6. Geçmiş~

65.5K 2.9K 124
                                    

 Karanlıktı… Çok karanlık… Üşüyordu küçük çocuk. Mahzene benzeyen bu mekanın tek ışık kaynağı çatıda açık kalmış küçük bir yarıktan sızan ışık huzmesiydi.  Ne zamandır buradaydı bilmiyordu çocuk. Kardeşleri geldi aklına. Üç meleği… Neredelerdi? Ayağa kalkmaya çalıştı… Ama boşuna bir çabaydı bu elleri yere sabitlenmiş halkalara kelepçeliydi.

 Ne istiyorlardı bu adamlar onlardan. Anne babalarını alıp götürmüşlerdi zaten.  Annesi geldi bir an aklına… Güçsüz kollarından çekilip götürülürken gözlerinden akan yaşlar ellerini ıslatmıştı çocuğun. Babasını görememişti bile. Ardından boynunda keskin bir acı hissetmişti. Sonrası karanlık…

 Bir kapı açılma sesi yankılandı boş duvarlar. Ayak sesleri yaklaşıyordu. Birkaç kişiydiler. Yere sert basan öfkeli ayaklar… Arada sürüklenircesine belli belirsiz yere dokunan minik ayaklar. Işık huzmesinin aydınlattığı billur harenin için fırlatıldı 3 beden.. Üzerlerinde kan vardı. Beyaz elbiselerinin üzerinde gelincikler gibi açmıştı kan lekeleri. Annesi ne çok severdi beyaz giydirmeyi meleklerine.Böyle görseydi onları şimdiye kadar ölmediyse bile o anda can verirdi.

 Gözleri ve ağızları siyah bezlerle kapatılmıştı küçüklerin. Elleri arkalarından bağlanmıştı. İçli içli ağlıyorlardı… “Dizlerinizin üzerine kalkın!” diye mir verdi tatsız bir ses. Ufaklıklar zorla dizlerinin üzerine kalkıp başları önlerinde beklemeye başladılar.

 “Sen çocuk! Bir anlaşmamız var sana. Ellerini çözeceğiz. Sana verdiğimiz silahla kardeşlerini öldüreceksin. Eğer yapmazsan biz yapacağız. Ama öldürmeden önce yapacağımız bütün işkenceleri izlemek zorunda kalacaksın… Ne kadar güzeller değil mi? İçimizden bazıları böyle güzelliklere dokunmadan yapamaz… Şimdiden parmakları karıncalanıyor. Ne diyorsun? Sen mi öldüreceksin ? Yoksa bizim ellerimize mi bırakacaksın. “

 Ne yapacaktı çocuk. Nasıl kıyacaktı kardeşlerine. Yapamazdı. Ama o adamlar daha kötüsünü yapacaklardı canlarına. Önce lekeleyecek sonra öldüreceklerdi. Baba ne yapacağım diye haykırdı içinden.

Kardeşleri geldi gözlerinin önüne birer birer.

Ensar… Sessiz sakin düşünceli meleği. Hep Efsunun arkasında dolaşır ona bir şey olmasın diye çırpınır dururdu.

Eymen… Kıpır kıpır bir an yerinde duramaz Efsunla uğraşmaya bayılırdı.

Ve Efsun… Tutuk Meleği. Sarı saçları başaklar gibi dökülürken omuzlarına. A..bii…siii ya.. ka…la..dım!! diye her fırsatta bacaklarına dolanırdı. Nasıl kıyacaktı!

“Olmaz!” dedi. “Sen bilirsin” dedi adam. “Önce kızdan başlayın. Diğerlerini çekin oradan bir tek kız kalsın. Her şeyi seyredeceksin küçük.” Eymen le Ensar çırpınırken Efsun taş kesilmişti sanki kendisini tutan iri yarı ellerin arasında ne kadar minik kalmıştı. “A..bi..sii… Beni on…la..ra.. bı..rak..ma..” dedi fısıltıyla.

“Tamam” diye bağırdı çocuk. “Tamam ben yapacağım. Çözün ellerimi! Tek bir şey istiyorum. Dört mermi koyun silaha. Sonuncusu benim için!”

ESVEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin