WİNDOW //don't talk about it...

By wdywfme

1.8M 59.7K 20.8K

rüzgar.kargın: heyecanlanınca güzel oluyorsun biliyor muydun? Diyecek bir şey bulamayarak telefonla bakışmay... More

Başlıyoruz
☆1☆
☆2☆
Bir Şey Söylemeliyim
☆3☆
☆4☆
☆5☆
☆6☆
☆7☆
☆8☆
☆9☆
Bir Şey Daha
☆10☆
☆11☆
QapaQ
☆12☆
QapaQ 2
☆13☆
☆14☆
☆15☆
☆16☆
☆17☆
☆18☆
☆19☆
☆20☆
☆21☆
☆22☆
SÜRPRİZ!!!!!
☆23☆
☆25☆
☆26☆
☆27☆
☆28☆
☆29☆
☆30☆
☆31☆
☆32☆
☆33☆
☆34☆
☆35☆
☆36☆
:)
☆37☆
☆38☆
☆39☆
☆40☆
☆41☆
☆42☆
☆43☆
☆44☆
☆45☆
☆46☆ FİNALDEN ÖNCE
☆47☆ FİNALDEN ÖNCE 2
☆48☆ FİNAL
SON SÖZ
İKİ

☆24☆

31.6K 1.1K 437
By wdywfme

'ALKIŞ,

" ANNE NE GİYECEĞİM ANNE?!"

" Ne yani şimdi biz kendi kızımızın çaldığı davete giremeyecek miyiz?" dedi beni umursamadan.

Açıkçası annemler gelince heyecanlanıyordum. İstesem gelebilirlerdi de...

İstemiyordum.

" Bilmiyorum anne boş verin önemli bir şey değil zaten ama NE GİYECEĞİM?"

Üzerimde bornozum, odamda fink atıyordum.

Çünkü ne giyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.

" Sakin ol bir kızım. Beni de stres ettin he," Ayağa kalkıp dolabıma yürüdü ve kıyafetlerime göz gezdirmeye başladı.

Sunduğu ilk üç elbiseye bakmamıştım bile.

" Bu nasıl?" diye sordu parıldayan gözleriyle annem. Gösterdiği elbiseyi o almıştı da...

" Anneci'm bebeğim çello çalacağım çello. Dar elbise seçmesene ya!"

" Doğru," diye mırıldanıp tekrar dolabıma döndü.

Ben hayatım boyunca kararsız bir insan olmuştum ve ne zaman gerçekten kıyafetime özenmem gereken bir yere gidecek olsam aynı telaşı yaşıyorduk.

" Bunu giy işte." dedi askısından çıkardığı elbiseyle. " Altına da kurdeleli topukluları giyersin."

Gösterdiği yıllar öncesinden kalma bir elbisemdi.

Onu eskiden çok severdim. Ama şimdi baktığımda hâlâ çok sevdiğimi fark etmiştim.

Elinden askıyı alıp üzerime tuttum ve aynada kendime baktım.

Fazla mı açıktı?

Elbisenin dışı tamamen transparandı; içindeyse mini siyah, büstiyerli bir elbisesi vardı.

" Deneyeyim bir." diye mırıldandım.

" Dene bakalım." dedi ve odamdan çıkarak beni yalnız bıraktı.

Stev alışmış gözlerle bizi izliyordu.

Elbiseyi giydiğimde önce emin olamasam da ayakkabılarla deneyince güzel göründüğüme kanaat getirmiştim.

Saate baktığımda Ilgaz'ın beni almasına yarım saat kaldığını gördüm.

Yine, her zamanki gibi annem ve babama giydiklerimi gösterdikten sonra ayakkabılarımı tekrar giymek üzere kenara fırlattım ve saçımla makyajımı tamamlamak üzere evde koşuşturmaya başladım.

Bir yandan da notaları unutmayayım diye aklımda şarkıları çalıyordum.

Yine kararsızlığım tuttuğundan saçımı ne yapacağımı karar verememiştim. Dördüncü denememde sıkıldım ve dağınık bir at kuyruğu yaptım.

Artık evden çıkmak istiyordum!

Makyajımı da halledip tekrar aşağı indiğimde annem fotoğraf çekilip çekilmeyeceğimi sormuştu.

Önce istemesem de Rüzgâr'ın bu hâlimi görmesini istediğimi fark etmiştim.

Ne?

Her kız isterdi.

Annem ayaklanırken onu geri oturtup kendim çekilmek üzere banyoya gittim ve büyük aynanın önüne oturdum.

Sadece bir fotoğraf çekilmiştim ki Ilgaz beş dakikaya geleceğini bana mesajla bildirdi.

Çok uğraşmadan çekildiğim fotoğrafı İnstagram'a attım.


~eylülstevers

: Sen de beni özledin biliyorum 🎻

4 Beğeni 3 Yorum - 2 dakika önce paylaşıldı.

tumblrdanpics adlı kişiden yorum:
Yeni hesap açmışsın benden kaçabileceğini mi sandın? Paylaştım sayfada

tumblrdanpics adlı kişiden yorum:
BUNUN GİBİ YÜZLERCE İCON FOTOĞRAF İÇİN SAYFAMA BEKLERİM BU ARADA ARKADAŞLAR

gürkanefe adlı kişiden yorum:
Yıllardır yalnızım. Kötü bir niyetim yok hemen sinirlenme. Sadece yoruldum... her şeyi tek başıma üstlendim. Artık gücüm yetmiyor. Bir arkadaş istiyorum, bir yoldaş, bir sırdaş. Gülelim istiyorum, yeri geldiğinde ağlayalım istiyorum. Sevelim istiyorum. En çok da bana o güzelim memeleri açmanı istiyorum. Dm gel...

Okuduğum son yorumla yüzüm tarif edilemez karışık bir şok ifadesi alırken kullanıcıyı engelledim.

Bu sırada dışarıdan bir korna sesi duyuldu. Topuklu ayakkabılarımla merdivenden düşmemek için çabalarken dikkatlice indim ve beni uğurlamak için ayaklanan babamın yanağına bir öpücük kondurdum.

Bu sırada annem de elinde çantam ve çellomla duruyordu.

Her zamanki gibi taşımakta zorlandığını görünce sırıttım ve bebeğimi ondan alıp sırtıma taktım. Stev'e de son bir bakış atıp, " Dua edin de heyecanlanıp karıştırmayayım." dedim. Gülüp son sözleriyle beni dışarıya yolladılar.

O günden sonra bir yerlere her gittiğimde fazlasıyla temkinli davranmışlardı. Bugün böyle rahat davranmalarının sebebiyse Ilgaz'dı.

Mahkeme sürecinden tanışmışlar ve ona milyon defa minnettarlıklarını falan sunmuşlardı. Çünkü beni ölümden kurtardığını düşünüyorlardu
Ben dışarıya çıktığım sırada araba yine kornaya basıyordu ki ses yarım kaldı.

Camlar filmli olduğundan Ilgaz'ı görememiştim.

Gözlerim ister istemez Rüzgâr'ın penceresine kaydığında içimi bir hüzün kapladı.

Neden taşınmıştı ki?

Önce çellomu bagaja koydum ve ardından arabaya bindim. Beni önce içerdeki ağır erkek parfümü karşılamıştı.

Ağır dememe bakmayın...

Benim erkek parfümlerine zaafım falan mı vardı?

Ilgaz'a gülümseyerek bakıp, " Selam," dedim. O ise başıyla yarım yamalak bir selam vermişti.

Umursamaz bir tavrı yoktu.

Aksine çok umursar bir tavrı vardı.

Neden öyle bakıyordu ki?

Kafası hızlı diyebileceğim bir şekilde yola çevrildikten sonra ona baktım ve yutkunduğunu gördüm. Sonra da kaşlarını çatmıştı.

" Hazır mısın geceye?" diye mırıldandığını duydum.

" Bilmiyorum." dedim ben de. " Umarım hazırımdır."

Tüm konsantrasyonunu yola vermiş gibi görünüyordu.

Ya da vermeye çalışır gibi.

Gözlerimi ondan çektim ve dışarı baktım.

Herhangi bir şekilde benden... dolayı böyle davranıyor olamazdı değil mi?

Canım sıkılmıştı. Bu işkenceye gerek olmadığını düşündüm ve " Senin neyin var?" diye sordum. Tekrar ona bakmıştım.

Bu sefer o da bana baktı. " Neyim var?" dedi sorarcasına.

Bilmem anlamında dudaklarımı oynatmadan kenarlarını hafifçe aşağı eğdiğimde gözleri oraya kaymıştı ve şu 'geri çekerken zorlanma' olayını yaşadı.

Görmüştüm. Ve ayrıca döndükten sonra yola öyle dik dik bakması hiç normal değildi.

İçime bir ateş düşerken kendimi rahatlatmaya çabalıyordum.

Benimle alâkası olduğuna niye bu kadar emindim ki?

Belki sadece gergindi. Gece için yani.

Veya benim bu hâlim ona bir şeyler hatırlatmıştı falan?

Olamaz mıydı?

Bence olurdu.

Bu yüzden sessizce derin bir nefes aldım ve dışarıyı izlemeye başladım.

Bir sorun yoktu.

Normal davetten bir buçuk saat kadar önce gelmiştik.

Prova için. Ve ben şimdiden stres olmuştum.

Arabadan indiğimizde bizi girişi onlarca ışıkla süslenmiş büyük bir bina karşıladı.

İnsan bakınca kırmızı halı falan bekliyordu da güvenlikler vardı bir tek...

Çellom sırtımdaydı. Etrafı incelemeye devam ederken Ilgaz'a yaklaştım ve neredeyse aynı seviyeye gelen boylarımıza baktım. Bu onun da ilgisini çekmiş olacak ki, " Kaç santim bu topuklular ya?" diye sordu.

Şimdi daha normal görünüyordu.

" Çalarken elbisemden çok ayakkabılarım görünecek. Hiç taktik bilmiyorsun Ilgaz."

Güldü ve içeri geçeceğimiz sırada güvenliklere başıyla selam verdi.

Mekânın görevlileri hâlâ ortalığı düzenlemekle meşgullerdi. Bizse Ilgaz'ın piyanosunun bulunduğu, zeminden birkaç tık üstteki yere çıktık ve gece için hazırlanmaya başladık.

Ilgaz uyumu kolay biriydi.

Ve gerçekten iyi çalıyordu.

Daha ilk denememizde en zor şarkıyı seçmiş olmamıza rağmen ritmi yakalamıştık.

Şarkı bittiğinde ve tekrar dünyaya döndüğümde etrafımdaki bakışları yakaladım.

Durup bizi dinliyorlardı.

Daldıklarını fark etmiş olacaklar ki herkes bir anda çalışmaya geri döndü.

Gülümseyip Ilgaz'a baktım; onun bakışları da bendeydi. " Büyülendim." dedi yüzünde tebessümle.

' Teveccühünüz' der gibi bakıp sırıttıktan sonra içimdeki heyecanlı kıpırtıyla listedeki bir sonraki şarkıya baktım.

Bir saatten fazla, provamızı sürdürdük. Bazen durup 'şurayı şöyle yaparsan daha etkileyici gelir kulağa' gibi tavsiyeler veriyordu.

Ama genel olarak benden memnun kaldığını anlamıştım.

Eğlenceliydi.

Çalarken gülümsememe engel olamıyordum.

Son şarkıyı da bir iki defa prova ettikten sonra enstrumanlarımızı bıraktık.

Bu arada son şarkıyı biz eklemiştik.

İnternette görüp beğendiğim bir cover'dı.

" Ne zamandan beri çalıyorsun?" dedi ben  gerilen omuzlarımı ovalarken.

" On iki olması lazım." dedim. " Sen?"

" Beş." diye mırıldandı.

Şaşırmadığımı belli eden bir şekilde başımı sallayıp, " Ondan o kadar iyisin." dedim.

Bu sefer o ' teveccühünüz' bakışı attı.

