WİNDOW //don't talk about it...

Por wdywfme

1.8M 59.7K 20.8K

rüzgar.kargın: heyecanlanınca güzel oluyorsun biliyor muydun? Diyecek bir şey bulamayarak telefonla bakışmay... Mais

Başlıyoruz
☆1☆
☆2☆
Bir Şey Söylemeliyim
☆3☆
☆4☆
☆5☆
☆6☆
☆7☆
☆8☆
☆9☆
Bir Şey Daha
☆10☆
☆11☆
QapaQ
☆12☆
QapaQ 2
☆13☆
☆14☆
☆16☆
☆17☆
☆18☆
☆19☆
☆20☆
☆21☆
☆22☆
SÜRPRİZ!!!!!
☆23☆
☆24☆
☆25☆
☆26☆
☆27☆
☆28☆
☆29☆
☆30☆
☆31☆
☆32☆
☆33☆
☆34☆
☆35☆
☆36☆
:)
☆37☆
☆38☆
☆39☆
☆40☆
☆41☆
☆42☆
☆43☆
☆44☆
☆45☆
☆46☆ FİNALDEN ÖNCE
☆47☆ FİNALDEN ÖNCE 2
☆48☆ FİNAL
SON SÖZ
İKİ

☆15☆

31.6K 1K 274
Por wdywfme

Uzun dediniz alın size uzun.

********

'İNANMAK,

EYLÜL'DEN

Kapının tekrar açılmasıyla benim de gözlerim açılmıştı.

Kimseyi istemiyordum.

Kimseyi.

Anlamak neden bu kadar zordu?

Ama gelenin Rüzgâr olmadığını görünce ister istemez rahatlamıştım.

Zihnimdeki pus az da olsa kalkmış gibi hissediyordum. Şu titrememi de durdurabilsem...

Olanları düşündüğümdeyse anında boğazıma sarılan çelikten elleri hissedebiliyordum. Nefes almamı engelliyor; yutkunmaya çalıştığımda acı veriyordu.

Kapıyı kapattığında çıkan sesin beni irkiltmesine şaşırdım.

Hangi ara her şeyden bu kadar korkar hâle gelmiştim?

Bedenim bana aitmiş gibi değildi. Sadece bedenim değil; ruhum, sadece bana özel olan hislerim... sanki şu an hiçbiri bana ait değildi.

Derimi tırnaklarımla yırtıp içimden asıl beni geri çıkartmak istiyordum.

Neden böyle hissettiriyordu?

Yatakta, hareket ettikçe ağrıyan uzuvlarımın yardımıyla doğruldum ve deminki gibi geriye kaçtım.

Saçma, dedi zihnim. Sana zarar vermek isteseydi sen öyle ölü gibi yerde yatarken verirdi zaten. Şimdi kaçmanın ne anlamı var?

Yine de kendimi engelleyemiyordum.

Konuşmadan önce yutkunması dikkatimden kaçmamıştı.

" İyi misin?"

Cevap vermedim. Sıkıntıyla tekrar konuştu. "Bak neler oluyor bilmiyorum ama Rüzgâr dedi ki ailene haber vermen iyi olurmuş-"

Lafını bölüp sinirle konuştum. " Onlara bir şey söylemeyeceğim!"

" Ama neden?" dedi kaşlarını çatarak. Kafasını iki yana sallayıp düzeltti: " Ondan bahsetmiyorum. En azından merak etmemeleri için iyi olduğunu haber verebilirsin."

Ona bakmaya devam ettim. Yardımını kabul edip etmeme arasında kalmıştım. Beynim ister istemez yanlış bir şeyler arıyordu.

Ama sonunda haklı olduğunu kabul ettim. Ve elimi telefonu vermesi için ona doğru uzattım. " Çantam orada kaldı."

Hiçbir şeyimin bana ait olmadığı gibi sesim de bana ait değildi anlaşılan.

Bu kadar güçsüz çıkabildiğini bilmiyordum.

Gözleri titreyen elime kaydı. Hemen cebinden telefonunu çıkarıp bana uzatmıştı. Onun da elinin haffiten titrediğini o zaman fark etmiştim.

Mesajlara girip annemin numarasını yazdım ve aklıma gelen ilk şeyi mesaj olarak gönderdim:

' Arkadaştan yazıyorum valideciğim şarjım bitmiş. Sanırım içkiyi biraz fazla kaçırdık. Bu gece Hazal'lardayım evleri buraya yakın. Merak etmeyin beni, öpüyorum.'

Umarım ters bir şeylerden şüphelenmezdi. Bilerek samimi yazmaya çalışmıştım.

Telefonu ona geri verdiğimde, " Su iç biraz." diye mırıldandı karşımdaki çocuk. Ve komodindeki suyu alıp bana verdi.

İtiraz etmedim çünkü susuzluk boğazımı acıtmaya başlamıştı.

Boş bardağı tekrar komodine koydum. Bir şey dememi bekler gibi yüzüme bakıyordu. Demeyecektim.

En azından o tam kapıdan çıkmadan önceye kadar bu fikrimi sürdürdüm. " Dur."

Anında bana döndü. " Senden bir şey isteyebilir miyim?"

" İste, iste tabii." dedi.

" Gördüklerinden kimseye bahsetme olur mu?"

Duraksadı. Biçimli kaşları şimdi yine çatılmıştı. " O pezevenklerin yanına kalmasına izin mi vereceksin?"

Başımı iki yana salladım. " Sadece benim dışımda kimse bunu başkasına anlatmamalı. Eğer bir şekilde duyulursa..." cümlemin devamını getirememiştim.

" Anladım." diye mırıldandı. " Anladım tamam." Gidecek gibi olmuştu ama tekrar bana döndü. Şimdi sırtını kapıya yaslamıştı. " Peki ben sana bir şey sorabilir miyim?"

Tepki vermedim. Bunu bir evet olarak kabul etmiş olacak ki sorusunu sordu. " Onları tanıyor muydun?"

İster istemez yutkundum.

Cevap vermeyecektim. Veremezdim de.

Benim anlatacağım insanlar dışında bu olayı ve olayın aslını da kimse bilmemeliydi.

Tepkisizliğime karşın iç geçirdi. " Peki." dedi. " Benden istediğin başka bir şey var mı?"

Cevap vermeden bakışlarımı kucağıma indirdim. Saniyeler sonra odadan çıkmıştı bile.

O gece hiç uyumadım.

Gözlerim bir kez bile o amaçla kapanmadı.

Düşündüm. Sadece düşündüm.

Ne yapmam gerektiğini düşündüm. Nasıl hissetmem gerektiğini düşündüm. Nasıl hissettiğimi düşündüm.

Olanları düşündüm.

İçimi yaktı. Belki beni tamamen değiştirdi o acı ama düşündüm.

Aynada kendime bakmak zordu. Ama baktım.

Kendimle yüzleştim. Dünyayla yüzleştim. Acıyla yüzleştim.

Gün aydınlanırken odanın kişisel banyosuna açılan kapısından girip yüzümü yıkadım. Makyajımı temizledim. Yırtık çorabımı çıkarıp çöpe attım.

Morluklarıma da baktım. Ve artık eskisi gibi bakmayan gözlerime.

Doğan güneş sadece yeni bir günün değil; o gece gömdüğüm korkak kızın bir daha dirilmeyeceğinin de habercisiydi.

○●○●○●

Tereddütsüz bir şekilde odanın kapısını açtım.

Belki uyumuşlardır diye geçirmiştim içimden ama ikisi de bütün ayıklıklarıyla anında gözlerini bana doğru diktiler.

Rüzgâr'ın ne diyeceğini bilemiyormuş gibi bir hâli vardı.

Aldanmayacaktım.

Onun nasıl biri olduğu gözümde aşikârdı artık. Onun ve onun gibilerin.

Arkadaşına döndüm. Adını bilmediğimi o an fark etmiştim. " Seninle konuşabilir miyim?"

Bana şaşkınca bakarken kaşları çatılır gibi oldu. Ama başını sallayıp içerideki odalardan birine önden girmesi uzun sürmemişti.

Aramıza fazladan bir mesafe koymaya özen göstererek konuşmaya başladım. " Her şey için teşekkürler." dedim önce. " Artık evime gidebilecek kadar kendimdeyim. Senden istediğim şeyi unutmazsın değil mi?"

Bir an ne diyeceğine karar veremiyormuş gibi gözlerime baktı. Konuştuğunda sesindeki kararsızlık yanılmadığımı gösteriyordu. " Yani... bu kadar mı?" dedi. " Başka bir şey söylemeyecek misin? İstediğin şeyi unutmam, evet ama polise falan gitmemiz gerekmiyor mu? Gördüğüm her şeyi anlatabilirim. Ş- "

" Gerçekten teşekkürler. Sanırım numaranı almam yeterli olur." dedim. Haklıydı. Şahitliğine ihtiyacım olabilirdi.

" Tamam sen bilirsin." diye mırıldandı. " Bu arada bir dakika bekle." Bir dakika işareti yapıp koşar adım yanımdan gitti. Geri geldiğinde elinde çantamı görmem gerçekten kayda değer bir mutluluk sebebi olmuştu.

Çünkü Toprak'ların onu almadığına emindim. Tekrar oraya gitme eziyetinden beni kurtarmıştı.

" Teşekkü-"

Bu sefer o benim sözümü kesti. " Önemli değil. İyiysen sorun yok."

Başımı sallayıp çantamı aldım ve içinden telefonumu çıkardım. Neyse ki annemden veya babamdan cevapsız arama yoktu. Numara girme yerine basıp telefonu ona uzattım ve yazdığı rakamları rehberime kaydettim.

Tam gitmek üzere hareketlenmiştim ki, " Rüzgâr'la konuşmayacak mısın?" diye sordu. Ona bakıp başımı iki yana salladığımda, " Senin için gerçekten çok endişelendi." dedi.

Sonra durup bir elini saçından geçirdiğini gördüm. " Aslında ikimizin de merak ettiği dolu soru var ama ne tepki vereceğini bilemediğimizden susmuş durumdayız. Her neyse. Sen yine konuşmak istemeyeceksindir. Sadece..." Dudaklarını yaladı. " Bana ihtiyacın olursa yanındayım. Rüzgâr'la aranızda ne problem olduğunu bilmiyorum ama benim sana zarar vermeyeceğimi anlamışsındır. Buraya gelebilirsin. Telefonda haritana kaydet. Genelde evde olurum. Veya numaram var. Arayabilirsin; mesaj da atabilirsin. Kısaca buradayım tamam mı? Ne zaman istersen."

Tepkim ancak birkaç saniye sonra kendini gösterebilmişti.

Ona güveniyordum. O an güvenmiştim.

Hata mıydı?

Bilmiyordum ama ona güvenmiştim.

Bu yüzden başımı sallayıp ona içten bir şekilde tebessüm ettim. Gözlerime dolma izni yoktu.

Bana doğru bir adım attı. " Adım Ilgaz bu arada." Elini uzatmıştı. Başımla onaylayıp, " Eylül." demekle yetindim.

" Sana bir taksi çağıralım." dedi ben daha o kısmı düşünmeden. Ve dediği gibi cebinden telefonunu çıkarıp buraya bir taksi çağırdı.

Evden hızlıca, mümkünse Rüzgâr'la hiç iletişime girmeden, çıkabilmek için Ilgaz'ın yanında uzaklaştıktan sonra aceleyle kapıya yürümüştüm.

Ama gideceğimi fark etmiş olacak ki Rüzgâr aceleyle ayağa kalktı. " Eylül!" dedi arkamdan, tam kapıyı açtığım sırada.

Bir saniye sonra yanımdaydı. " Dur, gitme. Konuşalım lütfen."

" Konuşacak bir şeyimiz yok. Sana hayatımdan çıkmanı istediğimi net bir şekilde belli edememişim sanırım. Ama. Hayatımdan. Çıkmanı. İstiyorum." Bastıra bastıra söylediğim cümleyle, ilk defa gördüğüm gözlüğünün altındaki şaşkınlığını hissedebilmiştim.

" Bu kadar mı netsin yani?" dedi bir süre sonra. " Sana yardım etmeme izin vermeyecek; hatta benimle konuşmaya bile tenezzül etmeyecek kadar netsin. Öyle mi?"

Başımı salladım. " Tek istediğim bildiklerini kimseye söylememen."

Birden hiddetlenip sol yumruğunun yan kısmını solundaki kapıya geçirdi. Gözlerini benden çekmemişti. " Bana neden böyle davranıyorsun?" Gerçekten sinirlendiğini hissedebiliyordum. Ama kafamı karıştırmasına izin vermedim.

Ağzımı açtığım sırada tekrar konuşmuştu. " Kim olduklarını söyle. Kim olduklarını, nasıl göründüklerini veya onları bulmama yardım edebilecek herhangi bir şey. Karşı koymayı bırak ve hissettiğini yap Eylül. Konuş benimle." Duraksamıştı. Bu sırada elini kapıdan indirdiğini gördüm. Gözleri boynumdaki izlere kaymıştı. " Sana bunu yapanları gebertmeme izin ver. Ne hissettiğini çözemiyorum. Neden böyle davrandığını anlamıyorum."

Bir anlığına yumuşadığımı hissetmiştim. Ama bu firar koyduğum duvarların bu sefer çok daha sert bir şekilde tekrar inmesine sebep oldu.

Duraksamanın ardından net bir şekilde tekrar konuştum. " Sadece dediğimi yap."

Ve sonra koşar gibi yanından gitmiştim. Taksi kapının önündeydi.

○●○●○●

Babama fark ettirmeden derin bir nefes alıp arabadan indim.

Olayın üzerinden iki gün geçmişti. Dün okula gitmemiştim. Bir önceki günse eve geldiğimde annemler evde olmadığından izleri onlardan gizlemek kolay olmuştu.

Makyaj malzemeleri...

Her işe yarıyorlardı evet.

Şimdi hepinizin bana içten içe ' SEN GERİZEKÂLI MISIN?! SÖYLESENE HERKESE! CEZASINI ÇEKSİNLER!' diye bağırdığını biliyordum.

Söyleyecektim. Önce Kaya'ya anlatacaktım. Hem de hiç utanmadan, sıkılmadan. Utanması gereken kişi onlardı.

Aileme söylememe gelirsek tam bir gün sonra neredeyse iki yıldan fazla bir süredir üzerinde çalıştıkları projeyi sonlandırıp, tanıtımını yapacaklarını biliyordum.

Onlara anlatırsam büyük ihtimalle her şeyi berbat etmiş olacaktım. Bütün zamanlarını poliste geçirirlerdi ve projeyi tamamıyla ertelerlerdi. Bu da ihaleyi kaybetmelerine sebep olurdu.

Sabredebilirim. Sadece bir günüm kalmıştı.

Bu bir günün sonunda sadece Kaya değil bütün okul ve öğretmenler bu olayı duyacaklardı.

Omuzlarımı geriye attım ve dik durmaya özen göstererek okul kapısından içeri girdim. İlk önce etrafa çok bakmamıştım ama bizim banka doğru gittiğimde etrafımdaki insanlar da arttı. Ve bakışları fark ettim.

Neden herkes dönüp dönüp bana bakıyordu?

Ve ayrıca bizimkiler neredeydi?

Kaşlarımı çatıp banka oturdum. Herkes birbiriyle benim hakkımda konuşuyor gibiydi.

Yani şizofren falan değilsem herkes tarafından sürekli tekrar edilen beni fark et- arkadaşı dürt- sırıtarak bir şeyler konuş döngüsünü hayal ediyor olamazdım.

Bir şeyler olmuştu. İçimi sıkan bir şeyler.

Ve ben de Rüzgâr bana mesaj atıp durduğu için - daha doğrusu İnstagram'dan sürekli bildirim geliyordu ve ben beğeni, yorum, mesaj dışındaki bildirimleri kapattığım için gelenlerin Rüzgâr'dan olduğunu düşünmüştüm- iki gündür telefonum kapalı geziyordum. Dayanamayıp bakma ihtimalim canımı sıkmıştı.

Birkaç saniye sonra okul merdivenlerinden inen Kaya'yı gördüğümde hiç düşünmeden ayağa kalkıp hızla onun yanına gittim.

Ama yaklaştıkça netleşen ifadesi göğsümün sivri uçlu buzlarla kaplanmasına sebep olmuştu sanki.

Neden öyle bakıyordu?

" Kaya neler oluyor?" dedim direkt. Uzatmaya gerek yoktu.

Gergin olduğu zamanlarda yaptığı gibi ensesini kaşıyıp elini hemen geri indirdi. " Bilmiyorum Eylül." dedi sert diyebileceğim bir sesle. " Sen anlat."

Kaşlarım daha da çatıldı.

NE OLUYORDU BURADA ALLAH İÇİN?

" Ne diyorsun Kaya?"

" Diyorum ki anlatılanlar doğru mu?"

" Anlatılan neymiş?" Sinirden yaptığım hareket neredeyse tırnaklarımın parmak uçlarımı delmesine sebep olacaktı.

" Tuğra'yla yattınız mı?"

Kaşlarım çatılırken gözlerim kocaman açıldı. " Ne?!" dedim hayretle. Kulaklarım duyduklarını beynime gönderemiyordu. Daha doğrusu beynim algılamayı reddediyor olmalıydı.

" Ne oldu o gece?" dedi. Onun da çok sinirli olduğunu o an fark ettim. Resmen burnundan soluyordu.

" Ne duydun?" diyebilmiştim. Dediğim karşısında gözlerini alayla başka yere çevirip iç geçirdi.

" Çok içmişsin ve Tuğra'yı evine çağırmışsın. Sonra o işi yapmışsınız ve baban gelip sizi basmış. Tuğra da ondan dayak yemiş."

Söyledikleri karşısında sadece ağzım açık kalmıştı.

Kaya buna inanmış mıydı?

Sormadan, sorgulamadan...

Benim iki gündür ne hâlde olduğumu hiç bilmeden.

Gözlerimin dolmasını engelleyemeden sinirle onu göğsünden ittirdim. Sendelemişti. Konuşacak gibi oldum ama dudaklarım bu emre uymayarak açılmayı reddettiler. Okul çıkışına koşmaya başladım.

Arkamdan, " Eylül!" diye bağırdığını duymuştum.

Nasıl inanmıştı?

Kaya... benim en yakın arkadaşım, abim, her şeyim. O şerefsizler bana dokunurken yanımda yoktu, ve en çok şimdi yanımda olması gerekirken yine benden kilometrelerce uzaktaydı.

Bakışlara aldırmadan okuldan çıktım. Ağlamamak için dudağımın içini ısırıyordum. Tam herkesten kurtuldum, yalnızım derken kolumdan tutup beni o tarafa çeviren el içimin korkuyla dolmasına sebep oldu.

Gördüğüm kişi beklediğim kişi değildi ama yine de kolumu panikle onun elinden kurtarmama engel olamamıştım.

" Ne istiyorsun Kaan?"

" Benden sonra o kadar mı düştün?" dedi direkt. Ağzımı açmıştım ki konuşmama izin vermeyerek tekrar konuştu. " Böyle kendini rezil etmene gerek yoktu güzelim. Tuğra'ya yaptığın kuru bana yapsaydın şu an istediğin sendeydi zaten. Hiç ayrılmazdık."

Önce kalakalsam da sonra, " O... o bana-" diye kekeledim. Gözlerim hiç gecikmeden yine dolmuştu.

" Zevk aldın mı bari? Herkes inlemelerini konuşuyor ama bir de ben sorayım dedim. Nasıldı?"

Tek kelime edemeden yanından koşarak uzaklaştığımda bütün bedenim öfkeyle sızlıyordu. Her hücrem ' NEDEN KONUŞMADIN?' diye bağırıyordu sanki.

