WİNDOW //don't talk about it...

Por wdywfme

1.8M 59.7K 20.8K

rüzgar.kargın: heyecanlanınca güzel oluyorsun biliyor muydun? Diyecek bir şey bulamayarak telefonla bakışmay... Mais

Başlıyoruz
☆1☆
☆2☆
Bir Şey Söylemeliyim
☆3☆
☆4☆
☆5☆
☆6☆
☆7☆
☆8☆
☆9☆
Bir Şey Daha
☆10☆
☆11☆
QapaQ
☆12☆
QapaQ 2
☆13☆
☆14☆
☆15☆
☆16☆
☆17☆
☆18☆
☆19☆
☆20☆
☆21☆
☆22☆
SÜRPRİZ!!!!!
☆23☆
☆24☆
☆25☆
☆27☆
☆28☆
☆29☆
☆30☆
☆31☆
☆32☆
☆33☆
☆34☆
☆35☆
☆36☆
:)
☆37☆
☆38☆
☆39☆
☆40☆
☆41☆
☆42☆
☆43☆
☆44☆
☆45☆
☆46☆ FİNALDEN ÖNCE
☆47☆ FİNALDEN ÖNCE 2
☆48☆ FİNAL
SON SÖZ
İKİ

☆26☆

32.8K 1.1K 465
Por wdywfme

'YARIŞ,

" Bana öyle bakma Stev!" dedim bağırırcasına. " Anlatamam. Utanıyorum!"

Havlar gibi bir ses çıkardığında kafamı test kitaplarıma gömdüm. Biraz sessiz kalmamın ardından, " Sadece biraz yakınlaştık tamam mı?" diyebilmiştim.  Sesim başımı kaldırmadan konuştuğumdan, boğuk çıkmıştı.

Dünkü olayı düşünmekten hiçbir şey yapamıyordum.

Neredeyse akşam olmuştu ve ben toplasan yarım saat çalışmıştım!

Stevers de sürekli yanımda olanları anlatmamı bekler gibi duruyordu. Sanki aslında her şeyi biliyor gibi...

Bu kadar akıllı davranması bazen sinir bozucu oluyordu!

Ya da ben sadece olayı aklımdan atamadığımdan böyle şeyler uyduruyordum.

İkincisi daha olasıydı.

Dün. Ne. Yapmıştık. Biz. Öyle?!

Gerçekten üç saniyede bir bu cümleyi tekrarlayıp hemen ardından yüzümün yanmasından sıkılmıştım.

Aklımda sürekli tekrar eden tek bir cümle vardı:

REZİL OLDUN. REZİL OLDUN. REZİL OLDUN. ve REZİL OLDUN.

Söz konusu o olduğunda kendimi bu kadar kaptırmam normal miydi?

Pes ederek masadan kalktım ve kendimi yatağıma attım.

Stev yanıma çıkıp yüzümü kokladığında,
" Biraz uyuyacağım." diye mırıldanmakla yetinmiştim. O da bana uyup yanıma sokuldu.

○●○●○●

Israrla çalan telefonum aniden uyanmamı sağlamıştı.

Bir rüya görüyordum. Ama ne gördüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece içimde bir huzursuzluk bıraktığını hissedebildim.

Ayağa kalkıp masadaki telefonumu almıştım. Stev ortalıklarda görünmüyordu.

Toprak yazısını görünce göz devirdim.

Kesinlikle soru falan atmıştı ve ben görmediğim için şu anda beni rahatsız ediyordu.

" Neden açmıyorsun bebeğim kaçtır arıyoruz şurada?"

" Uyuyordum." dedim garip ve çatallı çıkan sesimle. " N'oldu yine?"

İç geçirdi. " Seninkini fena benzetmişler."

" Benimki?" dedim sorarcasına.

Rüzgâr?

" Kaya."

" Kaya mı?" Duraksamıştım. " N'olmuş Kaya'ya?"

" Eylül bir ayılır mısın artık?" dedi ciddileşerek.

Bu nadir yaşanan bir olaydı.

" Kaya'yı diyorum. Dövmüşler."

" Ne?" dedim istemsiz yükselen sesimle. Önüme gelen saçlarımı geri atmıştım.
" Kim? Neden?"

" Onlardayım şimdi. Buraya gel."

" Peki..." diyebildim. " Tamam geliyorum hemen."

Telefonu kapattığımda önce hareket edememiştim. Ama Explorer'lığa zamanım yoktu.

Aceleyle üzerime bir kazak ve pantolon geçirip aşağı indim. Bizimkiler o sırada yemek yiyordu.

" Uyandın mı sonunda?" dedi babam.

Sonra gitmeye hazırlandığımı fark etmiş olacaklar ki annemle aynı anda, " Nereye gidiyorsun?" diye sordular.

" Kaya'ya." dedim. " İyi değilmiş. Bir bakayım." Bu sırada ayakkabılarımı giyiyordum.

" Neyi varmış oğlumun?" dedi annem anında telaşlanarak. " Biz de gelelim mi? Baban bıraksın."

Başımı iki yana salladım. " Yok yok, hayır. Ben hallediyorum; siz yemek yiyin. Haberleşiriz hadi gittim." Cevap vermelerini beklemeden kendimi dışarı attım.

Üzerimi giyinirken çağırdığım taksi bir dakika sonra kapının önündeydi.

Oturup yeri tarif ettikten sonra içimi iyice sıkıntı basmıştı.

Ne olmuştu ki birden?

Kaya öyle çok kavgalara karışan bir tip de değildi.

Yolda telefonuma baktığımda Rüzgâr'dan birkaç mesaj olduğunu gördüm. Ama açacak cesareti kendimden bulamayarak telefonu tekrar kucağıma bırakmıştım.

Normalde kısa olan yol o akşam bitmek bilmemişti. Vardığımızda parayı verip nasıl kapıya kadar geldiğimi bilmiyordum bile.

Beni Toprak karşıladı. " Nerede?" diye sordum direkt.

" İçerde. Uzanıyor."

Büyük salona girdiğimde Kaya'nın kanepede arkası dönük yattığını gördüm.

Toprak, " Şşt kalk hadi, Eylül geldi." diye bağırırken onu uyandıracağından korktuğum için kızarak ona bakmıştım.

Ama zaten Kaya uyumuyordu...

Boğuk mırıltısını duydum. " Hassiktir oradan."

Toprak gülerken yanına gidip onu dürtmüştü. " Lan valla Eylül geldi."

" Amerika'dan annemler gelir Eylül gelmez." dedi bu sefer. " Sildi resmen kız beni."

Normal konuşmuyordu. Sanki çok hafif de olsa dili dolanıyor gibiydi.

İstemsizce güldüm.

Benim tatlı Kaya'm.

Onu istesem de silemezdim ki...

Yanına yürüdüm ve kanepenin yanına çömelerek her zaman sinir olduğu gibi arkadan kulağına üfledim.

Gözleri açılırken yavaşça başını çevirdi ve beni görünce hızlı diyebileceğim bir şekilde yerinde doğruldu.

Bu hareketine normalde gülerdim ama yüzünün hâli içimi sızlatmaktan başka bir şeye yaramamıştı.

Dudağı patlamıştı ve bir göz altı şişmişti. Diğer elmacık kemiği de biraz sonra moraracağını gösterir gibi hâlâ kırmızıydı.

" Ne oldu sana?" dedim kaşlarımı çatarak.

Kaya yerine Toprak konuşmuştu. O, o sırada bana gerçek değilmişim gibi bakmakla meşgul olduğundan belki...

" Sevgili çakıl taşımız birkaç kadeh devirdikten sonra yürümeye çalışırken yolda hamile köpeğe eziyet eden bir şerefsiz görüyor. Dayanamayıp dalıyor adama tabii. Sonra adam mitoz bölünüp iki kişi oluyor ve kendisini iyice bir benzetiyorlar. End of the story."

" İçmeseydim döverdim aslında." diye mırıldandı Toprak'a doğru. Tekrar bana dönerken çekingence, " Neden geldin?" diye sormuştu.

" Seni merak ettim." dedim bir saniyelik duraksamanın ardından. Bu sırada Toprak hareketlenmişti. " Benim mesaim buraya kadardı Eylül'cüğüm. Türev aşkım beni bekler."

Ve Kaya'nın yanağından öpüp ceketini giydikten sonra gitmişti.

Onun böyle yılışmasına alışkındık. Kaya tepki bile vermemişti.

Toprak'ın gittiğini belirten kapı sesinden sonra Kaya'nın yüzünü elleri arasına alıp bir süre öyle kaldığını gördüm. Ardından iç geçirip ayağa kalkmıştı. Bense hâlâ onu izlerken yerde çömelir vaziyetteydim.

Ama o sendeleyince hemen kalktım ve sanki düşüyor olsa koca cüssesini engelleyebilecekmişim gibi onu tuttum.

Tekrar dengesini koruduğunda aramızda saçma bir duraksama gerçekleşti. Geri çekiliyordum ki bana izin vermeyerek kollarını üzerime sardığını hissettim.

Beni göğsüne bastırmıştı ve sımsıkı sarılıyordu.

Bir an ona hâlâ sinirli olan yanım ayaklansa da kendimi bıraktım ve ben de küçük de olsa ona sarıldım.

Onu özlemiştim.

Şimdi bakınca... asır geçmiş gibiydi.

" Seni özledim Eylül." dedi saçlarımın arasındaki yüzüyle.

" Seni özledim." dedim ben de fısıltıyla. Ve kollarımı ona daha çok sardım.

O benim her şeyimdi.

Annemi, babamı sevdiğim kadar seviyordum onu.

Kendimi bildim bileli yanımdaydı; nasıl sevmeyecektim ki?

Her hatamızı birlikte yapmıştık, doğruyu beraber öğrenmiştik.

Öz kardeş olsak bu kadar olmazdı belki de...

" Özür dilerim."

Duyduğum cümleyle yutkundum.

Özür dilemesini istemiyordum.

Sadece kapanmasını istiyordum. Sadece kapansın ve bitsin.

Kemiklerimi kıracakmış gibi sıktı bu sefer.  " Özür dilerim."

Doğru düzgün alamadığım nefeslerin arasından bacağımla bacağına vurdum.
" Boğuluyorum Kaya."

Tutuşunu gevşetti ama beni bırakmadı. Saçlarımı kokladığını hissedebiliyordum.

" Sadece gerçek olduğundan emin olmak istiyorum."

Gülüp elinden kurtulmaya çalıştım. Beni bıraktığında o da deminkine nazaran canlı görünüyordu.

Bir şey demeden yüzünü inceledim. Kaşlarım tekrar istemsiz çatılırken o da yine konuştu. " Bir daha yüzüme bakmayacaksın sandım."

" Bu mevzuyu kapatalım olur mu?" dedim bıkkınca hemen.

Beni umursamadan, " Bir daha sana sarılamayacağım sandım." dedi. Gözlerini yere indirmişti. Daha sonra baktığı yere çöktü ve sırtını kanepeye yasladı. " Beni affetmeni hak etmiyorum."

Dizlerini kırmıştı ve iki kolunu serbestçe onların üzerine koymuştu. Başını da tamamen aşağı eğmişti. " O orospu çocuklarından hiçbir farkım yok."

İçime bir öfke dalgası yayılırken koluna sertçe vurdum. " Öyle deme."

Başını kaldırıp bana baktığında gözlerinin kızardığını gördüm. İçime bir sıcaklık yayılırken anında benim de gözlerim dolma yolunda işlemlerine başlamıştı.

Kaya ne zaman üzülse böyle oluyordum zaten.

" Ne diyeyim Eylül?" dedi bu kez. " Seni koruyamadım. Bir de üstüne öyle bir şeyle suçladım." Dişlerini sıkıp kafasına sert bir şekilde geçirdi. " Seni hak etmiyorum."

Tekrar vuruyordu ki elini tutup zorla da olsa onu durdurdum. " Ben bunları konuşmak istemiyorum Kaya." dedim sakince. " Seni affettim tamam mı?"

Hâlâ sarhoşluğun izlerini taşıyordu. Gözünden bir damla yaş süzüldüğünde dayanamayıp ona sarıldım ve kafasını alıp boynuma koydum.

" Senden başka kimsem yok." diye fısıldadı kalınlaşan sesiyle. " Beni bir daha bırakma. Ne yapmış olursam olayım tamam mı? Sakın bir daha beni bırakma."

" Olur." diye mırıldandım. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

Onun üzülmesinden nefret ediyordum!

Bir süre öyle kaldık. Daha sonra rahat edememiş olacak ki kafasını kucağıma koydu.

Küçükken olduğu gibi...

Dalgalı saçlarıyla oynamaya başladığımda mavi gözlerini bana dikmişti.

" Bir daha o kadar az net yaparsan seni öldürürüm." dedim sakince. Gülümsediğinde ben de gülümsemiştim.

Gülmenin bu kadar yakıştığı bir insanı üzmek günah olmalıydı.

Elim yüzündeki yaralara gittiğinde gözlerini kapattı.

Kaya için birçok şeydim ben.

Olmak istediği kişiydim. Daha sakin, daha sinirlerine hâkim, daha aklı başında...

Kardeşiydim. Her şeyden koruduğu, kırılgan ve narin...

Ablasıydım. Ona tavsiye veren, yeri gelince kızan...

Bazen hayalindeki sevgilisiydim. Her istediğinde yanında olan ve her şeyden çok kıskandığı...

Ama en çok da annesiydim. Hep desteğini istediği ama hiçbir zaman yanında bulamadığı annesi.

Kaya'yla beraber büyümüştük.

O beni böyle bir insan yapmış; ben onu bir çocuktan yetişkin bir adama dönüştürmüştüm.

Aramızda bir bağ vardı. Her ne olursa olsun çizik bile almayacak bir bağ. Ona çok kızsam bile içimde hiçbir şeyi değiştirememiştim. İstesem de olmamıştı.

Ama hata yapabiliyorduk değil mi?

Hepimiz hata yapıyorduk.

O da hata yapmıştı. Ama hiçbir hata bendeki onu silemezdi. Bunu net bir şekilde anlamıştım.

Düşüncelerim kafamda volta atarken onun bu hâlini düzeltme ihtiyacıyla doldum. Onu daha fazla böyle görmeyi istemiyordum.

Aklıma geçenlerde bana atılan mesaj gelince istemsizce gülümsedim.

" Yarış varmış." dedim onu heyecanlandıracak olmanın yarattığı mutluluğu saklayamayarak. Gözlerini tekrar gözlerime dikmişti. " Hazır seninkiler de yokken bizim canavarla biraz oynayalım mı?"

○●○●○●

Bir kez daha telefonumun sesi yüzünden uyanmamın verdiği huysuzlukla gözlerimi daha çok kapatıp yüzümü yastığa bastırdım.

Kaya karşı kanepeden, " Sustur şu sikik telefonu." diye mırıldanmıştı.

Tam sustu zannettiğimiz sırada tekrar ötmeye başladığında sinirle homurdandım ve pes ederek kanepeden kalkmadan yerde sürünürcesine uzanıp telefonumu aldım.

Arayan kişiyle gözlerim tamamen açılmıştı. Boğazımı temizledim ve daha fazla bekletmeden aramaya cevap verdim.

" Telefon insanlarla haberleşmek içindir Eylül." dedi sinirle Rüzgâr. " Ama ben seninle her haberleşmek istediğimde yanıt alamıyorum. Neden?"

Gülmemek için dudağımı ısırdım.
" Uyuyordum." dedim masum masum.

" Saat iki neredeyse." dedi hayretle.
" Nasıl hâlâ uyuyabilirsin?"

O kadar olmuş muydu ya?

Bu sırada gözlerini açan Kaya, 'o kim?' dedi sadece ağzını oynatarak.

'Boşver' dercesine bir hareket yaptım ve hızla kalkıp içeri gittim.

" Senin yüzünden." dedim sesimi kısık tutmaya çalışarak. " Dün neredeyse hiç uyuyamamıştım."

" Benimle ne alâkası var?" dediğinde daha sakin olduğu sesinden anlaşılıyordu.

" Acaba ne alâkası var?" dedim imayla.

" Yani seni tahrik etm-

Lafını hemen bölerek araya girdim. " Her neyse benim kapatmam gerekiyor. Sonra görüşürüz."

Bir şeyler daha diyordu ki telefonu kapatıp yüzümü ellerime gömdüm.

Beni utandırmaktan resmen zevk alıyordu!

İçeri geri döndüğümde dağılan ortalığı toplayan bir Kaya'yla karşılaştım.

Dün geceyi hatırlıyor olmalıydı ki utangaç bir havası vardı. Gülümsedim ve ona yardım etmeye başladım.

○●○●○●

Korna sesini tekrar duyduğumda botlarımın bağcıklarını bağlamakla meşguldüm.

Yarış beşteydi ve saat dört buçuğa gelmişti. Gideceğimiz yer biraz uzak olduğundan acele ediyorduk. İkide uyanmasak her şey daha kolay olabilirdi...

Çantamı da alıp koşar adımlarla evden çıktım ve kapıyı kilitledim.

Kaya'ların servetlik arabası beni karşılamıştı.

Bir antikaydı ama sadece dışı...

İç kısmını yani motor gibi performansını sağlayan bölümlerini komple son model döşemişlerdi.

Zaten o yüzden ona canavar diyordum.

Hızı sevmeyen bir insan olsaydım bu araba beni korkudan ağlatabilirdi...

" Biraz geç kaldık güzelim." dedi ilerlemeye başlarken. " Kemerini tak."

Dediğini yaptım ve gidebildiği kadar hızlı gitmesinin keyfini çıkardım.

Nitekim erken gelmiştik.

Alan izlemek için gelenlerin ve yarışçıların arabalarıyla doluydu.

Boş bir arazideydik ve etraf ormanlıktı. Yarış için çizilen sınırların büyüklüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Yerimizi almak üzere ilerliyorduk ki Kaya'yı zorla da olsa durdurup arabayla fotoğrafımı çekmesi için ikna edebildim.

Göz devirip istediğim milyon tane pozumu çektikten sonra tekrar arabaya bindi ve telefonumla uğraşarak peşinden binen beni görmezden gelerek başlangıç yerine gitmek üzere sürmeye başladı.

Neyse ki dün gece ilgili kişiyi aramış yarıştaki yerimizi garantilemiştik.

Kaya'nın ben gitmek istemesem bildiği hâlde böyle bir şeyi es geçecek olmasına hâlâ inanamıyordum.

O da benim gibi hıza bayılırdı.

Yarışın başlamasını beklerken ben de çekildiğim fotoğraflardan birini paylaşmıştım.

Amacım asla Rüzgâr'a nerede olduğumu belli etmek değildi...


~eylülstevers

: w/our monster 🚫 @kaya_sezen

19 Beğeni 7 Yorum - 3 dakika önce paylaşıldı.

hazaldemirr adlı kişiden yorum:
Oha siz de mi buradasınız?

hazaldemirr adlı kişiden yorum:
YARIŞTA MISINIZ BİR DE?!

hazaldemirr adlı kişiden yorum:
KENARDAYIZ BERRİN'LE BAKSANA

toprağamesprisiyapmayın adlı kişiden yorum:
Siktir ben de istiyorum

toprağamesprisiyapmayın adlı kişiden yorum:
BENİ NİYE ÇAĞIRMADINIZ DALYARAKLAR??

soğukespridefteri adlı kişiden yorum:
Bir ot bir ota ne demiş? Biz 30. 😂😂😂 Gülmek istiyorsan sayfaya gel!!

toprağamesprisiyapmayın adlı kişiden yorum:
@soğukespridefteri şunu biri engellesin aq.

Kaya'nın, "Kemerini tak yarış başlıyor." uyarısıyla gerçek dünyaya dönüp telefonumu torpido gözüne koydum. Ve derin bir nefes alıp kemerimi taktım.

Heyecandan sırıtmama engel olamıyordum.

Kaya da bana bakıp güldü ve yanağımdan bir makas aldı.

Arabalar çalışıp; şiddetli motor sesleri her yanı sarmaya başladığında manken gibi bir kız ortaya çıkıp karşımıza geçti.

Önce tek tek arabalara baktı. Açık kahverengi saçlarını geriye savurmuştu. Bir elini yanına doğru kaldırırken gülümseyip yarış arabalarından birine göz kırptı. Havadaki eliyle sırayla üç parmağını gösterdikten sonra sertçe diğer elindeki bayrağı havaya kaldırdı ve bir anda her yeri inletecek şekilde bütün arabalar harekete geçmişti.

Bense koltuğuma yapışırken coşkuyla bağırmıştım.

Başlarda yarışanların çoğu kafa kafaya gidiyor sayılırdı. Ama Kaya'nın ani hamleleri yüzünden öne geçmeye başlamıştık.

Her, birini atlatmaya çalıştığımızda heyecanla bağırıp koltuğumu sıkıyordum. Kaçla gittiğimiz hakkında bir fikrim yoktu.

Camdan baktığımda bizimle aynı hizada dört araba olduğunu gördüm.

Kaya, " Korkma." diye mırıldandıktan bir saniye sonra direksiyonu sağımızdaki arabaya doğru kırdı ve tam çarpışacağımız sırada diğer araba neyse ki fren yapmıştı. Sarsılarak ama ani bir hareketle düzelip son gaz yolumuza devam ettiğimizde kahkahalar atıyordum.

ÇOK EĞLENCELİYDİ!

Son üç araba kalmıştık. Viraja yaklaştığımızda tekrar, " Korkma." dediğini duydum.

" Korkmuyorum!" diye bağırdığımda gazı daha da kökledi ve keskin viraja yaklaşırken az da olsa hızını yavaşlatan arabaları geçmeye başladık.

