ESVED

Galing kay Mihr_i

2.7M 132K 11.9K

Esved; Karanlıkla sarılmış bir adam.... Lumina; Işığın içindeki parıltılar kadar saf bir kadın.. Hak etmediği... Higit pa

ESVED
1. Lumina
2. İhtimaller
3. Rüya~
4.Kural~
5. Ben sana dayanamam~
6. Geçmiş~
7. Geçmiş~devam~
8. Zaman~
9. Çocuk~
10. Tefavuk~
11. Uyanmak~
12. Hatırla~
Adam~
13. Öpücük~
14. Söz~
15. Olur Mu?~
16. Maral~
17. Olmaz mıydı? ~
18. Aşık~
19. Seni bir aşk sarıyor~
20. Mutluluktan~
21. Aslan~
22. Kardeş~
23. Allah'ın emri ile~
24. Ağabey~
25. Bebek~
26. En Kısa Zamanda~
27. Mühürlü~
28. Sürpriz~
29. Esved~
30. Menekşe~
31. Mutlu, Mesut~
32. Bahar ~
33. Kalp Kıpırtıları~
34. Vuslat~
35. Vuslat/2 ~
36. Vuslat/3 ~
37. Hüküm ~
38. Hatırlamak/Yeniden~
39. Sonun Başlangıcı~
40. Geçmiş Zaman Olur ki~
41. Geçmiş,bugüne açılan bir penceredir~
42. Osmanlı Tokadı~
43. Sevda~
44. Doğmak~
45. Dilenci~
46. Aşık/Maşuk
47. Kuyu~
49. Kırılma~
50. Efsun~
51. Zifiri~
52. Kayboluş/1
53. Kayboluş/2
54. Kayboluş/3
55. Mahşer
56. Final/Bölüm:1
57.Final\Bölüm:2
58.Final\Bölüm:3
59. Final\4.Bölüm
60. ~SON~
AŞK'IN MANSUR HALİ / Bölüm: 1
AŞK'IN MANSUR HALİ / Bölüm:2
AŞKIN MANSUR HALİ / Bölüm: 3
AŞKIN MANSUR HALİ / Bölüm:4
AŞKIN MANSUR HALİ/ 5. Bölüm
AŞKIN MANSUR HALİ / Bölüm: 6
AŞKIN MANSUR HALİ / Bölüm: 7
AŞKIN MANSUR HALİ / 8. Bölüm
AŞKIN MANSUR HALİ: Bölüm 9
AŞKIN MANSUR HALİ / Bölüm: 10
*ESVED Özel Bölüm <Zamanın Birinde>*
AŞKIN MANSUR HALİ / BÖLÜM:11 *YENİ*
#ÖzgecanAslan
AŞKIN MANSUR HALİ/ Bölüm:12
AŞKIN MANSUR HALİ / Bölüm: 13
AŞKIN MANSUR HALİ / 14. Bölüm
AŞKIN MANSUR HALİ/ BÖLÜM: 15
AŞKIN MANSUR HALİ/ 16. Bölüm
AŞKIN MANSUR HALİ / 17. Bölüm
AŞKIN MANSUR HALİ: 18. BÖLÜM
AŞKIN MANSUR HALİ/19.1
AŞKIN MANSUR HALİ/ Bölüm:19.2
AŞKIN MANSUR HALİ/Bölüm:20
AŞKIN MANSUR HAL'İ/ Bölüm:21
AŞKIN MANSUR HALİ/ Bölüm:22
AŞKIN MANSUR HALİ/Bölüm:23
AŞKIN MANSUR HALİ/Bölüm:24
AŞKIN MANSUR HALİ/Bölüm:25
AŞKIN MANSUR HALİ/FİNAL
Özel Bölüm: "İyi ki..."
Etkinlik: "Hakkımda 20 Şey "

48. Kader~

20.5K 1.1K 178
Galing kay Mihr_i

Mansur koşarcasına inmişti arabadan. Rüzgarla yarışarak ilerlemeye başladı ormanın içinde. Üç adam sözleşmişler gibi farklı yönlere dağılmışlardı. İki el silah sesi duyulduğunda kalbi durdu bir an Mansur’un. Düşmüştü kardeşi… Sesin geldiği yeri anlamaya çalıştı saliselerce. Uçan kuşları fark ettiğinde o tarafa doğru koşmaya başladı.

Olamazdı, alamazlardı kardeşini. İçinde yanan titrek bir mumdu Esved. O olmazsa önünü göremezdi Mansur. Hem daha yaşayacaktı kardeşi. Ahusuyla mutlu günler görecekti. Kâbuslarından el ele kurtulacak, güzel günler göreceklerdi. Düşünceler içinde daha da arttırdı temposunu arkasına bir an için baktı. Besim Baba ve Mehmet’te ona doğru geliyorlardı.

Yerdeki kan izlerine tam basacakken zorla durdurdu kendisini. Bu kan kardeşinin miydi? Eğer öyleyse Mansur hangi hain pusuda incitmişti kardeşini. Kaç paralık adamdı Mansur ? Nasıl izin vermişti böyle bir duruma?

Besim Baba yere çömelmiş izlere bakıyordu. Eliyle toprağı hissetti bir süre. Birkaç adım gerileyip yeniden baktı.  “Kuzeye gitmişler Mansur! Topla kendini! Vakti Değil!”  Teşkilatçı Besim başını kaldırmıştı tozlu duvarlardan. Arkasındaki yiğitlere eş bir çeviklikle yutuyordu mesafeleri. Bir tepenin başına ulaştıklarında aynı anda tepenin altındaki arabalar harekete geçmişti.

Silahlarına davranıp insan üstü bir hızla indiler tepeyi ama arabalar onlar yetişemeden uzaklaşmaya başlamıştı çoktan. Besim Baba ve Mehmet bir süre sonra pes ettiler ama Mansur koşmaya devam ediyordu. Nasıl etmezdi? Esved o arabada kanarken, Mansur nasıl canı pahasına yola devam etmezdi. Yoluna revan olmayacaksa şu an, bu bedende ki can ne işe yarardı.

“Abi hala arkamızda bu Hekimoğlu!” diye seslendi Esved’in solunda oturan adam. Mansur’un adını duymasıyla açmaya çalıştığı gözlerini tamamen araladı Esved. Hekimoğlu demişti adam. “Ah be kardeşim! Gelme geri dur!” Diye sesleniyordu can yarısına ama biliyordu ki durmazdı Mansur. Kendisinden biliyordu Esved. Eğer arabadaki Mansur olsaydı Esved’de durmazdı nefesinin son anına kadar.

“Sık bir tane gelemesin be adam! Onu da mı ben söyleyeyim!”

Adamın sinir bozucu tepkisiyle dikkat kesildi Esved. Adam elindeki silahın tetiğini çekip cama doğru uzandığında Esved koluna yapıştı. Adam koluna çeken kuvvete karşı koymaya çalışıyordu. Esved’in diğer yanında adamsa boynuna sarılmış onu geri çekmeye çalışıyordu. Bu arbedede silah yine de ateşlenmişti ama Mansur’a denk gelmemişti.

“Kahretsin! Bayılmamış mıydı bu?! Neyse adam geride kaldı nasılsa. Dikkat edin sizde iki adam elleri bağlı bir adama sahip çıkamadınız"

 

Karnına ve kafasına aldığı darbelerle sersemlemişti Esved ama içi rahattı. Dokunamamışlardı kardeşine…

Arabadan açılan ateş yüzünden yalpalamıştı Mansur ve kaybetmişti onları. Dermansız bir şekilde yere çömeldi. Göğsü körük misali kalkıp iniyordu. Başını elleri arsına aldı. Tüm dünyası yıkılıyordu. İçindeki selvilerin düşerken çıkardığı ses yankılanıyordu kulaklarında. Koruyamamıştı Can yarısını… Annesinin mezarı başında ağlayan o cılız çocuk geldi gözlerinin önüne bir anda.

Mezarın topraklarını sıka sıka, gözlerinden yaşlar aka aka ant içmişti Mansur. Son nefesine kadar Esved’i koruyacağına. Biliyordu çünkü, Mansur hayatta olduğu için huzurluydu annesi gittiği yerde. Gözleri sakin derinliklerle bakıyordu kesin. Ama yapamamıştı işte, yetememişti.

Omzuna dokunan bir elle kendisine geldi. Besim Baba’nın amasız bakışları onu süzüyordu.

“Yıkılmak vakti değil Mansur’um! Kıyam vakti bu an. Gidip alacağız yarımızı o kahpe pusudan. Davran yiğidim! Davran hadi!”

 

 

 

<< ~~~~~ >>

Devran sıkılmış yumruklarıyla salonu bir baştan bir başa dolaşıyordu. Evdekiler hala dışarıdan haber alamamanın sıkıntısıyla uğraşırken bir de bu yeşil gözlü devin korkusuyla sarsılıyorlardı. Efsun bile kocasının gözlerindeki ateşten korkuyordu bu sefer. Çok zor zamanlar geçirmişti bu aralar Devran. Destan artık tavizsiz bir şekilde dolaşıyordu etrafta.