Koşmayı bırakmadan ağlamaya devam ettim.

Sakinleştiğimde bir kaldırımda oturuyordum.

Ne yapacağımı bilemez bir hâlde. Okula geri dönemezdim. Eve de geri dönemezdim; annem bugün evdeydi.

Ama böyle yalnız olmaktan nefret ediyordum. Çantamdan telefonumu çıkarıp sonunda onu tekrar açtım.

Kaya'dan cevapsız aramalar vardı. Bizimkilerden nerede olduğumu soran mesajlar ve İnstagram'dan tonla bildirim.

Ve sadece bir tanesi Rüzgâr'dandı.

Uygulamaya girerken kalbimin panikle hızlandığını hissettim.

rüzgar.kargın: İyi misin?

'ılgazz_vural seni takip etmek istiyor'

Diğer bildirimi önemsemeden bir diğer mesaja girdim.

ecemseliin: Tuğra'yla mı yattınız?

ecemseliin: Bittin kızım sen.

Bir diğerine.

koray_aydın7: Beni de çağırsana evine.

koray_aydın7: Emin ol Tuğra'yla eğlendiğinden çok daha fazla eğlenirsin

Artık kim olduklarını bakmadan tek tek mesajlara giriyordum.

' Off çok fena oldum. Seni hayal edip duruyorum.'

' Sen neymişsin Eylül ya'

' Bir de millete orospu diyordun.'

' Her seninle ilgilenene veriyor musun?'

' TUĞRA'YLA MI SEVİŞTİNİZ?'

Gözlerimden yaşlar süzülürken diğer bildirimlere baktım. Bu sefer en son attığım fotoğrafa gelen yorumlardandı.

gaye_türker adlı kişiden yorum:

Bir de utanmadan İnstagram'a atmış gece için giydiklerini. Tanganı göstermeyi unutmuşsun bebeğim.

12 kişi bu yorumu beğendi.

zehrassp adlı kişiden yorum:

İçki içmenin zararları işte. Yazık oldu sana.

4 kişi bu yorumu beğendi.

ahmeterenn adlı kişiden yorum:

Sakso da çektin mi?

tuğçeyps4 adlı kişiden yorum:

BİR DE BABASI YAKALAMIŞ OKULA GELEMEDİ BUGÜN DELİRDİM FŞKDŞDMLSMSLDLS

godofgod adlı kişiden yorum:

Bana da gelsene bir ara. Hem yakalanma riski de yok ;)

Daha fazla okumaya dayanamayarak telefonu kenara bırakmıştım.

Ağladığımı artık hissetmiyordum bile.

Olay ne ara bu hâle gelmişti?

Herkes inanmış mıydı?

Sinirden kendimi yemek üzereydim ama ağlayarak saçlarımı çekiştirmek yapabildiğim tek şey olmuştu.

Dakikalar sonra yapabildiğim bir diğer şeyse o an gidebileceğim tek insanın kapısını çalarken hâlâ bitmeyen ağlamamı durdurmaya çalışmaktı.

Kapıyı açıp, beni gördüğünde şaşkınlığı anında bütün yüzünü kapladı.

" Eylül?" dedi hayretle Ilgaz.

Beni beklemediğini biliyordum.

********

Aman aman nereye geldik burası neresi?

Continuar a ler

Também vai Gostar

539K 29.1K 41
İlkokul birden beri aşığım oğlum ben sana! O silgi tozlarını da merak ediyorsundur eminim. Hani her öğrencinin söylediği bir söz vardır ya. Silgimin...
971K 50.8K 82
#1 kurtadam 21.04.2020 #1 vampir 29.01.20 #3 macera 21.05.21 Annesinin ve babasının ayrılması üzerine Laura ne kadar babasına düşkün olsa da annesini...
TAKINTI Por ☆☆☆

Ficção Adolescente

1.7M 30.5K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
19.9K 859 45
Babamın yerine geçmem için çok az kalmıştı. Pastamı üfleyecektim ve varis ben olacaktım. Ta ki ağabeyim Karan bulunana kadar... Onların gördüğü gibi...