ARAFTA İKİ KİŞİ

By kasinan

2.6M 96.7K 12.9K

More

ARAFTA İKİ KİŞİ
1. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
DUYURU
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10 BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
DUYURU
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
AÇIKLAMA
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
AÇIKLAMA
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. Bölüm
66.BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
DUYURU
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
74. BÖLÜM
VEDA

2. BÖLÜM

47.4K 1.4K 213
By kasinan

Esra’nın şaşkınlıktan açılan ağzına, Çağatay’ın söylediği cümleden sonra ciddi bir tepki beklercesine kendine bakmasına şaşırdı, Zeynep. Ne olup bittiğini anlamak ister gibi kaşlarını çattı.

“Eeeee?” dedi sadece. “Anladık da Kerem Sayer denen bir herifle aynı gün dört defa görüşmüş, üstelik son görüşme de onunla. Ne var şimdi bunda? Niye alık alık bakıyorsunuz ki?”

Esra, şaşkınlığı iyice büyüyerek

“Amirim, siz Kerem Sayer’i tanımıyor musunuz?”

“Tanımalı mıyım? Bak, öyle yeni moda popçulardan biri filansa söyleyip de sinirimi zıplatma benim.”

Çağatay kendini tutamadı ve ağzından tonunu güçlükle kontrol ettiği bir sesle 

“Yuhhhhhh! Popçu dedi, lan!” cümlesi döküldü kendi kendine. Zeynep’in delici gözlerinin öfkeyle üstüne dikildiğini fark edince 

“Amirim, çok özür dilerim, gerçekten çok özür dilerim. Ağzımdan kaçtı!”

“Şimdi ben sana da ağzına da … Neyse ya! Biriniz söyleyecek misiniz artık? Bu tanımam gereken çok önemli adam, kimin nesi?”

Çağatay, hayranlık dolu bir sesle konuşmaya başladı.

“Adama Türkiye’nin Steve Jobs’u diyorlar amirim. Elektronik dehası resmen. Başta Saycom olmak üzere bir sürü şirketi var.”

“Saycom, onun mu?”

“Evet amirim, ama bu buzdağının görünen yüzü. Türkiye’nin bir numaralı zengini deniyor. Hatta dünyanın sayılı zenginlerinden biriymiş.”

“Ben niye duymadım o zaman adını, bu adamın?”

“O da sizin ayıbınız diyeceğim, bana da kızacaksınız!”

“Esra!...”

“Adam, ortalıkta görünen bir tip değil. Her zaman Türkiye’de de olmuyor.”

“Sen bütün bunları nerden biliyorsun?”

“ Teknoloji benim işim. Esra Hanım nasıl bütün dizi yıldızlarının özgeçmişini bilirse…”

“Ben, dizi yıldızlarının özgeçmişleriyle ilgilenen basit bir kızım öyle mi?”

“Ben öyle mi dedim?”

“İma ettin, sen çok kültürlü, aydın filansın ya…”

“Heyyyyy! Kesin be! Başlayacağım ama dalaşmanıza…”

O sırada odasından çıkan Erol Başkomiser onları görünce 

“Zeynep, odama gel!” deyip içeri girdi. Zeynep, onun yanına giderken “Hah, bir bu eksikti” diye söyleniyordu. Odaya girip kapıyı kapadı.

“Neler buldun?”

“Bir şey bulduğum söylenemez pek. Adli tıbba ve kızın dairesine gittim.” Zeliha’nın ona söylediklerini ve dairesindeki gözlemleri başkomisere iletti. Sonra

“Yalnız az önce bir şey öğrendim. Kız, öldürüldüğü gün aynı kişiyle dört defa telefonla konuşmuş. Son konuştuğu da o adam.”

“Kim olduğunu tespit ettiniz mi?”

“Evet amirim. Kerem Sayer diye biri.”

“Kerem Sayer diye biri mi?” Erol Başkomiser kahkahalarla gülünce Zeynep öfkenin hızla boğazına doğru yükseldiğini fark etti. “Ulan, benden başka herkes mi tanıyor bu herifi?” diye düşündü. Yine de kendini kontrol edip

“Evet, amirim. Şimdi bir ekip yollayıp aldıracağım adamı.”

Erol Başmomiser’in artık gülmekten gözlerinden yaş geliyordu. Kahkahalarla gülerken iki büklüm olmuştu. “Aldır… Aldıracaksın… Aldıracaksın öyle mi?”

Zeynep, söylediklerinde bu kadar anormal ne olabileceğini düşünürken Erol Başkomiser kendini zorlayarak ciddileşti.

“Sen bu adamın kim olduğunu gerçekten bilmiyorsun değil mi?”

Zeynep bu defa mahcup bir ifadeyle “Hayır amirim!”

“Bu adam…”

“Gerçi Çağatay biraz anlattı. Türkiye’nin Steve Jobbs’u muymuş neymiş?”