Lumina başı Sophia’nın omzunda bir eli Umut’un diğeri Efsun’un avucunda oturuyordu.  Tek kelime etmemişti Mansur’lar gittiğinden beri. Gözlerini sabitlemiş bekliyordu.  En azından dışarıdan böyle görünüyordu. Oysa kendisini yerlere atıp saçını başını yoluyordu içindeki âşık. Esved’li anları bir bir gözünün önüne geliyor, onun gülüşü, sarılışı, boynuna sığınışı, birer kurşun olmuş canına kast ediyordu.

Ağızları bıçak açmıyordu. Lara bile bir köşede oturmuş elinde pofuduk ayıcığı kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Sophia bir baş hareketiyle, bakıcıya Lara’yı odasına götürmesini işaret etti. Bu stresli ortam onun için hiç iyi değildi.

Kapıdaki seslerle oraya döndü her biri. Lumina dimdik ayakta, içeri girenlere bakıyordu. İlk olarak Besim Baba girdi içeri sonra Mansur en son Mehmet kapıdan gözüktüğünde ince bir feryat kurtuldu dudaklarından. Bulamamışlardı nefesini. Kuş olup uçmuştu yâri gözlerinin önünde.

Baba! Nerede kardeşim?!” diye kükredi adeta Devran.

“Yakalayamadık oğul..”  diye karşılık verdi Besim Baba. Aynı anlarda içinde kurduğu dar ağacında altındaki iskemleyi çekiyordu adamlığının. Can parçasını koruyamayana adam denir miydi raconda? Besim, dağları yerinden oynatabileceğini düşünen Besim, bir yaralı yüreği koruyamamıştı.

“ Nasıl kaldırırlar Baba. Bunca koruma ne iş yapıyor!”

 

“Nöbet değişimindeymişler. O sırada kaldırmışlar Esved’i” diye cevap verdi Mehmet. Bu evde Destan’ı görmek nedense onu şaşırtmamıştı.  Bu adamın namı her bir yanı sarmıştı. Bilirlerdi kendi eliyle adalet dağıttığını ama aynı Esved gibi yakalamazlardı bir türlü. Ve şimdi bu adam Esved’e kardeşim diyordu. İçindeki görev tutkunu polise oda hapsi verdi süresiz. Burada sadece misafir olarak bulunuyordu.

Devran bir an baktı Mehmet’e, sadece bir an. Kaçakçılık bürodan Mehmet komiser burada ne arıyor diye düşünmek için izin vermedi kendisine. Daha önemli işleri vardı şu anda.

“O ADAM bunu yapmayacaktı Baba! Eğer kardeşimin kılına zarar verirse ant olsun akbabalara yediririm onu hem de canlı canlı!”

 

 

 

<< ~~~~~ >>

Esved, acıtan bir ışığa açtı gözlerini… Tarih tekerrürden ibaret miydi? Galiba evet… Ama bu sefer biliyordu ki Esved, yalnız gidecekti ölüme. Hiçbir can paresini getiremeyeceklerdi gözlerinin önüne. O nedenle sonsuz bir huzur vardı ruhunda…

Bir ışık hüzmesinin altındaydı Esved. Etrafında olan biteni göremiyordu, nerede olduğunu anlamaya çalışırken;

“Ah be Esved! Neyine güvenip bana kafa tuttun bilmem! Siz gelirken be dönüyordum be oğlum!”

 

Hikmet’in uğursuz sesiyle dudakları kıvrıldı Esved’in. Bu adam ölümden korkmayan bir adamı ölümle tehdit edecekse buyursun bakalım diye geçirdi içinden.

“Öleceksin Esved! Aslında seninle birlikte gözüne değen kim varsa hepsini alacaktım ama sadece seninle yetineceğim mecburen.”

 

Esved ayak seslerinden anlamıştı geliyordu adam ona doğru. Nasıl bir akıl tutulmasıysa elleri ayakları bağlı değildi Esved’in. Ama karanlık o kadar koyuydu ki dakikalardır bakmasına rağmen göremiyordu ilerisini.  Ah gölgesini fark edebileceğim kadar yaklaşsa şu pislik diye geçirdi içinden.

“Hikmet! Diyelim ki beni öldürdün. Ama hey akılsız sanır mısın ki sen canlı kalabileceksin. Hangisi seni ilk öldürecek iddiaya girelim mi? Peşimden öbür tarafa geldiğinde konuşacak lafımız olur.”

 

Adamdan sinirli bir homurtu döküldü: “ Beni öldüremeyecekler Esved! Sen tahtalı köyü boylayacaksın ama asla bilemeyeceksin arkanda bıraktıklarına neler yaptığımı”

 

“Ah Be Hikmet! Ben diyorum ki kesin Devran Abim öldürecek seni. Çoktan haber alıp havayı koklamaya başlamıştır. Mansur’da ister elbet ama Devran abim bırakmaz muhtemelen.”

