ZEHİR (1)

By neslihan_gdk

14.4M 336K 79.9K

Eski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Alt... More

AÇIKLAMA
GEÇMİŞTEN...
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
FİNAL
2. Kitap, Veda ve Diğer Şeyler

32. BÖLÜM

230K 6.2K 2.2K
By neslihan_gdk

32. BÖLÜM

İçeri doğru yürürken duyduklarımı yanlış anlamış olmayı diledim. Ayaklarım sanki ağırlaşmışlar gibi yürürken adımlarımı yavaş atmama sebep oluyorlardı. Kafamın içinde annemin söylediklerini bir mantığa oturtmaya çalışıyordum ama hiçbir mantıklı yanı yoktu ki. Annemin Anıl ile konuşuyor ve planlarını bozduğu için Anıl'ı azarlıyor olmasının bir mantığı yoktu. Annemin benden gizli Anıl ile arkamdan işler çeviriyor olmasının mantığı yoktu. Annemin Anıl ile konuşuyor olmasının bile mantığı yoktu.

"O bağımlı çocuktan kızınızı kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacağım demiştin!" diye sinirle yükseldi annem. Arkası bana dönük, telefonda konuşmaya devam ediyordu. "Bir anda karşıma çıkıp kızınızın sevgilisi gibi davranacağım ve sonra gerçekten sevgilisi ben olacağım dediğinde sana neden güvendim ki zaten? Aptal çocuk!"

Annemin Ayaz'ın bağımlı olduğunu bildiğini duyunca tekrar olduğum yerde donakaldım. Anıl gidip anneme bunu söylemiş miydi gerçekten? Dün sabah Anıl'ın aniden eve gelip kendisini benim erkek arkadaşım olarak tanıtması ve annemin bir anda Anıl'ı sevip onu hoş karşılaması aptal planlarının bir parçası mıydı? Gözlerim doldu ama sinirden mi yoksa kırgınlıktan mı ağlamak üzereydim çözemeyecek kadar şoktaydım.

Annem Anıl'a söylenerek telefonu kapatıp arkasına döndüğünde göz göze geldik. Bir an ne yapacağını bilemeyerek donup kaldı; ben de dişlerimi sıkarak ona bakmayı sürdürdüm.

"Gamze," dedi telaşlandığını gizlemek için yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirerek. "Ne zaman geldin sen?"

"Bu kadar uzaklaştık mı artık gerçekten anne?" diye sordum. Aslında öfkeyle sormak istemiştim ama sesim kırgın ve güçsüz çıktı.

"Senin iyiliğin için," dedi. Her şeyi duyduğumu anlayıp küçük sırlarını daha fala gizleme gereği duymamıştı artık. İnkâr etmekten vazgeçmişti hemen. "O serseriden kurtulman için yaptım."

Annem Ayaz'ın bir bağımlı olduğunu bilirken onu savunacak bir şey bulamazdım ya da bu konu hakkında tartışamazdım. Anıl'dan nefret ediyordum.

"Anıl'ın nasıl biri olduğunu biliyor musun sanki?" diye sordum aynı güçsüz tonda. Sesim ağlamak üzereymişim gibi kırık çıkıyordu; aslında gerçekten ağlamak üzereydim. En çok güvenmem gereken kişinin arkamdan iş çevirmesi beni gerçekten yaralamıştı.

"Oldukça efendi ve kibar bir çocuk," dedi annem savunmacı bir tonda. Gözlerim yaşlarla dolarken annemin bu söylediğine güldüm. "Seni de gerçekten seviyor gibi görünüyordu..."

"Anıl her gece yatağına başka bir kız alıp sabah da o kızların adını bile hatırlamadan onları bırakıp giden şerefsizin teki!" diye bağırdım dayanamayarak.

Annem söylediğim bilgiden sonra bir an duraksadı ama sonra takılmış bir plak gibi, "Yine de uyuşturucu bağımlısı bir serseriden daha iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor," dedi. Şok içinde anneme bakarken dudaklarım aralandı.

