ZEHİR (1)

Por neslihan_gdk

14.5M 336K 79.9K

Eski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Alt... Mais

AÇIKLAMA
GEÇMİŞTEN...
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
FİNAL
2. Kitap, Veda ve Diğer Şeyler

46.BÖLÜM

128K 4.9K 1.5K
Por neslihan_gdk

46. BÖLÜM

Akşam yemeğinde önümdeki ıspanak yemeği ile oynarken fazlasıyla dalgındım. Ispanak sevmezdim. İştahım da yoktu zaten. Tüm bunların yanında bugün yaşadıklarım... yaşadıklarımız...

Erdal adlı şahsın adamları bizi silah zoru ile mekânın dışına atınca Ayaz beni birileri çalacakmış gibi korkarak kolunun altına çekip arabaya sürüklemişti. Gerçekten sürüklemişti çünkü ayağımdaki ayakkabılar ile istediği hıza ulaşmam imkansızdı o an. Arabaya bindiğimizde bile birileri peşimizdeymiş gibi panik hareketler ile emniyet kemerimi takıp o mekândan hızla uzaklaştırmıştı arabayı.

Masada babam ve Merve Abla arasında geçen konuşmalar bir uğultu gibi kulaklarıma dolarken Ayaz'ın arabada dehşetle söylediği sözler yankılanıyordu zihnimde.

"Bir daha peşime takılmayacaksın! Öleceğimi bilsen bile yanımda olmayacaksın!" Öyle yüksek sesle bağırmıştı ki değil itiraz etmek korkudan ufacık olmuştum koltuğumda. "O adamın gözleri bir daha görmeyecek seni anladın mı!? Beni gebertseler bile sana dokunmayacaklar!? İzin vermeyeceksin!" Sonra direksiyona vurup kendi kendine mırıldanmıştı söz verir gibi. "İzin vermeyeceğim."

"Gamze sana diyorum kızım?" Babamın sesi bana net bir şekilde ulaşınca dalgın ve bitkin gözlerimi babamın yüzüne kaldırdım. Şaşkın şaşkın masadaki herkese baktım önce. Güven yemeği ile meşguldü, Merve Abla da babam gibi bana bakıyordu.

"Edendim baba," dedim. Sesim yorgun çıktı, öyle de hissediyordum.

"Şu grup ödeviniz bitti mi diye sordum da dalıp gitmişsin," dedi babam. "İyi misin?"

Bir de neden yemek yemiyorsun diye darlamasın diye ıspanaktan minik bir parça alıp ağzıma attım ve çamur yiyormuş gibi hissederek yutkundum.

"Bugün bitirdik sayılır," diye yalan söyledim. Aslında yalan sayılmazdı. Bu ödev konusunda herkesin işine gelecek bir karar vermiştik bugün okulda. Ayaz sakinleşince onun evine gidip tekrar formamızı giymiştik. O elbise ve ayakkabıları aileme açıklayamayacağım için Ayaz'ın evinde kalmıştı. Sonra okula geçmiştik. Bu dört kişi bir kez daha bir araya gelirse kan çıkacağı için ödevi herkesin payına düşen kısmını yapıp bana atmasına karar vermiştik. Herkes gönderince son düzenlemeleri yapıp düzenleyecektim ben de.

Babam sandalyesinde geriye doğru yaslanarak gerindi; şişen karnını ovdu usulca. "İyi iyi sevindim," dedi. "Alıştın mı gidip gelmeye? Zorlanıyorsan söyle hemen servis ayarlayalım kızım."

Masada Güven ile göz göze geldik. Bana bakıp yarım ağız gülerken çatalını tabağının yanına bırakıp dirseklerini masaya dayadı ve dikkat kesildi.

"Alıştım baba hiç gerek yok," dedim. Güven'e pek güvenemediğim için içimde bir korku vardı ama bir şey söylemedi ya da beni rahatsız edecek imâlarda bulunmadı.

"Eh iyi madem," diyerek konuyu kapattı babam.

