ARAFTA İKİ KİŞİ

Par kasinan

2.6M 96.7K 12.9K

Plus

ARAFTA İKİ KİŞİ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
DUYURU
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10 BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
DUYURU
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
AÇIKLAMA
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
AÇIKLAMA
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. Bölüm
66.BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
DUYURU
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
74. BÖLÜM
VEDA

21. BÖLÜM

38.1K 1.3K 148
Par kasinan

Kanepede başlayan öpüşmeleri nasıl olduğunu bile anlamadan yerde şöminenin önünde sevişmeye dönmüştü. İlk kez, sevişmelerinde tutkunun yerini birbirlerine duydukları ihtiyaç ve şefkat almıştı. Sanki her ikisi de diğerinin yıllardır aç kaldığı şefkati ona vermeye çalışır gibi dokunuyor ve öpüyordu.

Zeynep, sanki yaralarını sarar gibi dokunuyordu Kerem’e. Yüzünün her yerine binlerce minik öpücük bırakarak geçmişin kirini temizler gibiydi. 

Kerem, Zeynep’i alırken sadece vücuduyla değil, tüm varlığıyla onunla bütünleşiyordu. Son noktaya geldiklerinde ikisinin de dudaklarından aynı anda koptu, çığlık ve Kerem, ter içinde Zeynep’in üstüne yığıldı. Güçlükle nefes alıp veriyorlar ama ikisi de diğerine sımsıkı yapışmış ayrılmaya korkar gibi kıpırdamadan yatıyorlardı. Kerem, Zeynep’in gözlerinin içine bakarak “Seni seviyorum! Seni gerçekten seviyorum!” dedi. Bu şekilde sözcüklere döküldüğünde bir kez daha irkiltti Zeynep’i bu sözler ama gözlerini kaçırmadı ve sadece “Alışmaya çalışıyorum.” demekle yetindi. Doğrusu da buydu. İlk kez birinin sevgisini geri çevirmiyor ve gerçekten buna alışmaya çalışıyordu. Kerem, onun alnına bir öpücük kondurdu. Sonra kendini onun üstünden yana kaydırıp ayağa kalktı. Zeynep’i kucağına aldı ve “Gel!” dedi sadece. 

Büyük bir yatak odasına girdiler odanın üç etrafı baştan aşağı camdı. İçerideki çok loş aydınlatma dışarıda yağan karı muhteşem bir güzelliğe büründürüyordu. Odanın ortasındaki yatağa hafifçe bıraktı onu, Kerem. Sonra yanına uzanıp onu göğsüne çekti. Bir süre ikisi de hiç konuşmadan yağan karı izlediler. Kerem, yatakta oturur durumda uzanmış ve Zeynep’in başını göğsüne çekmişti, sessizce onun bukleleriyle oynuyordu. Zeynep, başını pencereden çevirmeden “Kerem!” dedi.

“Efendim mi mujer!”

“Ben… ben… Senin nasıl hissettiğini anlıyorum.”

“Anladığını biliyorum.”

“Nasıl diye sorma ama ben kimsen olmadığı için çok korkmanın ne olduğunu biliyorum.”

“Ben sana bir şey söyleyeyim mi?”

“Söyle!”

“Senin “kimsen” var Zeynep! Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın seni bir başına bırakmayacağım, biliyorsun değil mi?”

“ Kerem, bak ben konuşabilen biri değilim…”

“ Biliyorum! Üstelik kafan karışık!”

“Sen nerden biliyorsun?”

“Benimki de karışık! Bugün yanımda durmanı beklemiyordum mesela.”

“Biliyorum!”

“Niye yanımda durdun Zeynep?”

“Sen, sen… bir şekilde bana iyi geliyorsun. Ben düşünüp durdum, gerçekten düşündüm. Ama ben senin gibi değilim. Olup bitenlerde kendimi de öyle pat diye çözemiyorum. Beni sevdiğini söylüyorsun, buna inandığını da biliyorum. Ama ben öyle değilim işte! Ne hissediyorum, anlayamıyorum. Yine de sen, bana iyi geliyorsun. Tek bildiğim bu! Bunu kaybetmek istemedim.”

“Bu; kariyerine, çevrene belki hayatına zarar verebilir ama bunu biliyorsun!”

“Biliyorum ama yine de şu an bunu kaybetmeyi göze alamadım. Düşünmek de istemiyorum. Yani ne hissediyorum, ne oluyor bunu çözmeye de kalkışmıyorum. Şu an burada olmak istediğim için yanında durmayı seçtim.”

Kerem, sessiz kalınca Zeynep şüpheyle sordu. 

“Kızdın mı?”

“Hayır! Niye kızayım ki? Ben sana söylemiştim Zeynep! Beni sevmeni, bunu söylemeni beklemiyorum. Sadece benim sevgime inan ve bunu kabullen. Bununla yaşamaya alış!”

“Deniyorum.”

“O zaman sorun yok! Şimdilik bu bana yetiyor!”

“Peki yetmediğinde?”

“Onu zamanı gelince düşünürüz, mi mujer!” diyerek yeniden Zeynep’in dudaklarına kapandı.

İçi yandıkça su içen ve içtikçe daha çok susayan adam gibiydi Kerem. Zeynep’le oldukça onu daha çok istiyor, bir türlü doyamıyordu. Üstelik içindeki ateşi ne ondan başkası alevlendirebilir ne de bir başkası söndürebilirdi. Kollarındaki kadının, kendisinden önce kimle olursa olsun asla “kimsenin” olmadığını hissediyor ve kendini sadece ona tamamen bıraktığını fark ediyordu. Zeynep, sadece onundu. Sadece onun…

Bu duygunun kendisine nasıl iyi geldiğini hissedince yeni bir coşkuyla atıldı onun yakıcı dudaklarına. Öpücükleri birbiri ardınca geliyor ve her seferinde Zeynep’in değdiği yeri dağlayan dokunuşlarıyla cevaplanıyordu. 

Her sevişmeleri, ilk kezmiş gibi tutkulu ve sanki son defaymış gibi bitimsiz oluyordu. Onun içinde bir kez daha tamamlanmayı yaşadı, Kerem! Kendini onun üstüne bırakıp kokusunu içine çektiğinde yeni bir hayatı yaşamaya başladığını daha da net fark etti.

Birbirlerinin kollarında uyuyup kaldılar. Kerem, yıllardır ilk kez kendini uykuya tamamen bırakmıştı. Kaygısız, tetikte olmadan, huzurla uyuduğu ender uykulardan birindeydi.

Kollarının arasında debelenen bedeni hissederek uyandı. Zeynep ter içinde kalmış, onun kollarından sıyrılmak için deli gibi çırpınıyordu. Kerem, uyku sersemi ilk anda ne olduğunu anlayamadı. Ok gibi fırladı ve etrafa bakındı sonra Zeynep’in inlemesi ve giderek şiddetlenen sesiyle irkildi. Zeynep, kâbus görüyordu. Deli gibi çırpınıyor hem ağlıyor hem de çığlığa benzer tuhaf bir ses çıkarıyordu.

Onu hafifçe sarsarak uyandırmaya çalıştı ama Zeynep, uykusunda gelen bu alışılmadık temasla iyice hırçınlaştı ve tamamen bilinçsizce tekmeler savurmaya başladı. Kerem “Zeynep, geçti! Geçti hayatım, sadece bir rüya!” dedikçe Zeynep sertleşiyordu. Yatakta bir anda dönüp dirseğini Kerem’in boğazına sımsıkı dayamıştı. Boş bulunan Kerem, bu hamleden sıyrılmaya bir yandan da Zeynep’i uyandırmaya çabalıyor ama bir türlü başaramıyordu. Onu daha da korkutmamak için ters bir hareket yapmamaya özen gösteriyordu. Sürekli “Zeynep! Yanındayım! Tamam canım, tamam aç gözlerini!” diyerek sakinleştirmeye çabalıyordu.

Zeynep’in boğazındaki dirseğinin baskısı nefes almasını güçleştirmeye başladı. Ani bir hamleyle onu üstünden atabilirdi ama o anda uyanırsa şoka girmesinden korkuyordu. Serbest kalan eliyle onun başını kendine çekmeyi başardı ve kulağına “Sakinleş canım, geçti. Yanındayım ben! Uyan Zeynep!” diye art arda fısıldamaya başladı. 

Bu rutin sesleniş etkili olmuştu az sonra sakinleşmeye başladı ve gözlerini açtı Zeynep. Bir an inanamaz gözlerle Kerem’e baktı. Kerem hiç konuşmadan ona bakıyor ve gerçekliğe dönmesini bekliyordu. Zeynep, onun boğazındaki dirseğini fark edip gevşetti. 

Zeynep şimdi tamamen ayılmış yatağın içinde dizlerinin üstüne oturmuştu. Sıklaşan nefesini düzeltmeye çabalıyor ve ter içindeki saçlarını eliyle geri itiyordu. İlk kez bu rezil kâbuslara biri tanık oluyordu. Aklını bir türlü toparlayamıyordu. Uyandığında dirseğini Kerem’in boğazına dayamış, bastırıyordu. O an aklına geldikçe yine ter basıyor ve nabzı hızlanıyordu. Onu öldürebilirdi. O baskıyla nefessiz kalıp ölmesine neden olabilirdi ya da nefes borusuna koyacağı bir darbeyle bir anda öldürebilirdi.

Çıldıracak gibiydi. Gördüğü kâbusun şiddetini unutmuş yapmak üzere olduğu şeyin dehşetiyle yüzleşiyordu. Kerem’i öldürebilirdi! “Allah’ım aklıma sahip ol!” diye düşündü. Yapmak üzere olduğu şey… Bunun olduğunu hayal etmek bile delirmesine neden olabilirdi. İyi de niye, Kerem onu durdurmamıştı? İstese kurtulabilirdi? Kurtulabilirdi değil mi? Ya çok fazla yüklendiyse, ya ona bir zarar verdiyse ya…. “Aman Allah’ım!” diye düşündü bir daha.

Sonra şaşkınlıkla o an akıl edip “İyi misin?” diye sordu Kerem’e. O da yatakta doğrulmuş, oturuyor ona hiç dokunmadan izliyordu. Ona dokunmuyordu. Kerem, kendisine dokunmuyordu. 

“İyiyim, yok bir şey. Rüya görüyordun!” dedi, Kerem. Zeynep hâlâ dehşet içindeydi. “Seni öldürebilirdim. Aman Allah’ım sana zarar verebilirdim, ben!”

“Hayır, bana zarar vermezdin!”

“Dirseğim boğazındaydı. Tek bir hamle, bir tek hamleyle bir anda öldürürdüm seni! Ben… Ben burada kalamam! Ben, seninle yatamam! Aman Allah’ım”

“Zeynep saçmalama! Sakin ol! Bir şey olmadı. Bana bir şey yapmadın!”

“Yapabilirdim. Kerem, anlamıyor musun, bir tek hareketle boynunu kırardım senin!”

“Hayır, ben sakinleşmeni bekliyordum. Karşılık vermedim. Kurtulabilirdim!”

“Anlamıyor musun? Kurtulamazdın! Ben bir anda seni öldürebilirdim! Ben gidiyorum!”

“Hiçbir yere gitmiyorsun!”

Zeynep, ani bir hareketle fırladı yataktan, üzerine aceleyle bir eşofman geçirdi. Kerem de peşinden hareketlenmişti. Zeynep, hızla odadan çıkarken bileğini sımsıkı tuttu.

“Dur! Bak, anlamıyorsun. Ben o anda özellikle tepkisiz kaldım. Tepki verirsem şoka girecektin. Bekledim, sakinleşmeni. Bir şey olmadı!”

“Kerem, ben profesyonelim! Nasıl adam öldürülür, biliyorum. Yıllarca özel harekattaydım ben. Benim damarlarıma işledi, bu! Bir tek hareketle boynunu kırardım senin. Burada kalamam, ben! Hayır! Asla olmaz! Ben sana gerçekten zarar veririm.”

Kerem, Zeynep konuşurken üzerine bir şeyler geçirdi aceleyle ve onun bileğini yine sertçe tuttu. “Gel buraya!” diyerek onu dışarı sürükledi.

Zeynep hâlâ itiraz ediyor ve Kerem’den uzak durmaya çabalıyordu. Kerem, hiç konuşmadan onu çekiştirerek merdivenlerden aşağı indirdi. Alt katta bir kapıyı açtı. Burası çok büyük bir spor salonuydu. Akla gelebilecek her türlü spor aletinin varlığını fark etti, Zeynep ama durup inceleyecek hâlde değildi. Kerem onu çekiştirerek büyük bir spor minderinin yanına getirdi.

Zeynep ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Buraya niye geldiklerini, Kerem’in ne yaptığını hepsinden önemlisi burada, onun yanında olmaması gerektiğini düşünüyordu. 

Kerem kendi etrafında hızlı bir dönüşle sol ayağını hızla onun çenesine doğru savurup Zeynep’in yere düşmesini sağladı. Zeynep, refleksle düştüğü yerden bir taklayla ayağa fırladı, sağ dizini kırıp Kerem’in karnına çok sert bir darbe indirdi. Kerem darbenin şiddetiyle sarsılıp dengesini kaybedince Zeynep, onun omzuna doğru alabildiğine kaldırdığı ayağıyla bir tekme daha geçirmeye hazırlandı. Tekme tam hedefe varmak üzereyken Kerem onun baldırına yapışıp Zeynep’i yere çekerken kendisi de dönüp göğsüne dirseğini bastırdı. Zeynep, bir anlık hareketsizliğin ardından sağ bacağıyla onun karın boşluğuna bir tekme koyup kendisi de dönerek Kerem’i altına aldı.

Bütünüyle kendini bırakmış ve sadece karşısındaki adamın hamlelerine göre hareket eden bir satranç oyuncusu gibi kazanmaya odaklanmıştı. Farkında bile olmadan yatakta olduğu gibi dirseğini Kerem’in boğazına dayamış onu iyice sıkıştırmıştı. Kerem, sol elinin tek bir hamlesiyle Zeynep’in serbest olan elini tutup kolunu çevirerek onu üzerinden attı. Ani bir dönüşle onu altına alıp bu kez kendi dirseğini az önce Zeynep’in dayadığı biçimde onun boğazına dayadı. İkisi de soluk soluğa kalmışlardı. Kerem,

“Gördün mü? Kurtulabilirdim! Yapmadım. Sadece uyanmanı bekliyordum!” dedi.

Ayağa kalkıp elini Zeynep’e uzattı. Zeynep de hâlâ soluğunu düzenlemeye çalışıyordu. Kerem onun beline sarılıp dudaklarını alnına dayadı. “ Hımmm; bu bayağı iyi geldi. Ara ara tekrar edelim biz bunu! Hiç fena değilsin!”

“Beni hazırlıksız yakaladın. Şaşkındım. Yoksa canına okurdum senin ama itiraf ediyorum sen de fena değilsin!” 

Kerem bir kahkaha attı. “Gel, gidip bir duş alalım. Ter içinde kaldım gecenin bu saatinde sayende.”

Banyonun kapısına geldiklerinde Kerem, “Sen gir! Ben kahve suyu koyayım.” diyerek Zeynep’i yalnız bıraktı. Gördüğü kâbusun ona ne yaptığını biliyordu. Üstelik uyandığında kendini öyle bulmak da ruhunda ciddi bir deprem yaratmıştı. O yüzden şu an biraz yalnız kalması ve toparlanması gerekiyordu. 

Yatakta olup biteni fark ettiğinde onu kollarının arasına alıp teselli etmek istemiş ama kendini tutmuştu. Zeynep, buna asla izin vermeyecekti ve bu bir adım daha öteye kaçmasına yol açacaktı. 

Onun geçmişini öğrendiğinde yaptığı ilk tahmin doğruydu. Zeynep, yaşadığını tamamen atlatamamış sadece dış dünyaya kapatmayı öğrenmişti. Şimdi, kapılarını sımsıkı kapadığını düşünürken elinde olmadan kendisine bir gedik bulunduğunu göstermişti. Çok iyi biliyordu ki, Zeynep kendini affetmeyecek ve ondan uzak durmaya çabalayacaktı. Kerem’in onun uzaklaşmasına göz yummaya hiç niyeti yoktu. Ne olursa olsun, mücadele edecek ve az da olsa aldıkları yolu geri dönmeyecekti.

                               XXX

Zeynep, başından aşağı buz gibi su akarken yaşananlara dalıp gitmişti. Şimdiye kadar, tam da bu nedenle, bir erkekle gece boyu aynı yatağı paylaşmamıştı işte. Hayatının kontrol edemediği tek bölümünde yaşananlara tanık olmalarından korktuğu için. Oysa Kerem, söz konusu olunca bu geceye kadar, kâbusları aklına bile gelmemişti. Şimdi yaptığı hatayı fark ediyordu. Kimseye anlatmadığı ve anlatmayacağı o döneme ait izleri elinde olmadan Kerem’e açık etmişti işte! 

Üstelik az daha ona zarar verecekti. Kerem ne derse desin, Zeynep Hâlâ korkuyordu. Gerçi, az önce aşağıda yaşananlar onun için bin tane sözden etkiliydi. Kerem, gerçekten de o anda kendini koruyabilirdi, buna inanıyordu ama ya bir başka gece, bir başka şekilde aynı şey yaşanırsa ne olacaktı? Ya Kerem’e istemeden zarar verirse?

Bunun kendisini niye bu kadar etkilediğini düşündü bir an. Kâbuslarına bir seyircinin katılmasından çok onu yaralama, incitme ihtimali gözünü korkutuyordu. Farkına varmadan hayatının öncelik sıralaması değişmeye başlamıştı. Neden ve nasıl bilmiyordu ama Kerem, önemliydi onun için. Hem de neredeyse kendisi kadar önemliydi. Bu yüzden uzaklaşmalıydı ondan. Mecburdu. Kendini çekmeli ve onu korumalıydı. Kerem’i her şeyden korumalıydı, kendinden bile…

Bu duygu onu şaşırttı. İlk kez, profesyonel nedenler hariç bir insan için bunu hissediyordu. Bu güne dek sadece kendini korumayı önemsemişti oysa. 

Su, yavaş yavaş bedenini uyuşturmaya başlamıştı. Orada ne kadar durduğunu bilmiyordu, Zeynep! Kerem gelmemişti yanına! Yatakta kendisi krize girdiğinde de ona dokunmamıştı. Belki o da uzaklaşmak istiyordu. Zeynep’ten kaçmaya çalışıyordu. En doğrusu da buydu zaten. İstese de istemese de yapmak zorunda olduğu buydu.

Banyodan çıkıp Kerem’in asistanının onun için aldığı geceliği giydi. Zeynep, hiç gecelik giymezdi, hele böyle yumuşacık, kadınsı şeyler asla. Şimdi bunu düşünecek durumda değildi. Eline ilk gelen o siyah gecelikti, sırtına geçiriverdi. 

                                        XXX 

Zeynep, banyodan çıktığında yatak odasında, pencerenin önündeki koltukların birinde Kerem’in oturduğunu gördü. O da duş yapmış ve kahvelerle gelmişti. Onun karşısındaki koltuğa geçip oturdu. Kerem, sehpanın üzerindeki paketten bir sigara yakıp her zaman yaptığı gibi onu Zeynep’e uzattı. Kendisi için de bir tane yakıp geriye yaslandı.

Zeynep, onun gözlerinin içine bakarak “Kerem, başka bir odada uyumak istiyorum ve yarın da İstanbul’a döneceğim!”

“Hayır!”

“Neye hayır?”

“İki isteğine de hayır! Benimle birlikte olduğun zaman benimle yatacaksın, Zeynep! İstanbul’a da dönmüyoruz!”

“Bak, benim işim çok fazla stresli. Zaman zaman böyle şeyler yaşanıyor işte! Ben, bunu kimsenin …”

“Kimsenin izlemesini istemiyorsun! Biliyorum. Ama akşam bir şey söyledim ben sana! Benimle olduğun sürece sen asla yalnız kalmayacaksın! Ben tutmayacağım sözü vermem! Onu söylerken de ciddiydim. Asla bunu yalnız yaşamana izin vermem!”

“ Ben bunu seninle paylaşmak istemiyorum! İlk konuştuğumuzda da bana bir söz vermiştin. Beni asla zorlamayacağını söylemiştin. Bu, benim hayatım ve ben bunu kendim hâlledebilirim!”

“İşi ve hayatı stresli olan sadece sen değilsin, Zeynep! Bunu senin için olduğu kadar kendim için de istiyorum! Benim, sana yakın olmaya ihtiyacım var. Sana sarılıp uyumaya ihtiyacım var!”

“Bak, işi zorlaştırma! Bu gece gördük, bizim birlikte olmamız bir hata!”

“Niye?”

“Ne demek niye? Yaşananı görmezden mi geleceğiz?”

“Hayır! Tabi ki görmezden gelmeyeceğiz ama madem bu senin hayatının bir parçası ben seni o parçayla istiyorum!”

“Kerem, ben senin yanında rahat uyuyamam artık. Hep tetikte olacağım!”

“Olmayacaksın, mi mujer! Benim yanımda kendini kontrol etmeyi bırakacaksın! Öğrenmen gereken bu! Kaçmana izin vermeyeceğim, Zeynep!”

“Kaçmıyorum!”

“Kaçıyorsun! Gördüğün kâbusun iş hayatınla ilgili olmadığını dahi itiraf edemeyerek kaçıyorsun. Sen anlatmak isteyene kadar zorlamayacağım ama gizemini, sıkıntını, kâbusunu benimle yaşayacaksın!”

“Sen bunu… bunu nereden çıkardın?”

“Aynı yerden geliyoruz Zeynep! İkimiz de cehennemin kapısına gidip gelmiş insanlarız ve ikimiz de birbirimizi ilk görüşte tanıdık.”

Kerem’in sözleri Zeynep’e tokat gibi çarptı. Yalının terasında birlikte oldukları ana gitti. Kerem’in katil olduğundan şüphelendiği o gün bile ona bakar bakmaz yaralı olduğunu görmüştü Zeynep! Bu akşam anlattıkları da o ilk kanının doğruluğunu kanıtlıyordu.

Kerem bir kez daha haklıydı. Araf’ta kalmış ruhlar birbirlerini nerede olursa olsun tanıyordu! Gözlerinin yaşla dolduğunu hissetti. Hiç istemediği hâlde yaşlar onu zorluyordu. Geçmişin bütün kiri, o pisliği kendisi kadar iyi bilen adamın elinde temizleniverecek gibiydi.

Kerem, onun dolan gözlerini gördü. Yavaşça yerinden kalkıp onun yanına gitti, Zeynep’i kucağına alıp onunla birlikte koltuğa oturdu. Zeynep, anne kucağına sığınmış bir bebek gibi başını onun göğsüne yasladı. Onun mücadele etmeden kendisine sığınıvermesi Kerem’in canını en derininden yaktı. 

Kollarının arasındaki bedeni hafifçe okşayarak saçlarına bir öpücük kondurdu. Zeynep, gözyaşlarını artık daha fazla durduramadığını hissetti. Başını onun göğsüne gömdü, ağlamasını gizlemek istercesine. Kerem, usul usul saçlarını okşarken tek kelime etmiyordu. Göğsüne değen her damla sanki orayı delip içine işliyor gibiydi. 

O hâlde ne kadar kaldıklarının ikisi de farkında değildi. Bir süre sonra Zeynep, “Sana anlatamam! Kimseye anlatamam!” diye mırıldandı. Kerem, “Tamam! Sen anlatmak isteyene kadar sormayacağım, söz; oldu mu?” diye fısıldadı. Zeynep’in göğsündeki başı evet anlamında inip kalktı. 

Kerem, göğsündeki başa bir öpücük kondurup oturduğu yerden, kucağında Zeynep’le kalktı. Onu yatağa kadar taşıyıp yatırdı, kendisi de yanına uzandı. Sanki onu elinden çekip alacaklarmış gibi sımsıkı çekti kollarının arasına.

Zeynep, başını onun göğsüne gömüp “Kerem!” dedi. 

“Efendim!”

“ Sen, uyandıktan sonra bana hiç dokunmadın!”

“Canıma kastım yok! Şimdiki gibi kollarıma almaya kalksam bırakacak mıydın kendini?”

Yine haklıydı. Zeynep, o an canını dişine takıp o kollardan kurtulacaktı ama içten içe çok istemişti, Kerem’in ona sarılmasını, onu çekip şimdi olduğu gibi kendine yaslamasını. Ama haklıydı genç adam. Sarılmaya kalksa kendine yaklaşmasına asla izin vermeyecekti Zeynep! Kerem, kulağına “Bir dahaki sefere, dirseğin boğazıma yapıştığında emin ol, sımsıkı sarılacağım sana! Ne olursa olsun sarılacağım!” dedi.

Ses çıkarmadı Zeynep, o gece yaşananın bir kez daha yaşanmamasını diliyordu yalnızca. Çünkü söyleyemese de biliyordu ki Kerem’e zarar verirse bununla yaşayamazdı!

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

221K 21.8K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
1.4M 57.2K 53
2015* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Sev Yeter hikayelerinin üçüncü serisidir)
175K 18.8K 32
Tatlı Rüyalar'dan tanıdığımız Özge ve Alihan'ın oğlu Güney Yaman'ın hikayesi.
5.3K 649 11
"Ve sen gittin, ve dağ çöktü" İlk yayım 11 A r a l ı k 2021 Bitiş 14 A r a l ı k 2021 Sağ ayağınla, bu dünyayı ürkütmeden içeri gir. Zehra uyuyor, İh...