Evet, Ayaz'ın bu zehirli yönünün savunulacak bir yanı yoktu bunu ben de biliyordum. Belki haklıydı; belki Anıl'ın yaptıkları Ayaz'ın yaptıkları yanında çok basit kalıyordu. Kızlar onunla birlikte olmadan önce Anıl'ın ertesi geceyi başka bir kız ile geçireceğini bilerek giriyorlardı o yatağa. Okulda bilinen bir gerçekti bu. Tabii Anıl'ın bana neredeyse tecavüz edeceği gerçeği olmasaydı.

İçimdeki öfke öyle bir yükseldi ki kalbime ulaşıp zehriyle yaktı her yerini. Yanaklarım ıslanırken gözlerimi kırpıştırdım. "Hiçbir şey bildiğin yok senin anne!" diye bağırdım. "Daha iyi dediğin Anıl sen balayında keyif yaparken bana tecavüz etmeye kalktı!"

Neden bilmiyorum ama yine kendimi suçlu hissettim. Sanki bunu yaşadığım için suçlu olan bendim; sanki onun bana tecavüz etmeye çalışması benim yaptığım bir yanlış yüzünden olmuştu. Anneme daha fazla bir şey söylemek istemediğim için merdivenlerden koşarak odama çıktım. Arkamdan seslendi ama peşimden gelmedi.

Biraz ağladım, biraz odamda ne yapacağımı bilemeyerek oradan oraya yürüdüm. Ne yaparsam yapayım ne düşünürsem düşüneyim içimdeki rahatsız edici his geçmiyordu. Uyuyabilseydim iyi olurdu belki ama uyuyabilecek halde de değildim. Kendimi kimsesiz ve kaybolmuş gibi hissederken elim telefonuma gitti ve parmaklarım Ayaz'ın isminin üstünde durdu. Güvenli.

"Gamze?" Telefonun ucundan sesini duyunca tuttuğum nefesimi dışarı bırakıp gözlerimi elimin tersi ile sildim.

"Ayaz..." dedim sadece. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Neden aradığımı ve onun beni ne yaparak daha iyi hissettirebileceğini de bilmiyordum. Sadece ona ihtiyacım olduğunu biliyordum.

"Ağlıyorsun," dedi. Bu bir soru değildi; neden ağladığımı sormuyordu. "Yanına geliyorum."

"Hayır!" dedim bir an panikleyerek. "Yani evet ağlıyorum ama iyiyim merak etme. Sadece sesini duymak için aradım. Gelmene gerek yok."

"Geliyorum," dedi itiraz kabul etmez bir şekilde. "Neden ağladığının bir önemi yok her şekilde gelip seni göreceğim."

Neredeydi bilmiyordum ama yürümeye başladığı için nefes sesleri değişmişti ve araba sesleri gelmeye başlamıştı telefonun diğer ucundan. Gelmesini her ne kadar istiyor olsam da buraya gelmesinin hiçbir anlamı olmayacaktı çünkü ne ben dışarı çıkabilecektim ne de o içeri girebilecekti.

"Sadece annem ile tartıştık Ayaz gerçekten gelmene gerek yok," dedim hızlı hızlı. "Gelsen de görüşemeyiz zaten. Evden çıkmam mümkün değil."

Araba kapısının açılma ve kapanma seslerini duyduktan sonra motorun gürültüsü geldi. Bu ses ile omuzlarım düştü.

"O zaman seni oradan kaçırırım," dedi gayet ciddi bir şekilde. Çoktan yola çıkmıştı. "Hazırlan," diye ekledi sonra. "Bu gece yasakları çiğneyeceğiz."

"Ne-" derken telefonu yüzüme kapattı. Telefon ekranına şaşkın şaşkın bakıp kaldım. Annem ile tartışmamız gerçekten aklımdan uçup gitti bir anda; şimdi sadece Ayaz için endişelenmeye ve ister istemez heyecanlanmaya başlamıştım.

Yasakları çiğnemek...

Ne demekti şimdi bu? Nereye gidecektik? Asıl soru ben evden nasıl çıkacaktım? Söylediğini bir şekilde yapacağına emin olduğum için önce hazırlanmaya karar verdim. Nasıl bir şey giymem gerektiğini de söyleyip öyle kapatsaydı keşke telefonu! Dolabımın önüne dikilip kapağı açtım ama kapım tıklatılınca hemen geri kapattım ve gözlerimi odamın kapısına diktim.

Kapının arkasından Adnan Bey'in kalın sesi gelince kalbim korkuyla hızlandı. "Girebilir miyim?"

Bu saatte odama gelmesi iyi bir şey için olamazdı ama ses tonu normalde olduğundan biraz daha yumuşak geldiği için ve odama bir anda girmek gibi bir saygısızlık yapmayıp izin istediği için biraz rahatlamaya çalıştım. Sonra aklıma beni tehdit ettiği gelince anlık rahatlama hissi bedenimi tekrar terk etti.

Gelmesini her ne kadar istemiyor olsam da merak duyguma yenip düşüp, "Evet?" diye seslendim kuru bir sesle.  Ağladığım için sesim kırık çıkıyordu.

Odama girdikten sonra arkasından kapıyı kapatması kaşlarımı çatmama sebep oldu ama ondan korktuğumu belli etmemek için duruşumu bozmadım. Konuşması için ifadesiz tutmaya çalıştığım yüzümü yüzüne dikip bekledim.

"Annen ile neden kavga ettiniz?" diye sordu.

"Sizi ilgilendirmiyor," dedim hemen sertçe. Öz babam bile annem ile kavga ettiğimde gelip bana hesap sormazdı; kendi aramızda halletmemizi isterdi.

Yüzünde ürkütücü bir gülümseme oluştu, bu gülümsemede küçümseme vardı. "Bazen kimin evinde yaşadığını unutuyorsun," dedi acımasızca. "Bu evde yaşanan her şey beni ilgilendirir."

Boğazımda bir düğüm oluştu. Ne diyebilirdim ki? İstemiyor olsam da nefret ediyor olsam da onun evinde yaşıyordum ve beni zorla burada tutmuyordu. İstemiyorsan git evimden diyebilirdi ve benim gidebilecek bir yerim yoktu. Sessizliğim onu memnun ederken üzerime doğru bir adım attı ve refleks olarak geri çekildim.

"Şimdi beni iyi dinle," dedi gözlerini kısıp en korkunç ifadesini takınarak. "Annen ile evlenmeye karar verdiğimde arkasında kuyruk gibi seni de getireceğini düşünmemiştim."

"Kuyruk mu?" dedim şaşkınlıkla.

"Sözümü kesme!" diye sesini yükseltince adeta olduğum yere sindim korkuyla. Gözlerim yanıyordu. "Yarın sabah annenden özür dileyip evdeki bu saçma kavganıza son vereceksin! Eğer annen ile birlikte kendinizi kapının önünde bulmak istemiyorsan yapacaksın bunu!"

Annemin Adnan Bey'den bahsederken ve ona bakarken gözlerinin nasıl parladığını düşündüm. Bu iğrenç adamın istediği bir kadın gibi görünebilmek için yıllardır özenle uzattığı ve rengini çok sevdiği kahve saçlarını kısacık kestirip sarıya boyatmasını düşündüm. Babam onu başka bir kadın için terk ettikten sonra yaşadığı acı dolu günleri ve evlenince değişen duygu halini düşündüm. Şimdi gerçekten daha mı iyi hissediyordu bilmiyordum ama aynı terk edilme acısını bir kez daha yaşamasını istemezdim.

Adnan Bey sessizliğimi bir kabulleniş olarak gördü ve geldiği gibi sessizce odamdan çıkıp gitti. Adnan Bey'in bu söylediklerini anneme söylesem onu yine de bırakmayı düşünmezdi, artık bunu çok iyi biliyordum.

Adnan Bey çıkar çıkmaz arkasından odamın kapısını kilitledim ve dolabımın karşısına geçtim. Öyle ya da böyle bu gece bu evden kaçacaktım. Tüm yasakları çiğneyecek ve ne istersem onu yapacaktım. Bu gece annemin yetiştirdiği iyi kız olmayacaktım.

*

Aynada kendime baktım. Siyah, oldukça mini bir şort etek giymiştim. İnce siyah külotlu çorabımın altında tenim parlıyor gibi görünüyordu ve muhtemelen donacaktım. Üzerime ise kolsuz dar bir tişört giymiştim. Şort eteğim ve tişörtüm gibi botlarım da siyahtı. Deri ceket giymeyi sevmiyordum ama bu kıyafetlerime en çok deri ceketin uyacağını düşünerek üzerime bir de siyah deri ceketimi giymiştim. O kadar az giyiyordum ki bazen varlığını bile unutuyordum. Aynada kötü görünen tek şey ağlamaktan kızarmış yeşil gözlerimdi ve bu kızarıklık makyaj ile kapatılamadığı için elimden bir şey gelmiyordu.

Saçlarımı elimle düzeltirken pencereme çarpan bir çıt sesi ile olduğum yerde hafifçe sıçradım korkudan. Pencereme doğru giderken bir taş daha çarptı cama. Hemen pencereyi açıp aşağı baktım. Ayaz gelmiş ve bir şekilde bahçeye girmişti; şimdi de penceremin önünde elinde atmaya hazır bulundurduğu minik minik taşlarla yukarı bakıyordu.

"Telefon diye bir şey icat edildi haberin var mı?" diye sordum homurdanır gibi. Bir yandan da birisi sesimizi duyar ve Ayaz'ı görür diye korkuyordum. "Cama taş atmak nedir ya?"

Pencerede beni görünce ellerindeki minik taşları yere atıp beni daha iyi görebilmek için biraz geri çekildi. Eren ile birlikte Altın Vuruş'a gitmiş olmalıydılar çünkü hâlâ üzerinde aynı tişört ve pantolon vardı ve ceket giymiyordu.

"Bohçan hazır mı?" diye dalga geçince kendimi tutamayıp güldüm. Onun da dudakları kıvrıldı. Sonra kollarını yukarı kaldırıp, "Atla hadi," dedi ciddileşerek.

Pencerenin kenarlarına tutunarak başımı iyice dışarı çıkarıp aşağıya baktım. Kaç metre yükseklikte olduğumu kafadan bilecek kadar gözlerim ile ölçüm yapacak zekâm yoktu ama öyle atlanılacak bir yükseklikte de değildim.

"Amacın beni sakat bırakmak mı?" diye söylendim dişlerimin arasından. "Asla atlamam!"

Ağzının içinde bir şeyler homurdandı ama duyamadım tabii ki. Yukarı kaldırdığı kollarını sabırsızca hareket ettirip, "Ben tutarım korkma atla hadi," dedi.

"Bacaklarım kırılırsa her gün beni kucağında taşıyacak mısın?" diye alay ettim.

"Geceleri de taşırım seni," dedi dudakları imâlı bir şekilde kıvrılırken. "...kucağımda."

Ağzım açık bir an ona bakakaldıktan sonra başımı iki yana salladım sabır der gibi.

Kararsız bir şekilde dişlerimi dudaklarıma geçirip bir yüksekliğe bir de Ayaz'a baktım. Hiç akıllı bir insanın yapacağı iş değildi ama bu gece benim de pek akıllı olmaya niyetim yoktu. Pencereye çıkıp önce pervazına oturdum ve bacaklarımı aşağı doğru sarkıttım. Yüksekliği biraz daha azaltmak için pencere kenarına tutunarak bacaklarımı biraz daha aşağı uzatıp sonra elimi bıraktım.

Ayaz yere düşmeden önce beni tutmuştu ama tuttuktan sonra ayakta kalamadı. Beni kollarında dengelemeye çalışırken geriye doğru sendeledi ve yere düştü; ben de onun üzerine düştüm.

Düştükten sonra Ayaz'ın dudaklarından bir küfür çıktı ama bir eli hemen belimde yerini almıştı. Omuzlarından destek alarak başımı yukarı kaldırınca uzun saçlarım yüzüne döküldü; birkaç kez gözlerini kırpıştırarak yüzüme baktı.

"Yasakları çiğnemek derken bundan bahsetmiyordum ama bana uyar," derken tek kaşını hafifçe yukarı kaldırmıştı. Belimdeki eli beni kendine bastırınca omzuna vurup üzerinden kalktım hemen.

Yanaklarımın ısındığını karanlıkta fark edemeyeceği içim memnun olarak üzerimi düzeltiyormuş gibi yaptım ve kalbimin hızının dinmesini bekledim. Yattığı yerde halime güldükten sonra o da ayağa kalktı. Beni baştan aşağı süzdükten sonra yüzündeki gülümseme silindi ve kaşlarını çattı.

"Bu altındaki zımbırtıyı en son ne zaman giymiştin?" diye sordu gözlerini parçalamak ister gibi şort-eteğime dikerek.

"Hatırlamıyorum," derken omzumu kaldırıp indirdim umursamazsa. "Neden sordun?"

"Yanında ben yokken bir daha giyemeyeceksin haberin olsun," dedi. Sonra uzanıp elimi tuttu ve birlikte bahçeden çıktık gölge gibi sessizce.

Ayaz beni bir gece kulübüne getirdi. Mekânda çalan yabancı şarkının sesi o kadar yüksekti ki içimdeki tüm organlar bile yerlerinde zıplıyorlardı sanki. İçerisi fazlasıyla kalabalıktı ve herkes kendini kaybetmişçesine birbirlerine sürtünerek, oldukları yerde zıplayarak, tuhaf hareketler sergileyerek dans ediyorlardı. Tüm bu çılgın kalabalığa karışmayıp oturarak onları izleyen ve içkilerini içen insanlar da vardı. Belki de sadece dinleniyorlardı. Böyle bir yerde insanın sadece oturmasının imkânı yoktu. Müziğin şiddeti bile insanı yerinde zıplatıyordu zaten.

Ayaz elimi bırakıp kolunu omzuma atarak beni kendisine daha çok yaklaştırdı; dudaklarını kulağıma yaklaştırıp, "Hadi biraz kendimizi kaybedelim!" dedi.

Yüzümü ona çevirip yüksek sesi bastırmaya çalışarak, "Gerçekten mi?" diye bağırdım heyecanla. "İçki de içebilir miyim?"

"Şansını zorlama istersen," diye söylendi kulağıma. Suratımı asıp, "Hani tüm yasakları çiğneyecektik?" diye bağırdım. Ben onun kulağına yaklaşamadığım için bağırmak zorunda kalıyordum. Bana sabrımı sınama der gibi bir bakış attı.

"İçmek istiyorum ama!" diye ısrar ettim. Aslında daha önce hiç alkollü bir şey içmemiştim ve içmek için de bir isteğim olmamıştı. Şimdi bu ortama girince en azından tadına bakmak istemiştim. Bir bardak bira içsem sarhoş olacak değildim ya!

"Ben de seninle sevişmek istiyorum ama yapmıyorum," dedi. Donup kaldım. "Görüyorsun işte bazen istediklerimizi yapmamak için kendimizi tutmamız gerekebiliyor."

"İnanılmazsın gerçekten!" dedim şok içinde. Biraz da yanaklarım alev almış ve beni arzuladığını açık açık söylemesi yüzünden midem karıncalanmıştı ama belli etmedim. "Aynı şey sanki..."

"Sen içki ile sarhoş olmak istiyorsun ben de seninle," dedi. "Bence oldukça benzer şeyler."

Ağzımın içinde kendimin bile anlam veremediği bir şeyler saçmalayarak homurdandım. Bu konudan bir an önce uzaklaşmak için dans eden kalabalığa çevirdim tekrar gözlerimi. Ayaz omzumdaki kolunu çekip tekrar sıkı sıkı elimi tutarak beni kalabalığın içinden bar tezgâhına doğru götürdü.

Kendisi için bir viski söylerken benim için de alkolsüz bir kokteyl söyledi. Tezgâhın önündeki yüksek bar taburelerine oturup içeceklerimizi beklemeye başladık. Ne eğlenceydi ama! Normalde eğlenmek için böyle mekânlara gelen kızlardan değildim bundan sonra da bir kez daha geleceğimi sanmıyordum ama kedimde ilk kez böyle bir yere gelecek cesareti bulmuşken sadece oturup, meyve suyu içip eve dönmek de istemiyordum.

Ayaz viskisini yudumlarken ben de etrafıma bakınarak kokteylimi içiyordum. Ayaz yeni bir bardağa geçiş yaparken gözlerimin içine bakarak içmesi sinirimi bozdu. Alkol delisi olduğumdan değil ama beni kısıtlaması ve iyiliğim için olsa bile istediğim şeyi yapmama engel olması içimdeki dişiyi kızdırdı.

Şarkının ritmini tüm bedenimde hissederken ayağa kalktım ve elimdeki bardağı tezgâha bıraktım. Deri ceketimi çıkarıp az önce oturduğum sandalyenin üstüne gelişigüzel bırakırken Ayaz beni izliyordu. Sarhoş değildim ama sarhoş gibi hissetmek istiyordum. Ayaz'a bakarak müziğin ritmine göre bedenimi hareket ettirmeye başladım. Dans etmeyi bilmezdim, şu anda da iyi bir performans sergilediğimi düşünmüyordum ama minik dansım Ayaz'ın gözlerinin hafifçe açılmasına sebep oldu.

Gözleri benim üstümdeyken içkisinden bir yudum daha aldı ve bedenini de iyice bana doğru çevirdi oturduğu taburenin üzerinde. Ayağının biri yere basarken diğer ayağı ile bar taburesinin demirine bastığı için bir dizi daha yukarıdaydı.

İstediği şeyin onun gözüne sokula sokula kısıtlanması nasıl bir şeymiş görecekti. Minik dansıma devam ederek ona doğru yaklaştım; yukarıda olan dizine elimi koyup önünde bedenimi ritimle kıvırarak aşağı doğru inip tekrar kalktım.

"Siktir Gamze!" dedi boğuk bir sesle ve birden ayağa kalkıp ellerini belime koyarak beni duvara doğru itti. Muzip tavrım hemen koşarak uzaklaştı. Geri geri giderken ayaklarım birbirine dolandı ama Ayaz belimden tuttuğu için düşmedim.

Bir eli yanımdan duvara dayanmışken diğer eli belimdeki bir açıklıktan içeri girmiş tenime dokunuyordu. Dudakları önce dudaklarımın kenarına, sonra yanağıma, elmacık kemiklerime ve en son da kulağımın hemen altına sürtünerek ilerledi. Duvar ile onun bedeni arasında adeta kıvrandım.

"Tüm yasakları çiğniyor muyuz?" diye fısıldadı kulağıma. Gürültüyle yutkundum; bacaklarım titriyordu. "Yani..." derken dudakları kulak mememe hafifçe dokunup çekti. "Yani gerçekten tüm yasakları..." Belimdeki eli yavaşça kalçama doğru indi; ince şortumun üstünden sıcak parmaklarını hissettim. "...çiğneyebilir miyiz?"

Continue Reading

You'll Also Like

Eftalya By esmaa

Teen Fiction

404K 19.9K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
1.1M 41.7K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
659 15 1
Çiçeksi Aşklar Serisi 3 Tek gecelik aşk masalı Bu bir hayran çılgınlığıdır... Ciddiye almayınız... Not: Deiji Korece Papatya demektir.
93.8K 11.9K 36
Düştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacın...