BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tama...

By thenotebook13

852K 39.2K 7.7K

O an yalnızca kaçmak istedim. Sanki kaçsam her şey düzelecekte çocukluğumu geri alabilecektim. Artık bu olanl... More

1. Bölüm (Kaçış)
2. Bölüm (Evlilik)
3. Bölüm (Acı)
4. Bölüm (Yabancı)
5. Bölüm (Endişe)
6. Bölüm (Merhamet)
7. Bölüm (Mutluluk)
8. Bölüm (Sinema)
9. Bölüm (Öfke)
10. Bölüm (Beklenmedik Bir Sürpriz)
11. Bölüm (Dönüş)
12. Bölüm (1. Kısım)
12. Bölüm (2. Kısım)
13. Bölüm (Beklenmedik Misafir)
14. Bölüm (Masmavi Dalgalar)
15. Bölüm (Gitme Vakti)
16. Bölüm (Felicitá)
17. Bölüm (Artık Benimlesin Felicita)
18. Bölüm (Her insan doğar, yaşar ve ölür)
19. Bölüm (Yaşama Sevinci)
20. Bölüm (Yıllar Sonra)
21. Bölüm (Küçük Bir Şans)
22. Bölüm (KISKANÇ DUYGULAR)
23. Bölüm (BİR DAMLA GÖZYAŞI)
24. Bölüm (BİR PARÇA ÜZÜNTÜ)
25. Bölüm (Güneş batıyor, gözlerini kapat)
26. Bölüm (1. Kısım)
26. Bölüm (2. Kısım)
27. Bölüm (KIRMIZI AYAKKABILAR)
28. Bölüm (ROMEO VE JULİET)
29. Bölüm (Kırmızı...)
30. Bölüm (Söyle)
31. Bölüm (Yağmurda Dans)
32. Bölüm (Yalnızlık...)
33. Bölüm (Yıl Dönümü)
34. Bölüm (İlk Kar...)
35. Bölüm (1. Kısım)
35. Bölüm (2. Kısım)
36. Bölüm (Güzel Anlar Biriktirelim)
37. Bölüm(Güzel Günler Göreceğiz, Güneşli Günler...)
38. Bölüm (Saplantı)
39. Bölüm (Bizim Hikayemiz...)
40. Bölüm (Issız Gece...)
41. Bölüm (Acı)
42. Bölüm (14.02.20..)
43. Bölüm (29.04.20..)
44. Bölüm (07.07.20..)
45. Bölüm (30.07.20..)
46. Bölüm (31.08.20..)
47. Bölüm (01.09.20..)
48. Bölüm (01.01.20..)
49. Bölüm
50. Bölüm (Ya Sonra...)
51. Bölüm (Geçen Zaman)
53. Bölüm (Aşk Zamanı)
54. Bölüm (Hüzünlü Anlar)
55. Bölüm (FİNAL)
Özel Bölüm (1) Sonbahar
Özel Bölüm (2) Kış
Ahzan Kitap Oluyor!
AHZAN ARTIK SATIŞTA
Önemli Bir Duyuru!
Yeni Hikayem!
Vuslat

52. Bölüm (Sende Kayboldu)

8.5K 461 192
By thenotebook13

Bölüm Başlığı: Sende Kayboldu

"Bakın,"dedi hoş ve duru bir ses tonuyla. "Herkes çocuğunun güzel bir mesleğe sahip olmasını, her daim başarılı olmasını ister ama bazı şartlar gereği her birey bunu başaramaz. Gerek zeka yönünden, gerek ders çalışması bakımından, gerek psikolojisi bakımından..."

Genç öğretmen daha cümlesini bile bitiremeden karşısındaki kadın tekrar hıçkırıklara boğulmaya başladı. "Ben... Ben bilmiyordum."dedi kesik kesik, hıçkırıkların arasından. "Bilsem hiç onun üzerine gider miydim? Her anne, baba gibi her zaman takdir edilsin istedim ama görüyorum ki ona zarar vermekten başka bir şey yapamamışım."