Yemekten sonra direkt odama kaçmak istesem de bulaşıkları Merve Abla ile birlikte yıkayarak yardımcı oldum. Nihayet kendimi odama attığımda bilgisayarımı açıp biyoloji performans ödevi ile ilgili kendi payıma düşen kısmı yapmaya başladım. Sonra uykum gelmezse ders çalışacaktım.

Kendimi ödeve kaptırmışken kapım yine Güven tarafından tıklarken aynı anda kapıyı aç yöntemi ile açıldı çat diye. Nefesimi öfkeyle dışarı bırakırken dönüp bakmadım bile kim girdi odaya diye.

"Hiç seninle uğraşacak vaktim yok," dedim bilgisayarda işime devam ederek.

"Alıştın mı otobüslere diye merak ettim ya," dedi alaycı bir şekilde yanıma gelip. Masanın üstünde duran kalemlerimden biri aldı sonra, elinde çevirmeye başladı. "Eee ne zaman tanışıyorum taksici bey ile?"

Bir an ne dediğini anlamayıp kaşlarımı çattım ama ne saçmaladığını çözmem neyseki fazla uzun sürmedi. Taksi ile geldim dediğim gün Ayaz'ın arabasını görmüştü; kendince espri yapıyordu beyefendi.

"Neden bu kadar çok tanışmak istiyorsun anlamıyorum," diye homurdandım. Keşke vazgeçseydi. Ayaz bugünlerde sinir küpüydü zaten bir de seni üvey abim ile tanıştıracağım diye nasıl söyleyecektim?

"Abi olmadan anlayamazsın," dedi. Elinde çevirdiği kalemi masaya geri bırakıp hiç olmadığı kadar ciddi bir şekilde, "Bu cumartesi tanışacağız, yarın konuş yoksa Selim Abi-"

"Off tamam tamam!" diye bağırdım. "Çık git artık tamam!"

Güven odamdan çıkınca başımı masaya kırmak istercesine sertçe koydum.

***

Dün gece uyuyana kadar krizi bekledim. Her gün mü geliyordu bu bela bir bağımlıya yoksa günü ya da saati belli olmuyor muydu bilmiyordum ama korkuyla bekledim işte. Kendisi gelmedi ama beklemek de kendisi kadar yıpratıyordu beni. Sabah olup uyandığımda başka bir konu içime dert olmaya başladı. Sanki gecenin ayrı gündüzün ayrı dertleri vardı.

Ayaz o Erdal denilen adamın yerine gideceğim diye tutturup okula gelmeyeceğim der diye korkarak çıktım evden. Arabasını görünce adımlarımı hızlandırdım ama arabaya binip okul formasını giydiğini görene kadar rahatlayamadım.

"Okula gidiyoruz değil mi?" diye sordum hemen korka korka.

"Okula gidiyoruz Gamze," dedi. Göz altları hiç uyumamış gibi çökmüştü ve gözlerinin beyazlarındaki minik kırmızı damarlar her an çatlayacakmış gibi belirginleşmişti. "Bundan sonra başka bir yere gitmeyi aklından bile geçirme zaten."

"Sen de gitme," dedim yalvarır gibi. Sesim ağlayacakmışım gibi incecik çıktı. Ayaz da dönüp bana baktı endişeyle. "Biliyorum annenin neden oraya gittiğini öğrenmek istiyorsun ama... başka bir yol bulalım."

"Başka yol yok," dedi Ayaz tekrar önüne dönüp. Çene kemikleri dalgalandı. "Bu konuda biz diye bir şey de yok! Konuyu kapat."

"Dün o adamın söyledikleri seni endişelendirdi anlıyorum ama bana bir şey yapamaz ki-" derken beni tersleyerek susturdu.

"Gamze!" dedi sertçe. Yine küçüldüm koltuğumda. "Konuyu kapat dedim! Bitti!"

Doğruyu söylemek gerekirse ben de korkmuştum o an ama sadece Ayaz'ı korkutmak ya da sinir etmek için söylediğini düşünüyordum artık. Beni kaçırıp genel evde çalışmaya zorlayacak hâli yoktu. Bu kadar kolay olamazdı. Sonra Ayaz'ın annesini düşündüm.

Tarih tekerrür etmek zorunda kalabilir.

"Tek başına bir şeyler yapma o zaman," dedim. Yanında ben olmayacaksam bile onu koruyacak birileri olmalıydı en azından. "Plansız hareket etme işte ne bileyim."

"Dün bir hataydı," dedi. Okula gelmiştik. "O pezevengin karşısına bir daha çıktığımda beni son görüşü olacak."

Beni son görüşü olacak derken umarım konuyu öğrenip peşini bırakacağım demek istiyordur diye düşündüm endişeyle. Başka bir anlam çıkarmak istemedim.

Biz arabadan çıkıp okula doğru yürürken bahçede kimse yoktu; saate bakmaya üşendim ama sanırım derse geç kalmıştık. Tek başıma olsam sonradan sınıfa gireceğim için telaşlanırdım ama Ayaz yanımda olunca umursamadım hiç.

Sınıfın kapısına geldiğimizde Ayaz direkt kapıya uzandı ama hemen koluna yapışıp durdurdum. Dönüp bana bakınca yüzüne bakarak kapıyı tıklattım. Ters ters gözlerini devirdi. Daha önce hiç sınıfa kapı çalarak girmeyen biri için farklı bir deneyim oldu Ayaz'a da.

Sınıfa girince gözlerim direkt Çınar'ı gördü ama daha da önemlisi Ebru da Çınar'ın yanındaydı. Her şeyi unutup gülümsedim ikisine de. Nihayet okula gelmişti! Sonra yerimize geçip oturduk sessizce.

Kimya dersi beynimi yakarak geçerken yine neden sayısal öğrencisi olduğumu sorguluyordum ki sınıfa nöbetçi öğrenci geldi.

"Dersinizi böldüğüm için özür dilerim hocam," dedi çocuk. "Derya Hanım Gamze Aytekin'i çağırıyor."

Benimle ilgili her konu Ayaz'ı da ilgilendirmek zorundaymış gibi hemen yanıma, ona baktım. Ayaz da bana bakıyordu ama hiçbir şey de söylemedi.

Kimya öğretmenimiz başını uzatıp, "Gamze?" diye seslenip başının ucuyla gitmemi işaret etti. Derya Hanım'ın beni çağırması hiç normal değildi ama basit bir konu da olabilirdi. Yine de ben panik yapmayı seçtim, elbette. Nöbetçi öğrencinin arkasından çıktım sınıftan. Henüz bir kat aşağı bile inmemişken arkamda başka ayak sesleri duydum, birkaç saniye sonra ise belimde Ayaz'ın elini hissettim.

"Sen niye geldin?" diye sordum merdivenleri birlikte inerken. "Sabah biz diye bir şey yok diyordun ya n'oldu?"

"Komik olma Gamze," dedi ters ters. "Ben her zaman senin yanında olacağım ama sen her zaman benim yanımda olmayacaksın."

Kaşlarımı çattım. Derya Hanım'ın kapısının önüne geldiğimiz için durup yüzüne kaldırdım memnuniyetsiz bakışlarımı.

"O ne demek oluyor?" diye sordum.

"Benim yanım senin için her zaman güvenli değil demek," diye açıkladı. "Yine de bencil olduğum için seni yanımda istiyorum demek," diye devam etti. "Bazen senin için en tehlikeli kişi benim ama yine en güvenli yer de benim yanım demek."

Ben ağzımı açıp bir şey diyeceğimde benden önce Derya Hanım'ın odasının kapısını tıklatıp açtı. Odaya bir adım attı ama olduğu yerde durdu, içeri girmedi. Çağırılan kişi ben olduğum için Ayaz'ın arkasından içeri girmeye çalıştım.

Ayaz, "Girme Gamze-" demeye çalıştı ama çoktan Derya Hanım'ın masasının önündeki koltukta oturan, küt sarı saçlı kadını gördüm.

Aslında sitem etmek istiyordum ona. Yanında çok sevdiği kocası yokken belki gerçek duygularını fark eder ve bana eski annemi geri verir diye hesap sormak istiyordum. Ya da sadece neden bana yardım etmediğini sormak... Boş boş baktım sadece.

"Kızım," dedi sözde annem. Beni görünce gülümsedi; yüzsüzlüğüne hayret ettim. Ona artık annem demek doğru gelmiyordu bana. "Konuşmak istiyorum, n'olur dinle beni-"

"İstemiyorum," dedim yüzüne bakmadan. Ona bakmamak için başka bir şeye odaklandım. Derya Hanım'ın penceresinin önünde küçük bir kaktüs vardı mesela; henüz çiçek açmamıştı.

"Gamze o akşam..." derken bir an sustu annem. Diyemedi tabii kocam seni tekmelerken, kemer ile döverken... diye. "Adnan'ı durdurmak istedim ama-" diye devam etti üstü kapalı bir şekilde.

Gözlerimi yüzüne çevirdim. "Ama?" diye sordum. Bekledim. Mantıklı bir şey söylesin diye bekledim ama hiçbir şey söylemedi. Güldüm ben de. "Beni unut," dedim. Yanağıma inen damlaya kızdım sildim hemen. "Gamze diye bir kızın olduğunu unut, çok zorlanmazsın zaten."

Ayaz'ın yanından geçip odadan çıktım. Ayaz da hemen arkamdan geldi; hiçbir şey söylemeden beni kendisine çekip sarıldı. Sadece sarıldı ve herkesten daha çok herkes gibi hissettirdi.

***

Öğle arasında Çınar ve Ebru ile birlikte kantinde bir masaya oturmuş yemeklerimizi yiyorduk. Annemin geldiğinden onlara bahsetmedim, bir evrak işi olduğunu söyledim. Ayaz ise tuvalete gidip geleceğim dediği için yanımızda yoktu. Ayaz'ın her hareketi artık şüpheli geldiği için Çınar ve Ebru konuşurlarken ben gözümü kantinin kapısına dikmiş Ayaz'ı bekliyordum.

Kantinin kapısında Buket ve iki arkadaşı gülüşerek göründüler. Buket artık yeşil saçlı değildi; tekrar sarışın olmuştu ama eski doğal renginde bir sarışınlık değildi artık. Kendi rengini bulamamıştı sanırım. Yine de saçlarını boyatınca eski öz güvenine kavuşmuş gibi görünüyordu.

Göz göze geldiğimizde yüzündeki gülümseme bir an için durgunlaştı ama sonra daha da genişledi ve yapay bir hal aldı. Bizim masamıza doğru gelirken ben de gözlerimi gözlerinden ayırmadım. Diğer iki arkadaşı da peşine takıldılar hemen sorgulamadan.

"Selam," dedi masanın yanına gelince. Mavi gözleri  insanı sinir edecek bir yavaşlıkta beni süzerken dudakları hafifçe aralık duruyordu. "Sevgilin seni yalnız bırakmış korkmuyor musun?" diye sordu sonra alay eder gibi dudaklarını büzerek.

Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakmaya devam ettim. Başka kimseye bakmıyordum. Buket ise benimle eğlenmeye kararlı gibi görünüyordu; Ayaz'ın yanındaki ürkek halinden eser yoktu şimdi.

"Ayy pardon ya sevgilin olmayınca konuşamıyorsundur sen şimdi," dedi gülerek. Arkadaşları da güldü onunla birlikte. "Nerede o?" derken yalandan etrafına bakındı. "Küçük kızı ile konuşabilir miyiz diye izin alalım nerede?"

Buket ve arkadaşları gülüşürken Çınar bir şey söyledi ama ne söylediğini anlayamadım. Kulaklarım uğulduyordu sanki.

"Psikopat sevgilisi olmayınca bir hiç bu kız," dedi arkadaşlarına. Buket arkadaşlarına dönüp bir şeyler söyleyip gülerken ayağa kalktım ve saçını tutup kafasını masaya gömdüm sertçe. Yüzümde mimik değişmedi bunu yaparken.

