ARAFTA İKİ KİŞİ

By kasinan

2.6M 96.7K 12.9K

More

ARAFTA İKİ KİŞİ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
DUYURU
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10 BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
DUYURU
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
AÇIKLAMA
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
AÇIKLAMA
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. Bölüm
66.BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
DUYURU
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
74. BÖLÜM
VEDA

25. BÖLÜM

30.3K 1.1K 127
By kasinan

Zeynep, karmakarışık olan zihni ve ne olup bittiğini anlama çabasıyla helikopterden korktuğunu bile unutmuştu.

Bir buçuk saat süreyle tek kelime etmeden camdan dışarıyı beton gibi bir yüzle seyretmiş ve düşünüp durmuştu. Kerem, bir yandan onu izlerken bir yandan ne yapabileceğini düşünüyordu. 

Zeynep, yine onu işe karıştırmamak için direnecekti. Ancak bu iş giderek tehlikeli bir hâl almaya başlıyordu. Üstelik içinden bir ses, bu işle düşündüğünden daha fazla ilgisi olacağını söylüyordu. Birisi onu oyunun içine çekmeye çalışıyordu ya da oyun zaten onunla ilgiliydi.

                                XXX

İstanbul’a gelir gelmez Zeynep’in ilk işi Zeliha’yı aramak oldu, hafta sonu olduğu için onunla adli tıpta buluşmasını istemek durumunda kaldı. Arkadaşı durumun aciliyetinin farkında olduğu için onun ricasını ikiletmeden kabul etti.

Zeynep, alelacele evine uğrayıp üzerini değiştirdi ve adli tıbba doğru yol aldı. Kerem, ondan ayrılınca derhal Muhif’le çalışmaya başlamıştı bile. Zeynep’e belli etmese de mektup açacağının onun evinden alınmış olması ve oyunun onun üstüne oynanması bu işin derininde kendisiyle daha büyük bir alakası olduğunu işaret ediyordu.

Evin içini gösteren bir kamera sistemi yoktu, Zeynep’e söylediği gibi ama evden içeri giren herkesin görüntüleri de vardı. Muhif’le baş başa verip bütün görüntüleri inceleyecek ve ilk anda aklına gelmemiş de olsa bunu yapanı bulacaktı.

                                XXX

Zeynep, Adli Tıbba vardığında Zeliha gelmiş, önlüğünü giymiş, bilgisayarının başında çalışmaktaydı. Zeynep’i görünce ayağa kalkıp onu karşıladı.

“Melisa olayı için buradayız değil mi?” dedi.

“Bir bakıma öyle.”

“Ne demek bir bakıma?”

“Zeliha, bak çok önemli bir şey oldu. Şu an için gizli tutuyoruz ama senin bilmen gerekiyor. Derya kayıp!”

“Ne demek Derya kayıp?”

“En son Perşembe günü, Kerem’le röportaj için yalıya gelmişti.”

“Gördüm röportajı, ama sırası değil şimdi diye…”

“Haklısın değil! Neyse oradan çıkınca gazeteye gidip röportajı teslim etmiş ve oradan çıkmış. Sonra kimse haber alamamış!”

“Aman Allah’ım! İyi de bu olayla bağlantısı ne?”

“O gün tesadüfen Melisa’nın öldürüldüğünü öğrendi, yalıda. Gizem olayı için de sıkıştırıyordu beni. Belki de olayın üstüne gitti ve…”

“Anladım, iki olay bağlantılı diyorsun!”

“Olabilir diyorum. Bu iş giderek can sıkıcı oldu. Derya’ya bir şey olduysa…”

“Derya, güçlü kadındır. Olmaz bir şey!”

“Çocuklar iz peşinde ben hemen sana geldim. Melisa işinde yol alırsam Derya ile bu iş kesişecek gibi.”

“Ne bilmek istiyorsun?”

“Elinde ne varsa?”

“İlk olarak kız Gizem’den farklı olarak sadece iki kez bıçaklanmış Akciğere isabet eden darbeyle de ölmüş. Tecavüz veya cinsel ilişki izi yok. Yani Gizem işinden farklı gibi duruyor. Sanki katil, Melisa’yla kişisel bir bağlantı içinde değildi de sadece kızı öldürmesi gerektiği için öldürdü. Mektup açacağı, her iki cinayetin de cinayet silahı % 98 uyumlu. Ancak üzerinde parmak izi yok. Dikkatle silinmiş. Açacak antika.”

“17. yy’da bir Fransız kontuna aitmiş.”

“Sen nereden biliyorsun bunu?”

“Mektup açacağı Kerem Sayer’e ait!”

“Sen ne diyorsun Zeynep! Ama nasıl olur ki?”

“Katil hata yaptı diyorum. Cinayetleri Kerem Sayer’e ihale etmeye kalktı ama kızın öldürüldüğü saatte benim Kerem’le olabileceğimi hesaba katmadı.”

“O zaman katilin Kerem Sayer’le ilişkisi var.”

“Öyle gözüküyor. Onu araştırıyorum zaten. Başka?”

“ Kızın vücudunda Gizem’inkinin aksine savunma yarası veya zedelenme yok. Bu da katili tanıdığı ama onun saldırısına karşı koyacak vakit bulamadığını gösteriyor.”

“Katili tanıdığını nasıl biliyorsun.”

“Sizinkilerin söylediğinde göre kapıda zorlanma yok. Kız, katili eve kendisi almış. Yaraların şekli de adamın kıza karşıdan saldırdığını gösteriyor. Kız ayaktaymış ve adam da karşısında. Bu da konuştuklarının işareti. Kız böyle bir hamleyi beklememiş veya karşı koymaya zaman bulamamış demektir.

Bu arada kızın uyuşturucu testleri de negatif. Yani Gizem’in aksine kız en azından son dönemlerde temiz.”

“Anlaşıldı, çıkıyorum ben şimdi. Yeni bir şey bulursan ara beni!”

“Tamam canım, sakin ol! Göreceksin Derya’ya bir şey olmayacak!”

“Umarım!”

Zeynep, Zeliha’nın yanından hızla ayrılıp arabasına yöneldi. Merkeze gidip çocuklarla buluşacaktı. Araba hareket ettikten kısa süre sonra arkasındaki siyah Toyota’yı fark etti. Araç onu takip ediyor gibiydi. Trafik nedeniyle ve merkeze gitmekte olduğundan aracı atlatmakla uğraşmadı ama gözü dikiz aynasındaydı. Aracın plakası çamurdan okunmuyordu. Özellikle okunmaz hâle getirildiğini düşündü Zeynep. Olabildiğince hızla merkeze vardığında aracın yavaşladığını ama ilerlemeyi sürdürdüğünü fark etti. Otoparkta biraz oyalanıp aracın dönmesini beklediyse de görünürlerde siyah Toyota yoktu. Giderek paranoyaklaştığını düşünüp arabasından indi.

Bölüme geldiğinde Erol Başkomiser, Esra ve Çağatay’ın kendisini beklemekte olduklarını gördü.

Çağatay, Erol Başkomiser’in telefonda Kerem’e anlattıklarını Zeynep’e bir kez daha aktardı. Zeynep gelene kadar, Derya’nın iş arkadaşlarıyla ve bulabildikleri tanıdıklarıyla görüşmüşler ama kimseden bilgi alamamışlardı. Erol Başkomiser

“Bu kızın, erkek arkadaşı filan var mı Zeynep?”

“Benim bildiğim yok! Yani iki hafta öncesine kadar özel biri yoktu. Derya boşanmıştı, ondan sonra da kalıcı ilişkisi olmadı bildiğim kadarıyla. Ama son günlerde biriyle birlikteyse bilemem.”

“Eski kocasını tanıyor musun?”

“Şahsen tanımıyorum ama o da gazeteci. Okan Dayıoğlu. Boşandıktan sonra ara ara görüşürlerdi. Konuştunuz mu onunla?”

“Hayır! Kimse söz etmedi ondan.”

“Tamam, ben ararım. Şimdi en son gazeteden çıkarken mi görülmüş?”

“Evet, gazeteden çıktıktan sonra nereye gitti bilen yok. Evine hiç gelmemiş. Kontrol ettik, posta kutusu doluydu. Eve uğrasa…”

“ Haklısınız Derya, dikkatli kadındır. Posta kutusunu dolu bırakmazdı. Melisa’nın evine baktınız mı, amirim?”