Zehra, ellerini uzatıp hafif derisi kırışan elleri tutarak orta yaşlı kadına destek olmaya çalıştı. "Önemli olan şu ana odaklanmanız, bir daha aynı hatayı yapmamanız. Zehra çok akıllı bir kız, kendi istekleri doğrultusunda iyi bir bölüm kazanacağına inanıyorum. Yalnızca ona güvenmeyi öğrenin. Ona başarabileceğini hissettirin. Zehra bunları görünce sizi üzmemek için elinden geleni yapacaktır, eminim." Gülümseyerek Deniz Hanım'ın gözlerinin içine baktı. Deniz gözyaşlarını silerken kaşlarını çatarak kısık bir ses tonuyla konuştu. "Artık her zaman onun yanındayım ve gereken desteği sağlayacağım. Kızıma yardım ettiğiniz için sağ olun. Canına kıysaydı kendimi asla affetmezdim, affedemezdim."dedi gözleri yeniden gözyaşlarıyla dolmaya başlarken.

"Zehra bunun bilincinde merak etmeyin ama yine de tedavi görmesinin bir zararı yok. Kendisini daha iyi hissedebilir."

Orta yaşlı kadın gülümseyerek, Zehra'ya tekrardan defalarca kez teşekkür edip odadan çıktı ve kapının önünde bekleyen, kollarını bedenine sıkıca sarmış, gözleri sert zeminde ki bir noktaya odaklanan kızını görünce doğruca yanına gidip sımsıkı sarıldı. "Özür dilerim Zehra." Kızının yüzünü avuçlarının arasına alıp gözlerine bakmaya çalıştı. İkisinin de gözleri dolmuştu. "Ben böyle olacağını bilemezdim. Bir şeyler gözümü kör etmişti, sağlığını dahi düşünemedim, yaşadıklarını göremedim..."

"Önemli değil anne." Zehra ellerini annesinin omzuna yerleştirip hafifçe bastırdı. "Bundan sonra yanımda ol, bana güven yeter."dedi usulca, ardından başını annesinin omzuna yaslayıp sımsıkı sarıldı. İki kalp iyileşmeye doğru adım atmaya, yaralarını sarmaya başlamıştı bile. Geriye yarası derinden, iz bırakan, iyileştirilemeyen yaralar kalmıştı.

Zehra, anne kızı hayranlıkla seyre dalmışken aklına doluşan hayalleri engelleyemedi bir türlü. Bir anda beynini daha önce kendisine hiç sormadığı sorular doldurmuştu. Acaba bir gün onun da bir ailesi olabilecek miydi? Bir anne olabilecek miydi? Ya Selim? Hâlâ onu seviyor muydu, bilmiyordu bile. Utancından yanına bile gidememişti ki. Ne hakla yanına gidip onunla konuşabilirdi. Ondan özür bile dileyememişti. Yalnızca onunla karşılaşmamak için elinden geleni yapıp durmuştu.

Genç kadın çantasını sıkıca tutarak yüzünü düşürüp okuldan çıkmaya başladı. Otobüs durağında beklerken bugün abisi Murat'ta yemek yiyeceğini az kalsın unutuyordu. Ev arkadaşı Ezgi'de yemeğe gelecekti. Ezgi'yi arayarak yemeğe gideceklerini hatırlattı. Ezgi dersinin uzun süreceğini söyleyince Zehra mecburen gelen ilk otobüse binerek abisinin evinin yolunu tuttu. Yol bir hayli uzun sürerken hava yavaştan kararmaya başlamıştı bile. Zehra bugünün verdiği yorgunlukla ve derin düşünceleriyle gözlerini kapatırken başını cama yasladı. Başı arada hafifçe cama çarparken, başını yavaşça kaldırdı ve mayışık bir halde başını önüne eğdi, gözleri zar zor açılıyordu. Uykuya dalacakken bu sefer de başı öne doğru istemsizce hareket etti ve yanına oturan kişi bir anda elini genç kadının yanağına koyarak başını kendi omzuna yasladı. Zehra tanıdık bir koku algılamasına rağmen göz kapaklarını bir türlü açıpta bakamadı, gözleri inatla açılmayı reddediyordu ama bu koku, huzur kokuyordu. Güzel, hoş, bilindik... Derinden, uzaktan gelen bir koku...