Yalan söyleyemeyeceğim, o kadar tehlikeli bir virajı son gaz geçerken ister istemez korkup panik yapmıştım.

Arkamızdan da yüksek bir korna sesi duyulmuştu. Ama Kaya profesyonel bir şekilde arabayı düz tutmayı başardı.

Fazlasıyla hırçın hareket ederken üstüne bir de gülümsüyordu.

Bu sırada tekrar camdan baktığımda sadece bir arabanın bizimle kaldığını gördüm. Bu demin korna çalan araba olmalıydı.

Camları filmli olduğundan sürücüyü seçemedim ama araba bayağı şık bir şeydi. Ve son sürat gitmemize rağmen o arabayı geçemiyorduk.

Kaya da sinirlenmiş olacak ki üst üste geçtiğimiz birkaç virajın sonunda,
" Sikerim şimdi." dedi ve bir sonraki virajın tam da göbeğindeyken arabayı sollamaya çalıştı.

Bu sefer gerçekten de çarpışıyorduk.

Ama diğer araba daha da hızlandı ve çarpışmamıza olanak vermedi. Tekrar kornaya basmıştı.

Bizi farkla geçmeye başladığında Kaya daha da sinirlendi ve dönüşlere aldırmadan yine tamamen gaza yüklendi.

Sona yaklaştığımızı görebiliyordum. Birden kafamı tavana çarpacak kadar sarsıldığımda yoldan çıktığımızı anladım ve Kaya beklemediğim bir şey yaparak aralıklı ağaçların arasına saptı.

Çapraz ilerliyorduk ve gerçekten korkmaya başlamıştım. " Kaya," diye telaşla mırıldandığımda, " Şş." dedi.
" Sakin ol. Burada daha önce de yarıştım."

Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım ve biz en hızlı şekilde ağaçların arasından geçmeye devam ettik.

Birden önümüz aydınlandığında yola tekrar çıkacağımızı anladım ve sarsılmadan etkilenmemek için kenarlara iyice tutundum.

Ağaçlardan tamamen kurtulduğumuzda bitişin biraz önümüzde olduğunu gördüm. Diğer arabaysa tam yanımızdaydı.

Yarışı bitirmek üzere öne geçiyorduk ki araba birden daha da hızlandı ve bizim tarafımıza doğru direksiyonu kırdı.

Toprak yol yüzünden önümüz toza bulanırken diğer arabanın hayal meyal tam önümüzde patinaj yaptığını gördüm.

Kaya çarpmamak için frene basmak zorunda kalmıştı.

Diğer araba herkesin bakışları içinde ters bir şekilde bitişe ulaştı ve yarışı kazanmış oldu.

Kaya'nın sinirle elini saçlarından geçirdiğini gördüm. " Siktir." dedi. " Sen olmasan durmazdım, çarpardım piçe."

Emniyet kemerimi çıkarırken hâlâ hızla atmakta olan kalbimle sırıttım.

Yarışı kazanamamış olmamız umrumda değildi. " Bu hayatımda yaşadığım en muazzam olaydı!" diye bağırdım.

O da dayanamayıp gülerken bana baktı ve emniyet kemerini çıkardı.

" Çok iyiydin," dedim bu kez. Sonra dayanamayıp, " Efsaneydin!" diye yine bağırdım.

" Salak," deyip daha da gülerken karnıma vurmuştu. Bakışlarını tekrar önüne çevirdi. " Şu ibne kimmiş çok merak ettim." Ben de merak etmiştim.

Arabadan indiğimiz sırada herkes kazananı alkışlamaya devam ediyordu.

Ama o, arabasından biz indiğimizde indi.

Sürücünün ukalâ bakışlı ve aynı zamanda sinirli bir Rüzgâr olmasını hiç mi hiç beklememiştim.

********

Nasıl gidiyor kitap?

Continuar a ler

Também vai Gostar

1.7M 76K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
19.9K 859 45
Babamın yerine geçmem için çok az kalmıştı. Pastamı üfleyecektim ve varis ben olacaktım. Ta ki ağabeyim Karan bulunana kadar... Onların gördüğü gibi...
15.5K 625 54
Hayaller hindistandır en başta bir hintliyle aşk yaşanması hiç yoktur planda ...
101K 3.2K 30
11. Sınıfı okuyan ipek rüzgar tarafından hamile kalır ve aldırmak ister... Ben 16 yaşında bir anneyim