İyi Ki Geçtiler

By eflatungrisi

373K 9.5K 17.7K

Para mal mülk aşk şehvet tutku... İnsan neyi arzulardı bu dünyada ? Onu ? Aşk mıydı temelinde her şeyi yakıp... More

giriş
1 bölüm
2.bölüm
3. bölüm
4 bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8.bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14 bölüm
15 Bölüm
16. Bölüm
17.bölüm
18. Bölüm
19 Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. bölüm
24. Bölüm
25 Bölüm /açıklama
26.bölüm
27 Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31. bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34. Bölüm
35. bölüm
36.Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40.bölüm
41.Bölüm
42. bölüm
43. bölüm
44. bölüm
45.bölüm
46. bölüm
47. Bölüm
48.Bölüm
49. Bölüm
50. bölüm
51( final)
/veda

37. Bölüm

5.7K 134 328
By eflatungrisi

"Yemek düzenine  dikkat et. Sıkı sıkı  giyin. Sen fazla boş veriyorsun kendini"

Hayat 'ın bitmek bilmeyen  uyarılarını dinledikten  sonra  ona sıkıca  sarıldım.  Böyle  bir veda beklemiyordum  ondan. Hep her an yanımda olacağına o kadar inanmıştım ki. Bu durum  beni  kahrediyordu.  Vedaları  kim sever ? Kim gerçekten  veda kelimesine  tatlı  bir düşünce  ile bakar ?  Kimse  bakmaz. Bakamaz.

Bedenimi saran ellerini  çözüp  yüzümü avuçlarının içine aldı. Uzun uzun baktık birbirimizin  yüzüne.  Sonra gözlerimiz  kitlendi. Ben hayat'ı bu kadar ifadeli bakarken hiç görmemiştim.  Hep güçlü  ve soğuk  kanlı bir ifadeyle yanımızdaydı. dolu dolu bakan  gözlerinden  akan yaşlara  engel  olmadı , ilk defa. Bende ağladım.  Hıçkırıklarımı bastırarak  ama  ağladım.  Solumdan bir parçanın  koparıldığını hissettim. Tarifsiz bir  sıkışma vardı. Kelimelerin  kifayetsiz kaldığı bir  acı.

"Bebek surat " dedi kırık bir tonda. Ellerini  yüzümden  çekmeden. Hemen sağımda  elimi sıkıca  tutan Hakan onun gibi kırık  bir tonda yanıt  verdi.

"Efendim Hayat "

Yutkundum.
Yutkundu.
Canımı bir şey  yaktı boğazımda.
Canını  bir şey  yaktı  boğazında.

"Ona güç  ol. Sevgi ol. Arkadaş ol. Şımarırsa  da Atarlı'sı ol"

Son iki kelimesi beni bitiren yer oldu. Yüzümü  ellerinden  kurtarıp  kollarımla bırakmak  istemez bir  tavırda  sardım  onu. Sıkı  sıkıdan  daha öte. 

"Haydi ama sıra bizde Ef"

Melike'nin bu durumda daha kötü  olmamızı  istemediğini  belirten tonda araya giren sesi  beni zor güç  kendime getirdi.  Hayat'tan çözdüğüm  kollarım  boşluğa  düşmeden  Hakan tuttu sıkıca. 

"Valerie seninle"

Valerieyi avucumun içine alıp ondan Hayat'ın eksikliğine  alışmayı  diledim.  Kabul olur mu bilmiyorum ama diledim.  Aksi taktirde asla dinmezdi bu acı.

"Sizde harap etmeyin artık kendinizi ulan bak gelmem izinlerde falan"

Yine Atarlımız olmayı başarmıştı  ve son kez bize güzel  bir azar çekmişti. Gözlerim  o sırada  ona hep kızgın  olarak kalacak olan Alya'ya takıldı. Çok fazla arka arkaya yutkunuyordu. Çok sık  nefes alıyordu. Yatışmıyordu belli içi. Nasıl  durulur bir insan ? Bunu ilk kez yanıtsız  bırakıyordum  zihnimde.

"Egemen "

Dedim kısık  sesle.

"Egemen , canımı  sakın yakma."

Uzanıp  sardım  onu kollarımla. Bir süre  bekledi o da. Benim ona vereceğim  tepkileri izledi.