Uykudayken gülümsedi, rahatlamıştı bir süreliğine. Yanındaki adamın varlığından, kendisinin onu izlediğinden habersiz bir şekilde gözlerini birden açarak yerinden sıçradı. Yanına oturan kişiyi fark edememiş, dönüp bakmamıştı.

"Afedersiniz!" Şoförün cevap vermesini beklemeden sözüne başladı. "Şu an neredeyiz?" Şoför, genç bayanın telaşını görünce bulundukları yeri söyledi. "Beni sonraki durakta indirebilir misiniz?" Şoför olumlu yanıt verirken, genç kız esneyerek ayakta kalıp ön taraftaki koltuklardan birine tutunarak ineceği durağı beklemeye başladı. Otobüs durunca hızlı adımlarla indi, ardından da varlığının farkına varamadığı adam inmişti. Genç kadın çiseleyen yağmuru fark edip adımlarını hızlandırarak abisinin evine doğru yol aldı. Dar, sessiz, karanlık sokaklara girerken peşinden gelen adımları hissedebiliyordu. Birisi onu takip mi ediyordu? Korkuyla çantasına iyice tutunurken, titreyen elini çantasına götürüp telefonunu çıkardı. Telefonunun şarjının bittiğini görünce içinden bir küfür savurup çantasına geri koydu. Tam da böyle bir zamanda şarjı bitmek zorunda mıydı bu telefonun? Telaşla koşmak için hazırlanırken ayakları birbirine dolandı ve birden bedenini sert, soğuk zemine çarparken buldu. Arkasındaki kişi koşarak yanına gelmeye çalıştı. Zehra korkuyla arkasına dönerek "Yaklaşma bana!"diye bağırdı. "Yaklaşırsan bağırırım." Genç adam, adımlarını yavaşlatıp sakince yürümeye başladı. "Yaklaşma diyorum! Bağırırım."dedi korku dolu bir sesle.

Adam, kadını dinlemeyip yürümeye devam ederken Zehra dayanamayarak yardım çağırma girişiminde bulundu. "İm..." Dudaklarına örtülen elle bağırma girişimi sonuçsuz kalırken mavi gözleri, ela gözlerde takılı kaldı. Kalp atımları hızlanınca vücudunu amansız bir titreme sarmıştı. Yıllardır bu gözleri yakından görememiş, hasret kalmıştı. Şimdi görmek... Heyecandan, kalbinin çarpıntısından ölecek gibiydi. Acaba Selim de öyle hissediyor muydu?

"Benim,"dedi Selim usulca. "Özür dilerim, seni korkutmak istememiştim. Kendim olduğumu da söyleyemedim." Selim ellerini çekip, ayağa kalkarken Zehra'nın elinden tutarak ayağa kalkmasına yardım etti. Genç kadın çantasını koluna takıp, silkelenirken Selim önden yürümeye başlamıştı bile. Zehra olduğu yerde, anın verdiği şaşkınlıkla donarken, Selim arkasına dönerek "Geliyor musun?"diye sordu. "Ne de olsa yolu tam olarak bilmiyorum."

Zehra, Selim'e bakarak "Evet,"dedi kısık bir sesle ve koşarak Selim'e yetişmeye çalıştı. Birlikte, yan yana sessizce, iki tarafta suskun bir şekilde Murat'ın evine varıncaya kadar yürüdüler. Murat'ın evine vardıklarında kapıyı ilk çalan Selim olmuştu. Sinirliydi. Sanki bir şeylerin olmasını beklermiş gibi bir hali vardı, olmayınca da sinirleniyordu.

Kapı açılıp, Murat kapıda göz hizasına girince "Hoşgeldiniz,"dedi gülümseyerek. "Karşılaşmışsınız, karşılaşmanızı bu kadar çabuk beklemiyordum. Sürpriz olacaktı ikinize de."