Sonra olanlar benim benliğim dışında gerçekleşmeye başladı. Kendimi kaybettim ve Buket'e vurmaya başladım.

Etrafımdaki sesler yalnızca bir uğultudan ibaretti. Buket'e ve ona olan öfkeme odaklanmıştım. Biri belimden tutup beni Buket'in üzerinden çekerken bile elimi kolumu rastgele sallamaya devam ediyordum.

"Gamze!" Ayaz'ın sesini duymak bile beni durdurmadı ve elinden kurtulmak için ona da vurmaya yeltendim.

"Bırak beni!" diye tısladım dişlerimi sıkarak.

Ayaz iki kolumu da tutup beni kendisine yapıştırarak kantinden çıkardı. Spor malzemeleri koyulan odaya beni sokup kapıyı kapattıktan sonra beni serbest bıraktı.

Kuduz bir köpek misali Ayaz'ı itip kapıyı açmak istedim ama kapının tam önünde durup dışarı çıkmama engel oldu.

"Gamze sakinleş!" dedi gözlerime bakmaya çalışarak. "Sakin ol ve ne olduğunu anlat bana?"

Ayaz'ın şaşkın gözlerine bakarken hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Buket'in sözleri zihnimde tekrarlanırken öfkem şekil değiştirmeye başladı.

Sevgilisi olmayınca bir hiç bu kız!

Aciz Gamze... Kimsesiz Gamze... Kimseyi koruyamayacak kadar güçsüz Gamze... Bir zehirden kendini koruyamayan Gamze!

Olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Ayaz haklıydı. Artık hiç umut kalmamıştı.

***

Öfke nöbetinin ardından gelen ağlama krizi çok daha uzun sürdü. Ayaz muhtemelen kafası karışmış ve çaresiz bir halde benimle ne yapacağını bilemeyerek bocaladı. Ona kendisi gibi yok olmaya yaklaşmaktan korktuğumu söyleyemedim. Beni sinirlendiren Buket olsa da artık tüm krizlerimin arkasında minik bir zehir olduğunu biliyordum.

Okul çıkışına kadar başım ağrıyor diye yalan söyleyip sıraya başımı koydum ve ağladım sessizce. Teneffüste Çınar ve Ebru yanıma geldiler. Ayaz'ın, "Uyusun dokunmayın," dediğini duydum onlara sessizce.

Dersler bittiğinde Ayaz elini belime sarıp beni kendisine çekti. Ona baktığımda, "Bayılacak gibi görünüyorsun," dedi. Telaşlıydı. "Hastaneye mi gitsek?"

"İyiyim," dedim hemen. Acaba hastanede uyuşturucu kullandığım hemen anlaşılır mıydı? Bunun korkusuyla kendimi toplamaya çalıştım. "Dışarı çıkıp hava alınca daha da iyi olurum."

Yine de Ayaz belimdeki elini çekmedi ve bahçeye böyle çıktık. Bahçede gördüğüm araba ile olduğum yerde durdum; Ayaz da ben durunca durmak zorunda kaldı.

Gizlemek zorunda olduğun bir şey varsa çok daha çabuk ortaya çıkıyordu.

"Babam gelmiş," dedim eli belime sarılmış bana bakan Ayaz'a.

Continuar a ler

Também vai Gostar

7.8M 159K 69
Asla kimseye güvenme sözleriyle büyümüş genç bir kız ve ne olursa olsun pes etmeyen genç bir adam... İliklerine kadar hissettiği tanıdıklık hissiyle...
Eftalya Por esmaa

Ficção Adolescente

408K 20.1K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
201K 18.5K 58
"Sanırım bu gece sana biraz daha fazla zarar vermezsem iyi olacak." Sıkamadığı elime bir süre bakakaldıktan sonra, çaresizlikle kendi ellerini iki y...
87.2K 10.4K 29
Melun bir canın beden bulmuş hali Kainat... Ustaca kimliğini gizleyen bir adam, Buğra. Ve bahçedeki ölü çiceklerin yazdığı kader oyunu.. Her yalan bi...