SEVGİ NOTALARI

By deniz_bakkal

78.1K 12.7K 2.4K

Uçurumun kenarındayken bile adım atmaktan çekinmeyen ve boğulacaklarını bildikleri halde daha derine yüzen ik... More

KAZANDIN!
SEVGİ NOTALARI
S.N. - 1.BÖLÜM : 'KONFERANS SALONU'
S.N. - 2.BÖLÜM : 'İÇKİLER'
S.N. - 3. BÖLÜM : 'BİRLİKTE İLK GECE'
S.N. - 4. BÖLÜM : 'KAHVE'
S.N. - 5. BÖLÜM : 'KAÇIŞ'
S.N. - 6.BÖLÜM : "DEĞİŞİMLER''
S.N. - 7. BÖLÜM : ''DİLEKLER''
S.N. - 8.BÖLÜM: "GÖLGE"
S.N. - 9.BÖLÜM : "SİNEK VALESİ"
S.N. - 10.BÖLÜM : "YAĞMUR"
S.N. - 11.BÖLÜM: "GEÇMİŞ"
S.N. - 12.BÖLÜM : "İSTİKAMET"
S.N. - 13.BÖLÜM: "BEYAZ"
S.N. - 14.BÖLÜM: "TEK DİLEK"
S.N. - 15.BÖLÜM : "SÜRPRİZ"
S.N. - 16.BÖLÜM : "YÜZLEŞME"
S.N. - 17.BÖLÜM : "HIÇKIRIK"
S.N. - 18. BÖLÜM : "ÇUKUR"
S.N. - 19.BÖLÜM : "BALO"
S.N. - 20.BÖLÜM : "TOM, JERRY'SİNİ SEVMİYOR."
S.N. - 21.BÖLÜM : "DEĞİŞİM"
S.N. - 22.BÖLÜM : "SÖZLEŞME"
S.N. - 23.BÖLÜM : "MİSAFİR"
S.N. - 24. BÖLÜM: "ÖZÜR DİLERİM"
S.N. - 25.BÖLÜM : "ACI"
S.N. - 26.BÖLÜM : "SİNİR KRİZİ"
S.N. - 27.BÖLÜM: "KAYBEDEMEYİZ"
S.N. - 28.BÖLÜM : "PROVA"
S.N. - 29.BÖLÜM : "ADA"
S.N. - 30.BÖLÜM : "OTEL"
S.N. - 31.BÖLÜM : "CANER"
S.N. - 32.BÖLÜM : "YANGIN"
S.N. - 33.BÖLÜM : "GERÇEK"
S.N. - 34.BÖLÜM : "SEVGİ NOTAM"
S.N. - 35.BÖLÜM : "KIRMIZI KARTON"
S.N. - 37.BÖLÜM : "NEFES"
S.N. - 38. BÖLÜM : "MESAFELER"
S.N. - 39.BÖLÜM : "VEDA"
S.N. - 40.BÖLÜM : "KAN"
KAZANDIN!
SEVGİ NOTALARI FİNAL

S.N. - 36.BÖLÜM : "SAÇIM SAÇIN OLSUN!"

323 48 1
By deniz_bakkal

Savaş'ın ağzından ilk aşkını dinlerken üzerinde on yıl geçtiği halde yarasının hep kanadığını hissetmiştim. Onu hatırlamak dahi gözlerini dolduruyordu, içten içe canını yakıyordu. Oysa onu görmediği bu yıllarda sevgisi azalmak yerine hep artmıştı.

Doğruyu söylemek gerekirse onu kıskanmıştım. İlk defa birinin yerinde olmak istedim. İlk defa Savaş'ın beni de onu sevdiği gibi sevmesini istedim. Sonra bir mucize gerçekleşti. Ben onun ilk aşkı ve son aşkı olduğumu öğrendim.

Böyle güzel seven bir adam tarafından bir ömür sevilmiş ve sevilecek olmam ne büyük lükstü. Öyleyse soruyorum, her şeyin olduğu gibi bunun da bir bedeli olacak mıydı? Her şeyimi zaten elimden almış bu hayat, bir dahakinde benden ne alabilirdi?

"Herkes duysun ulan! Biz Defne'yle evlendik!"

Bu cümle zihnimde her yankılandığında yüzümde belirsiz bir gülümse oluşuyordu. Bunun gerçek bir evlenme olmadığını elbette farkındaydık ama ne fark eder? Bütün bu çabalar bir gün bunun gerçekleşeceğini bildiğimizdendi. Zaten şu saatten sonra ayrılır mıydık ki? Hiç sanmıyorum. Dünya üzerindeki hiçbir sebep artık bizi ayıramazdı.

"Gerçekten kovdular."

Gülerek Alex'e baktığımda kolunu Gizem'in omzuna atmış, koltukta yayılıyordu. Evet şu an evdeydik, haftalar sonra ilk kez. Yeniden bir MR çektirmiştim ve sonuçlarım yarın çıkacaktı. Bu yüzden de Mehmet abi bu geceliğine eve gidebilirsin dedi. Savaş koridorda öyle bağırınca gelen şikayetler üzerine bizi kovaladı da denebilir. Hatta hemşireler bile biz giderken arkamızdan 'Bir günlüğüne kafamızı dinleriz,' diyorlardı.

"İyi ya, bizde film gecesi yaparız."

Savaş orta sehpadaki kumandayı eline alarak yanıma oturdu. Boştaki eliyle de elimi sımsıkı bir şekilde tuttu. Parmağımızdaki ipler sakince birbirine temas ediyordu.

"Keşke Kuzey de gelseydi," dedim başımı Savaş'ın omzuna yaslayarak. "Kaçar gibi gitti."

"Bir haller var onda uzun zamandır. Kapalı kutu olduğu için sıkıştırsam da konuşturamadım."

"Bir şeye üzülüyor gibi," dedi Gizem konuşmaya girerek. "Yakınsınız sonuçta, sana olabilir. Yani hastalığına demek istiyorum."

Kafamı sallayarak bakışlarımı Savaş'a kaldırdım. Kaşlarını çatmış, dalgın bir şekilde halıya bakıyordu.

"Belki de istemeden aynı kaderi iki kere yaşatmışızdır ona."

Bahsettiği şeyin aşkla ilgili olduğunu anlamıştım. Bu uzun küslüğün sebebi Gizem'di ve bir şekilde ikisi de bunu atlatarak barışmışlardı. Şimdiyse sırf bu arkadaşlık bozulmasın diye Kuzey aramızdaki şeyi sessizce izliyordu. O nikah planında bile isteyerek bulunmak zorunda kalmıştı.

"Ne demek bu?"

Gizem'in bu sorusunun üzerine Begüm onu duymamış gibi davranarak "Korku filmi mi izliyoruz şimdi?" dedi Savaş'a. Bu kavga bittiği için yeniden mevzusunu açmak saçma olurdu.

"Evet."

Kumandanın tuşuna basarak hızla sehpaya geri koyduğumuzda televizyona baktık. Film başlar gibi olmuştu ama ekran aniden karardı. Buzdolabından ve bulaşık makinesinden de değişik bir ses gelmişti. Yani demeye çalıştığım şey bu saatte elektrikler kesildi ve karanlıkta kaldık.

Savaş sehpadaki mumları hızla yaktıktan sonra portmantodan şal getirerek yeniden yanıma oturdu. Genellikle ihtiyaç duyulmadığından dolayı sadece üç şal vardı ve içine çift olarak girmekten başka çaremiz yoktu.

"Aslında bu kesinti hiç de fena olmadı." dedi Alperen mumları seyrederken. Begüm'le birbirlerine sıkı sıkı sarılıyorlardı.

"Ne açıdan?"

"Böyle hep beraber olup da sohbet ettiğimiz pek görülmeyen bir olay."

Alex bu cümlesine hak verirmiş gibi kafasını salladı.

"Sanırım Defne ve Gizem'in yan yana olup da kavga etmedikleri de görülmeyen bir olay."

Tek kaşımı kaldırarak ona baktıktan sonra gözlerimi Gizem'e kaçırdım. Onun benle kavga etmesindeki tek amacı Savaş'tı. Artık hayatında Savaş'tan başka biri olduğu için de benimle uğraşmıyordu.

"Oyuncağı elinden alınmış küçük bir çocuk gibi davranmayı bıraktım," dedi Gizem bana bakarak. Alex ona ne yapmıştı bilmiyorum ama hayatına o girdiğinden beridir çok değişmişti. Zaten o eski Gizem olsaydı, hastalığımı bildiği halde susmazdı.

"Uuu itiraf."

Begüm, Alperen'e dirseğiyle vurarak onu susturdu.

"İyi anlaşmamız beni sevindirir," dedim en az onun kadar beyaz bayrak uzatan bir tınıyla.

"İnanır mısınız en çok beni sevindirir!"

Gülerek Savaş'a baktım. O da Gizem'e bakış atıyordu, gururlanmış gibi. Belli ki aralarında benimle ilgili bir şeyler zaten konuşulmuştu. Hastane de olduğunu tahmin etmek de zor değildi.

"Sizin düğün ne zaman?" dedi Savaş kaşlarını kaldırarak. Yarım ağız gülerek Alex'in tepkisini izliyordu.

"Yok artık," dedi Alex hızla doğrularak. Aynı tepkiler Gizem'e de yapışmış gibiydi. "Olum sizin içiniz çürümüş lan. Ne evliliği bu yaşta? Bi relax. Daha bunun yirmisi var, otuzu var." Gözlerini kocaman açtı. "Kırkı var."

"On dokuzu var," dedi Savaş araya girerek. Bakışları bana kaydı. "16 Haziran'ı var."

"O gün benim doğum günüm."

"O gün bizim gerçekten evlendiğimiz gün de olacak."

Gözlerine derin derin bakarken aslında o günün sandığımdan daha yakın olduğunu fark ettim. İki aydan daha az vardı.

"Siz tanışalı bir yıl bile olmadı," dedi Gizem, Savaş'ı korumaya çalışır gibi. "Biraz erken değil mi?"

Biz aslında on sekiz yılımızı birlikte geçirdik diyemezdik. Bu yüzden ben susmayı tercih ettim. Zaten asıl muhatabı Savaş'tı.

"Biliyor musun? Geç bile kaldık."

Gizem açısından ortadaki soru işaretleri sürekli artıyordu ama bir süre daha beklemesi gerekiyordu. Yani eğer MR sonucum iyi çıkarsa zaten kafasındaki tüm işaretleri yok olacaktı. Çıkmazsa da bir daha onun yanındayken asla bu konular açılmayacağından merak etmesi gereken bir şey kalmayacaktı.

Başımı Savaş'ın omzundan çektiğimde saçlarımın çoğunun bluzuna döküldüğünü gördüm. Baştaki gibi tek tük bir dökülme değildi artık, çok fazla dökülüyordu. Hatta böyle giderse bir haftaya kalmaz kısmi kellik yaşayacaktım.

"'Kemoterapi alınınca vücut ilk olarak saçları feda eder' diye bir söz okumuştum bir yerde," dedi Gizem bana bakarak. Gözümün dolduğunu fark etmiş gibiydi. "'Buna da şükür,' demek gerekir. Kolunu, bacağını feda eden de çok insan var."

"Evet," dedi Begüm konuşmaya girerek. "Bazen dökülünce rengi farklı çıkabiliyormuş, hatta bazen kıvırcık bile çıkabilirmiş. Düşünsene iyice koyun gibi oluyormuş saçların."

Zar zor gülümseyerek onlara baktığımda Savaş avcunu omzuna sürttü ve kılları bir araya getirerek çöpe attı.

"Belki de artık kesmek gerekir," dedi ciddileşerek. Bu yüzümün düşmesine sebep oldu çünkü saçlarımın kesilmesini asla istemiyordum. Konu ne zaman sağlığımla ilgili bir şeye gelse gözleri hiçbir şeyi görmez oluyordu. "Bana öyle bakma Defne. Niye üzülüyorsun ki? Üzülmeni gerektiren bir şey yok ortada. Zamanı gelecek bütün saçların dökülecek, ne var yani? Olamaz mı?" Sinirli olsa da ses tonunu iyi ayarlıyordu. "İyileşince yeniden çıkacağını biliyorsun."