“O niye?”

“Melisa işinin kokusunu aldıysa ilk gideceği yer orasıdır. Hatta güvenlik kayıtları varsa…”

Esra lafa atladı. Bir eli de telefondaydı. “İstetiyorum şimdi, amirim!” dedi.

Zeynep, Çağatay’a dönüp “Melisa’nın evinde neler buldunuz?”

“Pek bir şey bulamadık amirim. Cinayet silahını söyledim size zaten. Kadının ajandasını, telefonunu ve laptopunu aldık. İnceliyoruz ama dikkat çekici bir şeye rastlamadık.”

“Sen ver şu ajandayla telefonu bana!”

“Emredersiniz amirim.” 

Zeynep, telefondaki tüm numaraları, aramaları ve mesajları kontrol etti. Çağatay haklıydı dikkat çekici bir şey yoktu. Numaralar arasında Kerem’in adını görmesi dışında. Arama kayıtlarına baktı. Kerem’le son dönemlerde görüşmesi yoktu ve Kerem doğruyu söylüyordu. Kızı en son, Gizem’in öldürüldüğü gece aramıştı. O geceyi ve Kerem’le Melisa’yı birlikte düşününce yüreğini bir elin sıktığını hissetti.

Telefonunun sesiyle kendine geldi. Arayan Kerem’di. Adam sanki onu düşündüğünü hissetmiş gibi tam zamanında çaldırmıştı telefonu.

“Nasılsın,mi mujer?”

“İyi. Merkezdeyim. Henüz bir şey bulamadık, inceliyoruz. Sen ne yaptın?”

“Ben eve gelip gidenleri inceliyorum. Zeynep.”

“Efendim?”

“Kim olduğunu bulacağım, bana güven!”

“Sadece mektup açacağını kimin aldığını öğren, gerisini ben hallederim. Sakın üstüne vazife olmayan işlere kalkışma Kerem!”

“Emredersiniz komiser!”

“Dalga geçme! Ben ciddiyim!”

“Biliyorum, mi mujer. Sen hep ciddisin! Neyse akşam gelecek misin?”

“Hayır! Bak, yalnız kalmam lazım! Sen yanımda olunca kafam çok karışıyor.”

“Bu bir iltifat mı?”

“Sululuk yapma! Yalnız kalmam ve sakin kafayla düşünmem lazım. Derya’ya bir şey olursa asla kendimi affetmem!”

“Bunun seninle alakası yok hayatım! Kendini boş yere suçlayıp durma!”

“Var! Derya, yalıya gelmese Melisa’yı duymayacaktı.”

“Zeynep, Derya bir gazeteci. Üstelik de çok iyi bir gazeteci. Bunu duyacak ve üstüne gidecekti. Sakin ol! Üstelik belki bu olayla ilgisi yoktur. Duygularını işe karıştırma ve kendini suçlama!”

“ Denerim! Şimdi kapat telefonu da işime bakabileyim!”

“Benim sana gelmemi ister misin?”

“Hayır! Kerem bak, ben bu işi çözmeden seni göremem. Derya’yı öyle ya da böyle bulmadan…”

“Tamam, mi mujer! Sen bak işine. Ben bir yere kaçmıyorum. Seni özleyeceğim!”

“Ben de!” sözü farkında bile olmadan döküldü dudaklarından. Telefonu kapadıktan sonra gülümsedi, Zeynep. Duyguları bazen onun kontrolünden sıvışıp kendi başlarına iş yapıyorlardı. 

Telefondan bir şey çıkmayacağına kanaat getirdikten sonra gözü saate takıldı neredeyse 20.00’ye geliyordu. Çocuklar ve Başkomiser Erol yarım saat önce çıkmışlardı. Paltosunu giydi Melisa’nın ajandasını da eline alıp evine gitmek için yola çıktı.

Yolda bir an yine o siyah Toyota’yı gördüğünü zannetti. Ancak dikiz aynasından ısrarla bakmasına karşın yoğun trafikte evine gelene kadar arabayı bir türlü seçemedi. Arabasını kapının önündeki her zamanki yerine park ederken aracın sokağa girip yavaşça ilerlediğini fark etti. Karanlıkta yine plakanın seçilmesi imkânsızdı ama içinde iki kişinin olduğunu görebildi. 