Sinir bozucu bir kahkaha koy verdi Esved. Adam sinirle bir iki adım daha atmıştı. Sağ taraftan geliyordu. Ama hala göremiyordu onu. Yalan söylüyordu Esved, kimseye bırakmayacaktı onu. Kendi elleriyle boğarak öldürecekti.

“O Devran denilen ufak oğlan mı öldürecek beni! Güldürme Esved! Seni öldürdükten sonra sessizce çıkacağım ülkeden sonra herkes yoluna. Sende toprağın altına!”

Neşeli kahkahası Esved’in sözleriyle kesildi:  “Ah yalnız söylemeyi unuttum değil mi? Sadece seni değil muhtemelen o genç karını da öldürürler. Ah işte o işi kesin Mansur yapar. Bir keresinde senin yanında görünce yazık oluyor nu hatuna. Yanındakini adam sanıyor. Bir ara gerçek erkek nasıl olur anlatmak lazım diyordu. Eğer hala anlatmadıysa, Devran seni parçalarken oda karını parçalar muhtemelen.”

 

“Seni şerefsiz…” diyerek Esved’e doğru attığı iki huzursuz adım sonu olacaktı Hikmet’in. Esved adamı ilk fark ettiği anda ensesinden kavrayıp karanlığa çekti. Tek eliyle kollarını kavrayıp sıkıştırdı. İki kulağının altından parmaklarıyla bastırdığında adam kesik kesik nefes almaya başlamıştı bile. Merdivenlere doğru koşan adımları duyuyorlardı. Tahminen saniyeleri vardı ışıklar aydınlanmadan önce. Ama bu adamında ancak o kadar nefesi vardı.

Ellerini bırakıp dizlerine tekme attı yerde diz çöken adamın boğazını kavrayıp son gücüyle bastırdı. Adam birkaç hırıltıdan sonra hareketsiz kalmıştı ama Esved bırakmıyordu yine de. Bu adamın ölüsüne bile güven olmazdı.

Ortalık bir anda aydınlandığında Esved adamı yere fırlattı. Yere düşen silahını alıp kalbine bir el ateş etti. İşini sağlama almalıydı. Etrafına baktı. Adamlar merdivenlerden iniyorlardı. Arkasına doğru koşmaya başladı. Yaralı bacağıyla hızı oldukça düşüyordu ama yine de son takatiyle koşmaya devam etti. Önüne çıkan  kapıyı açtığında, aşina olduğu o çam kokusu karşıladı onu. Demek ki uzaklaşmamışlardı. Eski bir fabrika binasıydı burası, Esved binayı dışarıdan görünce tanımıştı. Eve ne kadar yakındı.

Ormanlık alanda koşmaya devam ederken fabrikanın önündeki toprak alana giren araçları gördü. Kardeşi gelmişti. Adamların bir bölümü onun arkasındaydı diğerleri çatışmaya başlamıştı. Silahını havaya kaldırdı Esved. Arka arkaya iki el ateş etti. İkiye kadar saydı iki el daha ateş etti. Akabinde koşarak toprak yoldan aşağıya inmeye başladı.

“ADAM”

“Öldü”

“BEN”

“Hayattayım”

Devran kendisine siper ettiği arabanın kapısından sırım gibi dikildi. “Heyt benim Civanım!” diye celallendi.  Arabadaki herkes Mehmet hariç anlamışlardı Esved’in kaçtığını. Silah sesinin geldiği yere doğru koşmaya başladılar.

Kaderlerine doğru koşuyorlardı. Gelecek o an için örülüyordu bu koca yürekli adamlardan habersiz. Hayat yeni kapılar açacak, bazı kapıları kapayacaktı. Ve güneş altındaki ruhların tam olup olmamasına aldırmadan her gün yeniden doğacaktı…

<< ~~~~~ >>

Bölümümüz sevgili _dizzy_ e

Kuzum çok seviyorum seni bilesin

Sevgiler~

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

77.6K 4.6K 30
"Her insan kendi kaderini yazar kim bilirdi ki aynı kaderi yaşayacaklarını"
1.6M 72.5K 49
Tüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen...
25.5K 2.3K 7
Keskin bakışlarıyla herkesi ürperten bir mafya lideriydi o... Küçük bir çocukken okul önlüğüne bulaşan kan lekeleri, koyu bir katrana dönüşüp ruhuna...
106K 5.4K 51
Tuğkan (not delisi) : Aslansın, kaplansın, aşkımsın. Luna Handan : Aşkın mıyım? Tuğkan (not delisi) : Şaka olsun diye.