"Yakmam ruh hastası "

Sırtımda birleşen  ellerinin soğukluğu  kazağımdan içeri  işleyince onu üşüten düşüncelerin  olduğunu  anladım.  Belki de onu yoran.

"Biz buradayız.  Maddi ve manevi  her açıdan. Sakın  unutma"

Beni kafasını  sallayarak  onaylayıp  çözdü  kollarını  bende onu çözüp  kafamı Hakan'ın omzuna  koydum ve bekledim.

Gözlerimi  ailemde gezdirdiğimde Kerem'in dik duruşunun altında yatan hüznü  gördüm.  Koray'ın yaralarına  rağmen  sıkı sıkı  sardığı  Eda'sını , Yiğit 'in Alya'ya olan tetikte bakışlarını, melike'nin ise Hayat görevine  geçmenin  verdiği  gerginliği gördüm  yüzünde   ve yutkundum.

Bir gidişi  ağırlıyordu kalbimiz. Gitmek kelimesinin,  misafirliğe dayanır  mıydı ? Hiçbir  tahminim yoktu.

"Hoşçakalın ! sizi seviyorum"

Daha fazla uzamasını  istemedi belli ki Hayat. Belki de daha fazla kalırsa  gidemeyecekti.  Kendimi son derece güçsüz ve  yığılmış hissediyordum.

"Dur"

Alya'nın birden sert şekilde  çıkan  sesiyle hüznü  bir kenara itip  evimizde bir haftadır süren  o endişeyi takındım.  Herkesin  nefesi kesildi bir süre. 

"Grup ve dev sarılması  yapmadan nereye ? "

Aniden gelen gözyaşları  arasındaki  gülümseme  hepimizde yerini aldı. İşte  ben HSK kızlarının  bu  anını  asla unutmayacağım. Hep  hatrımda güzel  bir sızı olarak  kalacaktı.

"Haydi"

Tüm  gücü  ayaklarımda toplayıp  Hayat'a doğru  atıldım.  Melike'nin  Eda'nın ve Alya'nında  atılmasıyla bu sarılma  ilk kez gözyaşları  arasında  olmuştu. Yaklaşık  beş dakika öylece  bekledik.  Sonra birbirimize bakıp  göz  kırptık.  Bu Dev'e atılma  işaretiydi. Koşarak  ona doğru  gidip birden üstüne  atıldık.  Ve yine  çok habersiz yakalanan Kerem'in homurdanması ve can çekişir  hali yüzümüzü  güldüren  tek şey  oldu.

"Cinsiyet değiştirip  bende grup sarılması-na kat"

Konuşmasını  yarıda  kesip elimi yüzünden  çekti.  Konuşmakta  bile güçlük  çekiyordu. Bu hareketten hayatı boyunca nefret edecekti.

"Katılacağım.  Lan çek  elini. Birinin eli yine kalçamda. Kimin o el "

"Alya'nın.. Yok yok bu El Arı'nın eli."

Ona gülmekten  yine yere yığılmış  bir şekilde  nefes nefese oturduk. Bizden kurtulan Kerem'in uzun uzun bakışlarını  görmezden  gelip , birbirimize baktık ve yine ağladık. 

Ağladık
Güldük
Hıçkırdık
Ağladık
Ökdürdük
Veda ettik
Ama  vazgeçemedik.
Uzun sürdü. Acısı  gibi....

HSK 🙏

°•○●°•○●

"Nasıldı ?"
Sınavdan  çıkmanın  verdiği  gerginlik ve Hayat'sız bir sınav  haftasına  başlamak  beni  oldukça  üzüyordu.  Elimi sıkıca  tutan Adama bakıp  gülümsedim  zor güç.  O da Hayat'ın ona verdiği  görevi  ve aşık  adam görevini  daha da sıkı  bir hale getirip benimle vakit geçirmenin  ve en çokta konuşmanın  hep bir fırsatını  arıyordu.

"Böyle  güzel  olma. Yine aşık  olurum."

"Sanırım  idare eder. "

Beni kendine doğru  çekip  kafamı göğsüne yerleştirdi.  Bende hemen gözlerimi  kapatıp biraz olsun üzerimdeki  olumsuz şeyleri  boşaltmak  istedim. 

"Merak etme. Sana inanıyorum ben. Bak aklıma  ne geldi ?"

  Gözlerimi  açıp  çenesinin  altından  da olsa  bir küçük  açıdan   yüzüne baktım.

" Şimdi  gidip güzel bir yemek yiyelim. Malum en sevdiğin  şey. Sonra bir tiyatro  oyununa ne dersin ?"

  Kendimi biraz ondan çözüp  uzanıp  yanağına  sulu bir öpücük  kondurdum.

"Harika ama senin kadar değil "

O da benim yanağına  bir  öpücük  kondurup gülümsedi. 

"Öyle  mi ?"

"Öyle  bebek surat"

Fakültenin  kapısından  bahçeye  ulaşınca  temiz hava ve ayaz yüzümüze  çarpmıştı.  Malum artık kasımı yarılamıştıķ. Havanında  bu tarz tepkilerine karşı  hazırlıklı  olmalıydık.  Mesela bebek surat  gibi incecik kazaklarla gezmemeliyiz.

" Aferin sana. Neden dikkat etmiyorsun kendine Hakan ?"

  Benim fırçalama girişimime hemen bana sarılarak  yanıt  verdi.

"Benim yanımda güneşim var. "

Kendimi  ondan kurtaramasam da tek elimi kurtarıp  omzuna vurdum.

"Demek kızgın güneşsin sen. Ben anladım fırtına  kopartacaksın.  Haydi arabaya koşuyoruz!"

Sarmaş dolaş koşuyorduk. Bize bakanları es geçip  özgürce  koşuyorduk.  Ben onun kollarında  pata küte, gözümün  önünü  görmeden  koşsam  da ;  onun beni götürdüğü  yolu iyi  biliyordum :  sevgi  ve aşkla harmanlanmış özgürlüktü.  Yorulur muyduk acaba ? Pes eder miydik ? Birimiz yarı  yolda bırakıp  sen devam et der miydi?

Arabaya doğru  geldiğimizde  biraz yavaşladık.  Bende kafamı iki yana sallayıp  gözümün  önüne  düşen  saçları savurup görüş  alanı yarattım.
Ama o alanda. Görmek  istemediğim  biri vardı. O. Her zaman ki gibi en güzel  anımı bana zehir eden adam.

Onun  beni fark edip etmediğini  anlamamıştım. Elindeki su şişesini  yere düşürdü.   Birkaç  bilinçsiz adım attı.  Ardından  sendeleyerek kendisi de yığılı  verdi yere.  Canı yanıyordu  belki de. Belki de bambaşka  bir neden içindi bu yığılma.  Buraya onu getiren şeydir  belki de nedeni. Bilemezdim. Kafamı çevirip  Hakan'a baktım. Onun da bakışları  o yöneydi.  Belirsiz  bakışlardı  bunlar. Ne düşünüyordu  acaba dedim kendi kendime.  Ne diyecektim ona ? Gidip yardım  edelim mi ? Sonuçta  insanlığa  sığmaz  görmezlikten  gelmek. Yakışmazdı  ne bana ne de Hakan'a.

"Hakan, o -"

Benim daha cümle  yarılanmamıştı ki , Hakan koşarak  Emir'in yanına  gitti. Kafasını  bir eliyle sabitlerken diğer  eliyle nabzını  kontrol etti. Ben bir süre  bekledim. O iki adama baktım.  Biri vicdanıyla merhametiyle onu hayatta tutmaya çalışırken  diğeri  yıllar  önce  onu yaralı bir hale getirip orada öylece  bırakmıştı.  Kim kazanırdı  bu durum da Allah aşkına. Bir yerde iyiler de kazanırdı.

Sonra dedim ki iyi olmalıyım.  Bu adama yaraşır  bir kadın olmalıyım.  Kendi doğrularımdan asla vazgeçmemeliyim.   Bende hemen yanlarına ulaştım.

"Ne durumda ? "

"Nerede kaldın ? Haydi bana yardım et. Al şunları. Onu arabaya taşıyacağım "

Bana uzattığı  çantaları  ve kitapları  alıp kenara doğru  çekilip  ona alan açtım. Ama tek başına  onu oraya taşıması  mümkün  gözükmüyordu. 

"Anahtarı verir misin Çantadan ? arabayı  getireyim.  "

Hemen kafamı sallayıp çantanın  içinde anahtarı aradım.  Ellerimin titremesinden ve korkudan biraz şeytan  karıştı  işime . En sonunda  anahtarı bulmayı başardım. 

" bak Ef. Otur ve kafasını  sabit tut. Ben gelene kadar bunu yapmanı istiyorum  senden "

Yere çöküp  kafasını dizlerimin üzerine yerleştirdim. Soğumuş yüzüne  değdiğinde  parmaklarım içim üşümüştü.  Moraran dudaklarına kaydı  elim ; Acı bir nefes yarım yamalak kalıvermişti iki dudağının  arasında. Bambaşka  bir adama dokunmanın   çaresizliği oturdu bir anda soluma. O yıllar  önce  korkmadan sevdiğim  adamın yabancı oluşu.

Gözlerim  doldu. Böyle  gitmesini  istemezdim. Böyle  bitmesini. Yıllar sonra karşılaşmış  olmanın hatrına  saygılı  medeni iki insan. İki arkadaş  olabilirdik. Keskin ve acı bir yabancı  kokunun  gözlerimi  doldurduğuna  emindim.

Hakan , arabayı durdurup yanımıza geldi. Ona belli  etmeden gözyaşlarımı silip ; arabaya yerleştirmesinde yardımcı  oldum.

"Sen arkaya otur musun ?  kafasının  sabit tutulması  gerek "

Onunla  inatlaşmak  için  bakışlarımı çevirdiğim de   bana inaç dolu bakışlarıyla karşılaştım.  İşte bu adamı sırf  bu yüzden  bile sevebilirdim. Kalbinin güzelliğine   sevgiyi nakış  nakış  işlemişti.  Bu adamdan  sevgili olur. Eş olur. Baba bile olurdu.

"Tamam "

°•○●°•○●

"Baba. Bana yabancılaşan bir kelime  olmaya devam ediyordu. Beni yaralayan hatta inceden inceye eriyip bitiren bir kelime.  Kendime  inancımı  yitirmiştim artık. Her şeyin düzene  gireceğine  inanmıyordum  eskisi  gibi.  Ne yazık  ki yorulmuştum. Vazgeçmek değil  de  benimki gerçek  mânada yorulmaktı.

Eve gelme zahmetinde bulunmuştu sonunda babam. Ama benim eve gitme gibi bir niyetim yoktu. Yanımdaki Mavi Gözlü  Dev'e ve  Arı maya'ya baktım.   İkisi de elindeki telefonlarla uğraşıyordu.  Dün  fırlatıp atmasaydı  eğer  babam, benimde bir telefonum  vardı.

"Eve  gitmemek için kafa patlatıyorum sizin şu yaptığınıza  bak. Aferin. Ben en  iyisi eve gideyim"

Onları gerimde  bırakıp  adımlarımı olduğundan  daha hızlı  atarak evin  yolunu tuttum. 

"Keçi heyyy heyyy Keçi. At gibi mübarek . Bende tam bir yaşlı  eşşek.  Nasıl yetişeceğiz "

Görüş  alanımda  olmasalarda ikisinindr durumunu az çok tahmin edebiliyorum.

"Arı kızım  sen benden de yavaşsın.   sırtıma  alsam hızlanır  mıyız  acaba ?"

  Sesleri iyice gerimde kalınca  mahallenin  köşesinde  babamı gördüm. Bir adamla  yaka paça  bir şeyleri  tartışıyordu.  Adamın rahatlığı  ve babamın öfkeden  kıpkırmızı  oluşu dikkatimi çekti.  Canı yanar gibiydi  içinde fırtına kopuyor ama  ateş  püskürüyordu  sanki.

"Siktir git lan "

Onları  görmemezlikten  gelip oradan sessizce uzaklaşmak  istediğimde  babam ile tartışan  adam birden ismimle seslendi.
"Elvan"

O sırada  bakışlarım  ikisi arasında  gezerken babam o adamın  sesinden daha gür  bir sesle bağırdı. 

"Eve git Elif !"

Onun ağzından  uzun zaman  sonra ismimi duyunca gülümsedim.  Gözlerim  doldu. Babam bana  yani Elif'e bir şey  emretmişti.  Kafamı usul usul  sallayıp  eve doğru  koşmaya  başladım.  Bir yandan ağlarken  diğer yandan göğüsümü delmek  isteyen kalbimdeki sızıya direniyordum.