Canı fena hâlde sıkılmıştı. Yukarı çıktığında salonun ışığını açmadan sokağı kontrol etti ama aracı göremedi, yine de tedbirli olmakta yarar vardı. Kapısını kilitleyip zinciri taktı. Kapının arkasına da bir sandalyeyi dayadı. Pencerelerin etrafına da eğer açılırsa yere düşüp ses çıkaracak bir iki şey koyduktan sonra bir duş aldı. 

Salonun ışıklarını yakmadan önce sokağı tekrar kontrol edip bir kahve alarak kanepeye oturdu. Canı yemek filan istemiyordu. Aklı Derya’daydı. Ona bir şey olursa, onu koruyamazsa kendini asla affetmeyecekti. Gözlerinin dolduğunu hissetti. Sonra duygusallığa vakti olmadığını kendine hatırlatıp Melisa’nın ajandasını açıp bir sigara yaktı.

                                XXX

Adam sabah beri görünmemişti. Derya bütün geceyi adamın onu bağladığı sandalyede geçirmiş, sabah adam onu tuvalete götürmüştü. Hayatında ilk defa kapı açıkken birinin önünde tuvalete girmek ona çok ağır gelmişti. Aşağılandığını bu kadar yoğun hiç hissetmemişti. Şimdilik ona bir şey belli etmeden sessiz kalmaya çalışıyordu. Bir fırsat yakalayıp kaçmanın peşindeydi ama adam çok dikkatliydi.

Onu yeniden bağladıktan sonra kapıyı dışarıdan kilitleyip gitmişti ve gecenin bu vaktine kadar da ortalarda yoktu. Derya susadığını hissetti. Açlık değil ama susuzluk onu vurmaya başlamıştı. Yeniden tuvalete gitmesi gerekiyordu. Neredeydi bu Allah’ın cezası?

Oturmanın insanı bu denli güçsüzleştireceğine inanmak zordu ama takati zayıflamıştı. Kollarını yeniden oynatmayı denedi. İpler çok sıkıydı ve kıpırdamaya çalıştıkça canı yanıyordu.

Buradan kaçamazsa adamın onu da öldüreceğini biliyordu ama şu an için beklemekten başka yapacağı bir şey yoktu. Kilitte dönen anahtar, adamın döndüğünü işaret ediyordu. Bu iyiydi işte. Tuvalete gitmek için yine onu ikna etmeli ve o sırada bir fırsat yaratmalıydı.

Adam içeri girdi. Işığı açtı ve yüzünde pis bir sırıtmayla Derya’ya baktı. “Aferin kızıma! Uslu durmuş! Bak ben de sana bir ödül getirdim.” 

Derya sessizce adama bakıyordu. Bakışları buz gibi ve nefret yüklüydü. Adam ona aldırmadan yanına yaklaştı ve cebinden çıkardığı cep telefonundan bir videoyu açıp Derya’nın görmesi için telefonu ona çevirdi.

Derya birkaç saniye sonra dehşetle çığlık attı. “Seni piç kurusu! Allah senin belanı versin!” diye bağırıyordu. Adam yüzündeki sırıtmayı bozmadan “Böyle mi teşekkür ediyorsun bana! Bak, anneni ve kardeşini korumaya aldırdım.” diye dalga geçmeyi sürdürdü.

Videoda annesi ve kardeşinin yanında iğrenç suratlı bir adam duruyordu. Aslında duruma bakılırsa annesi ne olup bittiğinin farkında değil gibiydi. Kardeşi zaten durumu algılayacak hâlde değildi. 20 yaşındaki bedeninde 5 yaşında bir çocuğu barındıran özel bir varlıktı o. Olup biteni oyun sanmıştı büyük olasılıkla.

“Ne söyledin onlara?”

“Senin tehdit aldığın için ortadan kaybolduğunu ve onları koruması için bir adam gönderdiğini söyledim. Annen, güven içinde huzurla uyuyor şimdi. Eğer sen Kerem Sayer’den istediklerimi öğrenirsen sonsuza kadar minik kızının onları korumaya çalıştığına inanacak ama eğer beceremezsen ya da bana oyun oynarsan bu anneni ve kardeşini son görüşün olur. Daha doğrusu öbür tarafta buluşuncaya kadar!”

“Şerefsiz herif! Onlardan ne istiyorsun. Ben elindeyim işte! Ne bok yemeye masum bir kadınla engelli bir çocuğu pisliğine alet ettin?”

“Onlar benim hayat sigortam. Onlar benim elimdeyken bana oyun oynamaya kalkmayacaksın Derya Hanım! Şimdi, senin ellerini çözelim tuvalete gir, yemek ye! Güçsüz kalmanı istemeyiz değil mi? Ha, bu arada duyduğum kadarıyla sevgili arkadaşın ve sevgilisi senin kaybolduğunu öğrenince apar topar dönmüşler. Bu iyi oldu. Pazartesi planı devreye sokabilirim. Senle işim bittikten sonra da huzurla bu ülkeden ayrılabilirim!”

“Sen öyle san!”

“Kime güveniyorsun Derya Sultan? Kendine mi, komiser arkadaşına mı? Benden sana tavsiye: Gözünü her kapayışında anneni ve kardeşini hatırla!”

                                XXX

Zeynep, sabaha kadar neredeyse hiç uyumamıştı. Melisa, ajandasını düzenli ve dikkatli tutmuştu. Bütün randevuları hatta büyük çoğunluğunda, bunların yanında yorumları yer alıyordu. Ajandayı bir tür günlük gibi kullanmıştı kız.

Onun Kerem’le buluşmalarını ve sonrasında yaptığı yorumları okurken fena hâlde gerilse de yine de profesyonelliği elden bırakmamış ve dikkatle her satırı defalarca okumuştu.

Kızın haftanın üç günü çok düzenli olarak spor salonuna gittiğini fark etti. Ancak Gizem’in öldürülmesinden sonraki hafta normal programı dışında bir kez daha spor salonuna uğradığını ve yanına “Gizem için!” notunu düştüğünü gördü. Kafası fena hâlde karışmıştı. Spor salonuyla Gizem’in bağlantısı neydi? Kız neden bu sıradan randevunun yanına bu notu düşmüştü. Saatlerce düşünüp durdu.

Sonra aklına Derya’nın Melisa’nın evinde bir şey bulmuş olabileceği geldi. Olay yeri incelemenin atladığı bir şey… Derya bu izi takip etmiş olabilirdi. İçinden bir ses, bu izin spor salonuyla bağlantısı olduğunu söylüyordu.

Sabaha kadar her detayı tekrar tekrar düşünüp kafa patlatmış ama bir yere varamamıştı. Ertesi gün spor salonuna bir uğramaya karar verdi.

Sabaha karşı kanepenin üzerinde sızıp kalmıştı. Her yanı tutulmuş olarak gözünü açtığında saat 06.00’yı geçiyordu. Doğrulup tutulan bedenini açtı. Pencereye yaklaşıp sokağa göz attığında siyah Toyota’nın evinin karşı tarafında biraz geriye park ettiğini gördü. Tam seçilmiyordu ama içinde yine iki kişi var gibiydi.

“Gidip şu heriflerle yüzleşme vakti geldi!” diye düşündü. Üzerini değiştirip, silahını eline aldı. 

Ön kapıdan çıkmak yerine arka taraftaki yangın merdivenini kullanıp arka sokağa geçti, arabanın biraz aşağısındaki sokaktan görüş mesafesinin altında kalmak için eğilip hızla araca yanaştı. Sürücü tarafındaki kapıyı ani bir hareketle açıp silahını adamlara doğrulttu.

“Ellerinizi görebileceğim bir yerde tutun!” diye bağırdı. Adamlar sakince ellerini kaldırdı. Zeynep, silahı şoför koltuğunda oturanın şakağına dayamıştı. “Kıpırdarsanız, hiç tereddüt etmem. Şimdi ötün bakalım! Kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz?”

Continue Reading

You'll Also Like

betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 211K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby
8.8K 2.1K 34
Peri Padişahının Kızı, annesini kaybettikten sonra içinde bulunduğu elit çevreye uyum sağlayamamaya başlar. Kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlar. A...
786K 64.6K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
209K 19.6K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin