ARAFTA İKİ KİŞİ

kasinan

2.6M 96.7K 12.9K

Еще

ARAFTA İKİ KİŞİ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
DUYURU
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10 BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
DUYURU
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
AÇIKLAMA
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
AÇIKLAMA
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. Bölüm
66.BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
DUYURU
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
74. BÖLÜM
VEDA

11. BÖLÜM

52.7K 1.4K 300
kasinan

Bu bölüm çok özel birine gidiyor:)))) İlk kez bir bölüm bir "AYRAÇ" a ithaf edilmiştir herhâlde:))))) Bölümü çok sevgili Kübra'ya ve onun âşık olduğum ayracına yolluyorum:))))) Keyifli okumalar canım. Bu bölüm çok özel benim için ve çok özel bir yere gitsin istedim:))))))

Kerem, Zeynep’in bileğindeki elini bıraktı ve kolunu beline dolayıp onu kendine çekti. Zeynep, hızla nefes alıp veriyor ve ona öfkeyle bakıyordu ama kaçmak için bir harekette bulunmamıştı.

Kerem, başını ona doğru eğerken “Artık, kendini bırakmanın zamanı gelmedi mi?” diye sordu. Zeynep, kaçması mı yoksa deli gibi çarpan yüreğinin sesine kulak verip teslim olması mı gerektiğine karar veremiyordu. Kerem’in dudakları kendisininkilere yaklaşırken sadece “Hata yapıyoruz!” diye fısıldayabildi.

Kerem, onu ilk öptüğü andan beri deli gibi özlediği dudaklara dokunmadan önce “O zaman, bırak buna değsin!” diye fısıldadı ve dudaklarını onunkilerin üzerine kapadı.

Zeynep, o an mantığının sustuğunu ve teslim olduğunu hissetti. Kollarını erkeğin boynuna dolamış, parmaklarını saçlarının arasına sokmuştu.

İkisi de kapının açıldığını ve servisi yenilemek için içeriye giren Muhif’i fark etmediler. Adam kapının önünde bir an dikildi. Sonra başını hafifçe iki yana sallayarak gülümseyip kapıyı tekrar kapadı.

Kerem, Zeynep’i iyice kendine çekmişti. Vücutları birbirine yapışmış, zevkten titriyorlardı. Öpüşmeleri giderek daha hırçın bir hâl almaya başladı. Kerem’in dudaklarının sıcaklığı Zeynep’in vücuduna alev dalgaları yolluyordu.

Kerem’in elleri, Zeynep’in gömleğini pantolonundan çıkarıp tenine ulaşmaya çalışıyordu. Zeynep’in elleri de Kerem’in vücudunun aynı noktalarında dolaşıyor ve aceleci hareketlerle gömleğini çekiştiriyordu.

Kerem bir an uzaklaşıp kollarındaki kadına baktı. Zeynep’in yüzü kızarmış, öpülmekten dudakları şişmişti. Kerem’in çekiştirmeleriyle gömleğinin en üstteki düğmesi kopmuş ve gömlek omuzlarına doğru açılmıştı.

Zeynep’in boynuna dolanan kolları onu yine kendine doğru çekince “Burada değil!” diye fısıldadı. Tek bir hamleyle onu kucağına alıp kapının yanındaki asansöre götürdü. Asansöre vardıklarında Zeynep’in üzerindeki gömleği çoktan çıkarıp atmıştı. Onu duvara yasladığında asansörün kapısı kapanmak üzereydi.

“Çıkar şu lanet şeyi artık!” diye fısıldadı Kerem, dişlerinin arasından. Zeynep bir an onun neden söz ettiğini anlamasa da sonra belindeki silahı kastettiğini fark etti. Bir eliyle silahını eline aldığı sırada asansörün kapısı açıldı. Birbirlerine sarılmış hâlde dışarı çıktıklarında önüne gelen ilk yere bıraktı silahı ve Kerem’in gömleğinin düğmeleriyle boğuşmaya devam etti.
Kerem’in de yardımıyla onun gömleğinden de kurtuldular. Kerem’in bir eli Zeynep’in sağ göğsünü avuçlamıştı. Parmakları sutyeninin üstünden göğüs ucunu yakaladığında Zeynep’in dudaklarından bir inilti koptu. Dudakları ve dişleri Zeynep’in boynunda geziniyordu.