Baba be. Hadi gel biraz da olsun yaklaşalım birbirimize. Benim kalbim ağzından  çıkan  4 harfe tav oldu. Tek adımına kul olmaz mı hiç ? "

Dokturun çıkmasını  beklerken Hakan'ın  omzuna başımı  koyar koymaz  derin düşüncelere  dalmıştım.   yarı uykulu ama bir yandan da korku dolu bir  halim vardı.

"Sence neyi vardır  ?"

Hakan'ın soruyla başımı  kaldırıp  yüzüne  baktım.

"Bilmiyorum. "
Kafasını  usul usul salladı.  O sırada  doktorun çıktığını  fark ettim  ve ayaklandım.   Hakan da tüm  dikkatiyle doktorun diyeceklerini bekledi.

"Yakınları  sizler misiniz? "

Hakan yüzüme  uzun uzun bakıp  sonra  hemen doktora yanıt  verdi.

"Evet. Arkadaşlarıyız. Neyi  var Emir'in?"

Yutkundum. Onun için  endişe  duyması ve böyle  bir günde  kendisini arkadaşı  olarak görmesi... fazla iyi olmayı hep başaracaktı  sanırım.  Hep iyi kalacaktı. 

"Vertigo atağı temelinde canını yakan ve acının etkisiyle bayılmasına  neden olan meniere teşhisi  koyduk. Kendisi de ayıldı. Teşhis  uzun bir süre  önce  konulmuş. Tedavisinin geciktiğini  iddia etti. Zaten  meniere hastalığının  kesin bir tedavisi yoktur. Bizler bunu ilaçla hastayı  rahatlatarak çözümlüyoruz. "

  Hastalığından bana o gün  parkta bahsetmişti  biraz. Ama inanmak istememiştim kendisine.  Dokturun dediklerini dikkatle dinleyip  kendisine  bir soru sordu Hakan.

"Tam olarak meiere neden meydana  gelir ?"

  Doktor benim  gerilmiş hatta Hakan'a imrenerek baktığımı  fark edip bir süre  bekledi.

"  genellikle iç kulaktaki sıvının  ve bu sıvının  artmasıyla ortaya çıkar.  İzninizle "

Doktor bizi gerisinde  bırakarak ilerleyince yüzümü  Hakan' a döndüm.  O da kara kara düşünüyordu.  Kesinlikle onun için  bir şey  yapamamaktan yanaydı  bu düşünce.  Onu biliyordum  içi içini  yerdi.

"Gidelim mi ?"

  Kafasını  olumsuz  anlamda sallayıp  konuştu. 

"Onu görmeden mi ?"

"Ben istemiyorum "

"Bekle burda o zaman "

Daha yanıt  vermemi beklemeden hızlı  adımlarla hasta  odasına  giriş yaptı  bende peşinden  gidip aralanık olan kapıdan  onlara baktım. 

Emir , içeri giren Hakan'dan ayırmadı  gözlerini.  Hakan ise ona göre  daha rahat bir şekilde  hemen başucunda  bulunan sandalyeye oturup soluklandı. 

"Geçmiş  olsun. Doktor biraz bahsetti. Senin için  gerçekten  yapabilecek  bir şeyimiz  var mı ?"

Emir alayla gülüp biraz oturur hale gelip Hakan'a yine uzun uzun baktı.

"Bitti mi ? Yeterince  çaresiz  olduğumu hatta beş para etmez bir leşe  sahip olacağımı  öğrenmedin  mi ? Ne bekliyorsun gitsene ? Haydi gidip eğlen  gül. "

  Sinirle olduğum  yerde ayaklarımı  vurdum.  İşte hep böyle  kalacaktı.  Hep böyle  biri olarak hatırlanacaktı.
Hakan' baktım. Onun bu sözlerine  karşı  hiçbir  şey  söylemeden  bekledi.  Ve  daha sonra  yerinden kalktı. 

"Sanırım  asıl  yediremediğin şey hastalık  değil  de. Hep niyetinden kaybettiğini  görmek  olmuş."

Daha fazla da bir şey  söylemedi zaten.  Yerinde bir konuşma ve  tam da kendine  yaraşır  bir efendilikle yapmıştı  bunu.

Kapıdan  çıkınca  gözlerimiz  buluştu. 