“ Kızım bu adam Türkiye’nin değil, dünyanın en güçlü adamlarından biri. Evine iki polis yollayıp buraya getirtmeye kalkarsan önce Cumhurbaşkanı, ardından Başbakan ondan sonra da bütün devlet erkanı sırayla senin….  Neyse anladın sen onu.”

Zeynep, giderek büyüyen bir şaşkınlıkla Erol Başkomiser’e bakıyordu. Adam, onun hâli karşısında yine gülerek

“Ya, bak! Ben bu işin Kerem’le bir ilgisi olduğuna inanmıyorum ya…”

“Kerem mi?”

“Evet, tanışırız biz. Nerden olduğunu sorma. Ne diyordum. Haa, onunla bir ilgisi olduğunu sanmıyorum ama elbette ne bildiğini de öğrenmek lazım. Ara, randevu iste ve kalk, kendin git. Ama yalnız git. Gerekirse benim selamımı da söyle.”

“Anlaşıldı amirim!”

“Zeynep!”

“Evet amirim! Bak, adamı delirtecek bir şey yapma! Akıllı ol! Yemin ediyorum bu defa seni ben bile kurtaramam!”

“Amirim?”

“Söyle!”

“Şu an bu adam elimdeki dosyanın en önemli zanlılarından biri gibi duruyor ve siz bana ona yüklenme diyorsunuz, doğru anlamış mıyım?”

“Sana az önce de söyledim. Bu işle bir ilgisi yoktur onun. Çok çok Gizem’i bir yerden, bir şekilde tanıyordur ama haklısın ben de olsam aynı gün bir maktulle dört defa konuşan bir adamı sorgulamak isterim. Sadece dikkatli ol, damarına basma, diyorum! Haaaa, bak istersen ben gidip bir konuşayım yani resmi bir havaya sokmadan…”

“Amirim saygısızlık etmek istemem ama...”

“Tamam anladık, bu senin vakan. Uygun da olmaz zaten. Ama tekrarlıyorum ayağını denk al!”

Zeynep söylenerek çıktı odadan. Masasına oturdu. Bilgisayarını açacakken vazgeçti. Eli sigara paketine gitti. Paketi ve telefonunu alıp terasa çıktı. Çağatay’ın ve Esra’nın alaycı bakışları altında adamla ilgili bilgi toplamak istemiyordu. Üstelik Derya ona bilgisayardan çok daha detaylı bilgiyi daha kısa zamanda sağlardı. Arkadaşını arayıp açmasını beklerken sigarasını yaktı.

“Derya, sana bir şey soracağım”

“Aaa, merhaba Zeynep; iyiyim ben canım. Sen nasılsın? Daha dün birlikte kahve içtik ya beni merak etmen ne büyük incelik…”

“Kes sululuğu kızım ya!”

“Kes sululuğu öyle mi? Kızım iki haftadır aramıyorsun, sormuyorsun sonra telefon açıp hâl hatır sormadan ‘sana bir şey soracağım!’ diyorsun”

“Deryaaaa…. Bak tamam kusura bakma ama bu acil…”

“Neymiş o acil olan?”

“Kerem Sayer’le ilgili ne biliyorsun?”

“Kerem Sayer mi?”

“Ulan bu ne ya? Bu adamın adını her duyan aynı tepkiyi mi verecek? Anladın işte, ne biliyorsun, dedim.”

“Hayırdır, senin ne işin olur bu adamla? Bir vakayla mı ilgili?”

“Bana bak, sakın ama sakın ağzımdan laf almaya kalkma! Gazeteci Derya ile konuşmuyorum ben, arkadaşımla konuşuyorum. Kayıt dışı bu görüşme. Bak çok fena olur.”

“Tamam be tamam. Hem zaten teknoloji suçları, vergi mergi işleriyle ilgilensen kıllanırdım da adamın cinayet masasıyla işi olmaz!”

Zeynep içinden “Sen öyle san!” dedikten sonra “Anlatacak mısın artık?”

“Ya bak, adam hakkında çok derin bilgim yok. Gerçi kimsenin de yoktur eminim. “

Zeynep yine içinden “Sen bilmiyorsan kimse de bilmiyordur, ben de eminim.” diye düşündü. Derya konuşmayı sürdürdü.

“Adam 30- 35 yaşlarında… Tam bir deha… Yani lafın gelişi değil, gerçekten deha. Darüşşafaka’da okurken yaptığı bir proje nedeniyle dikkat çekiyor ve okul biter bitmez Amerika’da MIT’den muhteşem bir burs kazanıyor. Üniversiteyi orada okuyor. Bir süre orada çalışmış, NASA’da filan da çalışmış diye duymuştum. Sonra Silikon Vadisi’nde kendine bir şekilde yer ediniyor. Adama çok büyük yerlerden olağanüstü teklifler gidiyor hatta bir vakitler gerçekten Steve Jobbs’un bile onunla çalışmak istediği söyleniyor. Ama adam kendi işini yapmayı tercih ediyor. Türkiye’de benim bildiğim en büyük firması Saycom. Ama sadece elektronik alanında değil bir sürü farklı alanda iş yapıyor. Batmak üzere olan şirketleri alıp düze çıkardıktan sonra yeniden sattığı söyleniyor. Yurtdışında da pek çok şirketi var, diye duydum. 

Ortalıkta olan biri değil. Yani öyle magazin dergilerinde filan fotoğraflarını göremezsin. Zaten ne zaman, nerede yaşadığı da pek belli değil. İstanbul’da Kanlıca’da muhteşem bir yalısı var diye biliyorum. Buradayken orayı kullanıyor. Ama dediğim gibi burada çok da kalmıyor, anladığım kadarıyla. 

Türkiye’de sosyal hayatı yok denecek kadar az. Herhangi bir etkinlikte filan göremezsin. İş hayatı hakkında kimse kesin bir şey bilmiyor dedim ya, özel hayatını ise o kadar bile bilen yok!

Ne röportajı yayımlanır, ne televizyonlara çıkar. Bildiğin bir gölge işte. “

“Anladım canım sağ ol!”

“Haaa, Zeynep…”

“Evet?”

“ Bekar olduğunu biliyorum bir de nefes kesecek kadar yakışıklı bir adam…”

“Bana ne bundan Derya?”

“Eee, ne biliyorsan söyle, demedin mi sen?”

“Öfff, tamam ya tamam!”

“Benim bu işten kârım ne peki?”

“Ya sen ne çıkarcı bir kadın oldun böyle?”

“Acaba niye?”

“Tamam, aksilik olmazsa yarın akşam… Yok, ya! Yarın akşam maç var öbür gün bir yemeğe gideriz. Ya da daha iyisi sen, bana yemeğe gel!”

“Oldu o zaman!”

“Haaa, Derya! Tekrar ediyorum bu görüşme kayıt dışı!”

“Tamam be! Ne zaman, seni bu konuda zora soktum? Öpüyorum canım.”

“Tamam görüşürüz!”

Telefonu kapadıktan sonra kendi kendine “İyi bakalım Kerem Sayer, bir görüşelim o zaman seninle! Pek bir gizli saklı yaşıyorsun anladığım kadarıyla. Artık neyi gizliyorsan… Ama genç manken kızlarla takıldığını öğrendik, yalan mı?” diye söylendi.

Sonra Derya’nın söylediği bir detay geldi aklına. Darüşşafaka mezunu demişti, adam için Derya. “ Darüşşafaka mezunu ise babası yok, demektir. Oraya sadece babası ölen çocuklar gidiyor. Bir de fakir bir aileden geliyordur. Yani ya adam gerçekten bir deha ya da üçkağıtçının Allah’ı…” diye düşündü.

Masasına dönüp dosyayla ilgilenmeyi sürdürürken bir yandan da plan yapıyordu. Ortalığı fazla bulandırmadan, Başkomiseri kızdırmadan ama adama da bir gözdağı verecek bir plan…

Adama akşam uğramayı planladı. Şirkete değil, evine. İnsanlar kendi evlerinde daha savunmasız ve korunaksız olduğundan şirketin ezici ortamında adamın karşısına çıkıp onun egosunun iyice şişmesine neden olmayacaktı. Planı hoşuna gitti. Gülümseyerek koltuğunda geriye yaslandı. 

Adamı huzursuz etmeden üzerine gidecek ama kolay lokma olmadığını da hissettirecekti. Dendiği gibi adam dehaysa o zaman zaten mesajı alırdı. Ancak böyle teknoloji manyağı ineklerin genellikle asosyal olduklarını da biliyordu. Belki de insanlarla iletişim kuramayan eziğin biriydi herif. Bekleyip görecekti.

Continue Reading

You'll Also Like

ADI HAYAT By tugbazeycel

Historical Fiction

763 317 6
Bir hayat düşünün. Dede'den başlayıp oğula, toruna kadar uzanan. Ve bu uzantıda bir çok hayat öyküsüne şahitlik ediyor olacaksınız. Aşk, aile, acıl...
ALACA By RuhDoktoru

General Fiction

91.8K 7.9K 51
Çok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ort...
149K 12.3K 25
Hollywood'un en ünlü ailesi ile tanışmaya hazır mısınız? Elizabeth Brown, her şeye sahip: Güzellik, zekâ ve mükemmel bir kariyer... Hollywood'un yüks...
10K 1K 6
TAMAMLANMIŞ HİKAYE Sevgililer Günü Yarışması 2018 için yazılmıştır.. Toplamda 2666 kelimedir.. Yerde aradığını gökte bulmak deyimi, suda aradığını...