İnsanlar yavaş yavaş gelmeye başlıyorlardı.

Ilgaz'ın gözleri içeriye giren orta yaşlı çifte değdiğinde, yerinde ayaklanınca ona sorarcasına baktım. " Annemle babam." dedi. " Hadi gel seni tanıştırayım."

Çok gençlerdi...

Saçımı geriye atıp bir nefes aldım ve dik olduğumu umduğum bir şekilde Ilgaz'ın peşinden yürüdüm. 

Ilgaz'la gülümseyerek konuşan ebeveynleri beni görünce gülümsemelerini arttırdılar. " Merhaba güzel kız." dedi annesi. " Eylül'dü değil mi?"

Başımla onaylayıp içten bir şekilde gülümsedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. " Sizin adınız neydi?"

" Burcu." deyip buz mavisi gözleriyle daha da gülümsedi.

Babasına döndüğümde onun da tatlı bir adam olduğunu fark ettim. Aynı şekilde elimi uzattığımda, " Geldiğin için teşekkür ederiz." dedi ve bu sırada uzattığım elimi öptü. " Dinlemeyi sabırsızlıkla bekliyoruz."

Kibarca başımı sallayıp, " Ne demek?" diye mırıldandım. Bu sırada annesi Ilgaz'a bir şeyler söylüyordu.

" Siz takılın o zaman biz kenardayız." dedi Ilgaz. Ve gerilimli ortamdan onun eli belimdeyken uzaklaştık.

Neden gerilimli derseniz bu platonik bir gerilimdi.

Böyle ortamlarda sebepsiz geriliyordum...

Elini masalardan birine geldiğimizde hızla benden uzaklaştırdığını hissettim. " Ne kadar gençler!" dedim o konudaki şaşkınlığımı hâlâ üzerimden atamayarak.

" Beni ikisi de on dokuz yaşındayken yapmışlar. Evlenmeden." dedi ve göz devirdi.

Oradan sohbet etmeye devam ettik. Arada babasıyla annesi gelip Ilgaz'la birilerini tanıştırıyorlardı. Etraf neredeyse tamamen dolduğunda babası sahnemsi yerimize çıkıp açılış gibi bir konuşma yaptı ve hep beraber alkışladık.

Bir saat kadar sonra bizim sıramız gelmişti. Yemekti, tanışmaydı derken ancak başlamıştık.

Heyecandan her zamanki gibi kendimi tırnaklıyordum.

Tam basamaktan çıkacağımız sırada elimi tuttu ve bana yardım etti. Bu sırada da cesaret verircesine gülümseyip göz kırpmıştı.

İster istemez ben de gülümsedim.

Alışık olduğum gibi çellomu bacaklarımın arasına alırken Ilgaz beni izliyordu.

Başımla onay verdiğimde başladık.

İlk parça La Folia'ydı.

Hoparlörden gelen çellomun sesi her yeri doldurduğunda gevşedim ve kendimi çalmaya bıraktım.

İkinci parça olan Für Elise'de de hata yapmamıştım.

Bu arada bu şarkıların hepsinin çello ve piyano versiyonunu çalıyorduk. Orjinallerinde çello kullanılmasa bile biz halletmiştik.

Moonlight Sonata'yı çalarken bir yerde hata yaptım ve Ilgaz notalarına birkaç nota ekleyerek hatamı anında örttü.

Bundan güç alarak daha da konsantre oldum ve çalmaya devam ettim.

Her parçanın ardından içeride çılgın bir alkış tufanı kopuyordu.

Ardından Draw Me Close'u çaldık.

Başımı çellomdan hiç kaldırmıyordum. Ama parmaklarım sızlamaya başladığında, şarkıyı bitirdiğimiz sırada alkışlar yükselirken başımı kaldırdım ve ağrıları geçsin diye parmaklarımı oynattım. Ilgaz bana bakıp gülümsedi. Ben de yorulduğumu belli edercesine başımı yana düşürdüm ve nefesimi verdim.

Etraftaki insanlara bakmaya korkuyordum. Çünkü daha çok panik yapmama sebep olacaklardı.

Ama kendimi tutamadım ve gözlerimi salonda gezdirdim.

Ah! NE KADAR ÇOK İNSAN VARDI!

Keşke bakmasaydım diye düşünürken gözlerim tanıdık bir yüze takılınca durdum.

Rüzgâr gülümser bir ifadeyle ama aynı zamanda biraz da sinirli gibi bizi alkışlıyordu.

Kalbim olduğundan kat kat hızlı atmaya başlarken kendime küfrettim ve baktığım için yine pişman oldum.

Şimdi kesin yine hata yapacaktım!

Onun burada ne işi vardı?!

Alkış bittiğinde bana şok olmuş ifademe olduğunu tahmin ettiğim bir gülümseme gönderdi ve ben o sırada başlamam gerektiğini anladım. Zaten iki şarkı kalmıştı.

Neyse ki sıradaki şarkı, yani The Sound Of Silence çalarken en rahat olduğumdu.

İnternetten daha önce çello versiyonunu dinlemiş ve çalmaya çalışmıştım.

Bu yüzden elim alışıktı.

Bitirdiğimizde alkışların yüksekliğinden en beğenilenin bu olduğunu anlamıştım.

Ama benim için en güzeli sıradakiydi.

Bilerek başımı hiç kaldırmadım ve Ilgaz'a döndüm. Heyecanımı okumuş olacak ki çok bekletmeden şarkıya girdi.

Thousand Years.

( Şarkının piyano ve çello versiyonunu medyaya bıraktım.)

Sonra her zamanki gibi kendimden beklemediğim bir şey yaptım.

Çellonun girdiği yerde çalmaya başlarken aynı anda sözleri de mırıldanıyordum.

" Heart beats fast,"

Ilgaz'ın şokunu hissedebiliyordum. Gülüşünü duyduğumda ben de gülerek şarkıyı söylemeye devam ettim.

"Colors and promises.
How to be brave?
How can I love when I'm afraid to fall?
But watching you stand alone
All of my doubt suddenly goes away somehow,"

Rüzgâr ne düşünüyordu acaba şu anda?

"One step closer,"

Başımı kaldırıp izleyenlere baktım. Bu sırada çalmaya devam ediyordum.

Sesim iki müzik aletini de bastırmıştı.

"I have died every day waiting for you,"
Darling, don't be afraid
I have loved you
For a thousand years
I'll love you for a thousand more."

Şarkının bitmesini beklemeden herkes deli gibi alkışlamaya başladı. Rüzgâr'a kaçamak bir bakış attığımda bakışlarını gördüm.

Öyle bakma bana diye bağırasım geldi.

Ellerimin titrememesi gerekiyordu.

"Time stands still,
Beauty in all she is

I will be brave
I will not let anything take away

What's standing in front of me,
Every breath
Every hour has come to this.

One step closer."

Şu ana kadar hem sözlerde hem de notalarda hata yapmamış olmam bir mucizeydi.

"I have died every day waiting for you;
Darling, don't be afraid
I have loved you
For a thousand years.

I'll love you for a thousand more.

And all along I believed I would find you
Time has brought your heart to me
I have loved you for a thousand years
I'll love you for a thousand more

One step closer

One step closer."

Ve bu sefer ayakta alkışladılar.

Continue Reading

You'll Also Like

28.2K 9.7K 70
~Eğlence amaçlı yazılmıştır!!! Siz hiç sevgilinizin düşmanına aşık oldunuz mu? Sizi bilmem ama ben oldum... Aşık olmamanız gereken birisine aşık ol...
1.7M 30.5K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
971K 50.8K 82
#1 kurtadam 21.04.2020 #1 vampir 29.01.20 #3 macera 21.05.21 Annesinin ve babasının ayrılması üzerine Laura ne kadar babasına düşkün olsa da annesini...
2.3K 441 13
"Anne, ben uzaktan akrabayla evlenmeyi bırak direkt evlenmek bile istemiyorum!" Gözyaşlarımın arasından çıkan haykırışlarım karşımda oturan iki çift...