"Gidelim mi ?"

Sorusuna kafamı sallayıp  onay verirken  hemen kollarımın  arasına  sarıverdim büyük  vücudunu.  O da kollarını  sırtımda  birleştirip  sıkıca  karşılık  verdi.

"Bir kez daha şükrettim  biraz önce  huysuz saçlı  kız"

Bakışlarımı  hafiften kaldırıp  yüzüne  baktım  yine aşağıdan. 

"Neden bebek  surat? "

Yutkundu. Adem elmasına  kaydı  o sırada  gözlerim.  Özenle  yaratılan  adama göreydi  tamda.

" karşına  çıktığım için  . sevdiğim  kalbi , sevdiğim  bedeni,  bu adamın incitmesine izin  vermediğim için "

Uzanıp  yanağına  usulca bir buse kondurdum.

"Asıl  ben şükrettim  biraz önce  bebek surat. "

"Senin gibi bir adamın bana aşık  olup  özgürlüğe  sevgiye giden doğru  yolu bir eliyle bana göstermesine şükrettim.  Ben sana gerçekten  aşık  olduğumu bir kez daha anladığım  için  şükrettim.  "

Saçlarıma  bir buse kondurdu  yetmedi bir daha. Yetmedi  bir tane daha.
Sonra bedenlerimizi çözdük. Elimi avucunun  içine  alıp  çıkışa  doğru  ilermeye başladı.  Bende kocaman adımlarına  yetişmeye  çalışırken eğleniyordum yine.

"Ne yeriz ?"

Sorusuna gülerek  karşılık  verip  durdum  ben durunca haliyle  o da durmak zorunda kaldı  ve anlamaz bakışlarıyla  yüzümde kitledi gözlerini .

"İskender desem"

Beni  yine kollarına  sarıp  bekledi.

"Severim bilirsin ama senin kadar değil "

ELHA 🕯💛

°•○●°•○●

"Peki ya sonra ?"

Elindeki çatalı  tabağının  kenarına koyup,  dirseklerini masanın  üzerine  yerleştirip  ellerini birbirine  kenetledi. Ona anlattığım  bir anımı  büyük  bir ilgi ve heyecanla dinliyordu.

"Sonra ben zaten koşup uzaklaştım. Geride kaldı bizimkiler. Ama  gelmediklerini  fark edince  geri dönüp  onları da aldım "

liseden kaçış  anımızı dinlerken o kadar eğlenmişti  ki. Bende uzun zamandır  böyle  güzel  sohbetler etmeyi özlediğimi fark ettim.

Anlatacağım  şey bitince tabağımdaki iskendere yeniden yöneldim.   O sırada  titreyen telefonumu  fark ettim. "Ruh hastası: Ortak"

"İzninle ben bir lavobaya gitsem"

Beni ağzındaki  lokmadan dolayı kafasını  sallayarak onayladı. Ona bir şey  hissettirmeden  kalkıp  restuarantın sakin bir köşesinde  aramaya cevap verdim.

"Efendim koray"

Karşıdan  bir kahkaha sesi geldi. Uzun ve korkunç  bir kahkaha. Yutkundum. O sırada  soluma  yerleşen  acıyla  bir elimi göğüs  kafesime götürdüm. 

"Koray yok. Prensesi. Ben varım "

Sanırım  o an gelmişti.  Koray'ın bahsettiği  korktuğu  an. Ve gözlerimden  akan yaşa engel olamadım  

KorEl için 😇

Bakalim bu saatten sonra KorEl -i neler bekliyor  ? Yorumlarınızı  eksik etmeyin  lütfen  💙

Continue Reading

You'll Also Like

226K 14.6K 24
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
1.4M 78.5K 39
"Hayır baba bu sürüden kimseyle evlenmeyeceğim! Beni dövüşte yenemeyen erkeği, kendime eş diye almam ben!" ( +18 sahneler içerir.)
658 45 14
Vücudumda dolanan soğuk metal şeyle nefesimi tuttum. Bıçak olduğunu anlamam uzun sürmemişti. "Kendine gel küçük kız, yoksa seni burada parçalara ayı...
17.4K 1.3K 62
Hayatın tesadüflerle birbirine bağladığı iki genç kalp, aşkın gerçekliğini birbirlerinde tadabilirler mi?