Selim ve Zehra göz göze gelirken tedirginlikle birbirlerine baktılar. Her şey planlanan bir oyun muydu yani? Zehra abisinden asla böyle bir şey beklemezdi. Selim'le konuştuğundan haberi dahi olmamıştı.

Selim gözlerini, mavi gözlerden çekip Murat'a baktı. Gülümseyerek "Hoşbulduk."dedi ve içeri girmeye çalıştı. Murat, Selim'in geçmesine izin verirken Zehra'ya baktı.

"Karşılaşmanız ne güzel değil mi?"

"Yaa çok güzel abi. Ne demezsin!" Genç kadın abisine hafifçe çarparak içeri geçip eşyalarını bıraktı. Böyle karşılaşmayı hiç tahmin etmemişti. Ne konuşacaktı şimdi onunla? Yemek bile yiyemezdi ki karşısında. Gözlerine nasıl bakacaktı peki? Şu an için yalnızca bugünün acilen bitmesini istiyordu. Tüm bu karmaşık duygulardan ancak o zaman kurtulabilirdi.

Zehra salona geçerken içeride Ezgi'yi görünce "Benden önce gelmişsin Ezgi,"dedi şaşkınlıkla ve ardından hemen karşısında oturan Selim'i görünce gözlerini kaçırarak Ezgi'nin yanına oturdu usulca.

Ezgi kestirip atarak "Evet, öyle olmuş,"dedi ve ardından fısıldayarak ekledi. "Zehra baksana bizim karşı komşumuz. Hani sana bahsetmiştim ya..."

Zehra, genç kızın sözünü kesip bildiğini aktarma gereği duydu. "Biliyorum."

"Biliyor musun? Bana neden söylemedin peki?"

"Buraya geleceğini bilmiyordum." Zehra, Selim'in onlara baktığını fark edince konuyu bir an önce kapatmak istedi. "Neyse boş ver. Konuşmasak hakkında, ayıp oluyor."

Ezgi'de ortamın uygun olmadığını fark edince "Haklısın."deyip gülümseyerek Selim'e baktı. "Karşı komşumuz olmanız ne kadar güzel. Ben de Zehra'ya geçenlerde sizden bahsetmiştim. Ne kadar iyi biri olduğunuzdan..."

"Teşekkür ederim."dedi Selim kibarca. "Ama ne yazık ki bazılarına göre iyi kalpli değilim." Zehra gözlerini kaldırıp, ela gözlere baktı anlamsızca. Bazılarına göre... Bu bazılarının içinde kendisi de var mıydı, diye düşündü istemeden de olsa. Bir şey soramadı, sessiz kaldı yine. Sanırım o da vardı. Kırılmıştı Selim'in bu sözlerinden. Derin bir nefes vererek dudaklarını birbirine bastırdı.

Murat salona gelince koyu bir sohbet başlamıştı, sadece genç öğretmen sohbete katılmıyor, uzak duruyordu. Zehra akşam yemeği için Ezgi ile beraber sofrayı hazırlamaya mutfağa gittiğinde hâlâ durgundu. Ağzı bıçak açmıyordu. Ezgi Zehra'nın bu haline daha fazla dayanamayıp sordu.

"Ne oldu Zehra? Neyin var?"

"Hiçbir şeyim yok."dedi donuk bir sesle. Oysaki çok şey vardı.

"İyi gözükmüyorsun. Geldiğinden beri konuşmadın hiç."

"Sadece çok yoruldum bugün okulda. Ondan olmalı..."

Ezgi üstelemedi daha fazla. Üstelemenin anlamı yoktu. Zehra'yı tanıyordu, hiçbir şey anlatmayacaktı istemediği sürece.

Sofra hazır olduğunda hep birlikte sofraya geçmişlerdi. Murat, Zehra yan yana; Ezgi, Selim yan yana oturmuşlardı yemek masasında. Erkekler yemek yerken bir yandan da konuşuyorlardı.

"Babam da siz ayrıldıktan kısa bir süre sonra hastalandı. Cidden hiçbir şey cezasız kalmıyor. Zehra'ya yaptıklarını bir türlü unutamıyorum."

"Öyle Murat. Annem de birkaç yıl önce ben Amerika'dayken beyin kanaması geçirmişti. Türkiye'ye döneceğim gün vefat haberi geldi."

Zehra dehşetle bakışlarını Selim'e dikmişti. Annesi ölmüştü demek ki. Onca yaşanandan sonra acaba Selim'e gerçekleri söylemiş miydi? Selim hâlâ Zehra'ya soğuk davrandığına göre söylememişti. Ölüme yakınken bile yalan söylemeyi tercih etmişti. Bazı insanlar değişmek yerine aynı yolda ilerlemeyi seçiyorlardı.

"Allah rahmet eylesin."dediler birer birer. Zehra'nın aklını kurcalayan bir kişi daha vardı. Konusu açılmayınca sordu.

"Peki Gizem?"

Selim o narin ses tonunu işitirken içini özlem dolu bir ürperti kaplamıştı. Yine de istifini bozmadan cevap verdi. Yeniden göz göze gelmişlerdi. "Gizem iki sene önce evlendi, Almanya'da şu an."

"Yaaa, demek evlendi."

Hayat ne kadar da garipti. Yedi yıl da ne kadar da çok şey değişmişti. Kimse tahmin edemezdi bunların olacağını. Kötü insanlar, iyi insanlar... Herkes bir gün ölecekti. Ne vardı ki dünyayı güzelleştirip, keyif alsa herkes, mutlu olsa herkes. İnsanlar birbirlerini kırmayı, üzmeyi şu kısacık dünya hayatı için mutluluğa tercih ederlerdi. Tuhaftı işte, anlaşılmazdı bazı kalpler. Değiştirilemezdi bazı şeyler.

"Peki ya sen Selim?"diye sordu Murat bilerek. "Hayatında birisi oldu mu Zehra'dan sonra?"

Tüm gözler Selim'e odaklanmıştı. Ezgi şaşkınlıkla elindeki çatalı tabağa bıraktı sertçe. "Bir dakika! Siz önceden birlikte miydiniz?"

"Evet,"diye onayladı genç adam. "Önceden evliydik."dedi sözlerin üzerine basa basa. "Bir zamanlar..."

"Ne?"diye sordu şaşkınlıkla. Olanlara bir türlü inanamıyordu. Zehra hiç böyle bir şeyden bahsetmemişti kendisine. "Ama Zehra sizi tanıdığını hiç söylemedi bana?"

"Her şey bittiği için beni bir yabancı olarak görüyor muhtemelen. Kendisine hak veriyorum."

Selim'in bu sözleri üzerine Zehra'nın kalbi paramparça olurken aniden yemeğini yemeyi bıraktı ve Selim'e kızgınlıkla baktı. Selim ise şeytani bir tebessüm bahşetti genç kadına.

"Hayatımda biri var mı diye sormuştun değil mi?" Murat'a dönerek gülümsedi ve ellerini birleştirip çenesine dayayarak tekrar mavi gözlere odaklandı. "Zehra'dan sonra hayatıma giren çok kadın oldu ama artık aşka inancım kalmadığı için tüm kadınlar aynı gözümde."

Murat, Zehra'nın kırılgan bakışlarını fark edince konuyu kapatma gereği duydu. Selim'in öyle birisi olmadığını biliyordu ama neden böyle yapıyordu, anlayamıyordu. "Neyse,"dedi Murat. "Konuyu kapatmak en iyisi olur."

Sohbetin geri kalanı farklı konulardan açılırken Zehra gözlerini masadan hiç kaldırmıyordu. Suskun, dargın ve yorgundu. Gizem'e ise hiçbir şey anlatmamış olmasından dolayı ona karşı ayrı bir mahcuptu. Yemekten sonra abisine kendisini iyi hissetmediğini Ezgi ile birlikte eve gideceğini söyledi.

"Bence de biz gitsek iyi olur."diye onayladı Ezgi. "Her şey için teşekkür ederiz."

"Rica ederim."

Selim'de ayaklanırken konuşmaya başladı. "O zaman ben de kalkayım Murat. Sonuçta aynı mahallede oturuyoruz. Bayanları yalnız bırakmak olmaz."

"Peki kardeşim. Her zaman beklerim. Seni uzun bir aradan sonra görmek çok iyi oldu. Hem sana karşı kendimi suçlu hissediyordum. Olanlar için tekrardan özür dilerim."

"Unuttum gitti ama unutamadığım daha derin yaralar var."dedi, Zehra'ya imayla bakarken. "Kapansa da izi kalacak gibi."

Zehra daha fazla dayanamayarak "Sonra görüşürüz abi."deyip eşyalarını alıp kapıya doğru ilerledi, Ezgi'de arkasından alelacele gitmişti. Zehra sanki kovalayan varmış gibi sokağa çıktığı gibi hızlıca yürümeye başladı.

Gizem, Zehra'ya yetişmeye çalışırken nefes nefese kalmıştı. Konuşması kesik kesikti. "Beklesene Zehra, daha Selim gelmedi."

Zehra sinirle arkasına dönerek arkadaşına istemeden de olsa bağırdı. "Bana ne ondan? Gelmesin, istemiyorum!"

Selim'i kapıda görünce ellerini yumruk yaparak tekrardan arkasına dönüp yürümesine devam etti. Genç öğretmen durağa varınca otobüsün gelmesini bekledi. Bir ayağını zemine hızlıca, acelesi varmış gibi uygun ritimlerle vuruyordu. O sırada Selim'de Ezgi'ye yetişmiş, birlikte durağa varmışlardı. Zehra kendine hakim olamayarak Selim'e laf sokma gereği duydu. Sonuçta kendisi çok laf yemişti.

"Selim Bey, neden arabanızla gelmediniz acaba? Sizin gibi birisinin otobüs köşelerinde sürünmesini istemezdim doğrusu." Bilmiş bir tavır takınıp imayla gülerken, genç adamın sözleri canını daha fazla sıkmıştı. "Sizi ilgilendirmeyeceğini düşünüyorum Zehra Hanım."

İkisi de birbirlerine kızgınlıkla baktılar. Ortalarında da Ezgi vardı. "Otobüste geldi,"dedi Ezgi gerilen ortamı bozmaya çalışırken.

İkisi de o anki kızgınlıkla birden binmeye çalışınca kapı aralığında sıkışarak birbirlerine baktılar yeniden. Zehra sinirli gözlerini sözlerine de yansıttı. "Önce bayanlar! Bilmeniz gerekir."

Selim geri adım atarken "Hay hay!"dedi yapmacık bir dille.

Otobüse bindiklerinde Ezgi ile Zehra yan yana oturmuşlardı, Selim ise arka koltuklarından birinde oturmuştu. Yol boyunca üçü de sessizliklerini korumuş, hiçbir şey söylememişlerdi.

Otobüsten inince serin havada yavaş yavaş yürümeye başladılar. Selim, genç bayanlara yetişirken Ezgi ile hafif sohbete dalmıştı. Zehra içten içe kıskanıyordu, üzülüyordu ama bir şey diyemiyordu bir türlü. Apartmanın kapısının önüne geldiklerinde ise yolları ayırma vakti gelmişti. Bu gün Zehra'nın istediği gibi bitiyordu artık. Belki de bir daha karşılaşamicaklardı.

"Ezgi,"dedi Selim elini uzatarak. "Tanıştığımıza memnun oldum tekrardan." Genç bayanın elini sıkarak gülümsedi.

"Ben de."

Selim'in gözleri Ezgi'den, Zehra'ya kaymıştı. "İzin verirsen Zehra Hanım'la birkaç dakikalığına bir şey konuşmak istiyorum." Zehra kendi ismini duyunca afallayarak Selim'e baktı, ister istemez gülümsedi. Barışacaklardı belki de. Kalbine o tanımlayamadığı duygu yeniden hakim olmaya başlamıştı.