Zeynep, neden sonra ayaklarının altındaki yumuşacık halıyı fark etti. Ayakkabılarını ayağından fırlatıp çıkardığında Kerem, onu yeniden kucaklamış ve yatağa yatırmıştı bile. Pantolonundan da kurtulup Zeynep’in üzerine uzandı. Eli, onun pantolonunun fermuarını usta bir hareketle açıp kalçalarından sıyırırken Zeynep, içinde tarif edemeyeceği kadar vahşi ve cüretkâr bir enerji hissediyordu. Elleri, duyduğu özlemi tatmin edecek kadar çabuk hareket edemiyordu. Genç adamın inlemesini duyduğunda içini bir zevk dalgası kapladı.

Onun tenine ihtiyacı hat safhaya varmıştı. Kerem’i sertçe kendisine çektiğinde adamın kulağına “Acelen ne?” diye fısıldadığını duydu. Parmağı, göğüs ucunda gezerken gözleriyle onun çıplak vücuduna hayranlıkla bakıyordu. Zeynep inlemeye benzeyen bir sesle “Seni istiyorum!” dediğinde “Biliyorum!” diye cevap verip bakışlarını ondan ayırmadan bir elini omuzlarından kalçalarına kadar yavaşça gezdirdi. “Beklemeyi öğreneceksin!” diyerek dudaklarını Zeynep’in göğsüne kapadı. Dişlerinin arasına göğüs ucunu sıkıştırdığında Zeynep “Seni Allah’ın belası!” diye inledi.

Vücudu, Kerem’in ellerinin altında kıvranıyordu. Bu giderek işkenceye dönüşüyordu. Önce yavaş, sonra hoyrat hareketleri Zeynep’i delirtiyor ve çığlık atmamak için dudaklarını ısırıyordu. Bu, Zeynep’in alışık olduğu bir duygu değildi. Seks, ihtiyaç duyduğunda çabucak giderebildiği bir gereksinimdi ona göre. Oysa bu defa bambaşkaydı. Bedeni ve yüreği sınırları zorluyordu.

Elini aralarına sokmaya ve onun sertliğini hissetmeye çalıştı. Kerem, ellerini aniden yakalayıp başının üzerine kaldırınca birden panikledi. Korku dolu gözlerle ona bakarak “Yapma!” dedi.

Kerem, onun gözlerindeki paniğin ve korkunun yanında arzuyu fark etmese onu anında serbest bırakacaktı. Bir an, onun tepkisi Kerem’i de ürkütmüştü ama kadının gözlerindeki alev alev arzu onu durdurdu ve gülerek “Kontrol her zaman sende olamaz, Zeynep!” dedi.

Bir eli onun kollarını sımsıkı zapt ederken diğeri, kalçalarında geziyordu. Eliyle dizinin iç tarafına dokunduğunda Zeynep, kendinden geçmek üzereydi. Titredi ve nefes almaya çalışarak “Yapma!” diye fısıldadı yeniden.

Kerem onu okşamayı sürdürürken gülümseyerek “Yapma ne? Zayıflığımı bulma ve ondan yararlanma mı?” Sonra deneyimli parmakları kasıklarının arasındaki sıcaklığa dokundu. Eğilip dudaklarıyla boynundan aşağı bir yol izlemeye başladı. Zeynep’in bütün vücudu elektrik verilmiş gibi titriyordu. Bir yandan da hâlâ “Yapma!” diye inliyordu.

“Bırak kendini!” dedi, Kerem. Onun kendini frenlemeye çalışmasına ve hâlâ ona meydan okumasına gülerek baktı. “Kendini tamamen bırakacaksın ve ben bunu izleyeceğim!” Vücudunu onun titreyen vücudundan uzaklaştırmadan yüzünü onun yüzünün hizasına getirdi. Avcu, tekrar onun kasıklarına doğru indi. Bacaklarının arasındaki tümseğe avcunu bastırdı. Zeynep, nefes alamıyordu. “Seni Allah’ın cezası! Yapamam! Bırak beni!” diye inledi. Kerem “Yalancı!” diyerek güldü. Parmağını yavaşça üzerinde gezdirmeye devam ediyordu. Sonra ani bir hareketle içine soktu. Zeynep’in yüzündeki ifadenin panikten, çaresizliğe dönüşmesini keyifle izledi.