"İnsanlar maskemden bile korkuyorlar. Hatta bazen bulaşacağını zannedip çocuklarını uzağa çeken insanlar görüyorum. Bir de saçımın olmadığını düşün."

"Bu o cahil insanların sorunu," Elini başına götürerek saçlarını karıştırdı. "Birlikte kazıyalım saçlarımızı."

"Şu an Defne'nin saçını kısa kessek yeterli," dedi Gizem araya girerek. "Daha sonra gerekirse sen de onunla kazırsın."

"Ne gerek var ki buna? Niye aynı şeyleri iki kere yaşasın?" dedikten sonra bana döndü. Aslında içimden geçen şeyi dile getiriyordu. "Haksız mıyım?"

Kafamı iki yana salladığımda beni bileğimden yavaşça tutarak bu kattaki banyoya götürdü. Aynanın hemen yanındaki dolaptan çıkartmıştı bile makineyi. Önce kendi kafasına sürmek için kaldırdı elini ama elinden tutarak onu durdurdum. Diğerleri kapının köşesine sinmiş bizi izliyordu.

"Senin yapmana gerek yok."

"Yapmak istiyorum."

"Ama sen saçlarına çok önem verirsin."

Cümlemin sonuna doğru sesim iyice azaldı çünkü Savaş'ın saçı, çoktan lavaboyu boyladı. Birkaç dakika içindeyse o artık tamamen saçsızdı.

"Şimdi sıra sende," dedi. Gözleri dolu doluydu.

Makineyi elinden almak için uzandığımda beni hemen önüne geçirdi. Aynadaki yansımamdan bana bakıyordu, bende ona. Kocaman gülümsedi ve gözünde sallanan yaş daha fazla tutunamayarak düştüğünde. Tam bu sırada da makineyi saçıma sürmeye başladı. Artık ona sinirlendiğimde savurabileceğim bir saçım yoktu. Onun da her sabah özenle yapabileceği saçları.

"Bence biz de bu partiye katılmayı hak ediyoruz," dedi Alperen kapıda beklemekten sıkılmış gibi içeri girdiğinde. Ardından tezgaha koyduğumuz makineyi alarak o da saçlarını kızamaya başladı.

"Yapmasana."

Makineye uzanarak elinden almayı denesem de Begüm bileğimden tutarak beni engelledi.

"Hadi bana da yapalım."

"Fevri düşünüyorsunuz, yapmayın."

"Yok mu arttıran?" dedi Savaş beni önemsemeden Gizemlere baktığında. "Kızlar önceliğimiz çünkü saçlarını bağışlayacağız."

"Defne özür dilerim," dedi Gizem elleriyle uğraşmaya başladığında. "Bu kadar kolay karar verebileceğim bir şey değil bu."

"Önemli değil."

Ona tabi ki kızmayacaktım. Hatta belki aklı başında davranan tek kişi olduğu için teşekkür etmeliydim. Çünkü Alex de bu kervana katılarak saçını kazımıştı.

"Saçım saçın olsun," dedi Alex gülümseyerek. Aynadaki yansımadan gözüken tek şey bir takım kellerdi.

"Bunu yaptığınıza inanamıyorum."

O kadar yabancı ve imkansız bir manzaraydı ki bu şaşkınlıktan ağzımı kapatamıyordum. Diğerleri neyse de Savaş saçını kazımıştı, Savaş! Her gün saatlerce ayna karşısında saçıyla uğraşan, hayatında hiç üç numara bile yapmamış Savaş şu an keldi.

"Biz bunu niye daha önce denememişiz ya?" dedi Begüm, Alperen'in kafasına dokunduğunda. "Yakışmadı diyemem ama Alex bir düşündürmedi değil."

Gülerken bir an nefes alamadığımı hissettiğim için öksürmeye başladım. Boğazıma bir şey gelmişti sanki, klozetin içine tükürdüm. Kandı, her zaman olduğu gibi.

"İyi misin?"

Dengede kalmak için Savaş'ın bana uzattığı elini sıkıca tuttum. Alperen de omuzlarımdan tutuyordu. Yine vücuduma hissizlik gelmişti.

"Beni yatırır mısınız?"

Normalde böyle durumlarda hiçbir şey olmamış gibi davranırdım ama şu an psikolojik açıdan çökmüş durumdaydım. İyi olmak değil, iyi taklidi yapmak bile zordu artık. 'Sadece uyu Defne' diyordu zihnim bana. 'Böylece bu acı dünyadan bir süreliğine uzaklaşabilirsin.'

Savaş hızla tek elini kolumun altına tek elini de bacaklarıma koydu ve beni kucağına aldı. Göğsüne aldığı darbe yüzünden hala ara sıra acı çektiğini biliyordum ama bu onu önemsemiyordu. Kucağında beni merdivenlerden bile çıkarttı ve yatağıma yatırdı.

"Yarın MR sonucuna göre yeni bir tedaviye başlanacak. İyi çıkacağını ve iyileşeceğini biliyorsun değil mi?"

Gözlerimi bir kere kapatıp açtım. Konuşacak ya da hareket edecek halim yoktu.

"Şimdi biraz dinlen. Yarın yorucu olacak."

Alnımı öptükten sonra lambayı kapatarak odadan çıktı. Kendimi mi kandırıyordum yoksa sadece melankolik miydim bilmiyorum. Çok fazla ilaç alıyordum ve bunların neredeyse hepsi aklımı sulandırıyordu. Artık sağlıklı düşünemiyordum.

Saç kazıtma meselesine gelirsem de o an bir kez daha anladım ne kadar değerli insanlara sahip olduğumu. Sevginin her şeyden üstün olduğunu. Yaşananlara, onlara yaşattıklarıma bakıyorum da hiçbiri aslında bunu hak etmiyor. Hepsinin yaşamının merkezinde ben varım çünkü. Şu birkaç aydır kendilerinden, hayatlarından fedakârlık ediyorlar. Daha fazla provaya kalmak için kıvranan insanlar provaları ekmeye başladılar. Benim için, benim yüzümden...

Gözlerimi tavana sabitleyerek düşünmeye devam ettim. Belli ki bu gece uyuyamayacaktım.

Şu son zamanlarda mutluydum, hep mutluydum. Ama sabah olup hastaneye gidince anladım ki bu mutluluğun da bir bedeli varmış.

"Evet Defne, bugünden itibaren hastaneye kalıcı olarak yatışını yapacağız. Radyoterapiye de kaldığımız yerden devam edeceğiz."

Bir elimle Savaş'ın elini, diğer elimle de Begüm'ün elini sımsıkı tutuyordum. Vücudum istemsizce titremeye başladı.

"Bu ne demek oluyor?"

"Kanserin sandığımızdan daha hızlı ilerliyor. Şimdi de akciğer zarına ve soluk borunun ikiye ayrıldığı yere kadar yayılmış."

"Yani?" dedi Savaş sinirle. Beklediği haber bu değildi ve belli ki onun da takati buraya kadardı.

"Kanserin üçüncü evresine geçtin."

SEVGİ NOTALARI İÇİN ARTIK İNSTAGRAM HESABI AÇILDI. DUYURULAR, KESİTLER VE DAHA FAZLASI İÇİN Sevgi_notalari ADLI SAYFAYI TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN.

Lütfen beğenmeyi ve her türlü yorumunuzu yapmayı unutmayın.

Sorularınız için bana ulaşın;

instagram : deniz_bakkal

facebook : Deniz Bakkal

Continue Reading

You'll Also Like

303K 19.4K 35
Bir kördüğümdü aşk. Tabancadan çıkan kör kurşundu. Hedefi tekti, istikameti belliydi. Ateş aldıktan sonrası yoktu kurşun için, hedef için kaçış yoktu...
822K 34.6K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
180K 17.3K 39
"Sen de kimsin!" diye höykürdü adam, korku ve şaşkınlıktan kavanoz dibi kadar irileşmiş mavi gözlerin tepesinden. Soluğu bir yerlerine kaçan genç kad...
5.8K 78 5
Babanın çalışanına aşık olursan ne olur?