Ezgi anlayışla karşılamıştı. "Tabii izin sizin. İyi geceler." Apartmanın kapısına doğru hızla yürümeye başlamıştı bile. Selim ise Zehra'ya doğru biraz ilerledi, tam karşısında durdu. Zehra merakla Selim'in ne diyeceğini beklemeye başladı. Acaba yeniden mi evlenmek isteyecekti?

"Zehra,"dedi derin bir nefes verirken. Genç öğretmen saçının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırırken tekrar gülümsedi. Hanım kelimesini kullanmaması bile karnındaki kelebekleri uçuşturmaya yetmişti. "Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama..."

Hadi, dedi içinden genç kadın. Söyle gitsin.

"Ben seni görmeye daha fazla tahammül edemem." Zehra başını aniden kaldırıp şok içerisinde Selim'e baktı. Bu sözleri duymayı beklemiyordu. Bu sözler... Acıydı, üzüntüydü. "Yakın bir zamanda taşınacağım bu mahalleden. Her gün seni görmek işkenceden başka bir şey değil. Seni görmek, bana yaşattıklarını tekrardan hatırlayıp acı çekmek istemiyorum her defasında."

"Ben de sanmıştım ki..." Zehra'nın gözyaşları ıssız bir yol çizmeye başlamıştı. Konuşmaya takati kalmamıştı. Bu sözleri nasıl söyleyebilirdi Selim? "Ne kadar da aptalım ben."dedi fısıldayıp gözyaşlarını silerken.

"Ne sanmıştın? Seni hâlâ sevdiğimi falan mı sanmıştın? Kusura bakma ama zerre umrumda değilsin artık. Beni terk eden sendin, ben değil. Yedi yıl boyunca hâlâ seni sevebileceğimi mi düşündün? Kendime neden acı çektirecekmişim yedi yıl boyunca söyler misin?"

"Yeter, sus!"diye bağırdı genç kadın, gözlerinin en koyu tonlarını Selim'e çevirdi.

Selim sinirle dudaklarını birbirine bastırıp, genç kadının omuzlarından tuttu ve o kelimeleri söyledi sonunda. "Zehra biz artık olamayız."dedi kesin ve net bir dille.

Bazı hatalar vardır; ufak bir dokunuşla, küçük, derinden gelen bir sözle telafi edilebilen... Bazı hatalar vardır; ufak bir kıpırtıyla bile telafi edilemeyen... Her şey, olmaması gereken bir oyundan ibaretken hata yapmak yanlıştan başka bir şey değildi. İkisi de yaptıkları yanlışların bedelini şu an ödüyorlardı. Birbirlerine aşkla bakmak yerine, kızgın gözlerle bakarak... Birbirlerine sevgiyle dokunmak yerine, nefretle dokunarak... Halbuki ikisi de bu durumda olmaktan haz almıyorlardı ama gurur denen şey, her şeyin önüne geçiyordu. Kapanamayacak yaralara yol gösteriyor, iz bırakmak istercesine derinden kanatıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

615K 21.6K 30
Dicle ve Fırat'ın arasında bulunan, Güneydoğu Anadolunun en güzel şehirlerinden biri olan Mardin. Birçok insan buraya tatile gelmek için can atardı...
267K 9.1K 62
- Töre cinayetinden kaçan bir kız. - Ve aldatıldığı kadınla zorla evlendirilmek istenen bir adam. Bu iki kişinin yaptığı işbirliği ile kurtulan hayat...
18.9K 1.2K 41
31 Mayıs 2019'da yazılmaya başlanmıştır. 09 Ağustosta 2020'de tamamlanmıştır.... Ben Ada, Ada YILMAZ on yedi yaşındayım annem yok iki sene önce öl...
47K 1.4K 34
Güçlü bir Adamla, Güçlü bir Kadının hikayesi... Sen gidersen sesin gider, kokun gider, yüzün gider. Ay dolanır pusularda, tenim titrer ve gecem bite...