Zeynep, yüksek bir yerden düşüyor ve kendini durduramıyor gibiydi. Onun sıcak ve ıslak kayganlığı Kerem’in de inlemesine neden oldu. Zeynep, içinde hareket eden parmakların yarattığı depreme daha fazla dayanamadı. Dudaklarından bir çığlık koptu. Vücudunun bir an içeriye çekildiğini hissetti ve şiddetle gerildi, sonra vücuduna zevk dalgasının yayılmasına bıraktı kendini. Öyle keskin ve öyle yoğundu ki kendinden geçti.

Onun kendinden geçip kapanan gözleri ve aralık dudakları Kerem’i çıldırttı. Saçlarından tutup onu ısırırcasına öpmeye başladı. Zeynep, içindeki arzunun dirildiğini hissetti. Artık serbest kalan elleriyle onu kendine çekerken “Evet!” diye inledi.

Kerem’in boğulurcasına bir iniltiyle kalçalarını yükseltip ani bir hareketle içine girdiğini hissetti. Zeynep, bacaklarını onun etrafında sımsıkı dolayıp daha da derinlerine girmesine yardımcı oldu.

Tırnakları adamın sırtını adeta kazırken, kalçaları her giriş çıkışında Kerem’i kucaklıyordu. Terden sırılsıklam olmuş elleri onun ellerinden kayarken yeni bir zevk dalgasının bedenini kuşattığını duyumsadı. Onun temposuna kendini uydurup gelen zevk dalgalarına kendini bırakırken Kerem’in boşaldığını fark etti.

Bir süre sonra Kerem, bitkin bir hâlde üzerinden yanına yuvarlanmıştı. Zeynep, uzun bir süre konuşamadı. Aslında söyleyebileceği bir şey de yoktu. Bilerek ve isteyerek bir yanlış adım atmıştı. Sonuçlarına da katlanması gerekiyordu. Bedeli ne olursa olsun. Artık daha fazla onurunu ve gururunu kaybetmeden buradan çekip gitmeliydi.

Yüzünü yana, Kerem’e, doğru çevirdi. Genç adam hâlâ nefes nefese gözleri kapalı yatıyordu. Yavaşça “Artık, gitmek zorundayım!” dedi. Yatakta oturdu. Kıyafetlerini nasıl bulacağını düşünerek odayı gözleriyle araştırıyordu. Kalkmak üzere doğruldu. O anda Kerem’in eli bileğini mengene gibi tuttu ve Kerem “Hiç sanmıyorum!” diyerek onu çekip tekrar yatağa yatırdı.

“Bak, eğlenceyi tadında bırakalım!”

“Bu, eğlence filan değildi. Çok daha başka, bambaşka bir şeydi ve daha bitmedi!”

Zeynep’in öfkeyle gözleri kısıldı, dirseğini onun midesine geçirince Kerem’in bir an soluğu kesildi. Zeynep, pozisyonlarını değiştirmiş ve dirseğini bu defa onun boynuna dayamıştı.

“Bana bak! İstediğim zaman gelir, istediğim zaman da giderim!” dediğinde Kerem’in gülerek ellerini yukarı kaldırıp “teslim olma” işareti yaptığını fark etti. Zeynep, dirseğini çektiği andaysa fırlayıp onu etkisiz hâle getiriverdi. Zeynep, her zaman atik ve hızlı olduğunu düşünürdü. Bir anda kendini yeniden Kerem’in altında bulmak onu kızdırmıştı.

Kerem’in yeniden sertleştiğini fark ettiğinde gözleri şaşkınlıkla açıldı. Onu asıl şaşırtan buna kendi vücudunun verdiği tepkiydi. “Gururun canı cehenneme!” diye düşündü ve yumuşak bir sesle “Bak, seninle kavga etmek istemiyorum. Sadece gerçekten gitmek zorundayım!”

Kerem, onun üzerine uzanmıştı ve hafifçe kımıldayıp tek bir hareketle yeniden içine girdi. Zeynep, kendini onun vücudunun ritmine bırakmadan gözlerini kapadı.” Kapama gözlerini!” diye fısıldadı Kerem. Yeni bir zevk dalgasına karşı koyacak gücü yoktu kendini bırakmak en kolayıydı. Kerem, yavaş hareket ediyor ve derin hareketlerle onu çılgına çeviriyordu.

Zeynep’in nefesi hızlanmıştı ve kendini zevke tamamen teslim etmişti. Kerem, parmaklarını ve dudaklarını onunkilere kilitlemiş hâlde bir an kasıldı ve sonra yüzünü Zeynep’in saçlarına gömdü. Bir süre öyle, hareketsiz yattılar. Sonra Kerem başını çevirip onun alnına bir öpücük kondurdu. “Kal!” diye mırıldandı. “Lütfen!..”

“Peki!” dedi Zeynep, “Peki, kalalım bakalım!”

                                                           X         X         X

Sabah, Kerem’in banyosuna doğru giderken Zeynep’i şaşırtan şey, vücudundaki yorgunluğa rağmen her bir hücresinin adeta yeniden dirilmiş olmasıydı. Kendini suyun altına attığında hâlâ şaşkındı.

O güne kadar hiçbir erkekle geceyi birlikte geçirmemişti. Sürekli ilişkilerden kaçınır, seks konusunda açık davranır, sonrasında mutlaka yatağına kendi başına dönerdi. Ancak şimdi buradaydı işte. Bütün gece, o güne dek hiç yaşamadığı yoğunlukta duygular yaşamış, ilk kez seks yapmak dışında biriyle gerçekten seviştiğini hissetmişti. Kendini karşısındaki adama tamamen teslim etmiş, kontrolü ona bırakmış ve savunmasızlığı göze almıştı ve şimdi de adamın banyosundaydı.

Kendini kontrol etti. Pişmanlık duyup duymadığını anlamaya çalıştı. Ancak kendisini bu kadar iyi hissettiren bir şeyden pişman olması mümkün değildi.

Duştan çıkıp ıslak vücuduyla aynaya baktığı sırada aynadan banyo kapısındaki Kerem’i gördü. Kapının pervazına yaslanmış ve gülümseyerek ona bakıyordu.

“Islakken harika görünüyorsun!” dedi. Zeynep, başını çevirip onun gözlerine bakarken sesine elinden geldiğince normal bir ton vermeye çalışarak “Eve gidene kadar bir gömleğini ödünç almam gerekecek. Benimki giyilecek hâlde değil!” dedi. Sabah gömleğini düğmesi kopmuş ve çekiştirilmekten yırtılmış olarak bulmuştu.

“Ayarlarız.” dedi, Kerem. Zeynep, onun yanından geçip banyodan çıkmak için yürüdü. Kerem, onu belinden çekip dudaklarına uzandı. Derin bir öpücükten sonra “Sana da günaydın!” dedi.

Zeynep, bir şey söyleme ihtiyacı duyarak “Bak, gitmem gerek. Dün gece gerçekten bir hataydı, asla olmamalıydı. Neyse şimdi gitmem lazım!”

Kerem, onu kollarından hırsla tutarak gözlerine öfkeyle baktı “Hata filan değildi, Allah’ın cezası! Bunu yüz kere söylersen gerçek olacağına inanıyorsun, sadece ama hata değildi. Üstelik bir defalık bir şey de değildi.”

“Ben bir cinayeti soruşturuyorum ve sen de…”

“Onun şüphelilerinden biri değilim! Sok artık bunu kafana. Bu konuyu aramıza bir kalkan gibi sokmana izin vermeyeceğim!”

“Öfff, neyse ya, niye sana dert anlatmaya çalışıyorum ki? Unut gitsin!”

“Unutmayacağım ve Zeynep, sen de unutmayacaksın. Unutmana izin vermeyeceğim! Beni düşüneceksin! Dün geceyi düşüneceksin! Yaşadıklarımızın asla tek gecelik bir şey olmadığını düşüneceksin ve daha neler yaşayabileceğimizi düşüneceksin. Asla unutmayacaksın! Bunun için vaktin var. Birkaç gün burada olmayacağım ama döndüğümde, şu kalın kafana iyice sok, yeniden birlikte olacağız. Yine sevişeceğiz ve sen bana bir daha      “ Bu hata!” demeyeceksin!”

Zeynep, onun birkaç gün de olsa burada olmayacağını öğrendiğinde nedensizce sarsıldığını fark etti. “Nereye gidiyorsun?

“Şehir dışında olacağım! Ancak burada olmadığımı çok önemli birkaç kişi dışında kimse bilmeyecek. Yani davan bundan etkilenmez, korkma!”

“Bana niye söyledin, peki?”

“Demek ki ‘çok önemli’ler grubuna sen de dâhilsin. Bu arada yine de bana ihtiyacın olursa Muhif’e söyle. O, beni bulur!”

Zeynep, onun gözlerinin içine baktı. Tuhaf bir duygu vardı içinde. Kerem’i, söylediklerini düşünerek gözlerinde bunlara dair bir şeyler aradı. Başka bir bakış vardı, gözlerinde. Tanımadığı, adlandıramadığı garip bir şey… Biraz korkarak biraz merakla sordu.

“Neler oluyor, Kerem?”

“ Sanırım ben sana âşık oluyorum, komiser!”

Zeynep’in bakışlarındaki dehşeti görünce güldü. “Başına silah dayasam bu kadar paniklemezdin. Gerçi itiraf ediyorum ki ben de senden farklı değilim. Bana tuhaf bir şeyler oluyor. Ne olduğunu, niye olduğunu bilmiyorum. İşte o yüzden biraz uzaklaşıp kendimi anlamaya ihtiyacım var. Biraz da o yüzden gidiyorum ama döneceğim. Döneceğim ve seni yeniden göreceğim. Seni görmeye ihtiyacım var!”

Sonra Zeynep’in dudaklarına eğildi yeniden. Zeynep’in dudakları kendiliğinden aralanmış ve onunkileri karşılamıştı. Tuhaf bir teslimiyeti vardı. Yüreğini delice çarptıran korkunun yanında garip bir teslim oluş…

Zeynep, Kerem dudaklarını dudaklarından çektiğinde garip bir yalnızlık hissetti. Az önce söylediklerini tamamen unutmuş gibi “Gel, sana bir gömlek bulalım!” demişti genç adam.

Üzerini değiştirip silahını beline takarken Kerem gülümseyerek “Diğer kadınların boynundaki kolyeyi taşımaları gibi taşıyorsun o silahı. “dedi.

“O bir aksesuar değil!”

“Biliyorum ama sende çok doğal, sanki bir parçan gibi…”

Zeynep cevap vermek yerine ayakkabılarını bulup ayağına geçirdi. Sonra olabildiğince sakin ve duygusuz bir tonla “Hoşça kal!” deyip asansöre bindi. Kerem, peşinden gelmemişti.

Aşağıya indiğinde Muhif de ortalıkta görünmüyordu. Adamın sabah üzerinde Kerem’in gömleğiyle evden çıkışına tanık olmamasına mutlu oldu. Paltosunu alıp aceleyle çıktı evden. Önce evine gidip üstünü değiştirecek sonra merkeze gidip Erol Başkomiser’e bilgiyi sızdıranı açıklayacaktı. Bu bilgiye nereden ulaştığını açıklamak zorunda kalmamak için dua ediyordu.

Kafası karmakarışıktı. Ne düşüneceğini bilmiyor, kendini anlamıyordu. Hayatında ilk kez kendine yabancılaşmıştı ve şimdi kendini kaybolmuş hissediyordu.

“Korkuyorsun ve yaşayacaklarımızdan kaçıyorsun!” demişti Kerem Sayer. Haklıydı. Deli gibi korkuyordu. Elinde olsa onu hiç tanımamış olmayı isterdi çünkü ondan uzak duramayacağının, bir şeyin kendisini ona hızla çektiğinin farkındaydı.

“Sanırım sana âşık oluyorum!” demişti. Bunu söyleyen ilk adam o değildi ama ilk kez bunun doğruluğundan korkmuştu Zeynep. Belki de ilk defa bunu söyleyenin doğru söylediğini hissettiği içindi paniği!

Sevgi, aşk bütün bunlar Zeynep’in dünyasında yoktu. Hiç olmamıştı. O sevilmeyi bilmezdi. Hele bir erkeğin onu sevmesini asla… Onun dünyasında erkek, kadını sadece kullanırdı. Hem de çok eskiden beri, çocukluğundan beri… Teni sadece arzulanır, canı yansa da yanmasa da ondan istediğini alırdı karşısındaki. Onu parçalayarak, kanatarak, ruhunu söküp alarak…

Hayatında ilk defa bir adam onunla sevişirken almaktan çok vermeyi bilmişti. İlk defa bir adama kendiliğinden, isteyerek teslim olmuştu. Daha da tuhafı bu teslim oluştan aşağılanmamıştı.

Ne kendini anlayabiliyordu ne karşısındaki adamı. Üstelik çok korkuyordu. Niye korktuğunu bilemese de deli gibi korkuyordu. Keşke o da her şeyi bırakıp kaçabilseydi. Keşke onun da kaçıp saklanabileceği bir yeri olsaydı. Yoktu ama! O Kerem Sayer değildi. İsteyince basıp gidemezdi. Yapılacak tek şey, kendini kontrol altına almak ve sakinleşmekti.

Onu düşünmeyecekti. Hiç düşünmeyecek ve deli gibi çalışıp iş dışında her şeye kendini kapayacaktı.

                                                           X         X         X

Kerem, Zeynep gittikten sonra kendini duşa attı. Ona söylediği her kelime doğruydu. Kadına pat diye söyleyiverdiği gibi Zeynep’e âşık oluyordu. Bu duyguyu yaşamamıştı, bilmiyordu ama şu an yaşadıklarını da daha önce hissetmemişti. Gerçekten de bir iki gün kendisiyle kalmaya ihtiyacı vardı. Sadece kendisiyle… Neler olup bittiğini anlamalı, yola nasıl devam edeceğine karar vermeliydi.

Odaya döndüğünde darmadağın olmuş yatağına baktı. İlk kez, hayatı boyunca ilk kez, biri onun yatağına girmişti. Üstelik yatağına girmekle kalmamış ilk defa biriyle birlikte sabahlamış, ona sarılıp uyumuştu.

Kapının hafifçe vurulduğunu ve içeriye Sadık’ın girdiğini fark etti. Tahmininin aksine Sadık’ın yüzünde alaycı bir gülüş yoktu. Hâlden anlayan, hatta şefkatli bir yüzle baktı Kerem’e.

“Veeee Kerem Sayer, hayatında ilk kez bir kadının kollarında uyandı! “

“Sadık!”

“ Suratına bakılırsa aklın hâlâ başında değil!”

“Ben gidiyorum, bir iki gün. Yalnız kalmalıyım.”

“Orman evine haber verdim ben sabah! Hazırlık yapsınlar diye!”

“ Yine benden bir adım öndesin değil mi?”

“ Bir avcı, avını vurduğunda yaralı hayvan ne yapar, bilir misin?”

“ Söyleyeceğine eminim.”

“ Kendini karanlık bir mağaraya kapar. Önce başına ne geldiğini anlamaya çalışır, sonra becerebilirse yarasını iyileştirir.”

“Beceremezse?”

“ Avcıya değil ama mağaradaki börtü böceğe ziyafet olur!”

“Yani, ya iyileşeceğim ya da kurda kuşa yem olacağım öyle mi?”

“ Göreceğiz ama bazen üçüncü bir ihtimal daha vardır.”

“Neymiş o?”

“Onu da kendin bul! Helikoptere haber verdim, birazdan hazır olur. “

Geldiği gibi sessizce odadan çıktı. Kerem, mağarasına gitmek üzere birazdan yola çıkacaktı.

Продолжить чтение

Вам также понравится

175K 18.8K 32
Tatlı Rüyalar'dan tanıdığımız Özge ve Alihan'ın oğlu Güney Yaman'ın hikayesi.
476K 54.8K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
sour cherry isidor

Фанфик

205K 21.5K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
Ve sen gittin Zehra, ⠀ོ

Короткий рассказ

5.3K 649 11
"Ve sen gittin, ve dağ çöktü" İlk yayım 11 A r a l ı k 2021 Bitiş 14 A r a l ı k 2021 Sağ ayağınla, bu dünyayı ürkütmeden içeri gir. Zehra uyuyor, İh...