babamda bana ders olsun diye anahtarları saklamış.

Şemsiyemi açtım. Evin bahçesinden çıktım. Şöför Ahmet amca bu gün izinli olduğu için yürüyerek okula didicektim. Fazla uzak değildi ama biraz vardı.  Kulaklığımı takıp müzik açtım.

Birkaç metre sonra ana caddeye çıktım. Nedense bu gün İstanbul sakindi. Yollarda pek insan, caddelerde pek araba yoktu. Yağmur şiddetini azda olsa azalttı. Yürüyüşümü hızlandırıp başımı yere eğdim. Genelde önüme bakmak gibi bir sıkıntım vardı. Yerin ayaklarımın altından akıp gitmesini izlemek kadar zevk aldığım bir şey yok.

Farkına varmadan koluma sert bir şey çarptı. Arkamı döndüğümde yere dağılın kitaplar ve bir kız vardı. Yanına telaşla gidip "iyimisin?" dedim. Kızgın olduğu yüzünden belliydi. Başını sallayıp "iyiyim" dedi. Hemen yere dağılan kağıtları ve kitapları toplayıp ona uzattım. "Afedersin, ben biraz dalgındım." kitapları elimden alıp "sorun değil. Bende pek önüme bakmıyordum." Yağmurdan ıslanan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp ayağa kalktı. Baya ıslanmıştı. Kendimi affettirmek için şemsiyemi ona uzatıp "al bunu. Çok ıslanmışsın" kumral, yeşil gözlü bir kızdı. Boyu rahat 1,70 vardır. Saçlarını tepeden bağlamış kahkülleri ise yağmurdan anlına yapışmıştı.

Uzattığım şemsiyeyi elim aldı.              " Teşekkür ederim " acelesi olmalı ki arkasını dönüp hızla yürüdü. Önüme dönüp yoluma devam ettim.

(Biricik Yıldız...)

Kütüphane nöbetçisi olduğum için müdüre hanımın odasından nöbetçi öğrenci yazan kartı boynuma astım. Kütüphane ilk ders ve ikinci ders boş oluyordu. Ama diğer derslerde tıklım tıklım oluyordu.

Kütüphanenin kapısını açıp içeri girdim. Camları açıp içeriyi havalandırdım. Her zaman yaptığım gibi  dağınık olan kitapları düzeltip harf sırasına göre dizdim. Olduğundan daha büyük bir kütüphanemiz vardı. Yaklaşık beş sınıf kadar büyüktü. Merdivene çıkıp en üsteki raflarında tozlarını alıp tekrar indim. Görevli yerime gidip Ecem'den aldığım "siyah ve ötesi " adlı kitabın ilk sayfasından başladım. Ecem bu kitaba deli oluyordu. Neden acaba? Kitapta bir görme engelli kızın hayatını anlattığını söyledi.

İlk teneffüs zili çaldığında birkaç kız girip kitap aldılar. Ardından Kerem geldi. Raflarında birinden mitoroloji kitabı alıp arkadaki kitaplığın yanına oturdu. Kütüphanenin bir ucundan başlayıp diğer ucuna kadar kitaplık vardı.. Bu yüzden Kerem'i göremiyorum. Ders zili çalınca dersleri boş olan birkaç öğrenci kütüphaneye geldi.

***

Üçüncü dersin ortasındaydık ve Kerem hala arkada bir yerde oturuyordu. Kitabın seksen üçüncü sayfasına geçince arkadan gülme sesleri geldiğinde - ve giderek artınca- merakla yerimden kalkıp arkaya gitmeye başladım. Burası bir kütüphaneydi. Ses çıkaranı dışarı atmalıyım. Rafların arkasına doğru gittiğimde vücuduma bir şok dalgası yayıldı.

Kerem ve bir kız birbirlerine sarılmış... Bunu aklımdan bile geçiremiyorum. Hızla arkamı döndüm. Kerem'in kızlarla takıldığını biliyordum ama... Bu kadar ileri gideceğini düşünmemiştim.

Kolej Savaşçıları [Tamamlandı] Where stories live. Discover now