AŞKIN MANSUR HALİ/19.1

6.5K 693 46
                                    


Adam kadına baktı belki karşılaştıklarından beri ilk kez. İlk kez bilinçli olarak baktı gözlerine kadının. Yüzündeki her çizgiyi aklına kazıdı. Bir daha hayal etmesi gerektiğinde, gerçeğine en yakın halini hatırlayabilmek için.


Kadın, adama baktı bir kez daha... Adamın yeşillerinden esen dağ esintisi sardığından beri kaderini, hep yaptığı gibi bir kez daha baktı adama kadın. Adamın gözlerini geçip kalbine ulaşmaya çalışan, bitap düşmüş aşkına yandı bir kez daha.


Kızgındı Mansur, saçları gelincik tarlalarına benzeyen bu naif kadına kızgındı ölesiye. Belki de hayatında kimseye kızgın olmadığı kadar kızgındı hem de. Bu kadın hain bir maraz gibi sızı vermişti damarlarındaki kana. Soluğuna işlemişti. Kadın, belli ki Mansur'un eceli olmaya gelmişti.

Zaten kırıktı kalbi. Bir et parçasına indirgemişti onu Sophia gittiğinden beri. Yok saymış, susuz bırakmış, ölüme terk etmişti. Şimdi bu kadın, aldığı her nefesle, umut aşılıyordu nadasa bıraktığı gönül topraklarına. "Senin için geç değil!" diye sesleniyordu içinde bir tellal.  


Ama biliyordu Mansur, insan en çok umudundan vuruluyordu. Biliyordu, saçları gün ışığına durmuş bu adam, umut insanın celladı olabiliyordu.  Biliyordu adam, insan, ölmeden de ölebiliyordu.

İçindeki öfke, dilinden dökülene dikenler salmışçasına konuşmaya başladı:


"Ne istiyorsun benden?"


Öykü, keskin bir nefes çekti içine. Mansur'un ona olan öfkesi elle tutulur bir hale gelmişti artık. Anlayamıyordu, neyin diyetini ödediğini. Adam, ona her baktığında bir kumru terk ediyordu yuvasını içinde. Yine de eyvallah dedi adamdan gelen her şeye. Dudağında kırık bir tebessümle konuşmaya başladı:


"Hiçbir şey..."


Tek kaşını kaldırdı Mansur, alaycı bir gülüş oynaştı dudağında. Kadın ondan ruhunu isterken, nasılda fütursuzca konuşuyordu. Saçlarının kokusu sinmişken, hiç başını koymadığı yatağının sol yanına, nasılda küçümsüyordu kendisini. Dudağındaki iğreti gülüş terk ederken yüzünü konuşmaya başladı:


"Her şeye sahip olan, başka ne istesin, öyle değil mi?"


"Neden bana kızgınsın Mansur?  Ben ne yaptım sana?"


"Henüz yapmadın Öykü ama ilk savunmasız anımda yapacaksın. Senin elinde baldırana batırılmış bir hançer var, bir nefeslik boşlukta kalbime saplayacaksın."


İçi çekildi kadının, adamın dilinden dökülenlerin karşısında. Dil yarası diyordu ya şarkı en acı yara imiş, diye şu anda anlıyordu Öykü, insanın diliyle açtığı yaraların derinliğini.


"Sen, sen kırılmışsın Mansur, devrini kaybeden bir saat gibisin, hep yanlış zamanda takılıyorsun. Ama seni ben kırmadım Mansur, sen bana yazık ediyorsun..."


"Evet ben kırıldım!" diye celallendi adam. Ne çok kırılmıştı hem de. Bu hayal gibi esip duran kadın ne bilirdi kalp kırığının acısını.


"Sen kırmadıysan bile, sarmayacaksın da Öykü. Kalmayacaksın! O zaman neden zorluyorsun sınırlarımı?"


"Kalmayacağımı nereden biliyorsun ki!"


"Kalmayacaksın! Neden kalasın ki! Kim görmüş Leyla'ların kaldığını!"


İki yitik kalp bir olmaya çalışırken, iki aşık yaralarını yarıştırıyorlardı o gece. Kimin yarası fazlaysa o mu kazanacaktı peki? Aşk da kazanmak var mıydı rakibinin karşısında? Aşkta birlikte kazanırdınız. Bir olunca kazanırdınız. Bu iki aşık,bir olamamanın sancısıyla kavruldular o gece.


Öykü, gözlerinin uçurumlarında oynaşan yaşları geri ittirdi birer birer. Ağlamayacaktı! Bu gece ne olursa olsun ağlamayacaktı! Adamın dikenleri ne kadar batarsa batsın yüreğine ses çıkarmayacaktı.


"Sen Mecnun olabilseydin, Ben kalırdım Mansur. Sana  geldiğimde, yokluğunda Mevla'yı buldum git deseydin bile sığınırdım dizlerine. Sen Tahir olabilseydin eğer, Zühre'n olur, ayrılmazdım göğünden."


Ve yürüdü kadın, geldiği karanlıklara doğru. Cevap beklemiyordu adamdan. Geç kalınmış bir aşktı onun aşkı. Fırtınalar talan etmişti sığınmak istediği gönül hanesini. Yürüdü kadın içinde, dünyaya getiremeden yitirdiği aşkının sancıları yayılırken.


<●>

Merhaba,

Sizler, "Bu nasıl bölüm ya!"    diye başlamadan ben hemen yazayım derdimi :D

Bilenleriniz vardır mutlaka ama bilmeyenler için tekrar edeyim. Yeni bir eve taşındım. Pc ve netim yok ne yazık ki henüz. O nedenle bölüm ekleyemiyorum. Ve yine o nedenle bu bölüm bu kadarcık kısa :) Telden yazmak gerçekten çok zormuş.  En kısa zamanda sorunlarım çözülür umarım.

Sevgiler~


ESVEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin